Teslime bağlı taĢınır rehni, rehin konusu taĢınırın alacaklıya veya güvenilir bir
üçüncü kiĢiye fiilen teslimi suretiyle kurulan ve borç ödenmediği takdirde sahibine
söz konusu taĢınırı paraya çevirtip bedelinden alacağını tahsil etme yetkisi veren
sınırlı ve fer’î bir aynî haktır
158. Medenî Kanunun sistematiği itibarıyla taĢınır
rehninin düzenlenmesinde teslime bağlı rehin temel olarak kabul edilmiĢtir
159.
Teslime bağlı rehin, her türlü alacağı teminat altına almak için kurulabilir. Bu
bakımdan, para alacakları yanında diğer edim yükümlülükleri için de teslime bağlı
rehin kurulmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak, rehnin geçerliliği
için rehinle teminat altına alınmak istenen alacağın da geçerli olması Ģarttır
160.
157 Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 807; Göktürk, s. 1114; Wieland / Karafakı, s. 696;
Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1092; Cansel, Menkul, s. 18 – 19; Saymen / Elbir, s. 621; Köprülü / Kaneti, s. 453 – 454; Davran, Rehin, s. 78; Ayan, III, s. 215; Serozan, TaĢınır, s.
335; ErtaĢ, EĢya, s. 541; Karahasan, s. 270; Ergüne, s. 14. Ayiter ise, hem taĢınmaz rehnindeki, hem taĢınır rehnindeki boĢlukların nitelikleri elverdikçe karĢılıklı olarak birbirlerindeki hükümlerle kıyasen doldurulabileceğini dile getirmektedir (Ayiter, NuĢin, s. 184). Ayiter’in bu düĢüncesi, Medenî Kanunun taĢınmaz rehnine iliĢkin hükümlerinin, taĢınır rehnine iliĢkin hükümlere göre oldukça kapsamlı düzenlendiği dikkate alındığında, taĢınır rehni hükümlerinin taĢınmaz rehnindeki boĢlukları doldurabilmesi açısından pek mümkün gözükmemektedir.
158
Teslime bağlı rehne iliĢkin çeĢitli tanımlar için bkz., Oftinger / Bär, Art. 884, N. 5;
Honsell /
Vogt / Geiser, Art. 884, N. 1, 7; Brehm / Berger, s. 505; Wieland / Karafakı, s. 697; Cansel,
Menkul, s. 11; Köprülü / Kaneti, s. 477; Saymen / Elbir, s. 650; Oğuzman / Seliçi / Oktay –
Özdemir, s. 816; Ayan, III, s. 229; Akipek / Akıntürk, s. 843; Ayiter, NuĢin, s. 189; Tekinay,
Menkul, s. 135; Karahasan, s. 274; Esener / Güven, s. 485; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 19;
Ergüne, s. 98.
159 TaĢınır rehninin kural olarak teslime bağlı rehin usulüyle tesis edileceği yönündeki ilkenin
(Faustpfandprinzip) eleĢtirisi için bkz., Altorfer, s. 79 – 82; Girsberger, s. 102 vd.
160
Wieland / Karafakı, s. 708 – 709; Ayan, III, s. 229; Köprülü / Kaneti, s. 464; Cansel, Menkul,
Teslime bağlı rehinde, borçlu ve malikin aynı kiĢi olması gerekli değildir. TaĢınırın
maliki, baĢkasının borcu için kendi taĢınırı üzerinde teslime bağlı rehin kurabilir
161.
Bu doğrultuda, bir taĢınır üzerinde rehin hakkının kurulması, malikin taĢınır
üzerindeki tasarruf yetkilerini sınırlamaz
162. Malik, rehne konu yaptığı taĢınırın
mülkiyetini devredebileceği gibi, taĢınır üzerinde yeni bir rehin hakkı da kurabilir
(MK. m. 941/ c.1).
Teslime bağlı taĢınır rehninin konusu, paraya çevrilmesi mümkün olan her
türlü taĢınır eĢyadır. Bu bakımdan, teslime bağlı taĢınır rehni, değere iliĢkin mutlak
bir haktır. Rehinli alacaklı, rehinle teminat altına alınan alacağı ödenmediği takdirde,
rehin konusu taĢınırı paraya çevirterek alacağını elde etme yetkisine sahiptir. Paraya
çevirme, kural olarak icra makamları aracılığıyla gerçekleĢtirilir
163(ĠĠK. m. 45, 145 –
153).
