• Sonuç bulunamadı

2. SOSYAL YAPI FARKLILAŞMALARI VE DEĞER DEĞİŞMELERİNİN KURUMSAL TAHLİLİ

2.3. Aile ve Değerler

2.3.3. Boşanma

Aile birliği evlilik ile kurulurken, birliğin ortadan kalkması da boşanma ile gerçekleşebilmektedir. Boşanma, taraflardan birinin veya her ikisinin iradesi ile toplumda geçerli olan örf-adetlere ve hukuka göre evlilik birlikteliğinin sona erdirilmesidir.438

Boşanma sonrası yaşanan bireysel ve toplumsal problemler bir tarafa, ailenin toplum içerisinde temel kurucu öğe olması, onun birliğinin bozulmasının da sosyal yapının istikrarı açısından ne kadar önemli olduğunu bize göstermektedir. Bu açıdan intiharlar kadar boşanmalar da sosyal çözülmenin göstergesini oluştururlar. Çünkü sağlıklı bir aile, toplumun temelidir ve boşanmalar, çocuklar için olduğu kadar, ebeveynler için de önemli problem ve çözülmeleri berberinde getirmektedir.439

Durkheim’a göre boşanma evlilik düzenlemesinde bir zayıflamayı anlatır. Boşanmanın kabul edildiği, özellikle hukuk ve geleneklerin boşanma yolunu aşırı kolaylaştırdığı toplumlarda evlilik artık önemini yitirmiş ve bir taslak haline gelmiştir.440 Bu açıdan boşanmayı belirleyen önemli bir husus, içinde yaşanılan sosyal yapının evliliğe ve boşanmaya yönelik geliştirdiği değer yargılarının ve normların belirlediği tutumlardır. Bireylerin boşanmalarına yönelik, ekseriyet tarafından kabul edilen normlar ve değerler, hoşgörülü olarak bakmıyor ve tepki ile karşılıyorsa, kişilerin boşanmaya tevessülü daha az olacaktır. Ancak çeşitli faktörlerin etkisiyle, boşanmaya karşı hoşgörünün normlarda yer bulmasıyla birlikte, bireyler yaşanan problemler ve sıkıntılar karşısında kabul gören bir davranış olarak rahatlıkla boşanmaya teşebbüs edeceklerdir. Buradaki davranışın gerçekleşmesi, çevrenin göstereceği tepki ve kınama ile ters orantılıdır. Örneğin modern süreç içerisinde gelişen bireycilik ve faydacılık gibi değerlerin aile hayatına da yansıması ailede bütünlüğü ve ruhi kaynaşmayı engellemiş, evlilik sözleşmeli bir birliktelik haline getirilmiştir. Bahsettiğimiz bu modern değerlerin sosyal bağları zayıflatmasının neticesinde, aile ve boşanma olgusu üzerine olan sosyal tutum ve değerlerin bağlayıcı ve engelleyici özelliklerinin ortadan kalkması ile boşanma bütün olumsuzluklarına rağmen, en küçük huzursuzlukta müracaat edilen normal bir çözüm yolu olarak görülmüştür. Modern toplumların boşanma istatistikleri bunu doğrulamaktadır.

Diğer taraftan bir topluma hakim olan değer yargılarının yönünün de boşanmaya tesir ettiği belirtilmektedir. Toplumdaki değer yargıları maddi tatmin ağırlıklı bir yönde

438 Barlas;Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara-1996, sh.220

439 Ester, P.-Halman L.-Moor, R.; The Individualizing Society, Netherland-1993, sh.100

bütünleşmeye imkân tanıyorsa, evlilik kurumunun işlevi de o yönde olacaktır. Burada örneğin cinsi temayüle binaen meydana getirilen bir evlilikte, cinsel cazibenin ortadan kalmasıyla birlikte evlilik bozulabilecektir. Eğer toplumun değerler sistemi maddi ve manevi değer hükümlerini dengeli bir şekilde yaşamayı kabul görüyorsa, o zaman evlilik ve aile kurumunun işlevi de, maddi ihtiyaçlara cevap veren bir süreç olmaktan ziyade manevi yönü ağır basan bir durumda olacaktır. Burada paylaşımın farklı şekillerinden kaynaklanan manevi bir haz, sevgi ve dayanışma ruhu, çocuklara karşı sorumluluk hisleri aileyi saran değerler olacaktır. Maddeci değeri benimseyen ABD, Rusya ve Almanya gibi ülkelerde boşanma oranları yüksek iken, evliliğin kutsiyetine inanan Suriye, Türkiye ve İran gibi doğu ülkelerinde boşanma oranları daha düşüktür.441 Maddeci değerlerin özellikle de bahsedilen ülkelerde yaygınlaşmasına sebep olan husus, modernleşme sürecidir. Zira ABD, Rusya ve Almanya gibi ülkeler modernleşmesini büyük ölçüde tamamlamış ülkelerdir. Dolayısıyla modernleşme ile boşanma arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır.

