• Sonuç bulunamadı

İstikrarsızlık Nedeni Olarak Göçler

ANTALYA’NIN TARİHİ, COĞRAFİ VE BEŞERİ ÖZELLİKLERİ

1.5. Antalya’nın Toplumsal ve Politik Kültürü Üzerinde Etkili Olan İstikrarsızlıklar

1.5.2. İstikrarsızlık Nedeni Olarak Göçler

İstikrarsızlıkların tek sebebi coğrafyanın neden olduğu kuşatılmış hissi değildi. 19. asırda şehrin nüfusu birkaç defa dramatik bir biçimde değişmiş, 18. yüzyılın sonlarından itibaren Antalya uzun dönemli tarihi üzerindeki sonuçları çok belirleyici olan bir dizi kitlesel göçe şahit olmuştu. Bu kitlesel göçlerin görünürdeki ilk etkisi hiç şüphesiz yoksulluktu. Bu sebeple 1887-1908 seneleri arasına tarihlenen ve fakir ailelerin çocuklarını varlıklı hanelere

280

BOA. İ. MVL. 78-1522, lef. 3-1.

281 BOA. İ. MVL. 139-3825, lef. 2-1.

282 Evliya Çelebi b. Derviş Mehemmed Zıllî, a.g.e. s. 144. 283 BOA. HAT. 760-35926-1.

284

BOA. HAT. 514-25143-B-1.

285 BOA. KK. d. 5850, s. 89.

icara verdiği 21 sözleşmenin neredeyse tamamında çocuklarını icara verenler, göçmen aileler olmuştur287

.

Neden olduğu mutlak sefaletin haricinde göçler, her defasında mevcut gelenekleri altüst etmiş, geleneklerin ve kültürün tekrar tanımlanacağı yeni bir süreci başlatmıştır. Fakat daha da önemlisi kitlesel göçler kaynakların sınırlı olduğu bu coğrafyada önyargıları körüklemiş, sınırlı kaynaklar üzerinde yürütülen iktidar mücadelesine her zaman şiddetli bir görünüm vermiştir.

Bu dönemde şehrin maruz kaldığı kitlesel göçlerden ilki ve belki de en önemlisi 18. yüzyılın sonlarından itibaren Mısırlı göçmenlerin Antalya’ya gelmeleriydi. Gerçekte Antalya tarihi boyunca Mısır’la ticari ilişkiler içinde olmuş ve bu ilişkilerin kesafetini Antalya’nın ticari ve iktisadi faaliyetleri üzerinde asırlarca etkili olan kereste ve tahıl ticareti belirlemiştir. Ayrıca Antalya, zaten 9. yüzyıl ortalarında önce İslâm deniz akıncılarının saldırılarına maruz kalmış ve ardından kısa süreli Arap egemenliği görmüştü288

. Bu tarihten sonra şehirde sürekli bir Arap tüccar kolonisi varlığını sürdürmüştür289

. Bu nedenle şehirde Mısırlı Arap tüccarlara rastlamak her dönem için mümkündü.

Bununla birlikte Antalya’daki Arap nüfusu var eden tek neden sadece şehrin Mısır’la olan ticari ilişkileri değildi. 1770’teki Memluk İhtilâli’nin veya 1798-1799’da Napolyon’un Mısır’ı işgal etmesinin sebep olduğu koşullar Mısırlı Arapları Antalya’ya taşımış290, şehir,

1832’de Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından görevlendirilen bir mütesellim aracılığıyla yönetilmeye başlanmıştı291. Bu dönemde Antalya İbrahim Paşa’nın şehre getirdiği Arapların iskânına tanık olmuş292

, Mehmed Ali Paşa’ya bağlı Arap tacirler Antalya’daki çiftliklerde hisse satın almıştır293. Bu tarihte Antalya’daki çiftliklerde kayıt

287 İcar sözleşmeleri şu sicillerde kayıt altına alınmıştır: AŞS. 21/378 (28 Şabân 1304/22 Mayıs 1887); AŞS.