Ancak, rehin hakkı, hak sahibine taĢınırı paraya çevirtebilmenin ötesinde bir
hak bahĢetmez. Kural olarak rehinli alacaklının, rehin konusu taĢınırı kullanma ve
161
Esasında, Medenî Kanunda, taĢınır rehninin üçüncü kiĢinin taĢınırı üzerinde de kurulabileceğini düzenleyen her hangi bir hüküm mevcut değildir. Fakat, Medenî Kanunda, taĢınır rehninin kuruluĢu bakımından borçlu ile rehin konusu Ģeyin malikinin aynı kiĢi olmasını zorunlu kılan bir hüküm de yoktur. Öyleyse, rehin hukukunun genel ilkeleri gereği, ipotek ve ipotekli borç senedinde olduğu gibi, malikin baĢkasının borcu için taĢınırını rehin hakkına konu yapabileceği kabul edilmektedir. Bkz.,
Köprülü / Kaneti, s. 478; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1099; Cansel, Menkul, s. 18, 44; Wieland / Karafakı, s. 708; Davran, Rehin, s. 80; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s.
816; Ayan, III, s. 229, 231, dn. 518;
Akipek / Akıntürk, s. 843; Gürdoğan, Rehin, s. 6; Aybay / Hatemi,
Dersler, s. 203; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s. 230; ErtaĢ, EĢya, s. 551; Karahacıoğlu / Doğrusöz /
Altın, s. 22; ; Uyar, TaĢınır, s. 92; Uyar, Rehin, s. 23; Ergüne, s. 103. MK. m. 881/II’nin “İpoteğe konu olacak taşınmazın, borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez.” Ģeklindeki hükmünün taĢınır rehnine kıyasen uygulanması ile elde edilen sonuç, genel kabul gören görüĢün dayanağı olarak gösterilebilir.
162
Ayan, III, s. 229, 238; Köprülü / Kaneti, s. 491; Berki, s.154.
163 Ancak, tartıĢmalı olmakla birlikte (tartıĢmalar için bkz., Gürdoğan, Rehin, s. 18 – 19), öğretide, icra
takibi yapma yetkisi saklı kalmak kaydıyla, rehinli alacaklıya malı bizzat satıp, satıĢ bedelinden alacağını tahsil etme yetkisinin tanınabileceği kabul edilmektedir. Böyle bir anlaĢma, “lex commissoria yasağı”na aykırı da sayılmaz. Bkz., BGE 36 I 389; BGE 38 II 530; BGE 64 II 418; BGE 116 III 26; BGE 118 II 114; BGE 191 III 328; Oftinger / Bär, Art. 884, N. 891, N. 48; Leemann, Art. 891, N. 4;
Zobl, Art. 888 – 915, Art. 891, N. 28; Honsell / Vogt
/ Geiser, Art. 891, N. 19; Tuor / Schnyder / Schmid / Rumo-Jungo, s. 1156; Gürdoğan, Rehin,s. 19; Velidedeoğlu, s. 796; Köprülü / Kaneti, s. 463; Saymen / Elbir, s. 625; Cansel, Menkul, s. 194, 235, dn 141; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 820; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 358; Serozan, TaĢınır, s. 349; Ayan, III, s. 235; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s. 231; Aybay /
onun ürünlerinden yararlanma yetkisi bulunmamaktadır
164(MK. m. 947/II). Bu
yasağa uymayan rehinli alacaklı, meydana gelen zararlardan dolayı sorumlu
tutulabilecektir (MK. m. 945)
165. TaĢınır bir eĢya üzerinde teslime bağlı rehin
hakkının tesisi için, borçlandırıcı iĢlem olarak, alacaklı ile malik arasında bir rehin
sözleĢmesinin yapılması ve tasarruf iĢlemi olarak, eĢyanın vasıtasız zilyetliğinin
malikin elinden çıkarılması gerekmektedir
166. Tasarruf iĢleminin temelinde yatan
164 Rehin konusu taĢınırdan yararlanma ve taĢınırı kullanma hakkı olmayan rehinli alacaklı, rehinli
taĢınırın doğal ürünlerini, bunlar taĢınırın bütünleyici parçası olmaktan çıkınca malike geri vermekle yükümlüdür. Onun, ivazlı veya ivazsız olarak malı bir baĢkasına kullandırabilmesi de düĢünülemez. Ancak, aksi yönde anlaĢma yapılmıĢsa, rehinli alacaklıya ürünlerden yararlanabilme yetkisi tanınabilir. Bu türden rehin hakkı, “yararlanmalı rehin” olarak bilinmektedir. Bkz., Tuor / Schnyder / Schmid / Rumo-Jungo, s. 1157; Studer, s. 172; Köprülü /
Kaneti, s. 457, 495; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 822; Saymen / Elbir, s. 627; Cansel, Menkul, s. 162, 164, 169; Ayan, III, s. 237; Davran, Rehin, s. 79; Tekinay, Menkul, s.