Anket uygulanan katılımcıların kendilerini tanımlama biçimleri ile boşanma eğilimleri arasındaki ilişkiye baktığımızda, bu fikirleri doğrular sonuçları görebiliriz. Zira kendisini modern olarak ifade edenler, geleneklerine bağlı olanlara ve geçiştekilere göre problemler karşısında boşanmayı daha makbul bir yol olarak kabul etmektedir.

Tablo 37: Geleneksellik ve Modernlik Tanımlamalarına Göre Boşanmaya Yönelik Tutumlar

32 12 11 55 58,2% 21,8% 20,0% 100,0% 8,2% 5,5% 5,6% 6,8% 4,0% 1,5% 1,4% 6,8% 142 96 106 344 41,3% 27,9% 30,8% 100,0% 36,4% 43,8% 54,4% 42,8% 17,7% 11,9% 13,2% 42,8% 198 99 65 362 54,7% 27,3% 18,0% 100,0% 50,8% 45,2% 33,3% 45,0% 24,6% 12,3% 8,1% 45,0% 18 12 13 43 41,9% 27,9% 30,2% 100,0% 4,6% 5,5% 6,7% 5,3% 2,2% 1,5% 1,6% 5,3% 390 219 195 804 48,5% 27,2% 24,3% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 48,5% 27,2% 24,3% 100,0% Modern Geleneklerine bağlı

Biraz modern biraz geleneklerine bağlı Fikrim yok Kendinizi hangisine daha uygun hissediyorsunuz? Toplam Eğer problemler düzelmiyorsa boşanma iyidir Eğer çocuklarım varsa onlar için katlanır boşanmayı düşün Ne olursa olsun, boşanmayı asla düşünmem Evliliğinizde/Evlendiğinizde problemleriniz karşısında "boşanma"hakkında ne düşünürsünüz? Toplam X²= 21,743, df: 6, P<0,01

Türkiye’deki boşanma oranları diğer dünya ülkelerine göre düşüktür. Ülkemizdeki aile bağlarının kuvvetli olması, evliliğin sürmesinin temel toplumsal normlardan birisi olması ve yine dinî inançlar tarafından yasaklanmasa da hoş karşılanmaması gibi bir takım manevi faktörler, boşanma oranlarının düşük olmasına sebep olmaktadır.442 Türkiye’deki boşanmaların büyük bir bölümü, ilk bir yılda veya evliliğin 6–10 yılları arasında olduğu görülmektedir. 2000 yılı istatistik verilerine göre evliliğin birinci yılında boşanmalar %16,5 iken, 6 ile 10 yıl arasında boşanma oranı %21,7’dir. Türkiye genelinde 1993 yılında toplam 27725 boşanma gerçekleşirken, 2000 yılında bu oran 34862’ye yükselmiştir. Malatya’da ise 1993 yılı itibariyle 5946 evlilik yapılırken 189 boşanma gerçekleşirken, 2000 yılında 5491 evlilik yapılmış ve 364 boşanma olayı gerçekleşmiştir.443 Burada önemli olan nokta 2000 yılına geldikçe evlenme sayısının düşmesine karşılık, boşanmalarda iki katına varan bir artışın yaşanmasıdır.

Yine Ankara Ticaret Odası’nın yapmış olduğu bir araştırma, boşanmalardaki artışı göstermesi bakımından önemlidir. Bu araştırmaya göre Türkiye’de son beş yılda 744000 boşanma davası açıldı. 2003 yılında ise boşanma davaları önceki yıla göre %21 artmış ve bir yılda 185414’e yükselmiştir. Son yıllardaki boşanma davalarının sayısına dikkat edecek olursak, artışın hangi boyutlarda olduğunu açıkça görürüz:444

Grafik 28: Sonyıllarda Boşanmak İçin Açılan Dava Sayıları ve Artış Oranları

442 Arıkan, Çiğdem; Halkın Boşanmaya İlişkin Tutumları Araştırması, Ankara-1996, sh.1,20 443www.die.gov.tr 444www.atonet.org.tr 185414 %21 artış 153409 %2 artış 150110 %14 artış 131814 %7 artış 123271 %6 artış 115265 2003 2002 2001 2000 1999 1998

