• Sonuç bulunamadı

TANZİMAT DÖNEMİNDE TAŞRA İDARESİNDE REFORMLAR VE ANTALYA EŞRÂFI (1839–1867)

2.3. Antalya’da 1853 İhtilâli ve Şehrin İki Fırkaya Ayrılması

2.3.1. İhtilâlin Tahkikatı

Hem İngiltere Elçisi Lord Stanford’un hem de olayların bir an önce araştırılmasını talep eden Antalyalı tüccarların bu isteği 8 Aralık 1853’te sonuçlandırılmıştır. Olayları araştırması için İstanbul’dan Antalya’ya gönderilen Kamil Efendi, bu tarihte, bir bölük piyade nizâmiye askeriyle birlikte Antalya’ya gelmişti650. Kamil Efendi’nin ilk icraatı olayların gelişimini incelemek için 12 Aralık’ta bir meclis-i umûmî teşkil etmek olmuştu 651

. Bu mecliste; Kamil Efendi, Kaymakam Mehmed Ali Ağa, Müftü Mehmed, şehirde bulunan devlet memurları ve meclis azaları ile Rum Metropoliti ve Kocabaşı vardı652. Soruşturma birkaç gün devam

etmiştir.

Meclis-i umûmînin ilk işi 14 Aralık’ta “ayak takımı” arasında yer alan isyanın elebaşlarını teker teker sorgulamak olmuştu. Sorguda Terzi Abdi, Debbağ İbrahim, Paşa Câmii Hatibi Abdi Hafız, Debbağ Sakaroğlu Mehmed, Saraç Hacı Mustafa, Katrancı Derviş Yusuf Çavuş, Ispartalı Titrek Hüseyin, Tellal Hacı Hasan, Arap İmamoğlu Mustafa, Halil,

648 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 1. 649 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 1. 650

BOA. MVL. 268-56, lef. 2 (13 Rebî-ül-âhir 1270/13 Ocak 1854).

651 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 18 (18 Rebî-ül-evvel 1270/19 Aralık 1853). 652 BOA. HR. SYS. 2821-34 (16 Rebî-ül-evvel 1270/17 Aralık 1853).

Ali, Asiye’nin Topçu Hasan, Hacı Küçük İspir, Deynekçi Dimitri, Kayaf Dimitri, Çulcu Osman, Moralı Hasan, Keskicioğlu Hacı Mehmed ve Moralı Cemal’in ifadelerine başvurulmuştu653

.

Terzi Abdi ve Debbağ İbrahim ile Keskicioğlu Hacı Mehmed’in sorguda verdikleri ifadeleri oldukça çarpıcıydı. Terzi Abdi ve Debbağ İbrahim, isyancıların “Kalekapısı ağzında” bir araya geldiğini, Müftü Vekili Ahmed Efendi ile Hacı Velizade Hacı Ahmed Ağa’nın cumhura önderlik ettiğini söylemişlerdi. Debbağ İbrahim, “düğüne gidiyoruz” diyerek Ahmed Efendi’nin şehre yarım saat mesafede bulunan medresesine vardıklarını ve burada bıçak üzerinden atlayarak yemin ettiklerini ikrar etmişti654. Keskicioğlu Hacı Mehmed ise Ahmed

Efendi’nin medresesinde edilen yeminin Müftü Hacı Mehmed Efendi ve aza Ömer Ağa’nın meclisten çıkarılmaları üzerine olduğunu kabul etmişti655.