135; Göktürk, s. 1117; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 352 – 353; Serozan, TaĢınır, s. 341;
Ergüne, s. 98. Rehin konusundan, rehin alanın yararlandığı ve yararlanmaların temin edilen
alacağın faizini karĢılaması Ģeklinde yararlanmalı rehin hakkı (Antichresis- Nutzungspfandrecht) kurulmasına da yasal bir engel bulunmamaktadır. Bkz., Zobl, Art. 884 – 887, Systematischer Teil, N. 506; Oftinger / Bär, Art. 890, N. 17; Westermann, Harry, s.
631;
Studer, s. 170; Schwab / Prutting, s. 352; Köprülü / Kaneti, s. 495, dn. 34; Ayan, III, s.
237; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 822; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 24.
165
Baumann, s. 88; Studer, s. 171; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s. 230; Aybay / Hatemi, Dersler, s.
204; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 822; Ayan, III, s. 237; Ergüne, s. 98. Bu sorumluluk için, vedia (saklama) sözleĢmesi ile ilgili BK. m. 465’in ve bu hükmü değiĢtirmeden arılaĢtıran TBK. m. 563’ün“Saklayan, saklatanın izni olmadıkça saklananı kullanamaz. Bu yasağa aykırı davranırsa, saklatana uygun bir kullanım bedeli ödemekle yükümlü olduğu gibi, kullanmamış olsaydı bile bu zararın doğacağını ispat etmedikçe, beklenmedik hâlden doğacak zararlardan da sorumlu olur.” Ģeklindeki hükmü ile intifa hakkına iliĢkin MK. m. 812 vd. hükümlerinin kıyasen uygulanmasının uygun olacağı dile getirilmektedir. Bkz., Cansel, Menkul, s. 169; Köprülü / Kaneti, s. 495;
Karahasan, s. 276; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 25. Bu bakımdan, rehinli alacaklı, sözü
edilen sorumluluktan kural olarak kusursuzluğunu ileri sürerek dahi kurtulamaz. Zira, rehinli alacaklının bu konudaki borcuna aykırı olarak, rehnedilen taĢınırı kullanması ve ondan yararlanması kendi baĢına kusurlu bir hareket sayılmalıdır. Bkz., Köprülü / Kaneti, s. 496;
Ayan, III, s. 237. Belki, BK. m. 465/II’nin son cümlesi (TBK. m. 563/2 hükmü), rehinli alacaklı için bir
kurtuluĢ kanıtı getirme imkânı olarak belirtilebilir.
166 Ball, s. 1; Cansel, Menkul, s. 40; Davran, Rehin, s. 80; Köprülü / Kaneti, s. 477 – 478; Ayan,
III, s. 231; Velidedeoğlu, s. 792; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 353; Akipek / Akıntürk, s. 844;
Serozan, TaĢınır, s. 342; Saymen / Elbir, s. 650; Esener / Güven, s. 487; ErtaĢ, EĢya, s. 552; Kaynar, s. 129; Karahasan, s. 274; Öğüz, s. 696 – 697; Uyar, Rehin, s. 23 – 24; Uyar, TaĢınır, s. 91 –
92; Ergüne, s. 121; Er, s. 288; Hatemi, Hüseyin, EĢya Hukuku Meseleleri, Ġstanbul 1995, s. 58;
Yüksel, A. Sait / Yüksel, Aslı / Yüksel, Ülkü, Bankacılık Hukuku ve ĠĢletmesi, 10. Bası,
Ġstanbul 2004, s. 625. Ayrıca bkz., István, Gárdos, New Hungarian Legislation on Security Interests: An Improvement in the Hungarian Secured Lending Environment, EBRD Law in Transition Newsletter, 1996, s. 1 vd., http://www.ebrd.com/pubs/legal/lit961.htm. EriĢim Tarihi: 12.02.2009, s. 2.
hukukî sebep olarak belirtilebilen borçlandırıcı iĢlem
167, kural olarak, malike taĢınır
rehni kurma borcunu yükleyen bir rehin sözleĢmesidir
168.
