• Sonuç bulunamadı

1. DEĞERLER SİSTEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

1.6. Değerlerin Psikolojik Özellikleri

1.6.1. Değerlerin Duygu Boyutu

Değerler aynı zamanda bireyin ruh halini yansıtan durumlar olarak da tanımlanmaktadır. Hilliard değerleri bir uyarıcı objeye, organizmanın verdiği tepkideki hissiyat olarak ifade etmektedir. Böylece değerler, objelerle, durumlarla, tavırlarla, sembollerle, hatta olmayan objelerin sembolleriyle karşılaşmalara verilen duygusal bir cevaptır.273 Bu tanımlamada da görüldüğü üzere bireyin ruhi ve duygusal dengesi, duygusal özellikleri ve yapısı değerlerinin şekillenmesinde etkilidir.

Duygular bireyin sosyal hayat içerisinde ilişkilerini sürdürmesinde ve belirlemesinde önemli bağlayıcı etkiye sahiptirler. İnsanlar duyguları dolayısıyla bazı olaylara, objelere ve kişilere belirli mesafede dururlar. Böylece duygular bireyin toplum içerisindeki karakteristik yapısını ve duruşunu inşa ederken, aynı zamanda bireyin çevresi ile olan ilişkilerini de

271 Güngör, Erol; A.g.e., sh. 28

272 Yapıcı, Asım-Zengin, Z.Salih: A.g.m., sh.178

273 Hillard, A.;The Forms Of Value, New York-1950, Zik.: Deth W- Scarbrough E.: “The Concept of Values”, The İmapact of Values, Oxford-1995, sh.25

ayarlamaktadırlar. Her gün yaşadığı farklı olaylar ve hisler doğrultusunda bireyler, içinde bulundukları topluma bağlanmaktadırlar.

Bazen değerin bilgi boyutu ile davranış boyutu birbirinden farklılık gösterebilir. Dinî veya herhangi bir ahlâkî bilgiye sahip olan insan, rahatlıkla yalan söyleyebilmekte, günah olduğunu bildiği halde inancına aykırı davranışlarda bulunabilmektedir. Bu duruma yol açan temel sebep, bilgiye duygusal bir gücün eşlik etmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu da değerlerin yapılanmasında ve davranışa kadar olan etkinliğinde, şuurda beliren hususlara yönelik, vicdanın yeşertmiş olduğu duygusal boyutun ne kadar önemli olduğunu bize göstermektedir.

Örneğin, sadakat temelinde mutlu bir aile hayatını ve eşlerin bir birine güvenini önemli bulan kişilerin, aynı zamanda bu güvene ve sadakate zarar veren çapkınlığı makul karşıladıkları görülmektedir. Bunlar içerisinde eşlerin bir birine olan güvenini “çok önemli” bulanların %15,8’i, “önemli” bulanların ise %17,4’ü çapkınlığı kabul etmekte oldukları görülmektedir. Tabloda da görülmektedir ki; aile içi güvene verilen önem arttıkça, çapkınlığa yönelik olumsuz bakış da artmaktadır. Burada aile içi ilişkileri sadece iki kişi olduğunu da ayrıca belirtmek gerekmektedir. Kararsızları da eklediğimizde rakam 5’e çıkmaktadır ki, bu son derece önemsiz bir orana tekabül etmektedir.

Tablo 11: Aileye Verilen Önem ve Çapkınlık Davranışına Yönelik Tutum İlişkisi

39 67 561 667 5,8% 10,0% 84,1% 100,0% 79,6% 80,7% 83,5% 83,0% 4,9% 8,3% 69,8% 83,0% 9 14 109 132 6,8% 10,6% 82,6% 100,0% 18,4% 16,9% 16,2% 16,4% 1,1% 1,7% 13,6% 16,4% 0 2 1 3 ,0% 66,7% 33,3% 100,0% ,0% 2,4% ,1% ,4% ,0% ,2% ,1% ,4% 1 0 1 2 50,0% ,0% 50,0% 100,0% 2,0% ,0% ,1% ,2% ,1% ,0% ,1% ,2% 49 83 672 804 6,1% 10,3% 83,6% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 6,1% 10,3% 83,6% 100,0% Çok Önemli Önemli Kararsızım

