• Sonuç bulunamadı

REHĠN KONUSU TAġINIRIN BELĠRLENMESĠNĠN GEREKLĠLĠĞĠ

Belgede Motorlu taşıt rehni (sayfa 53-58)

olmalıdır. Esasında bu zorunluluk, belirlilik ilkesinin

123

bir sonucu olarak gündeme

gelmektedir. Bu bağlamda, Roma Hukukunun ve MüĢterek Hukukun aksine, bir

malvarlığının bütün hâlinde rehnedilebilmesi, Medenî Kanunun bünyesine ters

düĢeceğinden, “genel rehin (generelles Pfandrecht)” hem Türk, hem de Ġsviçre

Hukukunda kabul görmemiĢtir

124

. Rehin konusunun belirli olması, hem taĢınırın

teslimi hem de alacak ve hakların rehninin yazılı Ģekilde yapılmasını sağlamak

125

açısından gereklidir. Teslime bağlı taĢınır rehninde, zilyetliğin devri ile rehin

edilenin tahsisi ve ferdîleĢtirilmesi, birbirine sıkı Ģekilde bağlı iki unsur olarak dikkat

çekerler

126

.

Ferden belirlenmiĢ eĢyanın aynı zamanda bağımsız (müstakil) olması

gerekmektedir. Bu yüzden, asıl eĢyanın bütünleyici parçaları, asla tâbi olma kuralının

alacaklının rehin hakkından önce gelecektir. Bu durum, Türk Medenî Kanununda açık bir hükümle belirlenmiĢ olmamakla beraber, MK. m. 939/II ve 988’in uygulanması yoluyla sözü edilen sonuca varılabilir. Aynı durum için, Alman Medenî Kanununda açık hüküm bulunmaktadır Bkz., BGB § 1208, Gutgläubiger Erwerb des Vorrangs. Ayrıca bkz., Gerhardt, Mobiliarsachenrecht, s. 174; Baur / Baur, s. 543; Westermann, Harry, s. 656; Brehm /

Berger, s. 508.

123

Bkz., § 8, II, C.

124 Oftinger / Bär, Art. 884, N. 18; Zobl, Art. 884 – 887, Systematischer Teil, N. 258, 512; Tuor

/ Schnyder / Schmid / Rumo-Jungo, s. 1163; Cansel, Menkul, s. 21, 57; Köprülü / Kaneti,

s. 468; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 812; Saymen / Elbir, s. 644; Göktürk, s. 1122; Ayan, III, s. 219; Esener / Güven, s. 480; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1093; Karahasan, s. 271; ErtaĢ, EĢya, s. 542 – 543; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 354; Serozan, TaĢınır, s. 343;

Karadeniz Çelebican, EĢya, s. 305; Ergüne, s. 182; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 13 – 14.

Ticarî iĢletme rehninin, ticarî iĢletmenin içindeki tüm değerlerle topluca rehnedilebilmesi mümkün olduğu için, genel rehin kurulamama ilkesine aykırılık teĢkil ettiği belirtilebilir. Ticarî iĢletme rehni için bkz., § 5, II, A.

125 Alacak ve hakların rehnedilmesinde, gerekli olan yazılı Ģeklin, rehin sözleĢmesinin bütün ana

noktalarını kapsaması gerekmektedir. Bu nedenle, metinde, rehin verenin rehin kurma beyanından baĢka, rehnin kimin lehine, hangi alacak veya hak üzerinde ve hangi alacağı temin etmek için kurulduğu da belirtilmelidir. Bkz., BGE 27 II 556; BGE 77 III 89; Cansel, Menkul, s. 57, dn. 84; Sirmen, Alacak, s. 37.