Kamil Efendi’nin soruşturması esnasında şehrin hâkimiyetinin birkaç ay isyancıların eline geçtiği ihtilâl günlerinde cumhurun sadece meclis azalarını belirlemekle yetinmediği, yargılama yetkisini de kullandığı açığa çıkmıştır. İsyanın önde gelen isimlerinden Keskicioğlu Hacı Mehmed ile birkaç kişi, ihtilâlden iki sene önce hırsızlık iddiasıyla suçlanarak Kayseri’den Antalya’ya sürülmüş Hacı Osman’ı evinden çıkararak Hükümet Konağı’na getirmişler, Antalya’da son zamanlarda artan hırsızlık vakalarının sorumlusu olarak gördükleri Hacı Osman’ın sorgulanmasını talep etmişlerdi. Şer’i yargılamada iddia sahipleri iddialarını ispat edemeyince Hacı Osman’ın salıverilmesi gerekmiş, ancak bu durum karşısında isyancılar Hacı Osman’a işkence edilmesini teklif etmişti. Kaymakam Mehmed Ali Ağa’nın işkencenin memnu olduğunu söyleyerek bu teklife karşı çıkmasına rağmen, ihtilâl günlerinde bizatihi cumhur tarafından aza seçilen Hacı Velizade Hacı Ahmed Ağa (cumhur tarafından nasb olunmuş aza olduğundan ve fâsidenin kendisine rey eylemiş olmasına mebni), Hacı Osman’ı tevkif edildiği yerden aldırmış ve Hazinedar Hacı Ahmed’in hanesine götürerek burada altı gün altı gece işkence ettirmişti. 19 Aralık’ta gerçekleştirilen meclis-i umûmîde ifadesine başvurulan Hacı Osman kendisine ne şekilde işkence edildiğini bütün ayrıntılarıyla anlatmış ve işkencenin bizatihi Hacı Velizade Hacı Ahmed Ağa’nın nezaretinde gerçekleştirildiğini belirtmiştir. Meclis-i umûmîde işkence olayının tanıklarının Hacı Osman’ın sözlerini tasdik etmesiyle Kamil Efendi’nin ifadesine başvurduğu Hacı Velizade Hacı Ahmed Ağa ise işkence ettiğini kabul etmiş, fakat bunu kendisine “cumhurun emreylediğini” iddia etmişti. Kaymakam Mehmed Ali ise işkence için Hacı Velizade Hacı

653

BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 16-1,2 (13 Rebî-ül-evvel 1270/14 Aralık 1853).

654 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 16-1 (13 Rebî-ül-evvel 1270/14 Aralık 1853). 655 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 16-2 (13 Rebî-ül-evvel 1270/14 Aralık 1853).

Ahmed Ağa’ya asla ruhsat vermediğini ve işkenceye kesinlikle rıza göstermediğini, ancak işkencenin “cumhurun reyiyle” olduğunu söylemişti656

.

19 Aralık’ta toplanan meclis-i umûmîde görüşülen bir diğer konu ise isyancıların Kaymakam Konağı’na saldırması karşısında Antalya meclis azalarının niçin tepkisiz kaldığı meselesiydi. Mecliste ifadelerine ve tanıklıklarına başvurulan kişiler, isyanın başladığı tarihte meclis azalarının önemli bir bölümü ile hâkim ve mal müdürünün mutatları üzere İstanos’ta bulunduğunu, şehirde sadece Müftü Hacı Mehmed Efendi ve Hacı Ömer Ağa ile reaya kocabaşlarının olduğunu, olayları haber alır almaz teskin için şehre geldiklerini söylemişlerdi657

.

19 Aralık’taki meclis-i umûmîde olayların zahire meselesi nedeniyle çıkmadığına dair bir mazbata da hazırlanmıştır. Meclis-i umûmînin tahkikatına göre Antalya’da zahire fiyatları, diğer bölgelere nazaran daha düşük olmasına ve fırınlarda ekmek bulunmasına rağmen isyancılar, “buğdayı ve ekmeği iskele fiyatından 5-6 kuruş daha az fiyatla satın almak isteriz” diyerek ayaklanmıştı658. Üstelik Antalya Meclisi, 1850’lerin başlarında etkili olan kuraklık ve

çekirge istilası nedeniyle ileride şehir halkının karşılaşabileceği muhtemel sıkıntıları engellemek için ihtilâlden bir ay önce gerekli tedbirleri almış, şehrin belli başlı zahire tüccarının da yardımıyla 6.000 kile (153.600 kg) buğdayı Loncaaltı’na depolamış ve burada buğdayın kilesinin –iskeledeki rayici 19-20 kuruş olmasına rağmen– 16,5 kuruş ile 17,5 kuruşa halka satılmasını kararlaştırmıştı. Ne var ki isyancılar, tüm bu tedbirlere ve “uygun şartlara” rağmen “ahâlî bu fiyatlara buğday yiyemez” diyerek isyana kalkışmış ve tüccarın iskeleye indirdiği zahireyi Loncaaltı’na çevirerek kilesi 12 kuruş hesabıyla satılmasını emretmiş, gümrükten zahire geçirilmesini tamamen men ederek gümrüğü kapatmış, bu nedenle taşradan Antalya’ya zahire taşınamamış ve iskelede zahirenin rayici 22 kuruşa kadar çıkmıştı. Bu arada “cumhurun sergerdeleri”, Loncaaltı’ndan 15-16 kuruşa aldıkları zahireyi iskelede 20 kuruş pahasına diğer tüccara satıp “para kazanmayı itiyâd ve bunu bir nev’ kâr ittihâz etmiş”ti. Bu koşullar altında birkaç ay boyunca hiçbir tüccar taşradan Antalya’ya zahire getirmeye cesaret edememiş, bu keyfiyet “ehl-i ırz olan ahâlîye” zarar vermişti659