Hiç Önemli Değil Mutlu bir aile

yaşamı ve eşlerin birbirine olan güveni Toplam "Elinin kiridir" erkeğe yakışır Erkeğin ki kadar kadınında çapkınlığa hakkı vardır

Her iki cinsiyet içinde ahlak

dışı ve günahtır Çapkınlık size göre neyi ifade eder?

Toplam

Bireyin şuuruna akseden hususlara yönelik ruhi tepkileri, onun duygularını oluşturur. Şuur insanın içindeki ve dışındaki gelişmelerin farkında olmasıdır. Şuur ahlâkî temel verileri olan bilgi ve görgüleri, yani toplumun bize verdiklerini temsil eder. Bireyin duygusal hayatının tutarlı bir yönü ise onun vicdani karakterini ortaya koyar. Zira vicdan obje veya konulara yönelik olumlu ve olumsuz duyguları doğurur. Vicdanın kabul etmediği şeyler şuur altına itilir. Vicdan bu açıdan değerlerin bir süzgecidir. Vicdan bir iç kontrol mekanizması ve kaideler sistemi olarak, bireyin kendi davranışları ve başkaları hakkında “doğru” veya “yanlış” şeklinde hüküm veren ruhi yönümüzdür. İnsanın bu yönü doğru kabul ettiklerine yaklaşma ve olumlu duygular beslemesine yol açarken kötü sayılan davranışları ise suçluluk duyguları meydana getirir.274 Vicdan esasında bireyin duygusal mantığının temeli olmakla birlikte, doğuştan değil sonradan kazanılan ve değerlerle örülü bir yargı mekânıdır. Vicdan doğuştan gelen bir husus olsaydı bütün insanlar benzer hassasiyetlere sahip olabileceklerdi. Vicdanın kabul ettiği veya kabul etmediği hususlar, insanın değerlerinin oluşumunda ve onların hiyerarşik organizesinde etkili olan önemli bir faktördür. Vicdanın doğru olarak kabul edip onayladığı hususlar değerli, kabul etmediği yanlış bulduğu hususlar da birey açısından değersiz bir mahiyete bürünmektedir. Bu haliyle vicdan değerlerin temelinde yer almaktadır.

Duygularla alakalı olarak tanımlanması gereken diğer kavramlar da huy ve mizaç’tır. Heyecandan daha sürekli olmakla beraber, insandaki az çok geçici duygusal durumlara ve özelliklere “huy” denir. Çeşitli günlük etkiler huy üzerinde değişiklik meydana getirebilir. Bir insanı diğer insanlardan ayıran duygusal hayatın az çok sürekli özelliklerine “mizaç” adı verilir.275 Diğer taraftan duygular hislerle birlikte işler, ancak onunla aynı şey değildir. Hislerin yokluğu, duygunun yokluğu anlamına gelmez. Birine karşı hislerimizin şiddeti azalabilir, ancak orada sevgi duygusunun olmadığı anlamına gelmez.276 Bu mânâda hisler duyguların, aşağı veya yukarı düzeydeki görünümleridir.

Duyguların ortaya çıkmasında, değerlendirme süreçlerinin önemli bir rolü bulunur. Çünkü genellikle dünyaya ilişkin göndermeler olarak duygular, olaylara, objelere ve konulara yönelik temellere dayanır. Çoğu duyguların bir nesnesi olmakla birlikte genellikle onlar, objeye, kişiye veya olaya yönelik değerlendirmelerimizi yansıtır ve içerirler. Bu açıdan değerlendirmeler duyguların kalbidir. Değerlendirmelerimiz değiştiği zaman duygularımız da değişir. Örneğin Ahmet’in yanlış yapmadığını fark ettiğimizde ona yönelik bir öfke

274 Güngör, Erol; Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, İstanbul-1995, sh.47 275 Baymur, Feriha; Genel Psikoloji, İstanbul-1994, sh.86-87

duymaktan vazgeçeriz.277 Dolayısıyla duygular insanların değerlendirmeleri sonucu oluşur ve değer objesine yönelik hissi bir mesafeyi ortaya koyar.

