• Sonuç bulunamadı

ANTALYA’NIN TARİHİ, COĞRAFİ VE BEŞERİ ÖZELLİKLERİ

1.2. Şehrin Tarih

Şehri bir paravan gibi kuşatan ve Antalya coğrafyasının önemli bir bölümünü tek başına işgal eden dağların, geçmişte şehrin savunmasını kolaylaştırmış olsalar da, karasal ulaşımı güçleştirdiği de gerçektir. Bununla birlikte, geçmişte, Akdeniz aracılığıyla coğrafyanın neden olduğu bütün bu güçlüklerin üstesinden gelindiği, hatta Antalya’nın çok önemli bir liman şehri olduğu da bilinmektedir. Şehir, kurulduğu dönemde limanının Pergamon-Roma liman gümrüğü vazifesiyle, Likya, Psidya ve Doğu Pamfilya’dan gelen yolların kesişme noktasında bulunan konumu sayesinde önem kazanmış, Orta Bizans döneminde, 8. asırdan sonra ise Tarsus’la birlikte Anadolu’nun güney sahillerindeki en önemli liman derecesine yükselmişti. Bu dönemde Antalya önemli bir ihracat limanı ve doğudan gelen ürünler için transit liman, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’e doğru gidiş geliş ve hacılar için önemli bir geçiş limanıydı103

. 10. yüzyılda Antalya, Rumların, Yahudilerin, Müslümanların ve Ermenilerin ticaret yaptığı uluslararası bir ticaret şehri ve Trabzon’dan (Trapezunt) sonra Anadolu’nun en işlek gümrük limanı olmuştu104. Hatta Arap coğrafyacı İbn-i Havkal bu dönemde Antalya’yı

İstanbul’la karşılaştırmış, şehrin İstanbul gibi kalabalık ve verimli olduğunu yazmıştı. İbn-i Havkal’a göre Antalya’nın (Attaleia) sur dışından ve verimli kırsal bölgelerinden İstanbul’a giden ve kesintisiz olarak işleyen bir yol vardı105

.

100 Hüseyin Saraçoğlu, a.g.e. s. 496, 66. 101 Hüseyin Saraçoğlu, a.g.e. s. 13. 102

Hüseyin Saraçoğlu, a.g.e. s. 29.

103

H. Hellenkemper ve F. Hild, Tabula Imperi Byzantini VIII: Lykien und Pamphylien, Viyana, 2004, 300 vd.

104

H. Hellenkemper ve F. Hild, a.g.m. s. 303.

105 Peter Charanis, “Cultural Diversity and the Breakdown of Byzantine Power in Asia Minor,” Dumbarton Oaks

Antalya’nın Suriye ve Mısır üzerinden İtalya’ya gidişte transit liman olarak rolü 11. yüzyıldan itibaren giderek güçlenmişti. Venedikliler 1082, 1148, 1187 ve 1198’de şehirde serbest ticaret yapma ayrıcalığı elde etmişlerdi. Bu dönemde Pisalılar ve Cenevizliler de ticaret için şehre sık sık uğruyorlardı106. Bu dönemden itibaren Antalya, Akdeniz coğrafyasının tümünde olduğu gibi 14. yüzyıla kadar devam eden bir büyüme evresine girmiştir107. Bu nedenle Antalya, 1192’de Guy de Lusignan’ın Kıbrıs’ı ele geçirmesiyle

hüküm sürmeye başlayan Lusignan Krallığı döneminde Anadolu’da Avrupalı tüccarların yoğun olarak ticaret yaptığı limanlar arasında yer almıştı. 12. yüzyılda Tyruslu Wilhelm Antalya’nın çok temiz bir suyu olduğunu, şehirde geniş ve verimli sebze bahçelerinin bulunduğunu ve seyyahların burada rahatça dinlenip beslenebileceğini yazmıştı108

. Antalya’nın ticari etkinliği 13. yüzyıldaki Haçlı Seferlerinin neden olduğu karışıklıklardan da etkilenmemiş, yüzyılın başlarında Pisalı Aldobrandini’nin şehre hâkim olması Antalya’nın Batı’yla olan ticari ilişkilerini daha da hareketlendirmişti. 1206’da Sultan Giyaseddin Keyhüsrev tarafından kuşatılan Aldobrandini Kıbrıs’tan gelen yardım sayesinde şehri savunmuş, fakat bir süre sonra Sultan şehri tekrar ablukaya almış ve Antalya Mart 1207’de Selçukluların hâkimiyeti altına girmişti109

. Sultan şehre bir hâkim, imam ve müezzin atamış; Mübarizeddin Ertokuş’u “Antalya Emiri” olarak belirlemişti. Antalya Emiri, muhtemelen eski bir Doğu Roma kilisesi yerine Yivli Minareli Cuma Camii’ni inşa etmişti. Öte yandan şehrin hâkimiyetindeki değişim de Antalya’nın Doğu Akdeniz’deki ticari önemini azaltmamış, şehir Selçuklu fethinden sonra da Anadolu’nun Kıbrıs üzerinden Doğu Akdeniz ve Mısır ile bağlandığı uluslararası ticaret limanı konumunu devam ettirmişti110