92/40 (26 Şabân 1309/26 Mart 1892); AŞS. 46/83 (15 Receb 1313/1 Ocak 1896); AŞS. 50/62 (30 Cemâzi-yel- evvel 1315/27 Ekim 1897); AŞS. 50/64 (2 Cemâzi-yel-âhir 1315/29 Ekim 1897); AŞS. 57/88 (29 Receb 1318/22 Kasım 1900); AŞS. 57/180 (27 Şabân 1319/2 Aralık 1901); AŞS. 57/225 (29 Zi-l-ka’de 1319/9 Mart 1902); AŞS. 57/231 (22 Zi-l-hicce 1319/1 Nisan 1902); AŞS. 57/232 (22 Zi-l-hicce 1319/1 Nisan 1902); AŞS. 62/86 (6 Rebî- ül-evvel 1322/21 Mayıs 1904); AŞS. 62/20 (6 Rebî-ül-âhir 1322/20 Haziran 1904); AŞS. 62/21 (6 Rebî-ül-âhir 1322/20 Haziran 1904); AŞS. 62/22 (6 Rebî-ül-âhir 1322/20 Haziran 1904); AŞS. 62/23 (6 Rebî-ül-âhir 1322/20 Haziran 1904); AŞS. 62/28 (10 Cemâzi-yel-evvel 1322/23 Temmuz 1904); AŞS. 94/82 (1 Muharrem 1326/4 Şubat 1908); AŞS. 94/140 (1 Rebî-ül-evvel 1326/3 Nisan 1908); AŞS. 94/191 (17 Cemâzi-yel-evvel 1326/17 Haziran 1908); AŞS. 94/199 (23 Cemâzi-yel-evvel 1326/23 Haziran 1908); AŞS. 94/215 (11 Cemâzi-yel-âhir 1326/11 Temmuz 1908). Ayrıca bkz. Evren Dayar, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Dönemlerinde Antalya’da Çocuk İcarları”, Toplumsal Tarih, Şubat 2014, s. 32-37.

288 Besim Darkot, “Antalya”, MEB İslâm Ansiklopedisi, Cilt: I, İstanbul, 1970, s. 459-462.

289 Feridun Emecan, “Antalya”, Türk Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt: III, İstanbul, 1991, s. 232-233. 290

D. E. Daineloğlu, a.g.e. s. 141; KVS. Def’a XXX, İstanbul, 1332, s. 284.

291 BOA. HAT. 368-20331. B-2 (3 Şevval 1248/23 Şubat 1833).

292 Maxime Collignon, Notes d'un Voyage en Asie Mineure, Paris, 1897, s. 50-51.

293 Xavier de Planhol, De la Plaine Pamphilienne Aux Lacs Pisidiens, Nomadisme et Vie Paysanne, Paris, 1958,

s.124. Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve hânesinin muhtemelen daha önceden de Antalya ile ilişkileri vardı. Örneğin Mora İsyanı’nı bastırmak için Mehmed Ali Paşa oğlu İbrahim Paşa’yı Osmanlı İmparatorluğu’nun yardımına göndermiş; Mora’ya vali olarak atanan İbrahim Paşa ise buradaki savaşlarda siyah köleleri kullanmış, bu

altına alınmış “kölemenler”, muhtemelen İbrahim Paşa’nın beraberinde getirdiği kölemenler olmalıdır294. İbrahim Paşa’nın bu şekilde birçok Arap tüccarı Antalya’ya yerleştirmesinin en

önemli nedeni ise Mısır’ın artan kereste ihtiyacıydı. Suriye ve Anadolu seferinde İbrahim Paşa, sırf bu nedenle babası Mehmed Ali Paşa’ya Antalya’dan asla vazgeçilmemesi gerektiğini yazmıştır295. Bu önem nedeniyledir ki Mısır Hidivliği, sadece İbrahim Paşa’nın

Antalya’ya yerleştirdiği Arap tüccarlar aracılığıyla değil, sonraki senelerde Zanailoğlu İstrati ve Zanailoğlu Oran gibi Antalyalı pek çok tüccarı kendi tebaası haline getirerek de Antalya’nın ticari ve doğal imkânlarından istifade etmiştir296

.

Farklı dönemlerde Antalya’ya gelmiş olan Arap göçmenlerin şehir üzerindeki etkilerini birçok sahada görmek mümkündür. Bu nedenle 19. yüzyılda Antalya’da “Araplar Mahallesi” adında bir mahalle297

ile “Arap Alanı” isminde bir meydanın varlığı belgelenebilmektedir298. Öte yandan 1911’de Anadolu’nun Antalya ve İskenderun arasında kalan sahil hattını gezen Edwin Pears, bu sahil aksamında yaşayan Araplara değindikten sonra, 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde Antalya’nın Arap sakinlerinin büyük ölçüde Türkleştiğinin altını çizmiştir299. 19. yüzyılın ilk yarısı ile ortalarına tarihlenen Antalya şer’iyye sicillerinde sık sık

geçen “evlâd-ı Arab” tabirinin şehirdeki Arap göçmenleri tanımlamak için kullanıldığı300

, ne var ki bu kullanımın yüzyılın sonlarına doğru ortadan kalktığı düşünülecek olunursa Edwin Pears’in bu gözlemindeki haklılık payı da açığa çıkar.

