• Sonuç bulunamadı

PARTİ İÇİ DEMOKRASİ 1 Kavram

3. Parti İçi Demokrasiyi Etkileyen Faktörler

3.2. Parti İçi Demokrasiyi Etkileyen İçsel Faktörler 1 Örgütsel Yapı

3.2.3. Parti Disiplin

Siyasi partilerde parti içi demokrasi olgusu incelenirken, önemle üzerinde durulması gereken konulardan birisi de parti disiplinidir. Zira, parti disiplini arttıkça parti içi demokrasinin azaldığı, parti içi disiplin azaldıkça ise parti içi demokrasinin arttığı sıklıkla ifade edilmektedir. Ancak, parti disiplinin tek başına parti içi demokrasiyi yok ettiği sonucuna varmak da doğru değildir. Öte yandan, parti disiplini, partilerin tutarlı ve uyumlu politikalar üretebilmeleri için önemli bir işlev görmektedir. Bu nedenle, parti disiplinini tamamen reddetmek mümkün değildir. Ancak parti disiplininin, özellikle de parti disiplin kurullarının, demokratik bir biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.

Özbudun, “parti disiplini”ni; “Lider veya liderlerin emirlerinin, parti meclis grubu üyelerince aksatılmadan kabul ve yerine getirmelerinin yarattığı bir tutarlılık ve liderlerin elinde itaatsiz üyeleri itaate zorlayacak bazı yöntem ve yaptırımların bulunması şeklinde tanımlamaktadır” (Aktaran: Yanık, 2002: 59; Sarıbay, 2001: 96)29.

Parti disiplini, çeşitli unsurlardan etkilenmektedir. Bunlar; partilerin yapısı, siyasal sistem (seçim sistemi, kuvvetler ayrılığı, federalizm), sosyal yapı, siyasal kültür ve uygulanan yaptırımlar şeklinde sıralanabilir (Yanık, 2002: 60-63). Ortaya çıkış sebepleri ve işlevleri açısından parti disiplini son tahlilde, örgüte hakim olmakla ilgilidir. Hakim olmak; her iktidarın doğasında mevcut olduğu için, parti disiplinini kendiliğinden parti içi demokrasiyi önleyici bir etken saymak yanlış olur. “Burada söz konusu olan “demokrasi”, iktidarın doğmasına değil, elde ediliş ve kullanılış şekline dair bir meseledir. İktidarı eleştiriden ve denetimden muaf kılmaya yönelik işlev gören bir parti disiplini elbette antidemokratik sayılır”(Sarıbay, 2001: 96).

Partilerde disiplin olgusunun varlığı, siyasi mücadelede partinin yekvücut olma istem ve mantığına dayanmaktadır. Parti disiplini, parti içi demokrasi aleyhinde hukuken düzenleme alanı bulan, tek açık niyetli etken olarak dikkat çekmektedir. Parti disiplini çeşitli kriterler altında uygulanmaktadır. Bunlar; parti tüzük ve programına

29 Özbudun, Ergun, (1968): Batı Demokrasilerinde ve Türkiye’de Parti Disiplini, Ankara, s. 2-4’ten

bağlılık, bağlayıcı grup kararlarının varlığı, çeşitli parti kademelerinde disiplin kurullarının varlığı ve merkeziyetçilik anlayışının varlığı gibi kriterlerdir (Yaşar, 1999: 923). Parti içi disiplinin sağlanması için kullanılan en etkili yöntem, çeşitli yaptırımlar uygulanmasıdır. Örneğin, para cezası, genel ve yerel seçimlerde aday gösterilmeme gibi cezaların yanında, partiden ihraç etmek gibi son derece katı disiplin cezaları da uygulanabilmektedir.

Parti disiplini, kitle partilerinde görülmektedir. Zira, üye sayısının çokluğu, partinin bir arada tutulması zorunluluğunu doğurmaktadır. Oysa, kadro partilerinde bir arada tutulması gereken bir insan kitlesi olmadığından, parti disiplini de görülmemektedir. Parti disiplinini etkileyen bir diğer unsur ise partinin ideolojisidir. Liberal ideolojili partilerde disiplinin etkisi daha zayıfken, totaliter ideolojili partilerde parti disiplini çok güçlü olmaktadır (Yaşar, 1999: 923; Duverger, 1974: 172-175).

