• Sonuç bulunamadı

İki Taraflı Hizipçi Kültürde Üçüncü Taraf

TANZİMAT DÖNEMİNDE TAŞRA İDARESİNDE REFORMLAR VE ANTALYA EŞRÂFI (1839–1867)

2.7. Kaymakam Mustafa Paşa ve Dönemi (1859-1861)

2.7.1. İki Taraflı Hizipçi Kültürde Üçüncü Taraf

Antalya Levant Company’nin faaliyetlerine başladığı 16. yüzyılda Ortaçağ’daki hareketli ticari hayatının izlerini büyük ölçüde yitirmiş olmasına rağmen, 17. yüzyılın başlarından itibaren, ticari faaliyetlerinin dönemsel hareketliliğine bağlı olarak Batılı tüccarların ilgisine hep açık olmuştu. Birçok defa siyasi ve ticari çatışmaların tarafı olan bu görevlilerin şehirdeki en önemli varlık nedeni ise himayelerinde bulunan tüccarların çıkarlarını korumaktı. Örneğin 17. yüzyılın başlarında Antalya Fransız tüccarların ilgisini çekmeyi başardığında, bu tüccarlar, Doğu Akdeniz’in diğer liman şehirleriyle mukayese edildiğinde ticari rekabetin neredeyse hiç olmadığı bu koşulları kendileri için uygun bulmuşlardı. Ne var ki yerel yetkililerin suiistimalleri karşısında onları şehirde himaye edecek bir konsolosluğun olmaması tüccarlar için Antalya’nın ticari cazibesini olumsuz etkilemiş, bu hususta Fransız Krallığı’nın İstanbul’daki elçisi Savary de Breves’den teminat istemişlerdi948. Bu talepten kısa bir süre sonra Savary de Breves Antalya’yı ziyaret etmiş ve şehirde bir konsolosluk açılması için girişimlerde bulunmuştu. Savary de Breves, bu teşebbüsüyle ilgili olarak kaleme aldığı 19 Ocak 1600 tarihli mektubunda Fransız tebaası bazı tüccarların müsait koşulları nedeniyle “gerçekte küçük bir şehir olan” Antalya’da ticaret yapmak istediklerini, fakat yerel idarecilerin suiistimallerden çekindiklerini belirtmiş, bu nedenle şehre bir konsolos

948 Jean Reynaud, “Les Orgines du Consulat de France de Satalie de Caramanie (1607)”, Bulletin de la Section

atayacağını söylemişti949

. Onun girişimleri sonucunda 1607’de Fransız Konsolosu René Fuzirée şehre atanmış ve bu tarihten itibaren şehirde Fransız konsoloslar görev yapmaya başlamışlardı. 1633’te Fransa’nın Antalya konsolosu olan Mm. Garnier 25 Nisan 1633 tarihli mektubunda, şehrin ticari olarak hareketli olduğunu yazmıştı950

. Muhtemelen bu hareketlilik nedeniyle 1639’a gelindiğinde Fransa, Antalya’da, hem konsolos (Jean Mazerat) hem de vice- konsül (Leonard Gravier) düzeyinde temsil ediliyordu951

.

17. yüzyılda Fransız Konsolosluğu’nun şehirdeki faaliyetleri, muhtemelen şehrin ticari etkinliğinin inkırazı sebebiyle –ki 1684’te şehre gelen Corneille Le Bruyen Antalya’nın çok büyük bir şehir olmadığını yazmıştır952– 1695’te son bulmuştu. Ancak 18. yüzyılın başlarında

şehrin ticari hareketliliği bir kere daha artmış, bu nedenle 1717 ile 1743 arasında Antalya’da düzenli olarak Fransız konsolosları bulunmuştu953. Bu dönemde Antalya’ya, sırasıyla; 16

Haziran 1717’de Ambroize Curreou954

, 4 Aralık 1720’de Christophe Rougeau955, 1722’de Monsieur Bonnal956, 31 Aralık 1726’da ise Antoine Maltor957 konsolos olarak atanmıştı.

1727’de Antalya’daki konsolosluk kaldırılmış, fakat kısa bir süre sonra tekrar faaliyete geçmiş, 1734’te Antoine Andre958, 1736’da Jean Baptise Bres959, 6 Kasım 1736’da ise Saint-

Amand konsolos olarak atanmış960

, Saint-Amand’ın Ekim 1741’de Antalya’da ölmesinden sonra şehre atanan konsolos Dominique Dieude olmuştu961. Dominique Dieude 1743’e kadar

görev yapmış, bu tarihten sonra ise yüzyılın sonlarına kadar Antalya’ya bir daha konsolos atanmamıştı. Yüzyılın ortalarına gelindiğinde şehirdeki konsolosluğun kapatılmasının nedeni, muhtemelen, Dominique Dieude’in kaleme aldığı bir mektupta da belirttiği gibi, bu tarihte şehrin ticari faaliyetlerinin bütünüyle inkıraza uğramasıydı962

.

Sebebi ne olursa olsun 18. yüzyılın ortalarında tekrar bir inkıraz dönemine girdiği muhakkak olan Antalya’nın ticari etkinliği, Napolyon Savaşları’nın Avrupa’da açığa çıkardığı tahıl ihtiyacının Doğu Akdeniz sahillerinden karşılanmak istenmesi nedeniyle –örneğin

949 Jean Reynaud, a.g.m. s. 223. 950 M. Octave Teissier, a.g.e. s. 159.

951 M. Saint-Yves, “Les Consulats du Levant et Leurs Orgines”, Bulletin de la Section de Géographie, No: I-II,

1900, s. 275.