Diğer taraftan değerlendirmeler de duygulardan kaynaklandığı gibi, duygular değerlerin bireyde varlığını devam ettirmesinde ve derecesinin azalıp çoğalmasında etkili olmaktadırlar. Zira değerlerin bireyde kabul görüp davranışlarına tesir edebilmesi için duygusal bir gelişime ihtiyaç vardır. Duygusal gelişim, değerlerin bireyde yerleşmesi ve işlevsel hale geçmesi açısından oldukça önemlidir. Örneğin yalancılıkla ilgili ahlâkî alanda bir duygu taşımayan insana, yalan söylemenin kötü olduğunu anlatmak çok zordur. Yine bizler genellikle hoş ve güzel bulduğumuz şeylerden ve insanlardan iyi veya kötü yönde değerlendirmeler içerisinde oluruz.

Tablo 12: Değerler ve Duygusal Değişmeler

10 19 6 13 5 53 18,9% 35,8% 11,3% 24,5% 9,4% 100,0% 7,8% 4,9% 7,9% 7,7% 12,2% 6,6% 1,2% 2,4% ,7% 1,6% ,6% 6,6% 12 57 20 46 8 143 8,4% 39,9% 14,0% 32,2% 5,6% 100,0% 9,3% 14,7% 26,3% 27,2% 19,5% 17,8% 1,5% 7,1% 2,5% 5,7% 1,0% 17,8% 6 7 2 0 0 15 40,0% 46,7% 13,3% ,0% ,0% 100,0% 4,7% 1,8% 2,6% ,0% ,0% 1,9% ,7% ,9% ,2% ,0% ,0% 1,9% 6 23 2 7 2 40 15,0% 57,5% 5,0% 17,5% 5,0% 100,0% 4,7% 5,9% 2,6% 4,1% 4,9% 5,0% ,7% 2,9% ,2% ,9% ,2% 5,0% 3 4 1 3 2 13 23,1% 30,8% 7,7% 23,1% 15,4% 100,0% 2,3% 1,0% 1,3% 1,8% 4,9% 1,6% ,4% ,5% ,1% ,4% ,2% 1,6% 56 167 23 63 17 326 17,2% 51,2% 7,1% 19,3% 5,2% 100,0% 43,4% 42,9% 30,3% 37,3% 41,5% 40,5% 7,0% 20,8% 2,9% 7,8% 2,1% 40,5% 33 104 21 31 5 194 17,0% 53,6% 10,8% 16,0% 2,6% 100,0% 25,6% 26,7% 27,6% 18,3% 12,2% 24,1% 4,1% 12,9% 2,6% 3,9% ,6% 24,1% 3 8 1 6 2 20 15,0% 40,0% 5,0% 30,0% 10,0% 100,0% 2,3% 2,1% 1,3% 3,6% 4,9% 2,5% ,4% 1,0% ,1% ,7% ,2% 2,5% 129 389 76 169 41 804 16,0% 48,4% 9,5% 21,0% 5,1% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 16,0% 48,4% 9,5% 21,0% 5,1% 100,0% Zengin Olmak

Mükemmel bir mümin olmak

Büyük bir ressam veya sanatçı olmak

Alim-Bilim adamı olmak

İyi bir siyasi lider olmak

Ahlaklı biri olmak

Girişken ve sosyal biri olmak Kişilikli ve Özgür olmak Size göre idealinizdeki en yüksek değer nedir? Toplam