Duverger (1974: 248-272) parti meclis grupları ile parlamento dışı örgütler arasındaki ilişkiler açısından partileri üç gruba ayırmaktadır. İlk grupta, parlamento üyelerinin (milletvekillerinin) partiye hakim olduğu partiler yer alır. Bu partilerde milletvekillerinin merkeze bağımlılığı oldukça zayıf, lider otoritesi çok sınırlı ve parti disiplini zayıftır. Parlamento grubunun kendine özgü bir iradesi, ortak bir eylemi ve oy disiplini yoktur. İkinci grup partiler ise, parlamento üyeleri ile liderler arasında rekabete ve dengeye dayalı partilerdir. Parlamento üyeleri resmen lidere karşı bağımlı olmakla birlikte, uygulamada oldukça geniş ayrıcalıkları ellerinde tutmaktadırlar. Örgüt ne kadar genişse bu rekabet o kadar şiddetli olmakta ve parlamento üyelerinin otoritesi, iç liderin otoritesi lehine olarak o kadar azalmaktadır. Bu tür partilerde, milletvekilinin partiye bağımlılığının en açık belirtisi oy disiplinidir. Buna uymayan milletvekillerinin ihraç tehlikesi ile karşı karşıya kalmaları olasıdır. Bu partilerde disiplin genellikle kuvvetlidir. Üçüncü grupta ise parti örgütünün, parlamento üyelerine tamamen hakim olduğu partiler yer almaktadır. Bu partilerde disiplin çok kuvvetlidir. Komünist ve faşist partilerde evrimin son aşamasında, parlamento üyelerinin partiyi yönetecek yerde, partinin parlamento üyelerini yönettiği görülmektedir.

Ancak, Duverger’ın oldukça geniş olan bu ayrımına karşılık, biraz sadeleştirerek; partilerin, parti disiplininin varlığı ya da yokluğu; parti yöneticilerinin

üyeler ve milletvekilleri üzerinde otoriteye sahip olup olmamalarına göre, serbest ve disiplinli partiler olarak ayrılması da mümkündür.

Serbest Partiler: Bu partilerde parti yöneticileri, parti üyelerini, parlamenterlerini ve bakanlarını katı bir disipline tabi tutmamaktadır. Parti yöneticileri, partinin diğer kademelerinde yer alan kişileri belli bir yönde oy kullanmaları ya da belli bir yönde tutum takınmaları için etkilemeye çalışsa da bu konuda bağlayıcı ya da zorlayıcı kararlar almazlar. Bu partilerde üyelerin kararlarını etkileyecek, ya da diğer bir ifadeyle yönlendirecek etkili bir disiplin mekanizması yoktur. En tipik örneği ABD’de görülen bu partilerin, disiplin bakımından serbest oluşlarının en önemli nedeni, bu partilerde ideolojik birliğin bulunmamasıdır. Disiplin sağlamak bakımından önemli bir araç olan “parti grup kararı” gibi bağlayıcı uygulamalara bu tip partilerde rastlanmamaktadır (Teziç, 2003: 337-338).

Disiplinli Partiler: Parti üyelerinin, partinin tüzük, program ve kararlarına sıkı bir biçimde bağlı olduğu partilerdir. Bu partilerde “parti grup kararları” milletvekillerini bağlamakta, milletvekilleri grupta alınan kararlar yönünde oy kullanmak zorunda kalmaktadır. Aksi yönde hareket eden partililer, partiden ihraca kadar uzanan çeşitli cezalar ile karşılaşabilmektedirler. Parlamenter rejimin uygulandığı ülkelerde, partilerin disiplinli oluşlarının somut örnekleri parlamento faaliyetlerinde görülür. Zira, meclis genel kurulu sırasında parlamenterler, oylarını, parti gruplarında, belli konularda grup çoğunluğunun aldığı kararlar doğrultusunda kullanmaya mecbur bırakılmaktadırlar. Bu noktada ortaya çıkan sorun ise, parti disiplini ile partilerin iç çalışmalarının demokratik olması ilkesi arasındaki dengeyi kurabilmektir. Zira, katı ve yerleşmiş bir parti disiplini, yönetici grubun ya da liderlerin partiye egemen olmalarına ve giderek partilerde oligarşik eğilimlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır (Teziç, 2003: 339-340). Öte yandan, parti içi demokrasiye uyularak alınmış bir karar varsa, bu karara uyulmasının, parti disiplini ile sağlanmasında, olumsuz bir yön olmadığını belirtmek gerekir.

Parti disiplini, özellikle de parlamenter sistemlerde son derece önemli bir sorundur. “Esasen, parti disiplini, başkanlık sistemlerinde de bir sorundur ancak, iki tarafının da keskin olması anlamında, daha az önemli bir sorundur. Parlamenter sistemlerde ise sadece tek tarafı keskindir, çünkü bu sistemlerde “parlamentarizmle

uyumlu” partiler hayati bir gereklilik olduğundan ve disiplinli parti oylarının bu “uyumluluğun” bir parçasını oluşturduğundan kuşku duyulmaz”. Parti disiplini nedeniyle milletvekillerinin partiye bağlılığının sağlanması çok eleştirilmekle birlikte, gerçekte parlamenter bir hükümet, parlamentonun desteği olmadan hükümet edemez. “Bu destek de, hükümeti destekleyen partilerin fiilen kendi üyelerinin oylarını sağlaması anlamına gelir; tekdüze oyları dayatabilme kabiliyeti demektir” (Sartori, 1994: 242- 244).