. Aynı gün hazırlanan bir diğer mazbatada ise Hacı Ömer Ağa ve Arap Süleyman Efendi’nin suçsuzluğu dile getirilmiştir. Meclis-i umûmîde bulunan azalar, Hacı Ömer Ağa ve kardeşi Arap Süleyman Efendi’nin hiç bir uygunsuzluk ve kötülüğüne şahit olmadıklarını ve zahire ticaretlerinin dahi “nâ-meşrû’ kabilinden olmayıp diğer tüccarların muameleleri gibi meşru olduğunu beyan etmişlerdi. 8 Ekim 1853 tarihinde hazırlanan ve altında birçok meclis

656 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 17 (18 Rebî-ül-evvel 1270/19 Aralık 1853). 657

BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 18 (18 Rebî-ül-evvel 1270/19 Aralık 1853).

658 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 18 (18 Rebî-ül-evvel 1270/19 Aralık 1853). 659 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 20 (18 Rebî-ül-evvel 1270/19 Aralık 1853).

azasının –hatta Hacı Ömer Ağa’nın ortağı Mubayaacızade Mustafa Bey’in bile– imzasının bulunduğu mazbata ise o dönem “fesâd aralığı olduğundan” ve “cumhur tarafından haklarında mazbata yapılması ikdam kılındığından” (ol vakit mazbatanın ol suretle tanzimi fesâdın hükmü olduğundan) fesâdın teskini için zaruri olarak hazırlanmış ve takdim edilmişti660

. Bu dönemde Kamil Efendi’nin ifadesine başvurduğu isimler arasında yer alan İngiltere Konsolos Vekili John Purdie de Hacı Ömer Ağa ile Arap Süleyman Efendi’nin suçsuz olduğunu söylemiş, 8 Ekim 1853 tarihli mazbatanın cumhurun korkusu nedeniyle ve tehdit altında tanzim edildiğini belirtmişti661. John Purdie, 24 Aralık’taki meclis-i umûmîde de Hacı

Ömer Ağa ve Arap Süleyman Efendi’nin suçsuzluğuna kefil olmuştur662

.

Kamil Efendi soruşturmasının sonuçlarını içeren ve İstanbul’da Meclis-i Vâlâ’ya sunduğu bir yazısında da Antalya’da bulunduğu sırada kendisiyle görüşmüş olan ulema, muteberân ve birçok kişinin Hacı Ömer Ağa ile Arap Süleyman Efendi hakkında olumlu görüş bildirdiklerini yazmıştır. Kamil Efendi’nin tahkikatına göre Hacı Ömer Ağa ile Arap Süleyman Efendi “ticaret-i meşrû’ ile melûf ehl-i ırz adamlar”dı, hatta “memleket fukarasına senevî 20-30 bin kuruş zekât ve sadakaları cari” idi663

.

24 Aralık’ta gerçekleştirilen meclis-i umûmîde tanıklığına başvurulan bir diğer kişi ise Yanıkzade İsmail Bey’in akrabası Antalya Meclisi’nin eski azalarından Mehmed Hurşid Efendi’ydi. Mehmed Hurşid Efendi 3 Ekim’de İstanos’ta bulunan çiftliğine (Gölcük Çiftliği) giderken yoluna çıkan Moralı Kayışçı İbrahim’den Antalya’daki olayları haber aldığını, bunun üzerine İsmail Bey’in ikamet ettiği Karadeğirmen Çiftliği’ne gidip onu gelişmelerden haberdar ettiğini, İsmail Bey’in ise kendisine “eyvah, benim tembihim ve tarifim gibi olmamış” dediğini, “tembihiniz ne vecihle idi” diye sual ettiğinde de “benim tembihim ve tarifim, bu fesâdı Hâkim Efendi ve Salih Ağa ve Hacı Ömer Ağa ve Küçük Ahmed Efendi başlarını koparmaları ve vücutlarını dahi bütün bütün kaldırmaları idi. Lakin emelim üzere olmamış. Hâkim Efendi ve Salih Ağa yaylada bulundu” diye cevap verdiğini söylemişti664