Çok Önemli Önemli Kararsızım Önemli Değil

Hiç Önemli Değil Müzik-edebiyat gibi sanatsal yetenek ve beceriler

Toplam

X²=50,796 df: 28, P<0,01

İnsanlar inançları istikametindeki değerlendirmelere sempati-hoşlanma veya antipati- hoşlanmama duyguları taşırlar. Değerleri harekete geçirici güç ve onların şiddetinin belirleyicisi duygulardır. Değerlerin duygusal yönü, davranışlarda tutarlılık, ısrar ve sürükleyicilik sağlar. Bu itibarla değerler esasında bir güç merkezidir.278 Değerlerin tutumlara ve davranışlara enerji ve bir güç merkezi olması, onların duygusal boyutundan kaynaklanmaktadır. Duygusal süreçler zihni süreçlerden daha çok yakınlaşma durumuna ve sinirsel tahrike neden olduğu için enerji üretirler. Bu açıdan üretilen enerji, değerler için bir hayat kaynağı ve kuvvet merkezidir. Ancak eğer bir değer zayıflar ve ortadan kalkarsa, o değerin potansiyel enerji toplamı, psikolojik yapıdan kaybolmayacak, yeni bir değere geçecektir. Bu kapsamda mesela çocuğun ailesine verdiği değer azaldıkça, muhtemelen başka kişilere ve şeyler ilgisi artacaktır.279 Dolayısıyla herhangi bir sahaya yönelik bir değerin öneminin ve duygu yoğunluğunun azalması, diğer sahalara ait değerlerin öneminin artmasına sebep olacaktır. Örneğin Tablo 12’de de görüldüğü üzere müzik ve edebiyat gibi estetik değerlerin önem düzeyi azaldıkça, duygusal ilgi başka değerlere kaymaktadır.

Bireyde değer objesine yönelik oluşan ruhi ve duygusal potansiyel boyutu, onun değerlerinin şiddetini, önemini ve derecesini de belirlemektedir. Her şeyden önce atfedilen bu duygusal boyut değerler hiyerarşisinin de esasında temel ölçütüdür. Yani değerler hiyerarşisinde en yüksek sırada yer alan değerler, bireylerin yüksek düzeydeki o değere karşı duygusal yoğunluğundan kaynaklanmaktadır. Burada duygunun derecesi, değerin sırasını ve önemini belirler. Mesela bazı değerlere, gaye ve hedeflere yardımcı oldukları için arzu duyarız ki bunlar araç değerlerdir. Bazı değerlere de gaye tasarlamaksızın arzularız ki bunlar da amaç değerlerdir.280 Yani gaye değerleri, amacı ve arzusu kendinde saklı olan değerler olarak ifade edebiliriz. Bu noktada farklı değer istikametlerinde karşılaşılacak sapmalar kişi içerisinde, değerlerin hiyerarşisine ve önem düzeyine göre farklı tepkileri doğuracaktır.

Tablo 13’de de görüldüğü üzere; 10 rakamına doğru gidildiğinde kötülük düzeyi gittikçe artan değer şiddeti ölçeğimizde, müzik ve sanat gibi estetik değerlere çok önem veren kişilerin, bu sahada sanat eserlerini çalıp yurt dışına çıkarmak gibi sapma bir davranışa diğerlerinden daha çok tepki göstermektedirler. Yine diğer bir karşılaştırmada sanatsal ve estetik becerilere çok önem verenlerin %93,8’i önem verenlerin %88,6’sı, diğerlerine göre sanatçılara dilenci gözüyle bakmayı çok kötü karşılamaktadırlar.