Rehin sözleĢmesi, salt borçlandırıcı iĢlem niteliğinde olduğu için bağımsız bir
sözleĢme Ģeklinde yapılabileceği gibi, baĢka bir borç sözleĢmesinin içerisinde de yer
alabilir
169. Rehin sözleĢmesinin geçerliliği herhangi bir Ģekle tâbi tutulmadığı
170için
sözleĢmenin yazılı ya da sözlü Ģekilde yapılması mümkündür
171.
167 Rehin hakkının kuruluĢunda, tasarruf iĢleminin hukukî sebebini oluĢturan borçlandırıcı iĢlemin
genellikle rehin sözleĢmesi olduğu söylenebilir. Ancak, sözü edilen borçlandırıcı iĢlemin her zaman rehin sözleĢmesi olması zorunlu değildir. Bu bakımdan, ölüme bağlı bir tasarruf niteliği taĢıyan vasiyet veya miras sözleĢmesinin rehin hakkının kurulmasında hukukî sebep olarak yer alabilecekleri kabul edilmektedir. Bkz., Cansel, Menkul, s. 41; Ayan, III, s. 231; Gürsoy / Eren
/ Cansel, s. 1097 – 1098; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 819; Köprülü / Kaneti, s.
479; Esener / Güven, s. 488; Akipek / Akıntürk, s. 845; ErtaĢ, EĢya, s. 552; Karahasan, s. 275;
Ergüne, s. 102; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 21. Türk Hukukunda kanunî teslime bağlı rehnin
var olmadığı ve mahkeme hükmünün teslime bağlı rehin için hukukî sebep olamayacağı yönünde bkz.,
Cansel, Menkul, s. 41 – 42; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1098. Aynı yönde bkz., Oftinger / Bär,
Art. 884, N. 80; Wieland / Karafakı, s. 700.
168 Leemann, Art. 884, N. 36 vd.; Oftinger / Bär, Art. 884, N. 88 vd.; Honsell / Vogt / Geiser,
Art. 884, N. 84; Haffter, 75 vd.; Köprülü / Kaneti, s. 478; Cansel, Menkul, s. 45 vd. Aslında, Medenî Kanun, m. 939/I’in “Kanunda öngörülen ayrık durumlar dışında taşınırlar, ancak zilyetliğin alacaklıya devri suretiyle rehnedilebilirler.” Ģeklindeki ifadesinde de olduğu gibi diğer taĢınır rehni türleri için de rehin sözleĢmesinin yapılması gerektiğinden söz etmemiĢtir (istisnaen bkz., rehinli tahvile iliĢkin MK. m. 970). Buna rağmen, rehin hakkının geçerli bir Ģekilde doğması için iĢin doğası gereği taraflar, daima zilyetliğin devrinden önce taĢınır rehninin kurulacağı hususunda anlaĢmaya varmıĢ olacaklarından, rehin hakkının kurulmasında ilk adımın, hukukî sebep niteliğindeki rehin sözleĢmesinin yapılması olduğu belirtilmelidir. Aksi takdirde, yani taraflar arasında geçerli olarak kurulmuĢ bir rehin sözleĢmesi yoksa, zilyetliğin devrine rağmen, rehin hakkının varlığından bahsedilemez.
169 Köprülü / Kaneti, s. 478; Ayan, III, s. 231; Uyar, TaĢınır, s. 91; Uyar, Rehin, s. 23.
170 Borçlandırıcı iĢlem niteliğini taĢıyan rehin sözleĢmesi, herhangi bir Ģekle tâbi olmamakla
beraber, hukukî sebebin vasiyet veya miras sözleĢmesi olduğu durumlarda, taĢınır rehni kurma borcu yükleyen ölüme bağlı tasarrufların kendine has Ģekil Ģartları çerçevesinde yapılmaları zorunludur. Bkz., Köprülü / Kaneti, s. 479; Ayan, III, s. 231; Karahasan, s. 275; Esener / Güven, s. 488.