126

bir sonucu olarak ayrıca rehnedilemezler

127

. Doğal ürünler de, asıl eĢyadan

ayrılmadıkça bütünleyici parça niteliğini koruyacakları için (MK. m. 685/III), ancak

rehin verilen taĢınır ile birlikte rehnedilebilirler (MK. m. 947/III)

128

. Hukukî

(medenî) ürünlerin taĢınır rehninin kapsamına girip girmeyeceği konusunda ise açık

hüküm bulunmamaktadır. Ancak, öğretide ifade edilen bir görüĢe göre teslime bağlı

taĢınır rehninde hukukî ürünler rehnin kapsamında yer almazlar

129

. Zira, rehinli

alacaklı, rehin konusu taĢınırı hukukî ürünler elde etmek için kiraya veremez, üçüncü

Ģahsa kullandıramaz

130

. Aynı Ģekilde, kanunda açık bir hüküm olmadığından rehin

konusu taĢınırın yerine geçecek haksız fiil, sigorta tazminatı gibi değerlerin

127 Studer, s. 170; Wieland / Karafakı, s. 707; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100; Ayan, III, s. 220;

Esener / Güven, s. 481; Cansel, Menkul, s. 57; Berki, s. 151; ErtaĢ, EĢya, s. 543. Elbette, asıl

eĢyadan ayrılarak bağımsız bir eĢya niteliğine kavuĢan bütünleyici parçalar da, taĢınır rehnine konu olabileceklerdir.

128 Doğal ürünler, asıl eĢyanın paraya çevrileceği safhaya kadar ondan ayrılmamıĢlarsa, rehnin

kapsamına dahil olurlar. Aksi kararlaĢtırılmamıĢsa, alacaklı, rehinli taĢınırın doğal ürünlerini, bunlar aslın bütünleyici parçası olmaktan çıkınca malike geri vermekle yükümlüdür (MK. m. 947/II). Bkz., Tuor / Schnyder / Schmid / Rumo-Jungo, s. 1164; Göktürk, s. 1124; Köprülü /

Kaneti, s. 456 – 457; Cansel, Menkul, s. 58; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 813; Saymen / Elbir, s. 646; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100; Ayan, III, s. 220; Esener / Güven, s.

481; Kaynar, s. 127. Bu nedenle, rehinli alacaklı, doğal ürünleri bünyesinde barındıran eĢyayı elinde bulundurmakta ise, doğal ürünler asıldan ayrılıncaya kadar, onun bu ürünleri rehin kapsamında varsayma hakkı, “aynî beklemece hak (dingliches Warterecht)” olarak ifade edilmektedir. Bkz., Leemann, Art. 884, N. 9; Cansel, Menkul, s. 58; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100. MK. m. 947/II hükmü, emredici nitelikte olmadığından, taraflar, asıl eĢyadan ayrılan ürünlerin bağımsız eĢya olarak rehnin kapsamına gireceğini veya rehin alanın mülkiyetine geçeceğini kararlaĢtırabilirler. Bkz., Köprülü / Kaneti, s. 457.

129

BGE 106 III 74; BGE 41 III 458; Oftinger / Bär, Art. 892, N. 15; Haffter, s. 61 – 62; Zobl, Art. 888 – 915, Art. 892, N. 17; Cansel, Menkul, s. 58; Ayan, III, s. 220; Köprülü / Kaneti, s. 457; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100; Esener / Güven, s. 481; Oğuzman / Seliçi / Oktay –

Özdemir, s. 813; ErtaĢ, EĢya, s. 543; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 17; Karahasan, s. 272; Ergüne, s. 181, dn. 275. TaĢınmaz rehninde, kira bedellerinin taĢınmaz rehninin kapsamına dahil

olduğuna iliĢkin MK. m. 863 hükmü, kıyasen taĢınır rehnine uygulanamaz. Bkz., BGE 57 III 121; Cansel, Menkul, s. 58, 163 – 164; Esener / Güven, s. 481; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100.

130 Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100; Cansel, Menkul, s. 58. Her ne kadar, rehin sözleĢmesinin

taraflarının, rehinli alacaklının, rehin konusu taĢınırı kiraya verebileceği ya da üçüncü Ģahsa kullandırabileceği konusunda sözleĢme yapabilecekleri kabul edilmekteyse de, esasında, teslime bağlı rehin prensibinin sonucu olan bu yaklaĢım tarzının teslimsiz ve sicilli taĢınır rehni çeĢitlerinde geçerlilik taĢımayacağı ileri sürülebilir. Zira, teslimsiz taĢınır rehninde, rehinli alacaklıya teslim edilmesi zorunlu olmayan taĢınır rehin verenin zilyetliğinde kalacağından söz konusu yasak gündeme gelmeyecektir. Bu açıdan, sicilli taĢınır rehinlerinde, rehinli eĢyanın kiralanması veya aynî bir hak ile üçüncü kiĢilere kullandırılması mümkün, hatta borçluya ekonomik olanak sağlanması bakımından zorunludur ve bu tür rehinlerin ortaya çıkıĢ nedeni de bu anlayıĢa dayandırılabilir. Bkz., Esener / Güven, s. 481.

