• Sonuç bulunamadı

PARTİ İÇİ DEMOKRASİ 1 Kavram

3. Parti İçi Demokrasiyi Etkileyen Faktörler

3.1. Parti İçi Demokrasiyi Etkileyen Çevresel Faktörler 1 Siyasal Yapı

3.1.4. Toplumsal Örgütlenme

Siyasi partiler, sendikalar, toplumsal akımlar, baskı grupları, yerel idareler, kamu kurumu niteliğindeki mesleki kuruluşlar ve bunların faaliyetleri, toplumsal örgüt kavramını tamamlayan, toplumsal örgütlenme biçimleridir. Siyasi partiler de, farklı yapıya sahip toplumsal gruplar olmakla birlikte, diğer toplumsal grupların tümü tarafından baskı altına alınmaktadırlar. İktidarda olmayan siyasi partiler ise hem birer baskı grubudur, hem de diğer toplumsal gruplarca baskı altına alınan birer toplumsal gruptur (Tuncay, 1996: 123). İşçi ya da işveren sendikaları, dernekler, meslek kuruluşları veya ideolojik örgütler, her tür dinsel dernek, mason dernekleri, ırkçı dernekler ve localar gibi gruplar, siyasal partilerin kararları üzerinde etki eden baskı ve çıkar gruplarına örnek gösterilebilir.

Baskı grupları, işlevleriyle siyasi partileri ve onların iç yapılarını etkilemektedirler. Bu noktada önemli olan, baskı gruplarının, olağan ve demokratik yollarla parti içindeki çeşitli görüşlere saygı duyan ve bunları dikkate alan, kamu yararını bireysel yarardan üstün tutan parti yöneticilerini ve milletvekillerini istek ve

taleplerine inandırarak, siyasi rejimi zedelemeden fonksiyonlarını sürdürmektir (Tuncay, 1996: 123).

Aşağıda da değinileceği gibi, her ne kadar siyaset salt bir grubun tekelinde değilse de, baskı gruplarının amaçlarını aşarak siyasi iktidarın yerine geçip, bizzat karar almaları da sakıncalı bir durum yaratacaktır. Çünkü, böyle bir durumda örgütlenemeyen vatandaşların hak ve özgürlüklerinin nasıl korunacağı ve isteklerinin nasıl dile getirileceği noktasına sorunlar ortaya çıkmaktadır. Tuncay (1996: 124), bu işlevselciliği sağlayabilecek bir araç olarak parti içi demokrasinin yararına inanmaktadır. Yazara göre, “katılım boyutlarının öncelikle siyasi partilerde arttırılması, toplumun muhtelif kesimlerinin gerek ferdi, gerekse de kolektif olarak karar alma sürecini etkilemesi, bu örgütlerin kuruluş amaçlarına ve hedefledikleri faaliyetlere daha uygun düşmektedir”.

3.1.4.1. Baskı Gruplarının Siyasi Partilerle İlişkileri

Baskı grubu kavramına ve baskı grupları ile siyasal partiler arasındaki farkların neler olduğuna birinci bölümde kısaca değinilmiştir. Baskı grupları, kendi başına geniş kapsamlı bir konu olduğu için burada ayrıntıları ile incelenmeyecek, yalnızca siyasal partilerle ilişkileri ve bu ilişkilerin parti içi demokrasiye etkileri ele alınacaktır.

Baskı grupları, siyasal partiler gibi bir siyasal güç olarak kabul edilmekte, ancak siyasal partilerin tersine, iktidarı ele geçirmek amacını gütmeyen bir örgüt olarak tanımlanmaktadır (Çam, 2005: 451). Baskı grupları siyasal sistemi etkilemek amacıyla çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bazı baskı gruplarının siyasal sistemi etkilemek için kullandıkları en etkin yollardan biri kulisçilik (lobicilik) yapmaktır. Baskı grupları, siyasal sistem içinde kendilerini ilgilendirecek kararları alabilecek kişi ve mercilerle ilişki kurarak; onları amaçlarına inandırmaya ve kendilerine yardımcı olmaları halinde maddi ya da manevi olarak ödüllendirmeye çalışırlar (Turan, 1986: 139).