171 Türk Hukukunda, özel bir Ģekle tâbi olduğu kanunda ayrıca belirtilmiĢ olmayan sözleĢmeler,
BK. m. 11/I (TBK. m. 12/1)’de ifade bulan Ģekil serbestîsi ilkesi gereğince, herhangi bir Ģekle tâbi olmadan yapılacaklardır. Teslime bağlı rehin sözleĢmesi için de aynı serbestinin geçerli olduğunu söylemekte herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bkz., Wieland / Karafakı, s. 701;
Köprülü / Kaneti, s. 478; Saymen / Elbir, s. 634; Akipek / Akıntürk, s. 844; Cansel,
Menkul, s. 20, 49; Ayan, III, s. 231; Davran, Rehin, s. 80; Ayiter, NuĢin, s. 186; Velidedeoğlu, s. 792; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s. 230; Aybay / Hatemi, Dersler, s. 203; Kaynar, s. 119 – 120;
Esener / Güven, s. 488; Öğüz, s. 698 – 699; Göktürk, s. 1119; Uyar, TaĢınır, s. 91; Uyar, Rehin, s.
23; Berki, s. 154; Er, s. 287; Akyazan, Menkul, s. 326; Ergüne, s. 105; Kısa, DüĢünceler, s. 507. Aynı yönde bkz., BGE 71 III 88, BGE 50 III 144; Zobl, Art. 884 – 887, Art. 884, N. 355; Oftinger / Bär, Art.
Medenî Kanunun 939’uncu maddesinin birinci fıkrası, teslime bağlı rehnin
kurulmasında tasarruf iĢlemi olarak, “zilyetliğin alacaklıya devri”nden söz
etmektedir. Bu sebeple, aksini öngören kanunî bir düzenleme olmadıkça, rehnin
kurulması için getirilmiĢ olan zilyetliğin devri Ģartını ortadan kaldırıcı davranıĢlar,
bazen rehin hakkının hiç doğmamasına (MK. m. 939), bazen de doğmuĢ olan rehin
hakkının hükümlerinin askıda kalmasına veya sona ermesine sebep olacaktır (MK.
m. 943). Zira, tasarruf iĢlemi niteliğindeki bu devir (zilyetliğin alacaklıya veya
üçüncü kiĢiye devri), rehin hakkının doğumu bakımından kurucu bir etkiye
sahiptir
172.
Bu sayede, aynî haklara hâkim olan açıklık ilkesinin teslime bağlı rehin
bakımından da gerçekleĢtirilmesi sağlanmıĢ olur
173. Diğer taraftan, rehin konusu
taĢınırın zilyetliğinin rehinli alacaklıya veya üçüncü kiĢiye devri ile taĢınır üzerindeki
hâkimiyetini kaybeden taĢınır malikinin fiilî veya hukukî tasarruflarda bulunarak
alacaklıya zarar vermesinin engellenmesi amaçlanmaktadır
174.
884, N. 96; Haffter, s. 75. Her ne kadar, kanunen herhangi bir Ģekle bağlı kılınmıĢ olmasa da, taraflar, rehin sözleĢmesinin Ģekle bağlı olarak yapılmasını kararlaĢtırabilirler. Ġradî Ģekil olarak adlandırılan bu durumda, üzerinde anlaĢılan Ģekil, geçerlilik Ģekli hâlini alır ve buna uyulmadan yapılan rehin sözleĢmesi tarafları bağlamaz. Tarafların iradî Ģekli belirleme konusunda yapacakları anlaĢma da Ģekil serbestîsi ilkesi gereğince, herhangi bir Ģekle bağlı değildir (BK. m. 11/I; TBK. m. 12/1).
172 Studer, s. 171; István, s. 2; Köprülü / Kaneti, s. 479 – 480; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s.
228; Aybay / Hatemi, Dersler, s. 202; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1103; Oğuzman / Seliçi /
Oktay – Özdemir, s. 817; Cansel, Menkul, s. 89; Davran, Rehin, s. 80; Akipek / Akıntürk,
s. 845; Öğüz, s. 696; Ergüne, s. 99; Akyazan, Menkul, s. 325; Kısa, DüĢünceler, s. 507.
173 Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 809, 817; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1092 – 1093;
Köprülü / Kaneti, s. 466; Cansel, Menkul, s. 19 – 20; Saymen / Elbir, s. 632; Davran,
Rehin, s. 79; Davran, Sicilli, s. 165; Kaynar, s. 118; Karahasan, s. 270; ErtaĢ, EĢya, s. 542;
Esener / Güven, s. 478; Serozan, TaĢınır, s. 339; Aybay / Hatemi, EĢya, s. 294; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 351; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 13; Göktürk, s. 1118; Ergüne, s. 99; Uyar,
Rehin, s. 27; Uyar, TaĢınır, s. 96; Serozan, Rona, TaĢınır EĢya Hukukunda Kamuya Açıklık (Teslim) Ġlkesinin Delinmesi, Sözlü ve Sözde Zilyetlik Devirleri, Bülent Davran' a Armağan, Ġstanbul 1998, s. 133–142, s. 134.
