• Sonuç bulunamadı

Antalya Eşrâfının Nüfuz Mücadelesinde Tanzîmât Meclisleri ve İdarecileri (1840 1853)

TANZİMAT DÖNEMİNDE TAŞRA İDARESİNDE REFORMLAR VE ANTALYA EŞRÂFI (1839–1867)

2.2. Tanzîmât Fermanı’nın İlanı ve Antalya Eşrâfı

2.2.1. Antalya Eşrâfının Nüfuz Mücadelesinde Tanzîmât Meclisleri ve İdarecileri (1840 1853)

Tanzîmât Fermanı’nın ilanından sonra şehirdeki huzursuzluğun nedeni muhassıllık meclisine atanan üyelerin sebep olduğu şikâyetlerdi. Şikâyetlerin dile getirilmesine Antalya uleması aracı olmuştur. Huzursuzluğun nedeni ise Antalya Muhassılı Ali Bey’in başta Çeribaşızade İbrahim Ağa olmak üzere meclise atadığı isimlerdi. Antalya’dan ulema Hacı Numan Efendi, Şeyh Ali Efendi, Hacı Kara Efendi ve İsmail Efendi, Antalya Meclisi’nin kur’a usûlüyle değil, muhassılın tayiniyle oluşturulduğunu, bu durumun ise kanuna aykırı olduğunu Antalya Muhafızı Ferik Hasan Paşa’ya iletmek istemişlerse de, Hasan Paşa’nın Antalya’da olmaması nedeniyle şikâyetlerini Muhassıl Ali Bey’e dile getirmişler ve kur’a usûlünün tatbik edilmeme nedenini ona sormuşlardı. Ulemadan Hacı Numan Efendi ve arkadaşlarına göre “öteden beri uygunsuzluğu bilinen Çeribaşızade İbrahim Ağa kendi taraftarlarının intihâbı ile aza seçilmişti ve ahali kendisinden müteneffirdi. Ne var ki Ali Bey, bu şikâyete “bu sual sizin vazifenizden hariçtir” sözleriyle karşılık vermiş, hatta müştekileri üç hafta hapsettirmiş, bazılarını ise darp ettirmişti593. Meselenin incelenmesi için 14 Ekim

1840 tarihinde Meclis-i Vâlâ’da gerçekleşen duruşmada ise Antalya Muhafızı Ferik Hasan Paşa’nın da ifadesinde belirttiği gibi, Muhassıl Ali Bey’in “fitne eshâbından” olduğunu iddia ettiği söz konusu ulemanın “kendi halinde ve işleri güçleriyle meşgul takımından olduğu”, memleket işlerine müdahale etmedikleri sonucuna varılmış, Muhassıl Ali Bey ile Antalya Muhafızı Hasan Paşa kusurlu bulunmuştu.

Muhafız Hasan Paşa’ya göre kur’a usûlünün tatbik edilmeme sebebi, Antalya’da meclis azalığına ehliyetli üç beş kişi olmasıydı. Oysa bu cevap, Antalya gibi bir şehirde meclise aza olmaya sadece birkaç kişinin ehil olduğu iddiası Meclis-i Vâlâ’yı tatmin etmemiştir. Meclis-i Vâlâ’da aza seçilmiş kişilerin vefatı halinde ne olacağı sorusuna muhatap olan Hasan Paşa, bu suali, “böyle bir durumda ölen kişilerin evlatlarının veya akrabalarının aza olması lazım gelir”

şeklinde cevaplamıştı. Meclis-i Vâlâ Antalya Muhafızı’nın bu cevabını “sâf-dil” bulmuş ve kur’a usûlünün uygulanarak meclisin tekrar belirlenmesine karar vermiştir594

.

Tanzîmât Fermanı’nın ilanından sonra bir diğer huzursuzluk nedeni ise Muhassıl Mehmed Şerif Paşa ile bu dönemde Antalya’nın en önemli iki hânedânı olan Ebubekirzade Hacı Mehmed Ağa ve Çeribaşızade İbrahim Ağa arasındaki çekişme olmuştu. Bu sebeple Antalya Meclisi azaları tarafından 1846’da Meclis-i Vâlâ’ya iletilen bir mazbatada, Tanzîmât’ın ilanından beri Antalyalıların hiçbir memur ve muhassıl aleyhinde şikâyette bulunmadığı hatırlatılarak Mehmed Şerif Paşa’nın bir an önce Antalya’dan “kaldırılması” ve talep edilmişti.

