• Sonuç bulunamadı

PARTİ İÇİ DEMOKRASİ 1 Kavram

3. Parti İçi Demokrasiyi Etkileyen Faktörler

3.1. Parti İçi Demokrasiyi Etkileyen Çevresel Faktörler 1 Siyasal Yapı

3.1.1.1. Siyasal Kültür

Her siyasal sistemde, toplumun üyelerinin siyasal sisteme ilişkin inançları ve tutumları olduğu gibi, siyasete ilişkin davranış kuralları da bulunmaktadır. Bunların tümü, siyasal kültürü oluşturmaktadır. Bu noktada, siyasal kültürün siyasal süreç açısından iki işlevi ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, kültür bazı inanç ve davranış kurallarının standartlaşması yoluyla, siyasal sürecin işleyişini kolaylaştırmaktadır. İkinci olarak ise; siyasal kültür, mevcut siyasal sistemin benimsenmesini ve dolayısıyla devamlılığını sağlayan bir araç olmaktadır (Turan, 1986: 33).

Siyasal gelişme içinde, toplumun ve bu toplumu oluşturan bireylerin siyasal kültürü ve modernleşme düzeyleri büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü bireylerin siyasal kurumlar karşısındaki değerleri, siyasal sisteme eğilimleri, tamamıyla taşıdıkları inançlarından, statülerinden ve bu yöndeki davranışlarından kaynaklanmaktadır (Tuncay, 1996: 67).

Siyasal kültür, siyasal sistem içinde karar alma süreci için genel ortamı oluşturur. “Bir toplumun siyasal kültürü, görgül inançlar sistemi içinde siyasal eylemin oluştuğu durumu belirleyen açıklayıcı sembol ve değerlerden ibarettir”. Siyasal kültür, bireyin davranışlarını daha çocukluk döneminde “toplumsallaşma” süreci aracılığıyla etkilemektedir (Çam, 2005: 175-176). Siyasal kültür ile siyasal yapılar arasında belli bir uyum ve paralellik bulunmaktadır. Siyasal bilgilerin doğru algılanması, kişilerin siyasal rollerini siyasal sisteme uygun ve tamamlayıcı bir biçimde yerine getirmelerine katkı sağlamaktadır (Tuncay, 1996: 68).

Siyasal kültür dendiğinde bazen bir ulusun politik gelenekleri veya kamu kurumlarına ruh veren özellikleri, bazen politik hayata damgasını vuran resmi olmayan kurallar, bazen o toplumda egemen olan politik ideolojinin dile getirdiği amaçlar akla gelmektedir. Siyasal kültür, bir ulusun siyasi hayatına dair o ulus bireylerinin tutum, inanç ve duygularının bütünüdür (Sarıbay, 2000: 63).

Siyasal kurumların gelişmesi veya bozulması bireylerin sahip olduğu demokratik değerler ve değer yargıları, siyasal eğitim düzeyleri gibi siyasete ilgi ve katılımları ile

de yakından ilişkilidir. Bireylerin psikolojik, sosyo-ekonomik durumları, toplumsal modernleşme sürecine etki etmekte, siyasal yapıyı yansıtmakta ve kurumların işleyişine yön vermektedir. “Modernleşme içinde erişilen, elde edilen ve değişen siyasal kültürün, siyasal kurumlar, örneğin; siyasal partiler aracılığı ile yönetim şekilleri-rejimleri içinde, iktidarın genişlemesi, dağılması ya da toplanmasındaki etki düzeyleri farklılıklar arzetmektedir” (Tuncay, 1996: 69).

Türkiye’de siyasal partiler hukukunun önündeki en büyük engel, demokrasiyi içtenlikle benimsememiş partilerin yaygınlığıdır. Türkiye’de bugün egemen olan siyasal kültürün, sağlıklı bir demokrasinin yerleşmesi için yeterince olgunlaşmamış olduğu açıktır. “Parti içi demokrasinin yokluğu”, “liderler sultası” gibi söylemlerin yaygınlığı demokrasi kültüründeki eksikliğin bir göstergesidir. Partilere egemen olan kadroların büyük bir çoğunluğu demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak düşünmemekte, onu, kendilerini siyasal iktidara götürmekle işlevini tamamlayacak bir araç olarak görmektedir” (Sağlam, 1999: 147).