174 Hiç Ģüphesiz, rehin konusu taĢınır üzerindeki fiilî hâkimiyetin zilyetliğin devrine iliĢkin
zorunluluk sebebiyle kaybedilmesinin önemli sakıncaları da bulunmaktadır. Her Ģeyden önce, taĢınır eĢyasını rehin veren malik, devir Ģartı sebebiyle taĢınırı kullanma imkânından mahrum kalacaktır. Bunun tabiî sonucu olarak da malik, rehin konusu taĢınırı kullanmak suretiyle gelir elde edemeyecek, taĢınırı kredi karĢılığı aldığı durumlarda, taĢınır eĢyayı kullanarak borcunu daha kolay Ģekilde ödeme fırsatını yitirmiĢ olacaktır. Teslim Ģartının diğer bir sakıncası ise, rehinli alacaklı bakımından söz konusu olmaktadır. Rehinli alacaklı, vasıtasız zilyetliğinde
Teslime bağlı rehnin kurulması için gerekli tasarruf iĢlemini ifade eden
vasıtasız zilyetliğin devri, “hükmen teslim” dıĢındaki bütün zilyetliğin devri yolları
ile gerçekleĢtirilebilir
175. Bu bağlamda, zilyetliğin devri, aynen teslim veya araçların
teslimi (MK. m. 977) suretiyle sağlanabileceği gibi, rehinli alacaklının temsilcisine
yapılan teslim (MK. m. 978)
176yanında, teslimsiz bir kazanma
177olan zilyetliğin
havalesi yoluyla da sağlanabilir
178.
bulunmakta olan taĢınırı muhafaza etmekle yükümlü olduğundan (MK. m. 945), onun emek ve masraf kaybı gündeme gelecektir. Bu sakıncalar dikkate alındığında, teslime bağlı rehin kuralının günümüz ticarî hayatının gereksinimlerine cevap verebilmekten uzak olduğu düĢünülebilir. Sicilli taĢınır rehni türlerinin hukuk sistemlerinde kabul görmeye baĢlamasının sebebi de, bahsi geçen ve bunların türevi olan sakıncalar olarak gösterilebilir.
175 Wieland / Karafakı, s. 706; Saymen / Elbir, s. 636; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s.
818; Davran, Rehin, s. 83; Davran, Sicilli, s. 168; Cansel, Menkul, s. 112; Hatemi / Serozan /
Arpacı, s. 351; Velidedeoğlu, s. 793; Ayan, III, s. 231; Akipek / Akıntürk, s. 846; ErtaĢ, EĢya, s. 553; Köprülü / Kaneti, s. 485; Göktürk, s. 1119; Akyazan, Menkul, s. 327; Tekinay, Menkul, s.
136; Öğüz, s. 702; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s. 229; Dural, s. 150; Aybay / Hatemi, Dersler, s. 202;
Aybay / Hatemi, EĢya, s. 294; Karahasan, s. 275; Serozan, TaĢınır, s. 339; Serozan, Açıklık,
s.136; Hatemi, s. 58; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 20; Ergüne, s. 155. Zira, hükmen teslim sonucunda rehin verenin rehin konusu mal üzerindeki fiilî hâkimiyeti, bu anlamda, rehinli alacaklıya devretmesi gereken vasıtasız zilyetliği devam etmektedir. Bu durumun, teslime bağlı taĢınır rehni kurulması kuralına açık bir aykırılık teĢkil ettiği ortadadır. Bu sebeple, Gürsoy /
Eren / Cansel, “hükmen teslim yoluyla taşınır rehni kurulamaz” yargısını, “teslim şartlı taşınır rehni ilkesi” baĢlığı altında incelemiĢler ve taĢınır rehni açısından teslim Ģartını, taĢınır rehnine hâkim olan bir ilke olarak kaleme almayı uygun görmüĢlerdir (Gürsoy / Eren /
Cansel, s. 1097).
176 HGK., 13.11.1996, E. 1996/19 – 609, K. 1996/764 (Kazancı BiliĢim – Ġçtihat Bilgi Bankası).
Bu kararın eleĢtirisi için bkz., Öğüz, s. 701 vd.