19. yüzyılda Antalya 1821’de Mora’da gerçekleşen ayaklanmanın sonuçlarından da etkilenmişti. 1821 Mora İsyanı’nın Antalya’ya etkisi Mora’dan Antalya’ya gelen göçmenlerdi. Göçmenlerin tam olarak ne zaman Antalya’ya geldikleri bilinmese de, Antalyalı

kölelerin bir bölümü Antalya’dan getirmişti. Bu köleler Mora’da “şehit” olmuştur. Bkz. BOA. C. AS. 333-13817 (21 Safer 1242/24 Eylül 1826).

294 BOA. NFS. d. 3208, s. 16, 74 ve AŞS. 13/199. 295

Khaled Fahmy, All the Pasha’s Men: Mehmed Ali, His Army and the Making of Modern Egypt, Cambridge, 1997, s. 50.

296 BOA. MVL. 572-102, lef. 3 (15 Zi-l-ka’de 1274/27 Haziran 1858). 297 AŞS. 13/125.

298 AŞS. 10/125.

299 Edwin Pears, Turkey and its People, London, 1911, s. 26 ve 103.

300 AŞS. 5/4 (19 Şevval 1249/1 Mart 1834); AŞS. 5/69; AŞS. 5/80 (25 Safer 1250/3 Temmuz 1834); AŞS. 5/170

(21 Şevval 1250/20 Şubat 1835); AŞS. 6/44 (15 Şevval 1251/3 Şubat 1836); AŞS. 6/60; AŞS. 6/126 (Evâil-i Safer 1252/Mayıs 1836); AŞS. 6/161 (25 Receb 1252/5 Kasım 1836); AŞS. 6/194 (13 Rebî-ül-evvel 1252/28 Haziran 1836); AŞS. 6/259 (7 Safer 1253/13 Mayıs 1837); AŞS. 7/28; AŞS. 8/11; AŞS. 8/44 (15 Receb 1271/3 Nisan 1855); AŞS. 8/50; AŞS. 8/59; AŞS. 8/62 (25 Rebî-ül-evvel 1271/16 Aralık 1854); AŞS. 8/102 (Şevval 1273/Mayıs 1857); AŞS. 10/57; AŞS. 11/185; AŞS. 11/189; AŞS. 11/217; AŞS. 11/276; AŞS. 12/215; AŞS. 12/339;

AŞS. 12/452; AŞS. 13/102; AŞS. 13/153; AŞS. 13/220; AŞS. 13/227; AŞS. 13/254; AŞS. 13/256; AŞS. 13/416; AŞS. 13/433; AŞS. 13/445; AŞS. 15/3 (10 Rebîü’l-evvel 1282/3 Ağustos 1865); AŞS. 15/14 (10 Rebîü’l-evvel

1282/3 Ağustos 1865); AŞS. 15/48 (7 Safer 1282/2 Temmuz 1865); AŞS. 15/69 (Gurre-i Saban 1282/20 Aralık 1865); AŞS. 15/73 (10 Rebîü’l-evvel 1282/3 Ağustos 1865); AŞS. 15/80 (3 Cumâde’l-evvel 1282/24 Eylül 1865);

AŞS. 15/102 (20 Cumâde’l-âhir 1282/10 Kasım 1865); AŞS. 15/200 (Evâhir-i Ramazan 1282/17 Şubat 1866); AŞS. 15/265 (20 Zi-l-ka’de 1282/6 Nisan 1866); AŞS. 91/sayfa30-4; AŞS. 91/sayfa 40-4; AŞS. 91/sayfa 41-2; AŞS. 91/sayfa 43-4; AŞS. 91/sayfa 46-3; AŞS. 91/sayfa 126-5; AŞS. 91/sayfa 128-4; AŞS. 91/sayfa 132-5; AŞS.

Danieloğlu Moralıların 1822 veya 1823 senelerinde şehre geldiklerini ve hemen hemen 400 hanelik bir nüfusa sahip olduklarını yazmıştır301

.

