• Sonuç bulunamadı

Ticari Hayatın İstikrarsızlıkları ve Şehrin İnkırazı

ANTALYA’NIN TARİHİ, COĞRAFİ VE BEŞERİ ÖZELLİKLERİ

1.3. Ticari Hayatın İstikrarsızlıkları ve Şehrin İnkırazı

Antalya, 13 ile 15. asırlar arasında altın çağlarını yaşayan diğer Akdeniz şehir devletleri gibi dikkat çekici bir gelişme gösterdikten sonra, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, tedrici olarak, Akdeniz ticareti içindeki mevkisini kaybetmiş, şehrin inkırazı Akdeniz’in günbatımıyla birlikte başlamıştı. Fakat bu inkıraz emareleri aniden ortaya çıkmamış, önceleri kendisini sürekli bir istikrarsızlık döngüsü biçiminde göstermiştir. Gerçekten de Antalya’nın 17. ve 18. yüzyıllarına şahit olan seyyah ve konsolosların birbirleriyle çelişen ifadeleri düşünüldüğünde, şehrin 19. yüzyıldaki yalıtılmış görünümünün 16. asrın ikinci yarısında beliren ani bir gerilemenin sonucu olduğunu iddia etmekten çok, bir dizi tarihsel gelişmenin ve daha önemlisi bir dizi iktisadi ve siyasi istikrarsızlığın sonucunda oluştuğunu düşünmek daha gerçekçidir.

16. yüzyıldan sonraki uzun dönemli istikrarsızlık evresinin ilk nedeni, Mısır’ın Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesi ve Antalya’nın ticari öneminin azalmasıydı. Mısır’ın 1516-1517’de Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinden sonra İstanbul’a doğrudan deniz yoluyla giden malların hacmi artmış, fakat Antalya’nın transit liman olarak sahip olduğu önem ortadan kalkmıştı128. Ayrıca şehir, 16. yüzyılın ikinci yarısında suhte isyanlarının neden

olduğu uzun süreli kitlesel huzursuzluk döneminden de olumsuz etkilenmişti. Hemen hemen yarım asır devam eden bu kitlesel huzursuzluk döneminde kırsal bölgeler güvenlik kaygısıyla terk edilmiş, toprakların terk edilmesi ise zirai üretimin düşmesine neden olmuştu129

.

Bu dönemden itibaren şehirle ilgili izlenimler geçmişteki olumlu niteliğini kaybetmiştir. Sözgelimi 19 Ocak 1600 tarihli mektubunda Fransız Savary de Breves Antalya’yı “küçük bir şehir” olarak tanımlamıştı130. 17. yüzyılda şehre gelen Vincent de Stochove Antalya’yı Doğu

Akdeniz’in en güzel şehri olarak tanımlasa da131; 1684’te şehri ziyaret eden Corneille Le

Bruyen Antalya’nın (Sattalia) büyük bir şehir olmadığını söylemişti132

.

127 Colin Imber, The Ottoman Empire 1300-1481, İstanbul, 1990, s. 209. 128

Halil İnalcık, a.g.e. s. 130-134.

129 Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası Celali İsyanları, İstanbul, 1995.

130 Jean Reynaud, “Les Orgines du Consulat de France de Satalie de Caramanie (1607)”, Bulletin de la Section

de Géographie, Paris, 1928, s. 223.

131

Vincent de Stochove, Voyage du Levant, Bruxelles, 1643, s. 234-235.

132 Corneille Le Bruyen, Voyage au Levant, L'Asie Mineure, Chio, Rhodes, Chypre, &c. D'Egypte, Syrie, &

18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ise Antalya’nın ticari faaliyetleri bütünüyle gerilemişti. Bu nedenle Antalya’daki Fransız konsolosluğu kapatılmış133

, Antalya ve çevresinde eşkıyaların etkinliği artmıştı. Gerçekten de bu dönemde ilk olarak 1728’de sancak eşkıyaların faaliyetlerine sahne olmuş134, birkaç sene sonra İğdir kazasında vergi meselesinin

neden olduğu isyan kısa sürede diğer kazalara sıçramış (Teke Sancağı’nın ekser kazâsına sirâyet ile cümlesi itâ’atdan hurûca yüz tutmuş), isyanın etkisiyle bu tarihte Antalya’nın birçok köyü perişan bir vaziyete düşmüştü135. Vergi meselesinin sebep olduğu huzursuzluklar

18. yüzyılın ikinci yarısında da devam etmişti. Örneğin 1 Şubat 1754’te Teke Mütesellimi Antalya kalesini muhafaza şartıyla vergiden muaf olabilmek amacıyla çok sayıda hanenin İğdir kazasına göç ettiğini, bu nedenle vergi tahsilinin neredeyse imkânsız hale geldiğini ifade etmiş, bu sebeple söz konusu muafiyetin kaldırılmasını talep etmiştir136

.