Meclis azalarının Mehmed Şerif Paşa aleyhindeki şikâyetlerinden ilki, Mehmed Şerif’in memuriyetine başlar başlamaz Hacı Mehmed Ağa’yı bir bahaneyle görevinden alması ve yerine Laz Ali isimli bir kişiyi “Tüfekçibaşı” namıyla memur ve hizmete istihdam etmesiydi. İddialara göre Laz Ali, Mehmed Şerif Paşa ile birlikte “harç” ve “cerâim” adıyla halktan 6.703 kuruş gasp etmiş, halka etmedik zulüm bırakmamış, birçok kişiyi haksız cezalandırmış, herhangi bir yargı kararı olmaksızın, üstelik meclisin de haberi olmadan hapsettirmiş, her bir mahpustan 20 veya 30 kuruş “harc-ı zincir” almıştı. Antalya Meclisi bu durumu Muhassıl Paşa’ya ihbar etmiş olsa da, o, kendi atadığı Tüfekçibaşı Laz Ali’nin davranışlarından habersiz olduğunu söylemişti. Ne var ki Laz Ali Antalya Meclisi tarafından şer’i mahkemede kendisinden davacı olanlarla yüzleştirildiğinde, hareketlerinin Muhassıl Paşa tarafından bilindiğini itiraf etmiş ve zorla topladığı paraların sahiplerine iâdesi kararlaştırılmıştı. Ancak Laz Ali’den alacaklı olanların ardı arkası kesilmeyip Antalya Meclisi’ne geldikçe Mehmed Şerif Paşa, Laz Ali’yi kaçırmıştı. Antalya Meclisi, Mehmed Şerif’in zulmü sebebiyle Antalya ahalisinin kendisinden nefret ettiğini iddia etmiş, onun, şer’i mahkemeye dahi müdahale ettiğini vurgulamıştır595

.

Mehmed Şerif Paşa ise şukkasında bütün bu ithamların nedenini, Antalya Naibi Mehmed Esad Efendi ile Antalya vücûhundan Hacı Mehmed Ağa ve Çeribaşızade İbrahim Ağa ile aralarına anlaşmazlık girmiş olmasına bağlamış ve münasip bir mübaşirin Antalya’ya gönderilerek muhakemesini talep etmişti596

.

Bununla birlikte Mehmed Şerif Paşa aleyhindeki iddiaların ardı arkası kesilmemiştir. Sözgelimi Antalya Meclisi’nin 14 Şubat 1847 tarihli bir diğer mazbatasında onun “iki siyah cariye peyda ederek kendisine harem dairesi kurduğu” ve bir takım kadınların bu daireye

594

BOA. İ. MVL. 11-167, lef. 2.

595 BOA. İ. MVL. 90-1831, lef. 1. 596 BOA. İ. MVL. 90-1831, lef. 5.

girdiği, Mehmed Şerif Paşa’nın “şer’-i şerife” ve Antalya Meclisi’ne itimat etmeyip harem dairesindeki bu kadınların sözüne güvendiği iddia edilmişti597.

Karşılıklı ithamlar üzerine Antalya’ya gönderilen mübaşirin incelemeleri, meclis azalarının muhassılın aleyhinde olduğunu göstermiş ve bu nedenle Mehmed Şerif’in artık muhassıllıkta kalması uygun bulunmayarak yerine Hamid Sancağı Muhassılı İzzet Bey’in görevlendirilmesi kararlaştırılmıştı598

.

Muhassıl Mehmed Şerif ile Antalya eşrâfı arasındaki bu sürtüşme, sadece ilerleyen günlerde şehirde iktidar mücadelesine taraf olacak hizipler hakkında genel bir fikir verdiği için değil, burada öne sürülen iddia ve ithamlarla, bu ithamların içeriği nedeniyle de –bu ithamlar Antalya’daki siyasi kültürün belli başlı nitelikleri hakkında ipucu verdiği için de– önemlidir. Ancak gene de bu sürtüşmenin 1850’lilerde açıkça ortaya çıkacak hizipleşme üzerinde belirleyici olduğu söylenemez. Ne var ki bu iddiayı, 1853 İhtilâli’nden önce yaşanan bir tarafını Kaymakam Hasan Rüşdü Efendi ile Yanıkzade İsmail Bey’in oluşturduğu anlaşmazlık için söylemek güçtür. Gerçekten de Hasan Rüştü Efendi döneminde Antalya eşrâfının da muhatabı olduğu tahıl istifçiliği ve ihtikârı gibi bazı iddialar, 1853 İhtilâli’nin sebepleri arasında yer alacaktır. Burada şu hususun da altını çizmek gerekir ki, 1850’li ve 1860’lı senelerde eşrâfın tarafı olduğu çatışmaların tümünde tahıl ticaretinin önemli bir payı olmuştur.