. Venedikliler ticari ilişkilerini şehrin yeni hâkimleri döneminde de sürdürmüşlerdir. Bu dönemde Selçuklu sultan ve emirlerinin kışlığı olan Antalya’da karayolları ikmal edilmiş, Selçuklular, Roma yollarını imar ve ıslah ederek şehrin Anadolu’nun iç bölgeleriyle olan ticari ilişkilerini güçlendirmişlerdi111. Selçuklu sultan ve emirlerinin inşa ettiği bu kervansaraylar, kuzey ve

kuzey-doğu istikametleri üzerinden şehrin Anadolu’nun iç bölgeleriyle bağlantısını güçlendirmeyi amaçlıyordu. Şehrin kuzey cihetinde inşa edilen Evdir, Kırkgöz, Susuz, İncir, Hanardı, Eğridir ve Gelendost hanları Antalya’yı Isparta ve Burdur’a; şehrin kuzey doğu

106

Hellenkemper ve F. Hild, a.g.m. s. 303.

107 J. Donald Hughes, The Mediterranean An Environmental History, California, 2005, s. 59-75. 108 H. Hellenkemper ve F. Hild, a.g.m. s. 307.

109

İbn Bîbî, El Evamiru’l-Ale’iye Fi’l-Umûri’l-Ala’iye, (Çev.) M. Öztürk, Cilt I, Ankara, 1996, s. 118.

110

H. Hellenkemper ve F. Hild, a.g.m. s. 309; Barbara Flemming, Barbara Flemming, Landschaftsgeschichte

von Pamphylien, Pisidien und Lykien im Spdtmittelalter, Wiesbaden, 1964, s. 1-5.

111 T. M. P. Duggan, “The Motifs Employed on Rum Seljuk 13th Century Eight Pointed Star Tiles From Antalya

cihetinde inşa edilmiş olan Kargı, Tol ve Ortapayam hanları ise Antalya’yı başkent Konya’ya bağlıyordu112

.

Selçuklu İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra (1249) Sultan II. İzzettin Keykavus Antalya’yı Batı Selçukluların başkenti yapmıştı113. Ancak 1261’de Moğollar

tarafından kuşatılan Sultan İstanbul’a kaçmış ve şehir başkent konumunu kaybederek Moğolların denetimi altına girmişti114. Bu kargaşa dönemi şehrin başkent fonksiyonunu

kaybetmesi Antalya’nın ticari etkinliğini kısa bir süre için inkıraza uğratmış; uluslararası ticaretin bir süre için Küçük Ermenistan’a (Kilikia) kaymasına neden olmuştu. Ancak Küçük Ermenistan’da beliren Memluk tehlikesi 13. yüzyılın sonlarından itibaren Antalya’nın önemini tekrar arttırmıştı115

.

Antalya 14. yüzyılda da güney Akdeniz’deki ticaret limanlarının en hareketlileri arasında yer alıyordu. 14. yüzyılda sadece bir Hıristiyan limanı; Hindistan ve Orta Asya yolları üzerinde bulunan Lajazzo limanı Antalya’yla rekabet edebilecek öneme sahipti. Büyük ve mamur bahçelerle çevrilmiş olan şehrin kalabalık halkı Müslümanlar, Rumlar ve Yahudilerden oluşuyordu. 14. yüzyılda Chalons, Narbonne, Perpignon ve Lombardia kumaşları şehre kolayca geliyor, ayrıca bu dönemde Antalya ve Mısır arasındaki ticari ilişkiler de canlı bir şekilde devam ediyordu. Mısır’a; ahşap, demir, zift ve beyaz köle ihraç eden Antalya, bunların karşılığında Mısır’dan; şeker, baharat, biber, keten ve siyah köle ithal ediyordu116.

14. yüzyılın ilk yarısında Antalya’ya gelen İbn-i Batuta şehrin bu dönemdeki ticari önemine tanıklık etmiştir. Antalya’nın “genişlik, ihtişam ve güzellik bakımından dünyanın en güzel şehirleri arasında yer aldığını” vurgulayan İbn-i Batuta’ya göre şehir, diğer ülkelerdeki benzerlerinin fevkindeydi ve Antalya’nın sıcak yaz günlerinde bile soğuk ve lezzetli olan gözeleri herkes tarafından biliniyordu117. 15. yüzyılın başlarında Antalya’ya gelen Alman bir

seyyah ise şehirde ticaret için bulunan çok sayıda Hıristiyanın varlığına tanıklık yapmıştı. Hıristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların yaşadığı şehir duvar ve hendeklerle üç kısma ayrılmıştı118

.

15. yüzyılın ortalarında tamamen Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına giren Antalya bu dönemde de Doğu Akdeniz’in en önemli limanlarından biri olma özelliğini devam

112 Barbara Flemming, a.g.e. s. 12-15. 113

Barbara Flemming, a.g.e. s. 17.

114

Barbara Flemming, a.g.e. s. 26.