(surrogatların) üzerinde rehin hakkının devam etmeyeceği, bunların teminatın

konusunun dıĢında kalacağı kabul edilmektedir

131

.

Rehin konusu taĢınırın eklentileri, kural olarak rehnin kapsamına dahildir (MK.

m. 947/I). Bir Ģeye iliĢkin tasarruflar, aksi belirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar

(MK. m. 686/I). Elbette, asıldan ayrılan eklentilerin, bağımsız eĢya niteliği itibarıyla

ayrık olarak rehnedilmeleri mümkün olacaktır. Bunun gibi, taĢınmaz bir eĢyanın

eklentileri

132

de, asıldan ayrılarak bağımsız bir eĢya gibi taĢınır rehnine konu

olabileceklerdir

133

.

Toplu hâlde bulunan eĢya (sachgesamtheit), taĢınır rehninin konusunu

oluĢturamaz. EĢya topluluğuna dâhil Ģeylerin tümü için bir tane rehin sözleĢmesi

131 Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 813; Cansel, Menkul, s. 164; Karahacıoğlu /

Doğrusöz / Altın, s. 17; Karahasan, s. 272 – 273. Köprülü / Kaneti ise, kanunda açık bir hüküm

bulunmaması sebebiyle genel olarak, taĢınır rehninin kapsamında sigorta tazminatının yer almayacağının kabul edilmekte olduğunu belirttikten sonra, “Rehin hakkı nesnenin değerini yükümleyen bir aynî hak olduğuna göre nesnenin değer eksilmesinin ya da yok olmasının yerine geçen bütün kaim değerlerin, ayrıca özel bir kanun hükmü gerekmeksizin, teminatın kapsamına girdiği görüşü bize daha isabetli gelmektedir.” Ģeklindeki sözleriyle karĢı bir görüĢ ortaya atmıĢtır (Köprülü / Kaneti, s. 457). Köprülü / Kaneti’nin bu görüĢünü desteklemek, rehnin alacağa teminat sağlama fonksiyonuna daha

uygun düĢecek ve rehnin teminatını daraltan diğer görüĢe göre olması gereken hukuk açısından da amaca daha uygun sayılabilecektir. Aynı doğrultuda bkz., Wieland / Karafakı, s. 729; Ayan, III, s. 221; ErtaĢ, EĢya, s. 543; Esener / Güven, s. 482; Velidedeoğlu, s. 796.

132 TaĢınmaz bir eĢyanın rehnedilmesinde, taĢınmazın eklentileri rehnin kapsamına dahil edilmiĢ

ise, bu eklentilerden biri üzerinde teslime bağlı taĢınır rehni kurmak maksadıyla eklentinin rehinli alacaklıya teslimi ile iyiniyetli rehinli alacaklı, sözü edilen eklenti üzerinde rehin hakkına sahip olur (MK. m. 862/III, 939/II). Böyle bir durumda, taĢınır rehni, taĢınmaz rehninden önce gelir. Ancak, aynı durumda teslime bağlı taĢınır rehin yerine teslimsiz ve sicilli taĢınır rehni kurulmuĢ olsaydı, taĢınır rehninin taĢınmaz rehninden önce geleceği savunulamazdı. Böyle bir durumda, iyiniyetli taĢınmaz rehni sahibinin hakkı, iyiniyetli teslimsiz ve sicilli taĢınır rehni sahibinin hakkından önce gelecektir. Altorfer, s. 259. TaĢınmazın eklentileri tapu sicilinin beyanlar hanesine kaydedilmiĢse, bu durum, iyiniyetli rehin alacaklısının iyiniyetini ortadan kaldıracaktır. Zira, eklenti, beyanlar hanesine kaydedilince, o taĢınır eĢyanın eklenti vasfı açıklanmıĢ; bu hususa aleniyet getirilmiĢ olur. Ancak, MK m. 1023’de yer alan güven ilkesi beyanlar açısından geçerlilik taĢımamaktadır. Bkz., Cansel, Erol, Tapu Siciline Ġtimat Prensibi, Ankara 1964, s. 132 – 133; Ayan, I, s. 326;

Gürsoy / Eren / Cansel, s. 298 – 299; Reisoğlu, Safa, s. 222; Akipek, I, s. 416 – 417; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 447. Yani, taĢınmazı iktisap eden iyiniyetli üçüncü kiĢi, beyan kaydına istinaden

eklentinin mevcudiyetini veya o eĢyanın eklenti olması gerektiğini ya da eklentinin malike ait olması gerektiğini iddia edemez.