Türkiye, İngiltere gibi parlamenter sistemlerde, siyaset yapımının baş aktörü hükümet olduğundan, baskı gruplarının istekleri, ilk olarak hükümet başkanı ya da üyelerine yönelmektedir. Bu sistemlerde; partilerin disiplinli olmaları, yasa önerilerinin genellikle hükümetten gelmesi, parlamento üyelerinin yapacakları teklifler için bile

hükümetin onayını almayı tercih etmeleri, parlamento üyelerini kulisçiler için birinci hedef olmaktan çıkarmaktadır. Ancak, parlamento üyelerinin bu sürecin tamamen dışında kalmamaktadırlar. Zira, baskı grubu temsilcilerinin, doğrudan hükümet üyelerine erişemedikleri durumlar da vardır ve bu gibi durumlarda, baskı grubu temsilcileri kendisine yardımcı olacak parlamenterlerin aracılığına başvurmaktadırlar (Turan, 1986: 139).

Baskı grubu yöneticileriyle, hükümet ya da hükümetin bazı üyelerinin, önemli kararlar alınırken, bir müzakere ortamına girmeleri halinde, meclisin işlevinin zedelenebileceği belirtilmektedir. Çünkü bu durum, normal parlamenter rejimin teorik kurallarına ters düşmekte ve bizzat milletvekilleri tarafından eleştirilmektedir. Ancak, bu soruna etkili bir çözüm yolu bulunamamıştır. Baskı grupları, özellikle kamuoyu üzerinde etkili propaganda gücüne sahip olduklarından, bu durum siyasal sistemin kuralları üzerinde yeni bir durum ortaya çıkarmaktadır. Baskı grupları amaçlarına daha çabuk ve kesin yollarla ulaşabilmek için kamuoyunu kullanmakta, muhatap olarak hükümet ve sorumlu bakanları almaktadırlar. Kurulan bu güçler dengesinde yürütme gücü, ister istemez baskı gruplarını dikkate almak zorunda kalmaktadır (Çam, 2005: 455-456).

Baskı gruplarının yukarıda açıklanan sakıncaları, yani; güç dengesinin kendi lehlerine bir eğilim kazanması; dolayısıyla, meclisleri bazen ikinci planda bir işlev yapmaya itmeleri sorunu, mutlaka çözüm bulunmasını gereken bir sorundur. Ancak her şeye rağmen, baskı grupları, demokrasinin işleyişi için siyasal partiler kadar gerekli örgütlerdir (Çam, 2005: 456).

Baskı grubu - hükümet ve bürokrasi etkileşiminde, baskı gruplarını sürekli olarak başkanları, memurları rahatsız eden bir topluluk olarak görmek yanıltıcıdır. Bu ilişkileri karşılıklı bir bağımlılık olarak nitelemek daha doğrudur. Şöyle ki, siyasal görevlere seçimle gelenler için baskı gruplarının sağlayacağı siyasal destek önemli olabilir. Bu gruplar, partilerin ya da şahısların seçim kampanyalarına, gerek para bağışı yoluyla, gerek bazı hizmetleri ücretsiz ya da piyasa fiyatları altında görerek katkıda bulunabilirler. Ayrıca baskı grubu temsilcileri, hem siyasal hem bürokratik kadrolar için önemli bir bilgi ve haber alma kaynağıdır (Turan, 1986: 140).