Türkiye’deki boşanmalar üzerine, hem artan refahın hem de hayat pahalılığı ve zorlaşan şartların tesiri olduğu belirtilmektedir. Yine Türkiye’deki boşanmanın sebepleri arasında, aşırı geçimsizlik, erkeğin yurt dışında uzun süre çalışması, zina, terk, çocuksuzluk, bunalımlı ve boşanmış ailede büyümüş olmak, çocukluk döneminde aşırı baskı içerisinde yetişmek, maddi değer yargılarının ön plana çıkması, eşlerden birinin veya her ikisinin kumar veya alkol bağımlılığı, sermaye evlilikleri, eşler arasında yaş farkının büyüklüğü, eğitim seviyelerinde ve sosyal çevrede farklılıklar, namus anlayışının farklılaşması, ruhi bozukluklar, ahlâk ve çocukların yetiştirilmesi ile ilgili fikir ayrılıkları bulunduğu ifade edilmektedir.445

Diğer taraftan aile geliri evliliğin dengesine etki etmektedir. Buradaki temel etki, aile gelirinin düşük veya yüksek olmasıdır. Bunun yanında aile içerisinde kadının geliri ile evlilik dengesi arasında ters bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Ancak bu durum kadının kocasından daha az kazandığı bir durumda zayıflamakta, kadın iyiye gitmeyen bir evliliği ekonomik sıkıntıya düşmemek için sona erdirmemektedir. Gelişmiş batı toplumlarında boşanma oranlarındaki artışlarda kadının çalışma hayatına atılması ve ekonomik bağımsızlığını kazanması önemli bir faktör olarak kabul edilmektedir. Yine kadının kocasından daha prestijli bir işte çalışması da boşanma ihtimalini arttırmaktadır. Bu yönüyle kadının çalışması ile evlilik dengesizliği ve boşanma arasında doğru yönde bir ilişki bulunur. Diğer yandan işsizlikle evlilikteki denge arasında ters yönde bir ilişki bulunur. Erkeğin periyodik olarak veya bir yıldan daha fazla bir süre işsiz kalması boşanmaya etki etmekte ve boşanma ihtimalini arttırmaktadır. İşsizlik, ailede ekonomik kayıp, tüketim standardının düşmesine, cinsel doyumun azalmasına, ailede rol kayması gibi durumlara sebep olarak boşanmaya etki eder. Kocanın işsiz kalması ile birlikte kadın çalışsa bile, erkeğin “evin ekmeğini sağlayan kişi” olması gerektiği anlayışında meydana gelen değişmeler, onun “aile reisi olma” imajını alt üst etmekte ve dolayısıyla rol kaymalarına sebep olmaktadır.446 Araştırmamız sonuçlarına

göre de kadının çalışması halinde boşanmaya yönelik bakış açıları değişmektedir. Sonuçlar itibariyle çalışmayan ve ev hanımı olan bayanların, çalışan bayanlara göre problemler karşısında boşanmayı pek de tercih etmediği görülürken, çalışanların problemler karşısında boşanmayı daha normal olarak kabul ettikleri görülmektedir.

Bütün bunlarla birlikte araştırma sonuçlarını da dikkate alarak boşanma ile ilişkisi bulunan bazı faktörler arasında; cinsiyet, eğitim durumu, gelir, yerleşim yeri, kişilik yapısı, bireysel değerler, mensup olunan sosyal tabaka, evlilik yaşı, yerleşim yeri, çocuklar, çiftin anne ve babasının evlilik dengesi, din ve mezhep gibi hususları belirtebiliriz. Boşanmaya

445 Erkal, Mustafa E.: Sosyoloji, sh.101-103

yönelik tutumlar ile bazı değişkenleri karşılaştırdığımızda aradaki ilişkinin, aşağıdaki şekilde çıktığı görülmüştür; Cinsiyet Eğitim Seviyesi Gelir Kadının Çalışması Yerleşim Yeri Sosyal Tabaka Medeni Durum Çocuk Kişilik Yapısı Siyasî Düşünce İdeal Alınan Değer Boşanma ** ** * ** * * ** * * ** * * : P< 0,05 ** : P<,001

Tabloda da görüldüğü üzere cinsiyet ve medeni durum ile boşanmaya yönelik tutumlar arasında yüksek bir ilişki bulunmaktadır. Burada kadınlar erkeklere, bekârlar evlilere göre boşanmaya yönelik daha olumsuz bakmakta, kadınlar çocuklar olduğu taktirde katlanmayı düşünmekte ve boşanmaya karşı bulunmaktadırlar. Bu durum toplumumuzda bayanların boşanma sonrası yaşayabileceği güçlüklerin daha fazla olmasından ve kadının yapısı itibariyle “yuvayı dişi kuş yapar” atasözü gereği, ailenin bütünlüğünü sağlamada odak bir noktada yer almasından kaynaklanmaktadır.