Aralarında Antalya’da şehbender vekilliği de yapmış olan İbrahim Ağa, defalarca Antalya Meclisi azalığını üstlenen Ahmed Pertev Efendi ile Ali Muhlis Ağa, Moralı Emin Efendi, Moralı Osman Ağa ve Cemal Bey gibi 19. yüzyıl Antalya’sının önemli tüccar ve eşrâfının bulunduğu şehrin Moralı sakinleri, bu dönemde Antalya’yı ziyaret eden birçok seyyah ve araştırmacının da dikkatini çekmişti. Örneğin, 1862’nin Ekim ayında Antalya’da bulunan E. Sperling, şehirdeki Moralıların 1822-1823 senelerinde Mora’dan kaçarak Antalya’ya gelen muhâcirler olduğunu teyit ettikten ve şehirde 400 haneye sahip olduklarını belirttikten sonra, Moralı muhâcirlerin “Türkleşmiş” olan Rumlara ana dillerini tekrar öğrettiklerini ve böylece Rumların “ulusal” kimliklerini pekiştirdiklerini yazmıştır. E. Sperling’e göre şehirdeki Rum okulları bu göç sürecinden sonra açılmıştı302. Antalyalı

Danieloğlu da benzer gözlemlerini dile getirmiş, Antalya Rumlarının unuttukları Yunancayı, Moralı muhâcir Müslümanlardan öğrendiklerini ifade etmiştir303

.

Fransa’nın önde gelen Girit meselesi uzmanlarından Victor Bérard’ın gözlemleri de Sperling ve Danieloğlu’nun verdiği bilgileri teyit etmektedir. Bérard, Antalya’daki Rumların Türkçe dışında dil bilmediklerini, fakat Müslüman Moralıların da sadece Yunanca konuştuklarını304

; Moralıların Antalya nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturduklarını ve anadilleri olan Yunancayı çok uzun yıllar muhafaza ettiklerini yazmıştır305

. 1897’de Fransa’nın Antalya’daki konsolosu Léonidas Lattry ise Moralı Müslümanların Yunan isyanından sonra Modon ve Koron’dan şehre geldiklerini, Mısırlı Araplarla birlikte şehirdeki Müslüman nüfusun önemli bir bölümünü oluşturduklarını belirtmiştir306

. Amerika’nın İzmir konsolosu Ernest Lloyd Hariss, 1915’te neşrettiği bir makalede Ege seyahati esnasında karşılaştığı Antalya’daki Moralıları “çok ilginç bir etnik topluluk” olarak tanımlamıştır307

. Charles P. Howland ise 1820’lerde Mora’dan Antalya’ya göç eden Müslümanların, 1926 gibi geç bir tarihte dahi Yunanca konuştuğunu vurgulamıştır308

.

301 D. E. Daineloğlu, a.g.e. s. 141; KVS. Def’a XXX, 1332, İstanbul, s. 284.

302 E. Sperling, “Ein Ausflug in die Isaurischen Berge im Herbst 862”, Zeitschrift für Allgemeine Erdkunde,

Berlin, 1864, s. 64-65.

303 D. E. Daineloğlu, a.g.e. s. 141.

304 Victor Bérard, La Turquie et l'Hellénisme Contemporain, Paris, 1897, s. 238. 305

Victor Bérard, La Mort de Stamboul, Considérations sur le Gouvernement des Jeunes-Turcs, Paris, 1913, s. 70.

306 Léon M. Alishan, Sissouan, ou L’Arméno-Cilicie: Description Géographique et Historique, avec Cartes et

Illuistirations, Venise, 1899, s. 359.

307

Ernest Lloyd Hariss, “Historic Islands and Shores of the Aegean Sea”, The National Geographic Magazine, Vol. 28, 1915, s. 260.

Tanzîmât’ın ilanından itibaren Antalya’da, Moralı tüccarların adı tıpkı Mısırlı tüccarlar gibi sık sık Tanzîmât kurumlarıyla bir arada anıldı. Örneğin Moralı Ali Muhlis Ağa bin Mustafa Antalya Meclisi’nin değişmeyen azalarından biriydi. Ali Muhlis Ağa’nın meclis azası olduğu dönemde Antalya Meclisi’nin bir diğer Moralı azası ise Moravi Ahmed Pertev Efendi idi309. Ahmed Pertev Efendi yüzyılın ikinci yarısında “eşrâf-ı hânedân” olarak nitelenmiştir310. Ahmed Pertev Efendi’nin pederi ise İbrahim Ağa idi. Moralı İbrahim

Ağa’nın “tüccar-ı hayriyye” ünvânı ile taltîf edildiği bir fermanda, onun Avrupa tüccarları gibi beratlı olacağı ve Avrupa tüccarlarının sahip oldukları imtiyazlardan faydalanabileceği vurgulanmıştır311. Aynı zamanda bir dönem “şehbender vekili” de olan Moralı İbrahim

Ağa312

, 3 Mayıs 1855 tarihinde öldüğünde ardında 1.284.147 kuruş değerinde muazzam bir servet bırakmıştır313

.