. Tahkikat sürecinde Yanıkzade İsmail Bey’in isyanın ardındaki isim olduğunu iddia eden başka tanıklar da ortaya çıkmıştır. Sözgelimi 26 Aralık’ta Kahraman Çavuş, Moralı Salih ve Moralı İbrahim meclis-i umûmîde verdikleri ifadede, İsmail Bey’in Ahmed Efendi’nin evindeki bir akşam toplantısında şehirde bir ihtilâl çıkacağına dair önceden malumatı olduğunu kabul ettiğini söylemişlerdi. İddialara göre Ahmed Efendi’nin evindeki toplantıda “cumhur lakırdısı açılmış”, bunun üzerine İsmail Bey toplantıda bulunanlara

660 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 19 (18 Rebî-ül-evvel 1270/19 Aralık 1853). 661 BOA. MVL. 269-31, lef. 5 (18 December 1853/18 Aralık 1853).

662

BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 23 (23 Rebî-ül-evvel 1270/24 Aralık 1853).

663 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 30 (20 Receb 1270/18 Nisan 1854). 664 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 21 (23 Rebî-ül-evvel 1270/24 Aralık 1853).

“keşke ben de fesâdda burada bulunaydım, dövülecek dört beş kişi daha var idi onları da ben dövdürür idim” demişti. Kahraman Ağa ise bu sözlere “beyefendi bu fesâd heyecanlı oldu siz de burada buluna idiniz belki sizi de döverlerdi” şeklinde karşılık vermiş, bunun üzerine İsmail Bey, güya, “komşularım benim maddeden yirmi gün mukaddem haberim var idi” demişti665. Bu iddialar kendisine sorulan İsmail Bey böyle bir lakırdının olduğunu kabul

etmiş, ne var ki kendisinin “fesâd memleketimizde olmamalı idi” dediğini söylemişti666

. 28 Aralık’ta meclis-i umûmînin gündemindeki ilk mesele cumhurun Mal Kâtibi Ahmed Efendi hakkındaki iddialarını görüşmek oldu. İsyancılar, Ahmed Efendi’nin, Kaymakam Hasan Rüşdü Efendi döneminde de şikâyetlere konu olmuş gayrimeşru ticari ilişkilerine değinmiş, düşük para ile zahire alıp yüksek fiyata tüccar ve halka sattığını iddia etmişti. İsyancıların bu iddiaları meclis azalarına sorulduğunda ise azalar Ahmed Efendi’nin rivayet edildiği gibi gayrimeşru ticareti veya kanuna aykırı hareketi olmadığını, fakat maaşından arttırmış olduğu beş on kuruşunu kanunlara uygun bir şekilde tüccardan bazı kimselere kullandırarak kazanç elde ettiğini söylemişlerdi667

.

Kamil Efendi’nin Antalya’daki soruşturmasının sonuçlarını içeren ve İstanbul’da Meclis-i Vâlâ’ya sunduğu bir tahriratta ise Mal Kâtibi Ahmed Efendi’nin cumhur tarafından hedef alınmasının nedeninin, Yanıkzade İsmail Bey’in bu makamı Salih Bey’e teklif etmesi olduğu belirtilmiştir. İddiaya göre İsmail Bey, Kaymakam Hasan Rüşdü Efendi döneminde de kendisinden şikâyetçi olduğu Ahmed Efendi’yi mal müdürlüğünden azlettirmek, yerine, kendi adamı olan Süleyman Efendi’yi geçirmek istemiştir668

.