115 H. Hellenkemper ve F. Hild, a.g.m. s. 311; Barbara Flemming, a.g.e. s. 35.

116 W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, (Çev.) Enver Ziya Karal, Ankara, 2000, s. 335. 117

Ebu Abdullah Muhammed İbn-i Battuta Tanci, İbn Battuta Seyahatnamesi, Cilt: I, (Çev.) Sait Aykut, İstanbul, 2004, s. 403.

118 Wilfried Buch, “14./15. Yüzyılda Kudüs’e Giden Alman Hacıların Türkiye İzlenimleri”, (Çev.) Y. Baypınar,

ettirdi. I. Beyazıd döneminde önce İsa Çelebi’ye, daha sonra da Mustafa Çelebi’ye sancak olarak tevcih edilmiş, II. Beyazıd döneminde ise “şehzade sancağı” olmuş, II. Beyazıd’ın şehzadelerinden Sultan Korkut 1502-1511 yılları arasında Antalya’da valilik yapmıştı119

. 15. yüzyılın sonlarında Ahmed-i Rıdvan, Antalya’yı, “havası cana can katan Antaliye şehridir. Onun suyunun çevresinde ölümsüzlük gezinir” sözleriyle tasvir etmişti120

.

Önemli bir liman şehri olma hüviyetini 16. yüzyılın başlarında da muhafaza eden Antalya, bu dönemde Mısır’a kereste, Ege ve Akdeniz adalarına ise tahıl ihraç ediyordu. Şehir köle ticaretinde de önemli bir merkezdi ve beyaz köle ihraç ettiği güneyden siyah köle ithal ediyor, denizaşırı ticaretle meşgul birçok Müslüman tüccar Antalya’da yaşıyordu121. 28 Şubat

1560 ile Şubat 1561 arasına tarihenen gümrük kayıtlarına göre –bu kayıtlar, Antalya limanına ilişkin tespit edilebilen en eski tarihli verileri içermektedir– 11 aylık süre içinde Antalya iskelesine gelen gemi adedi 33’ü sefine, 8’i sandal olmak üzere 41’di ve bu kayıtlar şehrin çok sayıda “gulam” ve “cariye” ithal ettiğine tanıklık yapıyordu122

. Sadece 27 Mart 1560 ile 20 Eylül 1560 tarihleri arasında Antalya iskelesinde 1.580 siyah köle, 270 siyah cariye, 2 beyaz köle gelmiş, aynı tarihler arasında iskeleden 6 beyaz cariye 11 beyaz köle ihraç edilmişti123. Öte yandan Antalya’da köle ticareti, sadece şehrin ticari etkinliğinin faal olduğu

dönemlerde değil, 17. ve 18. yüzyıllarda da canlı olmuştur. Bu nedenle 18. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen Fransız konsolosluk raporlarında Antalya’nın adı İstanbul’la birlikte İskenderiye’ye Kafkasya menşeli beyaz köle ihraç eden iki şehirden biri olarak anılmıştır. 18. yüzyılda Antalya’dan ihraç edilen beyaz köleler karşılığında şehir, İskenderiye’den siyah köle ithal ediyordu124.

16. yüzyılın ikinci yarısında Antalya ve Manavgat’ta bulunan “hassa arazileri”, bu dönemde Antalya’nın zirai açıdan da önemli bir merkez olduğunu göstermektedir. Bu arazilerden padişaha (havâs-ı hümâyûn)125

ve saray bürokratlarına ait olanlar (has)126 oldukça verimli tarım alanlarıydı. Venedikli bahriye kaptanı Amiral Domenico Malipiero da (1428-

119 Ahmed Refik, “Fatih Zamanında Teke-ili”, Türk Tarihi Encümeni Mecmuası, 2/29, 1340, s. 72. 120

İsmail Ünver, “Ahmed-i Rıdvan’ın Antalya Üzerine İki Şiiri”, Türk Dili, 386, 1984, s. 77-82.

121 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klâsik Çağ (1300-1600), (Çev.) Ruşen Sezer, İstanbul, 2003, s.130-

134.

122 Mübahat S. Kütükoglu, “Osmanlı Gümrük Kayıtları”, Osmanlı Araştırmaları I, İstanbul, 1980, s. 221. 123

Behset Karaca, XVI. Yüzyılda Teke Sancağı, Isparta, 2002, s. 94 ve BOA. MAD, 102.

124 Commercial Statistics A Digest of the Productive Resources, Commercial Legislation, Customs Tariffs of all

Nations, 1850, s. 242.

125

BOA. MHM. d. 43/10 (18 Rebî-ül-evvel 988/3 Mayıs 1580).

126 BOA. MHM. d. 46/352 (7 Şevval 989/4 Kasım 1581); BOA. MHM. d. 41/839 (3 Zi-l-hicce 987/21 Ocak

1515), bu dönemde Antalya’nın Anadolu’daki en büyük ve önemli deniz limanı olduğunu, eyaletteki en zengin ve en büyük pazarın Antalya’da bulunduğunu yazmıştır127

.