133

yapılabilirse de, rehin hakkının bunlar üzerinde ayrı ayrı kurulması zorunludur

134

.

Yani, bunların rehin edilebilmesi, her biri için teker teker ilgili taĢınır rehninin

gerekli kıldığı usule uyulmasına bağlıdır

135

.

Aynı alacağı temin etmek üzere birden çok taĢınır üzerinde rehin hakkı

kurulması mümkündür. Teminat yükünün nesnelere dağıtılması veya rehnin toplu

olarak kurulması, rehinli alacaklı ile rehin verenin anlaĢmasına bırakılmıĢtır. Bu

yüzden, taĢınır rehninde, taĢınmaz rehninden farklı olarak toplu rehin kurulması bazı

Ģartların gerçekleĢmesine

136

bağlı değildir.

134

Oftinger / Bär, Art. 884, N. 26; Meier – Hayoz, Systematischer Teil, N. 77; Honsell / Vogt /

Geiser, Art. 884, N. 44; Zobl, Art. 884 – 887, Systematischer Teil, N. 257; Tuor / Schnyder /

Schmid / Rumo-Jungo, s. 1163; Haffter, s. 72; Wiegand, s. 110; Baur / Baur, s. 534 – 535; Baumann, s. 87; Westermann, Harry, s. 634 – 635; Studer, Josef / Sigerist, Michael,

Übungsbuch Sachenrecht, Zürich 2006, s. 92; Wieland / Karafakı, s. 707; Cansel, Menkul, s. 60; Köprülü / Kaneti, s. 468; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 812; Davran, Rehin, s. 90 – 91; Saymen / Elbir, s. 644; Göktürk, s. 1122; Ayan, III, s. 219 – 220; Esener / Güven, s. 480; Ayiter, NuĢin, s. 188; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100; Karahasan, s. 271 – 272; ErtaĢ, EĢya, s. 543; Ergüne, s. 183; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 13 – 14; Kaynar, s. 125. KarĢı yönde bkz.,

Judit / Orsolya, s. 858.

135 Teslime bağlı taĢınır rehninde, rehin konusu taĢınırın rehinli alacaklıya teslimi; teslimsiz taĢınır

rehni türlerinden motorlu taĢıt rehni gibi bir sicili bulunan taĢınır rehni türlerinde ise, rehin hakkının ilgili sicile tescili yeterli olacaktır. Birlik arz eden eĢyaların, ilgili taĢınır rehni kurulum usulüne uyulduktan ve alacaklı lehine rehin hakkı tesisinden sonra taraflar, gelecekte bunların yerine eĢ değerde baĢka eĢyanın konması, buna karĢılık olarak da eskilerinin rehin veren tarafından geri alınması konusunda anlaĢabilirler. Bkz., Leemann, Art. 844, N. 13; Honsell /

Vogt / Geiser, Art. 884, N. 44; Tuor / Schnyder / Schmid / Rumo-Jungo, s. 1163; Cansel, Menkul, s.

61; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, s. 812; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100; Wieland /

Karafakı, s. 707; Saymen / Elbir, s. 644; Davran, Rehin, s. 91; Karahacıoğlu / Doğrusöz / Altın, s. 15; Ergüne, s. 184. Öğretide bu durum, “aynî ikame (surrogationsklausel)” olarak

adlandırılır. Bkz., Leemann, Art. 884, N. 13; Oftinger / Bär, Art. 884, N. 27. Bu kaydın rehin sözleĢmesine konulması, özellikle, rehin konusunun kısa zamanda bozulma ihtimali varsa ya da sürüm (rayiç) değerinin düĢmesi söz konusu ise, bir zorunluluk hâline gelir. ĠĢte, bu kayıt sayesinde rehin hakkı, eĢya topluluğuna giren yeni taĢınırlar üzerinde devam eder ve rehin hakkının sırasında herhangi bir değiĢiklik olmaz. Yeter ki, rehin verilenin değeri takdir olunsun ve eĢya üzerinde alacaklının rehin zilyetliği daha önce son bulmuĢ olmasın. Bkz., Oftinger /

Bär, Art. 884, N. 29; Cansel, Menkul, s. 61,70.