28 Aralık’ta ele alınan diğer bir mesele ise Elmalı Meclisi azalarının hazırladığı mazbata olmuştu. Mazbatada, Yanıkzade İsmail Bey’in Elmalı’nın azledilen Mal Müdürü Vekili Murad Ağa’yı kışkırtarak Elmalı’yı da karıştırdığı iddia edilmişti. Aslına bakılırsa Elmalı’daki olaylar Murad Ağa’nın mal müdürlüğünden azledilmesinden hemen sonra başlamıştı. Murad Ağa mal müdürlüğüne, kendisinden önce bu görevi yürüten İdriszade Salih Ağa’nın 1849’da Antalya Meclisi’ne seçilmesinden hemen sonra getirilmiş, ancak “uygunsuzluğu” nedeniyle görevinden azledilerek yerine Salih Ağa’nın damadı İdris Ağa tayin edilmişti669

. İddialara göre Murad Ağa görevinden azledildikten sonra “hakkına razı olmamış”, İdris Ağa’nın mal sandığına borcu olduğuna dair birçok sahte mahzar tertip ederek İdris Ağa’nın azlini istemişti670. Ayrıca maiyetinde bulunan adamlarını Elmalı çarşısına salıp

665 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 24 (25 Rebî-ül-evvel 1270/26 Aralık 1853). 666 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 27 (27 Rebî-ül-evvel 1270/28 Aralık 1853). 667 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 25 (27 Rebî-ül-evvel 1270/28 Aralık 1853). 668

BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 30 (20 Receb 1270/18 Nisan 1854).

669 BOA. İ. MVL. 296-12002, lef. 34.

tüccarın alışveriş ve ticaretine müdahale etmiş; “filan falanı parçalayacağız” diyerek Yuva karyesinden “ehlinden şekavet ile melûf” beş on adamını ve Araplarını silahlandırıp çarşı ve Pazar içinde gezdirmiş, bu suretle herkese dehşet vermişti671

.

Elmalı Meclisi’nin Antalya’daki meclis-i umûmîye sunduğu mazbataya göre Elmalı’daki olayların ardında da Yanıkzade İsmail Bey vardı. Şöyle ki, İdriszade Salih Ağa’nın Antalya Meclisi’ne aza seçilmesi İsmail Bey’in vilayet işlerini bütünüyle tasarrufuna almak emeline mani olmuş, bunun üzerine İsmail Bey, Salih Ağa’yı tekrar Elmalı’ya müdür yaptırarak Antalya’dan uzaklaştırmak amacıyla, mevcut mal müdürü İdris Ağa’yı azlettirmeyi uygun görmüş, bu amacını gerçekleştirmek için de Murad Ağa’yı tahrik etmişti. Murad Ağa, İsmail Bey’in gerçek niyetini anlamayarak bunu İsmail Bey’in dostluğuna yormuş, İdris Ağa ise tartışmayı alevlendirmemek için müdürlüğü Murad Ağa’ya bırakmış, Murad Ağa “uygunsuzluğu” nedeniyle görevden alınınca tekrar İsmail Bey’e müracaat etmişti. İsmail Bey’in Murad Ağa’ya “ben seni elbette müdür nasb ettiririm ama Salih Ağa mani oluyor, Konya’ya git onu ve İdris Ağa’yı dava et buyruldunu al gel” demesi üzerine ise Murad Ağa, İsmail Bey’in gerçek niyetini anlayamayıp Elmalı’da karışıklara neden olmuştu672

.