952

Corneille Le Bruyen, a.g.e. s. 522.

953 Anne Mézin, Les Consuls de France au Siécle des Lumières (1715-1792), Paris, 1998. 954 Anne Mézin, a.g.e. s. 218.

955 “Séance du Mercredi Matin 3 Avril”, Bulletin de Géographie Historique et Descriptive, 1907, s. 212. 956

M. Octave Teissier, a.g.e. s. 159.

957 Anne Mézin, a.g.e. s. 419. 958 Anne Mézin, a.g.e. s. 94. 959 Anne Mézin, a.g.e. s. 166. 960

Anne Mézin, a.g.e. s. 542.

961 Anne Mézin, a.g.e. s. 245. 962 M. Octave Teissier, a.g.e. s. 159.

Larnakalı tüccarlar servetlerini bu ihtiyaca borçluydu–963, yüzyılın sonlarında bir kere daha

artmış964

, 1743’te şehrin ticari etkinliğinin gerilemesi nedeniyle kapanan Fransız Konsolosluğu 18. yüzyılın sonlarında tekrar faaliyete geçmişti. Ancak kısa bir süre sonra, muhtemelen yerli tüccarlarla yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle konsolos hakarete ve saldırıya uğramış, bu nedenle Antalya’daki konsolosluk kaldırılmıştır965.

19. yüzyıla gelindiğinde şehirdeki Fransız Konsolosluğu’nun yerini İngiltere Konsolosluğu almıştı. Daha önce olduğu gibi bu dönemde de konsolos veya konsolos vekillerinin şehirdeki varlık nedenleri, sadece himayelerinde bulunan veya vatandaşları olan tüccarları korumak olmamıştı. 19. yüzyılın sonlarına kadar Anadolu’da görevli konsolosların birçoğu bağlı bulundukları devletlerin görevli oldukları bölgelerdeki gözlemcileriydi, ancak bundan daha fazlası onlar, yeri geldiğinde kişisel ticari çıkarlarına öncelik tanımaktan kaçınmayan, bu sebeple bulundukları şehirlerde sık sık ticari çatışmaların tarafı olabilen görevliler olmuşlardı. Antalya söz konusu olduğunda bu iddianın 19. yüzyılın tümünde, hatta 20. yüzyılın başlarında dahi geçerli olduğu bir gerçektir. Bu nedenle 1853 İhtilâli’nde ticari ilişkileri nedeniyle halkın tepkisine sebep olan Konsolos Vekili John Purdie, tam da bu dönemde Antalya’da bulunan ve 1853 İhtilâli’ni konsolosların ticari faaliyetler içinde bulunmasının ne kadar sakıncalı olduğunun bir kanıtı olarak değerlendiren George William Frederick Howard tarafından eleştirilmiştir966. Öte yandan bu dönemde Antalya’da görevli

bulunan konsolos vekilleri arasında bu gerekçeyle şikâyete veya eleştiriye muhatap olan tek kişi John Purdie olmamıştı. Şehirde uzun dönemli görev yapan her konsolos vekili benzer eleştirilerin muhatabı kılınmıştı.

Kısacası, tüm bu koşullar nedeniyle 19. yüzyılda Antalya’da görevli konsolos vekillerini ticari rekabetin ve iktidar mücadelesinin bir tarafı olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Tanzîmât reformlarına eleştirel bir gözle bakan Ziya Paşa da, Tanzîmât’ın taşrada geçerli olan derebeylik müessesesini “lafzan” ilga ettiğini, zira bu dönemde taşrada nüfuz mücadelesi verenlerin sadece adının değiştiğini ifade ederken, taşrada nüfuz mücadelesi veren bu guruplar arasında konsolosları da zikretmiştir967

.

Gerçekte sadece gerekli düzenlemelerin olmaması nedeniyle değil, birçoğunun Levanten veya yerli gayrimüslim ailelerden –mesela 1857’de Antalyalı Zanailoğlu Dimitri

963 “Trade and Consular Establishment of the Levant”, The British and Foreign Review or Europen Quarterly

Journal, No. VI, London, 1836, s. 319.

964 Suraiya Farooqı, “Exporting Grain From The Anatolian South West: The Power And Wealth Of Tekelioğlu

Mehmed Ağa And His Magnate Household”, (Ed.) Antonis Anastasopoulos, Provincial Elites in the Ottoman

Empire, Rethymno, 2005, s. 298.

965

M. Fouque, a.g.e. s. 157.

966 George William Frederick Howard, a.g.e. s. 181.

Avsuturya konsolos vekili tayin edilmişti968, 1874’te Antalya’da konsolos vekili olan Wiliam

Wilkin İzmir doğumlu bir Levanten, 19. yüzyılın son çeyreğinde Fransa’nın Antalya’daki konsolos vekili Lëonidas Lattry ise yerli bir Rum ailenin temsilcisiydi969– gelmeleri gibi

nedenlerle de konsolos veya konsolos vekilleri kolayca ticari rekabetin bir parçası haline gelebiliyorlar, hatta çoğu zaman Ziya Paşa’nın da belirttiği gibi iktidar ve nüfuz mücadelesinin tarafı oluyorlar veya 1857 ile 1861 seneleri arasında Antalya’da konsolos vekili olarak bulunan Frederick Gadaleta örneğinde olduğu gibi iki taraflı hizip çatışmasının üçüncü tarafı olarak ortaya çıkabiliyorlardı.