Gerek örgütlerin oluşma süreci, gerek aday belirleme aşamaları, gerekse de herhangi bir talebin, düşünce ve önerinin karara bağlanmasında, baskı grubu üyeleri siyasi parti yöneticileri ile yakın ilişki kurmaktadırlar. Siyasal parti - baskı grubu ilişkisi iki genel türde gerçekleşmektedir. Bir partinin savunduğu görüşler ile baskı grubunun istekleri arasında özdeşlik olması halinde baskı grubu, ayrı varlığını korumakla birlikte, tek bir parti ile sürekli bağlar geliştirebilmektedir. Örneğin; İngiltere’de işçi sendikaları ile İşçi Partisi’nin ilişkilerinde olduğu gibi. Daha yaygın türde ise, parti - baskı grubu arasında organik bir bağ öngörülmemektedir. Kuramsal olarak baskı grubu, hiçbir partiye bağlı değildir. Kendi amaçlarına yönelik olarak en iyi hizmet etmeyi vaat eden partiye destek vermektedir (Turan, 1986: 129-142).

Bütün bunların yanında, baskı gruplarının etkisi altında kalan partilerin, kendilerini mali yönden destekleyen yurtiçi ve yurtdışı sermaye çevrelerinin, çeşitli meslek kuruluşlarının birer aracı haline gelmeleri gibi bir tehlike de mevcuttur. Örneğin; Nazi Partisi, 1932 yılında, yani iktidara gelmesinden birkaç ay önce, Kölnlü Banker Schröder’in, büyük sanayicilerden sağladığı birkaç milyon mark sayesinde, mali çöküntüden kurtulmuş ve bu yardım Hitler’e iktidarı ele geçirme olanağı vermiştir (Perinçek, 1985: 139; Tanilli: 2002: 231). Bu örnek, siyasi partiler üzerindeki oligarşik eğilimlerin hangi tehlikeleri beraberinde getirebileceğine işaret etmesi bakımından son derece önemlidir. Baskı gruplarının siyasal süreci etkilemek için kullandıkları yöntemlerden en etkilisi partiye maddi yardımda bulunmaktır. Parti içi demokrasi bakımından da parti - baskı grubu ilişkilerinde en etkili olan yöntemin bu olduğu söylenebilir.

Baskı grupları, maddi olmayan olanaklarını da belirli aday ya da partiler lehine veya aleyhine harekete geçirebilmektedirler. Örneğin, aday ve partileri üyelerine tanıtmaya, üyelerinin oyunu yönlendirmeye, kendi çıkarlarına aykırı bir politika güden kişi ya da partilere kamuoyu önünde cephe alarak, üye ve taraftarlarından bu kişi ya da partilere oy vermemelerini, ya da aksi durumda beğendikleri aday ya da partiye oy vermelerini de isteyebilmektedirler. Türkiye’de, sendikaların bazı milletvekillerini ve adayları işçi düşmanı ilan etmesi, kara listeler hazırlaması buna örnektir. 1973 seçimlerinde DİSK’in üyelerini, CHP’ye oy vermeye davet etmesi de aynı yöntemin bir başka görüntüsüdür (Çam, 2005: 457; Turan: 1986: 142).

Baskı gruplarının kendi adaylarını siyasal partilerin seçim listelerine koymaları ya da siyasal partilerin baskı gruplarını tatmin etmek amacıyla onlara kontenjan ayırmaları da baskı gruplarının siyasete etki etme yollarından biridir. Nitekim, Türkiye’nin siyaset sahnesinde bunun örnekleri sıkça görülmüştür. Büyük partiler, genellikle işçi sendikalarından milletvekili seçilmesi için kontenjanlara başvurmaktadır (Turan, 1986: 142-143).

Öte yandan, baskı grubu üyelerinin siyasi parti üyesi ya da temsilcisi olması, parti içi demokrasiye olumlu katkıda bulunabilmektedir. Şöyle ki, baskı grubu içinde elde edilen demokratik tecrübeler, baskı grubu üyelerince, siyasi partilere aktarılarak, siyasal karar alma aşamasında parti ideolojisi ve politikalarının oluşumuna etki ederek, parti içi demokrasinin boyutlarını genişletme yönünde etki edebilmektedir (Tuncay, 1996: 129).

3.2. Parti İçi Demokrasiyi Etkileyen İçsel Faktörler