Bütün bu gelişmelerin haricinde tam da bu dönemde meydana gelen deprem de şehrin ticari etkinliğini olumsuz etkilemişti. Dominique Dieudé 8 Nisan 1743 tarihinde Kıbrıs’ta kaleme aldığı bir mektupta, 1743’ün Mart ayında Antalya’da meydana gelen bu depreme vurgu yapmıştır. Dieudé’e göre depremden sonra liman tamamen kurumuş ve bir süre bu halde kalmış, birçok ev yıkılmış, çok sayıda insan hayatını kaybetmişti137

.

18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Antalya ve çevresi mütesellim veya âyânlar arasında yaşanan şiddetli mücadelelere de sahne olmuştu138. Bu mücadeleler esnasında

Osmanlı İmparatorluğu taşrada hâkim olan bu güçler arasındaki ihtilaflardan istifade etmiştir. Örneğin 1775’te âyânlık iddiasıyla Abdülkadiroğlu Yusuf Antalya kalesini zapt etmek istediğinde İstanbul, bölgenin bir diğer âyânı Yılanlıoğlu Mustafa’yı Yusuf’u ortadan kaldırması için görevlendirmişti139. Benzer bir şekilde Yılanlıoğlu Mustafa 1775’te,

muhtemelen İstanbul’un desteğiyle bir diğer âyân Tekelioğlu Hacı Osman Ağa’yı katlederek terekesini gasp etmişti140. Bu tarihten itibaren Tekelioğulları ile Yılanlıoğulları arasında

Antalya ve çevresi üzerinde senelerce etkisini devam ettiren bir iktidar mücadelesi başlamıştır. Hacı Ebubekir Ağa (Deli Bekir), Yılanlıoğlu Mustafa tarafından katledilen pederi

133 Octave Teissier, Inventaire des Archives Historiques de la Chambre de Commerce de Marseille, Paris, 1878,

s. 159.

134 BOA. MAD. d. 9510, s. 71-74 (13 Safer 1141/18 Eylül 1728).

135 BOA. MHM. d. 149/240 (Evâ’il-i Şabân 1155/Ekim 1742); BOA. C. ML. 1455-56. 136 BOA. C. ML. 2372-56.

137

Octave Teissier, a.g.e. s. 160.

138 Bu dönemde mütesellimler ve diğer devlet görevlileri sık sık şikâyetlere konu olmuştu. 1765’de Teke

Sancağı’nda sakin “züema ve erbâb-ı tîmâr ” şer’i mahkemeye gelip alaybeyi olan es-Seyyid Burhan’dan, zulüm ve teadisinden dolayı şikâyet ettiler ve aleybeyliğinin eski alaybeyi olan es-Seyyid Mehmed bin Ali’ye verilmesini niyaz ettiler. Bkz. BOA. AE. SMST. III. 9924.

139 Mehmet Ak, Yılanlıoğulları, Antalya, 2013, s. 31. 140 BOA. C. ML. 16762-409; BOA. D. BŞM. MHF. 57-90.

Hacı Osman’ın intikamını almak için isyan etmiş141, üzerine kuvvet gönderilince Menteşe’ye

kaçmıştı. Bunun üzerine 1779’da Hamid Sancağı mütesellimi bulunan Yılanlıoğlu Mustafa’ya, Hacı Ebubekir’i ortadan kaldırması için emir gönderilmişti142. Aynı sene Hacı

Ebubekir Ağa Teke Mütesellimliği’ni eline geçirmiş, fakat eşkıyalığı nedeniyle bu mevki elinden alınmıştı. Görevden alınan Hacı Ebubekir Ağa bunun üzerine Antalya kalesinden çıkarak bir kere daha ayaklanmış, Teke mütesellimliği görevi bu tarihte Yılanlıoğlu Mustafa’ya verilmiştir143

.