177 Usulüne uygun olarak kurulmuĢ bir rehin hakkı, fer’î zilyet konumunda olan rehinli alacaklının
ölümüyle birlikte onun mirasçılarına kendiliğinden intikal eder. Yine, alacağın temliki durumunda da, yeni alacaklıya rehin hakkının kendiliğinden geçeceği belirtilebilir. Esasında, rehin hakkının temlik iĢlemi ile ve teslimsiz olarak yeni alacaklıya geçiĢi kanun hükmünden ileri gelmektedir. Temlik eden, teslimden önce rehin konusu nesneyi temlik alan adına elinde bulundurmaktadır. Bkz., Oftinger / Bär, Art. 884, N. 162; Leemann, Art. 884, N. 31; Cansel, Menkul, s. 78. Bu iki durum, sözü edilen kendiliğinden geçiĢ sebebiyle, rehin hakkının teslimsiz kazanılması hâllerine farklı bir örnek olarak gösterilebilir. Bkz., Ayan, III, s. 234.
178 Foëx, s. 283; Wieland / Karafakı, s. 706; Saymen / Elbir, s. 636; Oğuzman / Seliçi / Oktay
– Özdemir, s. 818; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1097; Davran, Rehin, s. 83; Davran, Sicilli, s.
168; Cansel, Menkul, s. 106; Ayan, III, s. 231; Köprülü / Kaneti, s. 484; Tekinay, Menkul, s. 136; Öğüz, s. 702; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s. 229; Aybay / Hatemi, Dersler, s. 202;
Akipek /
Akıntürk, s. 846; Karahasan, s. 275; Serozan, Açıklık, s.136; Hatemi, s. 58; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 21; Ergüne, s. 145. Art rehin tesisi (MK. m. 941) ise, sadece zilyetliğinhavalesi yoluyla gerçekleĢtirilebilir. Rehnedilen taĢınırın malikinin taĢınır üzerinde art rehin kurabilmesi için, rehinli alacaklıya, alacağı ödenince rehnedilen taĢınırın sonraki alacaklıya teslim edilmesini yazılı olarak bildirmesi gereklidir (MK. m. 941/c. 2). Bunun dıĢındaki havalelerde ise, bildirimin yazılı Ģekilde yapılması aranmaz.
Teslime bağlı rehnin kurulmasında, eĢyayı temsil eden senetlerin teslimi (MK.
m. 980) yolundan da yararlanılabilir
179. Bunun yanında, rehinli alacaklı, daha
önceden bir anlaĢmaya istinaden taĢınırın vasıtasız zilyedi ise, zilyetliğin devri, kısa
elden teslim yolu ile de gerçekleĢtirilebilir
180.
Zilyetliğin rehin sözleĢmesinin taraflarının anlaĢması sonucu güvenilir bir
üçüncü kiĢiye devredilmesinin de aynı sonucu doğuracağı söylenebilir
181. Hatta, daha
da ileri gidilerek, malik ile rehinli alacaklının elbirliği zilyedi konumuna girmiĢ
olmaları, zilyetliğin devri Ģartı için yeterli sayılmaktadır
182.
Buna karĢılık, malik ile rehinli alacaklı arasında paylı zilyetlik iliĢkisinin tesis
edilmiĢ olması durumunda, birlikte zilyetlerden her birinin taĢınır üzerindeki
179
Cansel, Menkul, s. 89; Ayan, III, s. 232; Wieland / Karafakı, s. 704; ErtaĢ, EĢya, s. 553. Ayrıca
bkz., Akyazan, Menkul, s. 328 vd.
180 Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 818; Cansel, Menkul, s. 109; Köprülü / Kaneti, s.
483 – 484; Saymen / Elbir, s. 636; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1097; Davran, Rehin, s. 83;
Davran, Sicilli, s. 168; Ayan, III, s. 232; Aybay / Hatemi, Dersler, s. 202; Feyzioğlu / Doğanay / Aybay, s. 229; Akipek / Akıntürk, s. 846; Serozan, Açıklık, s. 136; ; Karahasan, s. 275; Ergüne,
s. 142.
181 19. HD., 2.3.2000, E. 2000/802, K. 2000/1571 (YKD., 2000/9, s. 1414); HGK., 13.11.1996, E.