Gerçekte, sadece İbrahim Ağa’nın, Ali Muhlis Ağa’nın veya Ahmed Pertev Efendi’nin değil, 1821’deki Mora İsyanı’ndan sonra Antalya’ya göç eden birçok Moralı tüccarın adına Antalya şer’iyye sicillerinde sık sık rastlanır. Sözgelimi Antalya şer’iyye sicillerinde Moralı Emin Efendi bin Süleyman Efendi’nin adı “beytü’l-mâl emâneti memûru ve Kaymakam Rıdvan Paşa’nın ketebesi” olarak zikredilmiştir314. Moravî Osman Ağa ise “ticaret meclisi

azası”dır315

.

Herhangi bir ünvânla taltîf edilmeseler bile 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra şer’iyye sicillerinde Moralı tüccarların birçok defa adlarının anılması ve onların isimleriyle daha çok karşılaşılması, Moralı tüccarların şehir nüfusu üzerinde tedrici olarak artan etkinliklerinin göstergesidir. Ticari etkinlikleri ve nüfuzları Moralı tüccarların adının şer’iyye sicillerinde birçok defa “şuhûdu-l hâl” olarak zikredilmesine de neden olmuştur. Moravi Hafız İsmail Efendi, Moravi Rızvan Efendi bin Süleyman Efendi, Moralı Ahmed Suni Efendi, Moravi Çil Mustafa Efendi, Moravi Âyan Hüseyin Ağa, Moravi Saylu Ağa, Moralı Manos Ağa, Moralı Emin Ağa sık sık Antalya şer’iyye mahkemesinin itibarlı tanıkları arasında yer almıştı316

. Bu dönemde Moralı tüccarlar, İskenderiye ve Akdeniz adaları ile Antalya arasındaki tahıl ticaretinin en önemli aracıları arasında bulunuyordu. Bu aracılık Moralı tüccarların

309

AŞS. 15/97 (10 Cumâde’l-âhir 1282/31 Ekim 1865).

310 AŞS. 11/103.

311 AŞS. 7/37 (Zi-l-ka’de 1266/Eylül 1850). 312 AŞS. 13/2.

313

AŞS. 11/279. Bu servetin büyüklüğü Tekelioğulları’nın serveti ile kıyaslandığında anlaşılır olabilir ki onların servetlerinin değeri 2.209.651 kuruştu. Bkz. Ahmet Halaçoğlu, a.g.e. s. 73.

314 AŞS. 14/243. 315

AŞS. 11/415.

316

Erdal Taşbaş, 15 No’lu Antalya Şer'iyye Sicili Defterine Göre 1866-1867 Yılları Arasında Antalya Şehrinin

İdarî ve Sosyo-Ekonomik Durumu, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı,

kendileri gibi şehrin muhâciri olan Mısırlı Arap tüccarlarla kurdukları ortaklıklarla –sözgelimi Moralı Ahmed Pertev Efendi Arap Süleyman Efendi’nin şeriğiydi– daha da

güçlenmiş; Antalya’daki Arap ve Moralı tüccarlar arasında ticari ortaklıklar bu aileler arasında evlilik ortaklıklarının kurulmasına da vesile olmuştur. Örneğin Arap Süleyman Efendi’nin zevcesi Hacı Zeynep, Moralı İbrahim Ağa’nın kızı, Ahmed Pertev Efendi’nin ise kardeşiydi317.

Moralı ve Arap tüccarlar arasındaki bu ortaklıklar, bu tüccarların şehrin en önemli ticari faaliyeti olan tahıl ticareti üzerinde etkisini arttırmıştır. Hatta 1853 İhtilâli’nde Yanıkzade İsmail Bey ile Hacı Velizade Ahmed Ağa gibi muhâcir olmayan ve geçmişte Tekelioğullarının safında Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldırmış olan “zadegân” aristokrasisinin Moralı ve Arap tüccarlara muhalefetinin en önemli nedeni de, muhâcir tüccarların bu dönemde tahıl ticareti üzerindeki hâkimiyetinin artmasıydı. Bu hizipleşme 1850’li senelerde şehir eşrâfı arasında çatışmaların esas nedeni olacaktır.