Yine çocukların varlığıyla evliliklerdeki dengesizlik ve boşanma arasında bir ilişki bulunmaktadır. Çocuklu kadınların boşanma oranları, çocuksuz kadınlardan daha düşük olduğu belirtilmektedir. Çocukların varlığı boşanmalarda caydırıcı olmakta, özellikle okul öncesi çağdaki çocukların varlığı daha fazla zaman, ilgi, çaba ve masraf gerektirdiğinden ebeveyni boşanmaktan caydırmaktadır.447 Bu noktada araştırma sonuçlarından da görüldüğü üzere, evli olup da çocuklu olanlar, çocuksuz olanlara göre daha az boşanmayı düşünmekte ve problemler yaşansa dahi katlanmayı tercih etmemektedirler.

Boşanma ile eğitim seviyesi ve gelir arasında da bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim seviyesi ve gelir arttıkça, problemler karşısında boşanma daha makbul olarak karşılanmaktadır. Bireysel gelir açısından ise durum farklılaşmaktadır. Zira ailede çalışan, ekonomik bağımsızlıkları olan ve geliri artan kadınların boşanmaya yönelik tutumları, çalışmayan ve ev kadını olanlara göre daha taraftardır. Bu durum esasında çalışan kadınların kendisinde bir güç görmesi ve boşanma sonrası yukarıda bahsettiğimiz karşılaşılacak zorlukları, çalıştığı iş ve gelire dayanarak bertaraf edeceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

Diğer taraftan yaşanılan yer olarak yerleşim yeri, mensup olunan sosyal tabaka, mezhep ve siyasî düşünce ile boşanma arasında bir ilişki görülmektedir. Burada merkezde oturanlar çevrede oturanlara, üst tabakada kendini görenler alt tabakada görenlere nazaran boşanmaya normal bakmaktadırlar. Siyasî düşünce açısından ise, milliyetçi-muhafazakâr, ülkücü, islamcı görüşe mensup bulunanlar, liberal, sosyal demokrat, sosyalist ve Atatürkçü bir

görüşe mensup bulunanlara göre daha az bir oranda boşanmayı kabul edilebilir olarak karşılamaktadırlar. Yine zenginlik ve para gibi maddeci değerlere sahip bulunanların bulunmayanlara, bireyci bir kişilik tipine sahip olanların fedakâr ve dayanışmacı olanlara göre boşanmaya yönelik tutumları farklılaşmakta ve boşanma yeri geldiğinde daha tercih edilebilir bulunmaktadır.

Çeşitli faktörlerin etkisiyle boşanma olaylarının yaşanmasına karşın, evlilikte bir dengenin kurulmasında, birlik ve beraberliğin sağlanması hususunda, günümüzdeki evlilik yaşantısında önemli olan bazı değerler bulunmaktadır. Araştırmaya katılanlara göre günümüzde evlilik yaşantısının ihtiyacı olan en önemli değer, karşılıklı saygı ve sadakattir. Çeşitli medya programlarında, gerek eşler arasında ve gerekse yakın akrabalarla olan ilişkilerin yanlış örnekleriyle yitirilen karşılıklı saygı ve her türlü yayınlarla popülerleştirilen bir aldatma olayı neticesinde, sosyal hayatı çürüme ile karşı karşıya bulunan toplum, evliliğin ve ailenin yeniden hayat bulması için karşılıklı saygı ve sadakati önemli değerler olarak görmektedir. Diğer taraftan sırasıyla aile büyüklerine saygı, anlayış, yeterli bir gelir, dindarlık gibi değerlerin yanında, ortak bir sosyal geçmişe sahip bulunma, ev işlerini paylaşma, siyasî fikir birlikteliği ve cinsellik, günümüz evlilik hayatında önemli olarak görülen değerler olarak toplum tarafından kabul edilmektedir.

Grafik 29: Günümüzde Evlilik Hayatında Gerekli Görülen En Önemli Değer

%45,9 %21 %10,2 %8,1 %6 %4,2 %1,9 %1,5 %0,7 %0,5 Cinsellik

Siyasi fikir birlikteliği Ev işlerini paylaşma Ortak sosyal geçmişe sahip olmak

Dindarlık Yeterli gelir Anlayış Aile büyüklerine saygı(kayın anne/baba)

Sadakat Karşılıklı saygı