Parti disiplini sağlayan önemli birer araç olarak “parti grup kararları” açısından konuya baktığımızda; partinin oy disiplininin, kendi başına, parti içi demokrasinin inkarı demek olmadığı söylenebilir. Esasen parlamentonun önüne gelen sorunların iyi düzenlenmiş bir karar alma sürecinde, önce parti yapısı içinde demokratik açıklıkla görüşülmesi ve tartışılmalısı gerekmektedir. Ancak, bu noktada bir sonuca varılamıyorsa, sorunun çözümsüz kalmasındansa, azınlığın, çoğunluğa uymasının sağlanması mantıklı olacaktır. Nitekim, Sartori (1994: 247), parti içinde açıklıkla görüşülen ve tartışılan sorunlarla ilgili olarak, parti içi demokratik yöntemlerle bir sonuca varılamaması halinde, partinin çoğunluk kanaatlerine boyun eğmesi ve oylamada tek bir sesle konuşması gerektiğine işaret etmektedir. Yazara göre, “parlamentoya bağımlı hükümet, parti tarafından desteklenen hükümet demektir; bu destek de parti çizgisine uygun bir oy disiplinini gerektir”.

Demokratik partilerde, parti yöneticileri ve organları, üyeler tarafından serbestçe seçilmektedir. Partinin doktrini ve izleyeceği politikanın genel hatları ise belirli aralıklarla yapılan kongrelerde, farklı eğilimlerin tartışılması sonucu oluşmaktadır. Oysa otokratik partilerde, yönetici kadrolar ve parti ideolojisi, parti ileri gelenleri tarafından belirlenmektedir. “Disiplinli bir parti her zaman otokratik olmadığı gibi, bütün otokratik partiler de disiplinli olmayabilir. Örneğin İngiliz Partileri; disiplinli, fakat demokratik partilerdir. Buna karşılık Fransız Radikal Sosyalist Partisi, serbest parti olmasına karşılık, otokratik bir partiydi. Ancak, bütün totaliter partiler (faşist ve komünist partiler) disiplinli partilerdir” (Teziç, 2003: 341-342).

Konuya başka bir açıdan bakacak olursak, partilerin demokratik bir iç yapıya sahip olmaları, aynı zamanda parti disiplininin sağlanmasında da etkili olmaktadır. Zira,

lider ve parti yöneticileri demokratik bir biçimde seçimle işbaşına gelmekte ve bu kişilerin parti içi disiplini ve parlamento grup disiplinini gerçekleştirmeleri daha kolay olmaktadır. Parti içinde liderlere duyulan güven ve inanç nedeniyle, örgüt içi disiplinin sağlanması ve alınan kararlara uyulması konusunda sorunlarla karşılaşılmamaktadır (Teziç, 2003: 342).

Disiplinin zayıflığı, partileri ve hükümeti halk önünde daha sorumsuz yapabilmektedir. Zira disiplinsiz partilerden oluşan siyasal sistemlerde halk, hükümetin yaptıklarından ya da yapmadıklarından dolayı çoğunluk partisini, kitlesel olarak sorumlu tutamaz. Oysa, disiplinli partilerden oluşan hükümetlerin, tutarlı ve uzun vadeli politikalar belirleyebilmeleri ve uygulayabilmeleri kolaylaşmaktadır. Öte yandan, baskı ve çıkar grupları, disiplinli partiler üzerinde daha az etkili olmakta, disiplinin zayıf olduğu partilerde ise daha etkili olabilmektedirler. Zira, zayıf disiplinli partilerde, çok sıkı kurallar uygulamadığından, lider, yönetici ve üyelerin daha geniş hareket alanları bulunmaktadır (Öztekin, 2000: 80).

Parti disiplini, seçmenler üzerinde de etkili olabilmektedir. İktidar partisinin disiplinli oluşu, seçimlerden önce seçmenlere verdiği sözü tutması ve programını uygulayabilmesi bakımından etkilidir. Oysa disiplinsiz ya da disiplini zayıf olan partiler, kendi parlamenterleri üzerinde fazla etkili olamayacağından, programlarını uygulamada ve verdikleri sözleri yerine getirmekte zorlanabilirler (Öztekin, 2000: 80). Bu açıdan bakıldığında, parti disiplininin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Özetle, parti disiplininin çok katı olması halinde parti içi demokrasinin zedelenmesi gündeme gelmekte, ancak disiplinin çok zayıf olması (ABD gibi başkanlık sistemleri ayrı olmak üzere) halinde de, parti içinde tek sesliliğin bulunmaması ve tutarsızlıkla karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle, siyasi partilerin ne çok fazla disiplinli olup, lider sultasına ve oligarşik yapıya bürünmeleri, ne de tamamen disiplinsiz olup, tutarlı bir politika üretebilmekten yoksun olmaları istenmez. Bu nedenle yapılması gereken parti disiplinini tamamen reddetmek değil; fakat demokratik kurallarla düzenlemek ve hukuk kurallarıyla da bunu pekiştirmektir.