28 Aralık’ta akdedilen meclis-i umûmî Antalya İhtilâli’ne ilişkin genel bir değerlendirmenin yapılması ve tahkikatın sonucunu içeren bir mazbatanın hazırlanmasıyla sona ermiştir. Bu mazbatada üzerinde önemle durulan husus olayların maddi nedenlerinin irdelenmesinden ziyade, isyanın teşvikçisi ve tertipçisi olduğu iddia edilen Yanıkzade İsmail Bey’in eylemleriydi. Mazbataya göre İsmail Bey bir dizi vaatle birçok kişiyi “iğfal etmiş” ve isyana taraftar yapmıştı. Mazbatada İsmail Bey’in isyanın ortaya çıktığı günlerde İstanos’taki konağında bulunduğu, ancak burada mevcut meclis üyeleriyle müzakere edip olaylara karşı bir tedbir düşünmesi gerekirken, burada bulunan ahaliyi kendi konağında topladığı ve onlara “fukara ne gönülde ise ben de beraberim” diyerek “sözü ayağa düşürdüğü” belirtilmişti. Antalya’ya geldiğinde ise “mecliste iki hasmım var emniyet edemiyorum meclis azalığından bana gına geldi bir daha meclise gitmeyeceğim” demiş ve Kaymakam Konağı’na uğramadan kendi konağına çekilmiş, konağının kapısını isyancıların müftü tayin ettiği Ahmed Efendi ve o sırada yine isyancılar tarafında meclis azası yapılan Hacı Velizade Hacı Ahmed Ağa ile Nüfus Müdürü Süleyman Efendi’ye açmıştı. İddialar doğruysa eğer isyancılara konağında tâlimât vermiş, ayrıca, tüccardan İbrahim Ağa’yı konağına getirterek şehbender vekilliğinin kendisine verileceğini vaat etmiş, tüccarları Hacı Ömer Ağa’nın biraderi Şehbender Vekili Süleyman Efendi’ye karşı kışkırtmış, bir başka gün konağına Salih Efendi’yi çağırıp şehbender vekilliğini ona da vaat etmiş, Antalya Meclisi’ndeki gücünü kullanarak Hacı Ömer

671 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 25 (27 Rebî-ül-evvel 1270/28 Aralık 1853). 672 BOA. İ. MVL. 296-12002, lef. 34.

Ağa ve Arap Süleyman Efendi aleyhlerinde mazbata tertip ettirmiş, kâtibi olan Mehmed Efendi aracılığıyla azadan Salih Ağa’nın kendisini konağında bastıracağı dedikodusunu yaymış ve bu suretle memleketi korkuya düşürmüştü. İsmail Bey aleyhinde mazbatada dile getirilen son iddia ise “halkın gözünü doldurmak için” kazalardan topladığı gönüllü askerlerinden 20-30 kişiyi konağına getirdiği ve geceleri silahlı gönüllü askerlerini arkasına alıp şehir içinde dolaştığıydı673

.

Mazbatada, İsmail Bey’in babası Yanıkoğlu Mehmed Bey’in maktul Tekelioğlu’nun yanında “tüfekçibaşı” olarak bulunduğu özellikle belirtilmiş, İsmail Bey’in doğduğu günden beri “fesâd ile melûf bir zat olarak Antalya’da vuku’ bulan tüm kil ü kal ve ihtilâlin müsebbibi olduğu”, hatta eski kaymakamlar Şakir Bey ve Hasan Rüşdü Efendi zamanlarında da kaymakamları iğfal ederek Antalya’da birçok dedikoduya sebep olduğu belirtilmişti. Mazbataya göre mevcut kaymakam Mehmed Ali Ağa, Yanıkzade İsmail Bey’in geçmişine vakıf biri olduğundan onun kışkırtmalarına itibar etmemişti. Bu nedenle İsmail Bey, Kaymakam Mehmed Ali Ağa’yı Antalya’dan göndermek için onu lekelemek istemiş, sancağın işlerini tamamen tasarrufuna almıştı. Tüm şehir halkını çaresiz bir şekilde kendisine mecbur etmek için Antalya Meclisi’nde kendisine muhalif görünen Müftü Hacı Mehmed Efendi ve azadan Hacı Ömer Ağa ve Salih Ağa’yı meclisten çıkarmak emelinde olmuştu. Meclis-i umûmîye göre Antalya’daki ihtilâlin hakiki sebebi buydu674.

28 Aralık’taki meclis-i umûmîde tahkikatın sonucu da ilan edilmiştir. Meclis-i umûmîde varılan sonuca göre İsmail Bey ile onun ortağı olduğu iddia edilen Yörükoğlu Hacı Ahmed Ağa’nın fesâdın tertipçisi oldukları kesin bir surette açığa çıkmıştı. Bu duruma binaen Kamil Efendi, haklarında sadır olacak irâdenin gelmesine kadar İsmail Bey ve Yörükoğlu Hacı Ahmed Ağa’nın konaklarında kendi hallerinde oturacaklarına dair Antalya Meclisi azalarından bir kefalet istemiştir. Ne var ki Antalya Meclisi böyle bir kefalet vermekten kaçınmıştı. Bu nedenle İsmail Bey ve Yörükoğlu Hacı Ahmed Ağa’nın haklarındaki irâde gelinceye kadar Hükümet Konağı’na tevkifleri kararlaştırılmıştır. İsmail Bey ile avenesinin muhafazaları için şehirde yeterli sayıda kolluk gücü olmadığı için de Kamil Efendi ile birlikte

673 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 27 (27 Rebî-ül-evvel 1270/28 Aralık 1853).