Hacı Ebubekir Ağa bir süre sonra affedilmiş ve 1784’te kendisine “Mir-i Miranlık” rütbesi tevcih edilerek Antalya mütesellimi olarak görevlendirilmiş144, hatta bu dönemde ona

Yılanlıoğullarının tedibi görevi verilmişti145. Fakat Hacı Ebubekir Ağa 1794’te ölmüş,

Antalya mütesellimliği kardeşi Hacı Mehmed Ağa’ya tevcih edilmişti146

. Bu tarih ile 1813- 1814 senelerine kadar Antalya görece istikrarlı bir idari düzene kavuşmuştu.

19. yüzyılın başlarında Antalya’nın ticari etkinliği, gerek Tekelioğullarının sağladığı idari düzenin gerek Napolyon Savaşlarının Avrupa’da açığa çıkardığı tahıl ihtiyacının Doğu Akdeniz sahillerinden karşılanmak istenmesi nedeniyle –sözgelimi Larnakalı tüccarlar servetlerini bu ihtiyaca borçluydu–147

yüzyılın sonlarında bir kere daha artmış148, 1743’te şehrin ticari etkinliğinin gerilemesi nedeniyle kapanan Fransız konsolosluğu 18. yüzyılın sonlarında tekrar faaliyete geçmişti. Ancak, kısa bir süre sonra, muhtemelen yerli tüccarlarla yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle konsolos hakarete ve saldırıya uğramış, bu nedenle Antalya’daki konsolosluk kaldırılmıştır149

.

19. yüzyılın ilk yıllarında ise şehir ticari faaliyetleri ve iskelenin hareketliliği nedeniyle bir kere daha dikkate değer bir canlanma göstermiş, İngiliz ordusu Portekiz ve İspanya’da savaşırken ordunun tahıl ihtiyacı Anamur ve Antalya arasındaki kıyı şeridinden sağlanmıştı150. Bu dönemde Devlet-i Âliyye de Fransızlara karşı müttefiki olan İngiliz

donanmasının Antalya sahillerinden zahire satın almasına izin vermiştir151

. Ne var ki İngiliz tüccarlar bu tarihte şehirde İngiltere’nin resmi bir konsolosu olmamasını ciddi bir eksiklik

141 Mehmet Ak, a.g.e. s. 50. 142 Mehmet Ak, a.g.e. s. 51. 143 Mehmet Ak, a.g.e. s. 51. 144

Ahmet Halaçoğlu, Teke (Antalya) Mütesellimi Hacı Mehmed Ağa ve Faaliyetleri, Isparta, 2002, s. 13.

145 Ahmet Halaçoğlu, a.g.e. s. 13.

146 BOA. HAT. 8538-184 (29 Zi-l-hicce 1204/9 Eylül 1790).

147 “Trade and Consular Establishment of the Levant”, The British and Foreign Review or Europen Quarterly

Journal, No. VI, London, 1836, s. 319.

148 Suraiya Farooqı, “Exporting Grain From The Anatolian South West: The Power And Wealth Of Tekelioğlu

Mehmed Ağa And His Magnate Household”, (Ed.) Antonis Anastasopoulos, Provincial Elites in the Ottoman

Empire, Crete University Press, Rethymno, 2005, s. 298.

149

M. Fouque, Histoire Raisonnée du Commerce de Marseille, Paris, 1843, s. 157.

150 Trade and Consular Establishment of the Levant, s. 319. 151 BOA. C. HR. 157-7848.

olarak görmüşler, bu eksiklik nedeniyle Napolyon Savaşları’nın nimetlerinden esas olarak Anamur ve Antalya’dan tahıl ihraç eden Castilliani isimli Venedikli bir tüccarın istifade ettiğini bildirmişlerdir152

.

18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarına tarihlenen bu kısa dönemli hareketliliğin başka tanıkları da vardır. Sözgelimi 1809’da Louis Alexandre Olivier de Corancez, Antalya’yı Anadolu’nun güney sahillerindeki en önemli ticaret şehirleri arasında göstermiş153, bölgenin

en önemli zirai ürünü olan tahılın “şimdilerde çok önemli bir liman olan” Antalya’dan ihraç edildiğini yazmıştı154. 1812’de Antalya’ya gelen Francis Beaufort da 19. yüzyılın başlarına

tarihlenen bu ticari hareketliliğe değinmiş ve bu hareketliliğin nedeninin Akdeniz’de konuşlanan İngiliz ordusunun buğday talebi ve bu talebin Sicilya’dan karşılanamaması olduğunun altını çizmişti. Avrupa’daki tahıl buhranı Psara (İpsara) ve Hydra (Suluca) adalarının girişimci sakinlerini o denli özendirmişti ki, bu nedenle buğday peşindeki İngilizler bu denizi çevreleyen sahillerin altını üstüne getirmişti155

.