Tanzîmât’ın ilanından sonra şehrin tanık olduğu göçlerin bir bölümü ise 93 Harbi’nden sonra gerçekleşmişti. Antalya, bu dönemde ilk olarak Yenişehir muhâcirlerinin iskânına tanık oldu318. Muhâcirlerin önemli bir bölümü (1924 muhâcir) Serik ve Döşemealtı’na iskân edilmiş, sadece 110 nüfus 40 hane muhâcir şehre, Araban Mahallesi’ne yerleştirilmişti319

. 93 Harbi’nden sonra Kırım muhâcirleri de şehre gelmiş, 70 hane muhâcir Kızılharim Mahallesi’nin yakınına iskân edilmiş320, yeni kurulan mahalleye ise “Muhâcir Kırımlı

Mahallesi” adı verilmişti321

.

1891’de Antalya bu defa da Çerkes muhâcirlerin iskânına şahit olmuştu. Bu tarihte 5.000 kadar muhâcir Antalya iskelesine çıkmış, ne var ki muhâcirlerin ancak bir bölümü, hemen hemen 330 hane Antalya’ya iskân edilebilmiş, Serik ve Manavgat’a iskânları kararlaştırılanlar dışında muhâcirler daha iç ve dağlık bölgelere, Konya ve Niğde’ye gönderilmişlerdi. Serik ve civarına, Boğazak’a iskân edilen Çerkesler için oluşturulan yerleşim yerine ise “Hamîdiye Ulyâ” adı verilmişti322. Ancak iskânları için Manavgat

Selimiye Çiftliği’ne gönderilen Çerkes muhâcirler kısa bir süre sonra geri dönmüşler ve 1891 sonbaharına doğru İstanos’taki Yeleme Çiftliği ve civarına yerleştirilmişlerdi. 140 hane olan bu nüfus için kurulan yerleşim yerine “Ma’mûre-i Hamîdiye” adı verilmişti. Yeleme Çiftliği’ne iskân edilemeyen muhâcirler ise Burdur’a gönderilmişlerdi323

.

317 AŞS. 28/394 (24 Rebî-ül-evvel 1304/21 Aralık 1886). 318

BOA. İ. ŞD. 84-5032, lef. 2 (28 Rebî-ül-evvel 1304/25 Aralık 1886).

319 BOA. İ. ŞD. 84-5032, lef. 3. 320 BOA. İ. DH. 1032-81283, lef. 1. 321 BOA. İ. DH. 1032-81283, lef. 2. 322 BOA. İ. ŞD. 2586-32. 323 BOA. İ. ŞD. 6848-1.

Antalya çevresine iskân edilen Çerkes muhâcirler kısa bir süre içinde iskân edildikleri mıntıkaların hayatlarını idame ettirebilmelerine imkân vermemesi nedeniyle bölgede bir dizi huzursuzluğa da neden oldular. Çerkesler ve “âhâli-yi kadîme” arasında cereyan eden bu çatışmalar ve bu çatışmalarla ilgili olarak anlatılan hikâyeler sözlü kültür tarafından 20. yüzyılın başlarına da taşınmıştır. Bu hikâyelerden en bilinenine göre 19. yüzyılda Antalya’ya gelen Çerkesler Boğazak’a iskân edilirler. Ancak kısa bir süre sonra bu bölgede bulunan Yörük aşiretleriyle muhâcir Çerkesler arasında çatışmalar yaşanır. Bu çatışmaların nedeni ise sınır anlaşmazlıkları ve (Yörüklere ait hayvanlar muhâcirlere ait tarlaları tahrip ettiği için) Çerkeslerin Yörüklerin hayvanlarını çalmalarıdır. Bu durum karşısında Yörükler yetkili mercilere defalarca başvururlar; ancak Çerkesler Antalya eşrâfı tarafından himaye edildiği için (bu hami Moralı Cemal Bey’dir) bir sonuç alamazlar. Çaresiz kalan Yörükler “onların ağaları varsa bizim de Temmuz’umuz var” demekten başka bir çare bulamazlar ve Temmuz ayının gelmesini beklerler. Temmuz ayı gelip sıcaklar Çerkesler için tahammül edilemeyecek kadar artınca etkisi artan sıtma birçok muhâciri öldürür, sağ kalanlar ise Boğazak’ı terk ederek Antalya’ya kaçarlar. Boğazak’taki “sıtma mezarlığı” ise ölü muhâcirlerin hatırasını kalıcılaştırmıştır324

.