1996/19 – 609, K. 1996/764 (Yargı Dünyası, S. 13, s. 27); BGE 93 II 87; Tuor / Schnyder /
Schmid / Rumo-Jungo, s. 1160; Studer, s. 171; Wieland / Karafakı, s. 706; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 819; Köprülü / Kaneti, s. 486; Davran, Rehin, s. 82; Davran,
Sicilli, s. 167; Velidedeoğlu, s. 793; Ayan, III, s. 232; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 351; Serozan, TaĢınır, s. 339; Öğüz, s. 703; Göktürk, s. 1119; Karahasan, s. 275; Er, s. 289; Uyar, Rehin, s. 24; Uyar, TaĢınır, s. 92. Rehin veren ile alacaklının anlaĢması sonucu taĢınırın üçüncü kiĢiye teslim edildiği hâllerde, rehin muhafızı (Pfandhalter) veya yediemin (güvenilir kiĢi – Treuhänder) olarak adlandırılan üçüncü kiĢi, taĢınırı bazen hem rehin veren, hem de rehin alan adına elinde tutar, ancak bu durumda, her ikisine birlikte iade edebilir. Bkz., Köprülü / Kaneti, s. 486; Serozan, TaĢınır, s. 339; Öğüz, s. 703;
Uyar, TaĢınır, s. 92; Uyar, Rehin, s. 24. Buna karĢın, rehin konusu eĢyayı teslim alan üçüncü kiĢi,
sadece rehin alan tarafından görevlendirilmiĢ olabilir. Ġlkinden farklı olarak bu durumda, üçüncü kiĢinin zilyetliği, sadece alacaklı ile yaptığı vedia sözleĢmesinden kaynaklanır ve üçüncü kiĢi taĢınırı alacaklı için elinde tutar. Ancak, bu iki durumda da önemli olan, rehin konusu taĢınırın rehin verenin fiilî egemenlik alanından çıkartılarak üçüncü kiĢiye teslim edilmesi ve üçüncü kiĢinin rehin veren karĢısında bağımsız bir zilyetliğe sahip bulunmasıdır. Bkz., Davran, Rehin, s. 83; Öğüz, s. 703 – 704.
182 BGE 102 I a 235; BGE 57 II 516; BGE 55 II 300;
Oftinger / Bär, Art. 884, N. 247; Zobl, Art.
884 – 887, Art. 884, N. 539; Haffter, s. 40;
Westermann, Harry, s. 639; Baur / Baur, s. 541;
Wieland / Karafakı, s. 705; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 818; Cansel, Menkul, s.104 – 105; Köprülü / Kaneti, s. 485; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 351; Göktürk, s. 1120;
hâkimiyetini tek baĢına yürütebilmesi mümkün olduğundan, devir Ģartının
gerçekleĢmediği kabul edilmektedir
183.
Hükmen teslim dıĢındaki zilyetliğin devri yolları, teslime bağlı rehnin
kurulmasında tasarruf iĢlemini oluĢturursa da, bu tasarruf iĢleminin rehin hakkının
doğumunu sağlaması, rehin sözleĢmesinin taraflarının zilyetliğin bu amaçla
devredildiği konusunda anlaĢmalarına bağlıdır. Zira, taĢınır mülkiyetinin hukukî
iĢlemle devren kazanılmasında olduğu gibi, teslime bağlı rehin hakkının
kazanılmasında da aynî akit zorunludur
184. Taraflar bu yönde anlaĢmadıkça, malik
rehin tesis etme arzusu ile hareket etmedikçe ve alacaklı rehin hakkını kazanmak için
zilyetliği devralmadıkça, teslime bağlı rehin hakkının kurulduğundan
bahsedilemez
185.
Rehin konusu taĢırın, sahibinin elinden rızası dıĢında çıktığı hâllerde, rehinli
alacaklı iyiniyetli de olsa rehin hakkını kazanamayacaktır (MK. m. 989/I). Ancak, bu
ihtimalde, iyiniyetli alacaklının rehin hakkını zamanaĢımı yoluyla kazanmasının
mümkün olup olmadığı sorusu akla gelebilir. Medenî Kanunda, taĢınır rehninin
zamanaĢımı
yoluyla
kazanılabileceği
hususunda
herhangi
bir
hüküm
bulunmamaktadır. TaĢınırlar üzerinde mülkiyet hakkının zamanaĢımı yoluyla
183 Tuor / Schnyder / Schmid / Rumo-Jungo, s. 1160; Zobl, Art. 884 – 887, At. 884, N. 539;
Oftinger, Fahrnispfand, Art. 884, N. 205; 247; Haffter, s. 40; Velidedeoğlu, s. 793; Saymen /