278 Verplanken, Bas- Holland, Rob W.; “Motivated Decision Making: Effects of Activation and Self-Centrality

of Values on Choices and Behavior”, Jurnal of Personality and Social Psychology, V.82, N.,3, 2002, sh.434

279 Ünal, Cavit; A.g.e., sh. 67 280 LaFollette, Hugh; A.g.e., sh. 120

Tablo 13: Değer Şiddetinin Estetik Değerlerdeki Görünümü 1 0 0 2 0 0 4 11 111 129 ,8% ,0% ,0% 1,6% ,0% ,0% 3,1% 8,5% 86,0% 100,0% 6,3% ,0% ,0% 10,5% ,0% ,0% 8,2% 19,6% 17,7% 16,0% ,1% ,0% ,0% ,2% ,0% ,0% ,5% 1,4% 13,8% 16,0% 6 1 3 7 7 8 24 24 309 389 1,5% ,3% ,8% 1,8% 1,8% 2,1% 6,2% 6,2% 79,4% 100,0% 37,5% 33,3% 100,0% 36,8% 63,6% 38,1% 49,0% 42,9% 49,4% 48,4% ,7% ,1% ,4% ,9% ,9% 1,0% 3,0% 3,0% 38,4% 48,4% 2 1 0 3 0 4 5 3 58 76 2,6% 1,3% ,0% 3,9% ,0% 5,3% 6,6% 3,9% 76,3% 100,0% 12,5% 33,3% ,0% 15,8% ,0% 19,0% 10,2% 5,4% 9,3% 9,5% ,2% ,1% ,0% ,4% ,0% ,5% ,6% ,4% 7,2% 9,5% 5 1 0 5 3 7 15 14 119 169 3,0% ,6% ,0% 3,0% 1,8% 4,1% 8,9% 8,3% 70,4% 100,0% 31,3% 33,3% ,0% 26,3% 27,3% 33,3% 30,6% 25,0% 19,0% 21,0% ,6% ,1% ,0% ,6% ,4% ,9% 1,9% 1,7% 14,8% 21,0% 2 0 0 2 1 2 1 4 29 41 4,9% ,0% ,0% 4,9% 2,4% 4,9% 2,4% 9,8% 70,7% 100,0% 12,5% ,0% ,0% 10,5% 9,1% 9,5% 2,0% 7,1% 4,6% 5,1% ,2% ,0% ,0% ,2% ,1% ,2% ,1% ,5% 3,6% 5,1% 16 3 3 19 11 21 49 56 626 804 2,0% ,4% ,4% 2,4% 1,4% 2,6% 6,1% 7,0% 77,9% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 2,0% ,4% ,4% 2,4% 1,4% 2,6% 6,1% 7,0% 77,9% 100,0% Çok Önemli Önemli Kararsızım Önemli Değil

Hiç Önemli Değ Müzik-edebiyat gibi sanatsal yetenek ve beceriler Toplam 1 2 3 5 6 7 8 9 10

Sanat eserlerini çalıp yurt dışına çıkarmak

Toplam

X²=35,552, df;32, p>o,o5

Kişilerin önem verdikleri değerler, duygu potansiyeli yüksek değerlerdir. Bunlar bireyin tutumlarını ve davranışlarını organize ederken, duygusal potansiyel ile paralel olarak bir değer şiddeti ortaya koyarlar. Değer şiddeti yüksek olan değerlerdeki bir sapma, insanlar tarafından daha az bir hoş görü ile karşılanacaktır. Araştırma yaptığımız örneklem içerisinde değerler hiyerarşisinde en yüksek sırada yer alan değerlerin, hüküm şiddetlerinin de çok yüksek olduğu görülmüştür. Hatta değerlerdeki her hangi bir sapmaya karşı tutumları tespit etmek üzere hazırladığımız ölçek içerisinde en az hoş görürlük düzeyini gösteren 10 puanı, bazı değerlerine çok önem verenler tarafından yetersiz bulunmuş, sapmanın kötü olduğunu belirtmek için çoğu zaman yüksek rakamlar ifade edilmiştir. Örneğin dine çok önem veren kişiler, Tanrıyı inkâr konusunda bazen en kötü 10 puanını yeterli bulmayarak yüksek puanlar telaffuz etmişlerdir. Bütün bu durumlar önemli ve hiyerarşide üst sırada tutulan değerlerin, duygusal yönünün kuvvetli ve değer şiddetinin de yüksek olduğunu bize göstermektedir.