19. yüzyılda Antalya’ya yönelik son kitlesel göç hareketi Girit kökenliydi. 1896 ve 1898 arasında Girit’te Müslüman ve Hıristiyanlar arasında yaşanan çatışmalar, 1898’in Aralık ayından itibaren Müslümanların hızla Ada’yı terk etmelerine neden olmuştu. Bu dönemde 40.000 ile 48.000 Müslüman’ın Edirne’den Trablus’a kadar olan geniş yay üzerine, en az kırk şehir ve kasabaya kaçıp yerleştiği tahmin edilmektedir325

. Bu tarihte Giritli Müslümanların iskân edildiği şehirlerden biri de Antalya’ydı ve şehre gelen Giritlilerin sayısı henüz 22 Şubat 1897 tarihinde 752 nüfusa ulaşmıştı326

.

Ada’daki karışıklıklar nedeniyle Girit’i terk etmek zorunda kalan Müslümanların başlangıçta düzensiz olan hareketlilikleri bir süre sonra önü alınamayan kitlesel bir göçe dönüşmüş, bu nedenle Bâb-ı Âli meseleye el atmış ve göçmenlerin İzmir limanına sevk edilmelerini kararlaştırmıştı. Fakat İzmir limanının gelen nüfusun taleplerini karşılayamaması nedeniyle Bâb-ı Âli, göçmenlerin iskân edebileceği başka bölgeler aramaya koyulmuş,

324 Macit Selekler, Yarım Asrın Ardından Antalya’da Kemer, Melli, İbradı ve Serik, Antalya, 2011, s. 139. 325 Katilena P. Stathakou, “Victimisers or Victimised? The Role of Christian Atrocities in the Voluntary

Emigration of Cretan Muslim in the end of the 19’th. Century”, (Haz.) Tülin Selvi Ünlü, Mersin the

Mediterranean World and the Twentieth Century-Intersecting Trajectories (16-17 October 2008), Mersin, 2010,

s. 19-20.

neticede Konya Vilayeti’nin 5.000 hanede 30.000 Giritli göçmenin iskânı için uygun olduğu kabul edilmişti327

.

Bununla birlikte, başlangıçta Giritlileri Bâb-ı Âli’nin bu kararına ikna etmek hiç de kolay olmamış, Giritliler soğuk olduğu gerekçesiyle Konya’ya iskân edilmelerine ilişkin karara itiraz etmişlerdi. Giritlilerin itirazı sadece Konya’nın iklim şartlarına yönelik de değildi; Ada’yı terk etmek zorunda kalanların büyük bir bölümü geri dönmeyi umuyor, ailelerinin ve akrabalarının Girit’te bulunduğunu söylüyor, Ada’daki çatışmalar bittiğinde tekrar Girit’e döneceklerini iddia ediyorlardı. Fakat eğer Konya’ya iskân edilirlerse aileleriyle birlikte ihtiyaç duyacakları yol masraflarını karşılamaya iktidarları yetmeyecekti328

.

Giritlilerin Konya’nın iklim şartlarına ilişkin itirazları muhâcir komisyonu tarafından olumlu karşılanmış, bu nedenle İzmir’de bulunan 6.000 göçmenin Konya’ya değil, iklimi daha müsait olan Antalya’ya iskân edilmesi kararlaştırılmıştır. Ne var ki muhâcir komisyonunun bu kararına rağmen Konya Valiliği (Antalya’nın 6.000 nüfus Giritlinin iskânı için müsait olduğunu belirtmekle birlikte) göçmenlerin iaşesi sağlanmadan böyle bir sevkin yapılmaması gerektiğini ve Şubat ayında şehre gelen 750 göçmenin henüz iskân edilemediğini belirtmişti. Bu itirazın sonunda muhâcir komisyonu ilk aldığı kararı gözden geçirmiş ve Antalya’ya iskân edilecek nüfusun sayısını 3.500’e düşürerek, bunların; Antalya, Alanya, Elmalı ve Kaş kazaları ile Manavgat ve Düşenbe nahiyelerine yerleştirilmelerini kararlaştırmıştı329. Öte yandan Manavgat, Düşenbe ve Elmalı gibi dağlık bölgelere

yerleştirilmek istenen Giritliler, bu kararı kabullenmemişler ve kendilerini İzmir’den iskân edilecekleri bölgelere götüren vapurlara yolculuk esnasında el koyarak Antalya iskelesine çıkmışlardı330

.

