• Sonuç bulunamadı

Antalya’daki Fırka Mücadelelerinde Öne Çıkan Bazı Hususlar ve Mahzar Siyaset

TANZİMAT DÖNEMİNDE TAŞRA İDARESİNDE REFORMLAR VE ANTALYA EŞRÂFI (1839–1867)

2.5. Kaymakam İsmail Sabri Bey Döneminde “Fırka-i Melûne” ve “Fırka-i Mütecâsire” Mücadeles

2.5.5. Antalya’daki Fırka Mücadelelerinde Öne Çıkan Bazı Hususlar ve Mahzar Siyaset

Sabri Bey’in kaymakamlığı döneminde şehirde nüfuz mücadelesi veren iki fırka arasında yaşanan çatışmaya tarafların birbirleri aleyhinde düzenledikleri mahzarlar damga vurmuştur. Üst makamlara sunulacak bir dilek veya şikâyetin yazılışında hazır bulunanların, bu dilek ve şikâyetin doğruluğunu tasdik etmek için mühürledikleri mahzarlar912

, her iki tarafın iddialarına meşruiyet sağlayan en önemli araçlar olmuş, her iki fırka haklılığını bu mahzarlarla kanıtlamaya çalışmıştır.

Öte yandan, tarafların birbirlerinin aleyhinde ortaya attığı iddiaların içeriği ve bu iddiaların birçok kişi tarafından mühürlenerek tasdik edildiği düşünüldüğünde bunlardan hangisinin doğru olduğu hususunda hüküm vermenin güç olduğu kabul edilmelidir. Bu güçlüğün nedeni ise şehirde iktidar mücadelesi yürüten iki fırkanın da mahzarları çok stratejik araçlar olarak kullanmalarıdır. Bu nedenle herhangi bir tarafın talebinin dikkate alınmasında ya da alınmamasında etkili bir vasıta olan mahzarlar, içeriklerindeki dikkat çekici birkaç özellikle birlikte burada üzerinde durulmayı gerektirecek kadar önemlidir.

908 BOA. MVL. 572-102, lef. 1 (Şevval 1274/Haziran 1858). 909 BOA. MVL. 572-102, lef. 1 (Şevval 1274/Haziran 1858).

910 BOA. MVL. 572-102, lef. 1 (15 Zi-l-ka’de 1274/27 Haziran 1858). 911

BOA. İ. MVL. 399-17360, lef. 97 (12 Zi-l-ka’de 1274/24 Haziran 1858); BOA. İ. MVL. 399-17360, lef. 92 (4 Zi-l-ka’de 1274/18 Haziran 1858).

Mahzarlar söz konusu olduğunda en çok karşılaşılan durum, tarafların, kendileri aleyhinde tanzim edilmiş mahzarların sahte olduğunu iddia etmeleridir. Hatta Yanıkzade İsmail Bey’in iddialarına göre, Hacı Ömer Ağa ve aveneleri sahte mahzar düzenlemek için bir hakkâkla anlaşmıştır:

İş bu üç nefer zevâdtan ve tarafgirlerinden ahâlî-yi sancak müteneffir iken gûyâ kâffe-i ahâlî kendilerinden hoşnud imiş gibi zâbıtalar tâyini ile âlim-i nâsı cebren ve kâhren celb ederek tanzim etmekde oldukları kendi hüsn-i hâl mahzarlarını temhîr edeceksiniz diye irâm eylediklerinde kendi talâkat ve tarafgirlerinden maadası kâffe-i ahâlî temhîr etmekden imtinâ’ edib mühürlerimiz yokdur cevabını vermişler ise de mûmâ-ileyhim kuvâ-yi cebriyyeye ihtiyâr en asl Buharalı olup elyevm Antalya’da sakin Hakkâk Hacı Mehmed Efendi’yi bâ-celb ile “git şu ahâlîlerin isimlerine mutâbık mühür hakk et yedlerine teslim et gel paralarını benden ahz eyle” diyerek cânib-i hükümetten rey olunarak ol vecihle icâbı mikdârı mühür hakk ettirilib mahzar-ı mezbûr mühürlenmiş ise de ol mikdâr mühre kanaat etmeyib cend seneden beri mûmâ-ileyh Hacı Ömer Ağa karındaşı Süleyman Efendi sandığında mahfûd bulunan sahibsiz üç yüzü mütecâviz mühürler dahi çıkarılarak mahzar-ı mezkûreye basmış olduklarını ahâlî-yi belde hin-i istintaklarında cümlemiz haber vereceğiz913

.

Sahte mahzar mühürletmek ithamı birçok defa Yanıkzade İsmail Bey ve fırkası aleyhinde de dile getirilmiştir. Hacı Ömer Ağa ve taraftarları özellikle Kızılkaya ve Bucak’ta düzenlenen mahzarların sahte olduğunu “beyaz üzerine sahte mahzarlar tanzim etmişler” sözleriyle ifşa etmişti914. Mahzarların sahte olduğu iddiasının bu denli çok dillendirilmesini,

iktidar mücadelesinde mahzarların stratejik araçlar olarak kabul edildiğinin göstergesi olarak değerlendirmek gerekir.

Mahzarlardaki ifade ve ithamlar kesinlikle özenli seçilmiştir. Sözgelimi Hacı Ömer Ağa’nın Arap kimliği özellikle de muhalifleri (mesela Konya Valisi) tarafından bu dönemde daha önce hiç olmadığı kadar öne çıkarılmış, vurgulanmıştı. Bu nedenle, 1857 ve 1858 senelerine tarihlenen belgelerde Araplara yönelik vurgunun, 1853 İhtilâli’ndeki vurgudan çok daha olumsuz olduğu söylenebilir. Hacı Ömer Ağa’nın destekçileri ise bu olumsuz vurguya, onun lehine mahzar tanzim ederek ve onun “hânedân-ı kadîmden” olduğu iddiasıyla mukabelede bulunmaya çalışmıştır915

.