Ne var ki 19. yüzyılın başlarındaki bu ticari canlanmanın bir süreklilik ifade ettiğini düşünmek güçtür. 19. yüzyılın ilk yarısı bitmeden şehir, 1813 ve 1814 senelerinde devam eden Tekelioğlu İhtilâli’nin de etkisiyle tekrar eski görünümüne bürünmüş ve Akdeniz ticaretindeki kısa süreli etkinliğini bir kere daha kaybetmişti. Tânzîmat’ın ilanından sonra “mirî mubayaa” sisteminin kaldırılması şehrin ticari etkinliğini tekrar hareketlendirmiş; hatta bu dönemden itibaren Antalya’da tahıl ticareti bir süre için nüfuz ve servetin en önemli kaynağı olmuştu156. Ancak bu hareketlilik de uzun sürmemiş, 1870’lerdan itibaren şehir tekrar

bir durgunluk sürecine girmiştir.

Kısacası, 16. yüzyılın sonlarından itibaren Ortaçağ’daki ihtişamını kaybeden şehir, esasında 16. yüzyılın ikinci yarısında başlayan, ancak etkilerini esas olarak 17. ve 18. yüzyıllarda gösteren bir inkıraz ve istikrarsızlık dönemine girmişti. Bununla birlikte 17. ve 18.

152 Trade and Consular Establishment of the Levant, s. 325.

153 Louis Alexandre Olivier de Corancez, Itinéraire d'une Partie Peu Connue de l'Asie Mineure, Contenant la

Description des Régions Septentrionales de la Syrie, Paris, 1816, s. 297.

154 Louis Alexandre Olivier de Corancez, a.g.e. s. 372.

155 Francis Beaufort, Karamania or A Brief Description of the South Coast of Asia-Minor, London, 1818, s. 124-

125. Bu dönemde şehrin idaresini ellerinde tutan Tekelioğullarının servetinin önemli bir kaynağı da herhalde zahire kaçakçılığıydı. Tekelioğlu Hacı Mehmed Ağa’nın geçmişte “şer’i şerife mâgâyir” bir şekilde zahire kaçakçılığıyla meşgul olduğu, üstelik “harbi mâkûlesine” bile zahire ihraç ettiği iddiasına ilişkin bkz. BOA. C.

ML. 254-10489 (17 Receb 1227/27 Temmuz 1812).

156 Tânzimat döneminde zahire ticaretinin Antalya eşrâfının en önemli varlık kaynağı olmasının en önemli

nedeni, mevcut zahireyi devletin belirlediği fiyat üzerinden satın almaya dayanan (hatta öyle ki 18. yüzyılın tümünde üreticiye ödenecek fiyatlar hiç değişmemişti) mirî mubayaa sisteminin bu dönemde kaldırılmış olmasıydı. Esasında mirî mubayaa sistemi ilk olarak Nizâm-ı Cedîd reformları döneminde esnetilmiş ve mirî mubayaa yerine “rayiç mubayaa” yöntemine geçilmişti. Ancak Nizâm-ı Cedîd’in sona ermesiyle birlikte tekrar mirî mubayaa sistemine dönülmüştür. Sistemin tamamen kaldırılması ve serbest piyasa siteminin hâkim kılınması ise ancak Tânzîmat’la birlikte mümkün olabilmiştir. Bkz. Tevfik Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, İstanbul, 1998, s. 19-20, 24, 50.

yüzyılların 19. yüzyıl Antalya’sına tek mirası ticari hayatta gözlemlenen bu istikrarsızlık döngüsü değildi. Bu uzun istikrarsızlık döngüsünün yanı sıra bu dönemde şehir –aynı zamanda bu döngünün muhtemel nedenleri arasında yer alan– bir başka dönüşümün mirasını da 19. yüzyıla taşımıştı. Bu dönüşüm, esas olarak 16. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve etkisi sadece Antalya’da değil, bütün bir Akdeniz sahil aksamında gözlemlenen ve Akdeniz’in verimli ovalarını bataklığa dönüştüren “küçük buzul çağı”nın avdetiyle başlamıştı157

.