674 BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 27 (27 Rebî-ül-evvel 1270/28 Aralık 1853). Yanıkzade İsmail Bey’in ahvâline

ilişkin buna benzer değerlendirmeleri, Kamil Efendi, İstanbul’da bulunduğu dönemde Meclis-i Vâlâ’ya ilettiği ve içerik olarak Antalya’daki tahkikatının hülâsasını içeren tahriratında da yapmıştır. Kamil Efendi’ye göre İsmail Bey geçmişinde de “cail-i cevr” bir adamdı, asâkir-i redif mîr alaylığında bulunduğu dönemde bile ahali ve fukaraya zararı olmuş ve bir müddetten beri meclis azalığında dahi “kesb-i takarrür dâyesinde bulunmuş”, efkâr ve iğfâline muvaffakiyet etmeyen Müftü Hacı Mehmed Efendi ile azadan Salih Ağa ve Hacı Ömer Ağa gibi “ahvâl-i âdile-i saltanat-ı seniyyeye akılları eren” kişileri çekemeyerek meclisten çıkartıp yerlerine kendi taraftarlarını ithal etmek istemiş ve bu suretle “emvâl-i memleketi yed-i tasarrufuna almak” emeli gütmüştü. Bkz. BOA. İ. MVL. 296-12002. lef, 30 (20 Receb 1270/18 Nisan 1854).

Antalya’ya gelen nizâmiye askerlerinin bahara kadar Antalya’da kalması uygun bulunmuştur675

.

Meclis-i umûmîde kararlaştırılan bir diğer husus ise İsmail Bey’in mal sandığına ve Hacı Ömer Ağa ile diğer tüccarlara olan 350.000 kuruştan fazla borcu karşılığında, konağında mevcut bulunan bir miktar zahiresinin piyasa fiyatı üzerinden Antalya Meclisi tarafından sattırılmasıydı676

.

Kamil Efendi’nin Antalya’dan ayrılmadan önce yaptığı son iş ise meclis azaları ile muteber tüccarlara677, Rum cemaatinin önde gelen temsilcilerine678, çeşitli esnaf kollarının

temsilcilerine679, aralarında isyana dâhil olmuş veya isyanın hedefi olmuş isimlerin de yer aldığı Moralı muhâcirlere680

kefalet senetleri imzalattırmak olmuştu. Senette imzası ve mührü bulunanlar, bundan sonra ahaliden “haddine tecavüz eden ya da fesâda çalışan” olursa veya “her ne maksatla olursa olsun zerre kadar uygunsuzluk meydana gelirse”, bu durumun kendi ihmalleri ve müsamahalarından, hatta müsaade ve rızalarından bilineceğini taahhüt ediyordu. Bu suretle imza sahipleri bundan böyle bu tür uygunsuzluklarda mesuliyetin kendilerine ait olduğunu ve şehrin asayiş ve istirahatına hep birlikte kefil olduklarını da ilan etmiştir. Bu senet Meclis-i Vâlâ’ya verilmek için hazırlanmış ve Kamil Efendi’ye takdim edilmişti.

Kamil Efendi Antalya’dan dönüşünde Burdur yolu üzerinde köylülerle de görüşme fırsatı bulmuş ve köylülerden, Yanıkzade İsmail Bey’in kendilerinden 10 kuruşa buğday alıp iskeledeki yabancı tüccarlara iki kat pahasıyla sattığını öğrenmişti. Köylülerin iddialarına göre İsmail Bey, geçen sonbaharda, kendi maiyetinde bulunan Kızılkaya Müdürü Mustafa Ağa aracılığıyla devlet tarafından İstanbul için zahire talep edildiğini iddia ederek 1.500 kile (38.400 kg) buğday ile 6 kuruşa biraz arpa satın almış ve Antalya’ya naklettirmişti. Köylüler, Mustafa Ağa’nın İsmail Bey’in adamı olduğunu ve topladığı zahireleri ona teslim ettiğini