İzmir limanında bulunan 3.500 Giritlinin Antalya’ya sevki bittikten sonra, bu defa akrabalarının daha önce Antalya’ya giden kafileler içinde olduğunu iddia eden göçmenler Antalya’ya gelmeye devam etmişti. Hatta Nisan ayında bu şekilde Antalya’ya gelen göçmen sayısı 96’ydı331. Bu durum Konya Vilayeti’nin itirazına neden olmuş, Konya Vilayeti

Dâhiliye Nezareti’ne ilettiği telgrafta bu göçmenlerin Antalya’da akrabaları olmadığını ve zaten iskânları için Antalya’da müsait yer kalmadığını, Antalya’da bulunan Girit

327 Ali Rıza Gönüllü, “Antalya’da İskân Edilen Muhâcirler (1878-1923)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:

26, 2009, s. 311.

328 BOA. Y. MTV. 188-119. 329

BOA. Y. MTV. 188-57.

330 Örneğin Nimet-i Hüda Vapuru ile İzmir’den yola çıkan 750 kişilik son kafile, Antalya’da yer kalmadığı için

Finike ve Elmalı’ya iskân edilmek üzere Finike Limanı’na doğru yol almıştı. Ancak yolda vapura cebren el koyan göçmenler, vapuru zorla Antalya iskelesine götürmüşlerdi. Bkz. Mehmet Yılmaz, Konya Vilayetinde

Muhâcir Yerleşmeleri 1854-1914, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Konya, 1994, s.

167. s. 252.

muhâcirlerinden şimdiye kadar sadece 400 hanenin iskân edilebildiğini, kalan 400 hanenin ise iskân edilemediğini belirtmiştir332.

Konya Vilayeti’nin itirazı üzerine Antalya’ya yapılan muhâcir sevkiyatına bir süre ara verilmişti. Ancak Temmuz ayından itibaren Antalya iskelesine göçmen sevkiyatı tekrar başlamış, 1897 Temmuz’unun sonlarına gelindiğinde ise Antalya’da bulunan Giritli sayısı 5.000’e yaklaşmıştı. Girit’ten Antalya’ya yönelik bu göç süreci, öncesi kadar yoğun olmamakla birlikte bu tarihten sonra da devam etmiştir333

.

Antalya’ya iskân edildikleri tarihten itibaren Giritli Müslümanlar iskân bölgelerinde bazı huzursuzluklara neden oldular. Huzursuzlukların en genel sebebi, iskân koşullarının neden olduğu güçlüklerdi. Ancak en önemli huzursuzluk nedeni, Antalya ve Alanya gibi Rum nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Müslüman Giritliler ve Rumlar arasında gerçekleşmesi muhtemel çatışmalardı. Örneğin 1897’nin yaz aylarında Dâhiliye Nezareti’ne bir yazı gönderen Konya Vilayeti, İzmir’den gelerek Antalya ve Alanya’ya iskân edilen Giritlilerin bu şehirlerde Rumlarla çatışabileceği ihtimali üzerinde durmuştur. Telgrafta, her iki şehirde de Hıristiyan nüfusun fazlalığı dikkate alınacak olunursa önemli sorunların ortaya çıkma ihtimaline değinilmiş ve zaptiye sayısının iki şehirde de az olduğu, “muhâcirlerin bazı taşkın hareketlerinin ecnebi konsoloslukların dikkatini şimdiden çektiği” belirtilmiştir334

.

Konya Vilayeti’nin bu çekincesinde ne denli haklı olduğu ilerleyen dönemlerde, özellikle de Girit meselesine ilişkin kitlesel duyarlılığın arttığı dönemlerde ortaya çıkmıştır. Gerçekten de Antalyalı Rumlar ve Giritli Müslümanlar arasındaki çatışmalar Girit meselesine ilişkin kitlesel duyarlılığın artmasına paralel olarak başlamış, 1910’daki “boykotaj” sürecinde doruk noktasına ulaşmış, bu tarihte Antalya iskelesine gelen Yunan vapurları da boykota