Bazı mahzarlarda ise geçmişin açık bir şekilde tahrif edildiği dikkat çekmektedir. Mesela, 1853 İhtilâli’nin destekçilerinden biri olmamasına, hata Yanıkzade İsmail Bey’in

913 BOA. İ. MVL. 399-17360, lef. 70-2 (2 Şevval 1274/16 Mayıs 1858). 914 BOA. İ. MVL. 399-17360, lef. 5.

915

Bu dönemden sonra şer’iyye sicillerinde de Hacı Ömer Ağa ile Arap Süleyman Efendi’nin adının, bu isimler için daha önce istisnai bir kullanıma sahip olan “Antalya hânedânından” vurgusuyla zikredilmiş olması dikkate değerdir. Özellikle 1860’lara tarihlenen sicillerde bu vurgu çok sık kullanılmıştır. Örnekler için bkz. AŞS. 14/11 (23 Şaban 1281/21 Ocak 1865); AŞS. 14/40 (Gurre-i Şaban 1281/30 Aralık 1864); AŞS. 14/41 (Gurre-i Şaban 1281/30 Aralık 1864); AŞS. 14/43 (20 Ramazan 1281/16 Şubat 1865); AŞS. 14/49 (28 Ramazan 1281/24 Şubat 1865); AŞS. 14/70 (7 Şevvâl 1281/5 Mart 1865); AŞS. 14/73 (7 Şevvâl 1281/5 Mart 1865); AŞS. 14/225 (5 Muharrem 1282/31 Mayıs 1865).

aleyhinde ifade vermesine rağmen, bu dönemde Mehmed Hurşid Efendi’nin adı düşmanları tarafından 1853 İhtilâli’nin tertipçileri arasında zikredilmiştir.

Mahzarlar, kimler tarafından imzalandığı veya mühürlendiği açsından da önemlidir. Bu imza ve mühürler, çok sık iddia edildiği gibi sahte değillerse eğer hizip mücadelesinde yer alan tarafların kimlikleri ve toplumsal tabanları hakkında bilgi verirler. Sabri Bey’in kaymakamlığı döneminde düzenlenen mazharlara bakıldığında ise Yanıkzade İsmail Bey ve Mehmed Hurşid Efendi’nin şehirde esas olarak daha geleneksel sınıflardan destek aldığı, nüfuzlarının Kızılkaya ve Bucak’a kadar uzandığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Hayriyye tüccarları gibi Tanzîmât reformlarının ürünü olan birçok müessesenin temsilcileri ise onların aleyhinde bulunmuş; Hacı Ömer Ağa ve fırkasını desteklemiştir.

Bu dönemde, hem mahzarlardaki hem de meclis müzakerelerinin sonucunu göstermek üzere kaleme alınan mazbatalardaki imzalarına bakıldığında, 1853 İhtilâli’nde Arap ve Moralı tüccarların oluşturduğu hizbin içinde yer almış olan Moralı Ali Muhlis Ağa’nın, Ahmed Ata Bey’in tahkikatına kadar idare-i maslahatçı bir çizgi takip ettiği, bazen fırka-i melûnenin bazen de fırka-i mütecâsirenin lehine olan evraklara mühür bastığı görülür916

. Ancak Ali Muhlis Ağa, Ahmed Ata Bey’in tahkikatından sonra, sadece Yanıkzade İsmail Bey ve Mehmed Hurşid Efendi’nin değil, Ahmed Ata Bey’in memleket işlerinin haricinde tutulmasını istediği Arapların fırkasının da karşısında yer almış, hatta kendi ifadesiyle “mütecasir hareketlerine bir nihayet vermedikleri için” Antalya Meclisi’nin toplantılarına katılmama kararı almıştı917

.

Ali Muhlis Ağa bu dönemden sonra kendisini bu iki taraflı hizipleşmenin dışına taşıyacaktır. Bu nedenle Kaymakam Abdurrahman Galip Paşa döneminde Antalya’ya gelen özel tahkik memuru Ali Muhlis Ağa dışındaki meclis azalarının tümünün birbirleriyle akraba ve “kumpanya” olduklarını söyleyecektir918

. Muhtemelen bu tercihi nedeniyle Ali Muhlis Ağa’nın şehirdeki nüfuzu, kendisi gibi bu dönemden itibaren ismi daha çok duyulmaya başlayan Arap Abdülhamid Efendi Lülü ile birlikte çok daha fazla öne çıkacaktır.

Ali Muhlis Ağa gibi idare-i maslahatçı bir çizgi izleyen bir diğer gurup ise Zanailoğulları hanesidir. Bu dönemde metropolit vekilliği ile cemaat kocabaşlığını deruhte etmiş bulunan aile bazen fırka-i melûnenin919

bazen de fırka-i mütecâsirenin lehine olan evraklara mühür basmıştır920. Metropolit Meletios ise fırka-i melûnenin en önemli destekçileri

916 BOA. İ. MVL. 399-17360, lef. 88 (21 Şevval 1274/4 Haziran 1858). 917 BOA. MVL. 572-102, lef. 1 (Şevval 1274/Haziran 1858).

918

BOA. İ. MVL. 492-22251, lef. 2 (19 Safer 1280/5 Ağustos 1863).

919 BOA. İ. MVL. 399-17360, lef. 9 (1273). 920 BOA. İ. MVL. 399-17360, lef. 50.

arasında yer almıştı. Bunun nedeni ise muhaliflerinin iddialarına göre kendisinin Hacı Ömer Ağa ile Arap Süleyman Efendi’nin ticari ortağı olmasıydı921

.