Türkiye’de, geleneksel davranış kalıpları ve yönetimleri ile düşünce yapılarının aşılamaması nedeniyle, siyasal sürecin işleyiş ve etkileri de olumsuz yönde gelişmektedir. Öyle ki, aynı parti çatısı altında bile farklı görüş ve düşüncelerde ısrarcılık ve dolayısıyla tartışmalar sık sık yaşanmaktadır. Esasen, bu çok yadırganacak bir durum da değildir. İnsanların düşüncelerini özgürce savunmaları normal karşılanmalıdır. Öte yandan demokrasi, toplumsal yaşamda da zorunlu olan, “uzlaşma”ya dayalı bir sistemdir. Uzlaşamaz tutum ve davranışlar sonucu, politik sistem, etkin olmayan bir işleyişle karşılaşmakta, hatta bu durum ekonomik ve sosyal politikalara da yansımakta, dolayısıyla politik sistemin etkinliği de ortadan kalkmaktadır (Tuncay, 1996: 70).

Siyasal kültür ile siyasal partiler arasındaki yakın ilişki, özellikle siyasal partilerin fonksiyonlarında kendini göstermektedir. Nitekim, siyasal partilerin işlevlerini yerine getiriş tarzları, bir yandan onların iç niteliklerine, öte yandan da içinde faaliyette bulundukları sosyal ve siyasal çevrenin mahiyetine bağlıdır. Siyasal kültürün parçalanmış olduğu, çeşitli sosyal grupların değer, inanç ve istekleri arasında temel ayrılıkların bulunduğu bir toplumda, çeşitli menfaatlerin partilerce birleştirilebilmeleri,

her parti, diğerlerinden büyük ölçüde bağımsız bir alt kültürü temsil etmekte olduğu için, oldukça güçtür. Bu nedenle, menfaatler ne partiler içinde, ne de partiler arasında yeterince birleştirilememektedir. Bu durum, siyasal sistemin önemli kararlar alabilme yeteneğini kaybetmesine, bir başka deyimle hareketsizleşmesine yol açmaktadır (Aktaran: Gülsoy, 2000: 90)17.

Demokratik sistemlerde, siyasal kültür daha yerleşmiş ve daha istikrarlı olduğu için siyasal partiler, bu mevcut kültürün pekiştirilmesi yönünde faaliyet gösterme eğilimini taşımaktadırlar. Mevcut değer ve inanç kalıplarının partiler tarafından pekiştirilmesi, siyasal istikrarı arttırıcı ve ulusal bütünlüğü geliştirici bir etken olabilmektedir (Aktaran: Gülsoy, 2000: 92)18.

Siyasal kültürün parti içi demokrasiye etkileri ele alınırken, demokratik siyasal kültür olgusu da incelenmelidir. Demokratik bir siyasal kültür, demokrasinin tanımlayıcı özelliklerine ve zorunlu koşullarına bağlılıkla belirginleşmektedir. Demokratik bir sistemin taşıması gereken değerler ve kurumlar, demokratik bir siyasal kültürün de hem ön koşulu, hem de belirleyicisidir. Ancak, demokratik siyasal sistem ile demokratik siyasal kültür arasındaki ilişkide öncelik ikincisindedir. Zira, demokratik bir siyasal sistemin varlığı ve sürekliliği, demokratik siyasal kültüre sahip demokratik bir topluma bağlıdır (Gülsoy, 2000: 85). Demokratik bir siyasal kültüre bağlılığın olmadığı, politikacıların demokratik ilkeler doğrultusunda hareket etmediği ve bunu denetleyemeyen bireylerin varlığı halinde siyasal rejimin ayakta kalabilmesi ve bireylerin sistemde rol oynayabilme olanakları çok sınırlı olacaktır. “Parti içi demokrasinin yürütülebilmesi için özellikle demokrasi kültürünün gelişmesi ve kök salması gerekmektedir. Zira, rejimi ayakta tutan politik çoğulculuğun ve katılımcılığın mantığı değil, uygulanış biçimidir” (Tuncay, 1996: 71).

Özetle, parti içi demokrasi, siyasi rejimin demokratikleşmesinin ve de demokrasinin kültürel zemininin ölçülerinden birisi olarak önemli bir yere sahiptir. Çünkü siyasi partilerin kendi içlerinde demokratik bir kültür yaratmaları, demokrasinin

17 Özbudun, E., (1983): Siyasal Partiler, Ankara: A.Ü.H.F. Yayınları, 4. Baskı, s.109, Aktaran: Gülsoy,

2000: 90

18 Özbudun, E., (1983): Siyasal Partiler, Ankara: A.Ü.H.F. Yayınları, 4. Baskı, s.108-109, Aktaran:

işleyişi bakımından son derece önemlidir. Ancak parti içi demokrasinin gerçekleştirilebilmesi için demokratik siyasal kültürün toplumun tümü tarafından benimsenmesi gerekmektedir. Günümüz Türkiye’sinde bu yönde olumlu gelişmeler olmakla birlikte, gelinen nokta çağdaş demokrasi açısından yeterli değildir.