136 MK. m. 855/I’e göre, “birden çok taşınmazın aynı borç için rehnedilmesi, taşınmazların aynı

malike veya borçtan müteselsilen sorumlu olan maliklere ait olmalarına bağlıdır”. Görüldüğü gibi, aynı alacak için birden çok taĢınmazın rehnedildiği ve MK. m. 855/I’de dile getirilen istisna dıĢındaki hâllerde, genel kural, teminatın taĢınmazlar arasında paylaĢtırılmasıdır (MK. m. 855/II).

Aynı alacağı temin etmek amacıyla birden fazla taĢınırın rehnedilmesi

durumunda, rehin sözleĢmesinin tarafları aksini kararlaĢtırmamıĢlarsa, rehnin toplu

rehin olarak kurulduğu kabul edilmelidir

137

.

Rehin konusu taĢınırın genel olarak belirtilmiĢ olması, belirlilik ilkesine

aykırılık teĢkil etmez. Bu anlamda, rehin konusu eĢyanın belirlenebilir olması yeterli

kabul edilmektedir

138

. Bununla birlikte, rehin konusu eĢyanın ferdîleĢtirilmesi ve

ilgili taĢınır rehni kurulum usulüne uygun olarak rehin hakkına konu yapılması

gerekir. Rehin verenin bütün malvarlığı değerlerini kapsayacak Ģekilde bir taĢınır

rehni taahhüdü altına girilmesi, kiĢilik haklarını ihlâl ettiği ölçüde bâtıl kabul

edilmelidir (MK. m. 23; BK. m. 19; TBK. m. 27/1)

139

.

Henüz mevcut olmayan, diğer bir ifade ile, rehin sözleĢmesinin yapıldığı

sırada maddî varlığı mevcut bulunmayan müstakbel bir eĢyanın rehnedilmesi

mümkündür

140

. Bu durumda, rehin sözleĢmesinin geciktirici (talikî) Ģarta bağlı olarak

kurulduğu söylenebilir. Geciktirici Ģart gerçekleĢmezse, bu anlamda, müstakbel

taĢınırın mevcudiyetinin engellendiği ihtimallerde

141

, rehin sözleĢmesi hükümsüz

137 Oftinger / Bär, Art. 889, N. 21; Köprülü / Kaneti, s. 469; Cansel, Menkul, s. 60; Wieland /

Karafakı, s. 706; Ayan, III, s. 231; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 357; ErtaĢ, EĢya, s. 543; Serozan,

TaĢınır, s. 349; Ergüne, s. 183. Ayrıca bkz., Westermann, Harry, s. 647.

138 Köprülü / Kaneti, s. 469; Cansel, Menkul, s. 61; Gürsoy / Eren / Cansel, s. 1100; Serozan,

TaĢınır, s. 344.

139 BGE 69 II 290; Oftinger / Bär, Art. 884, N. 37; Hatemi / Serozan / Arpacı, s. 355; Gürsoy /

Eren / Cansel, s. 1100 – 1101; Cansel, Menkul, s. 62; Serozan, TaĢınır, s. 344. Bu bakımdan,

rehin verenin bütün malvarlığındaki taĢınırları kapsayan bir rehin sözleĢmesi, bu mallardan mahrumiyet nedeniyle ekonomik faaliyetleri engellemekte ise, kiĢiliğin iktisadî bütünlüğe iliĢkin değerlerine aykırılık sebebiyle geçersiz sayılabilir. Hiç Ģüphesiz, böyle bir kanıya varılmasında hâkimi yönlendirecek temel ölçüt, her somut olayın kendine has özellikleri olacaktır. Buradaki geçersizlik, hem borçlandırıcı iĢlem olan rehin sözleĢmesi, hem de tasarruf iĢlemi niteliğindeki aynî akit için söz konusudur.

140 Cansel, Menkul, s. 62.

141 Müstakbel taĢınırın mevcudiyetinin engellendiği ihtimaller kavramından, Ģarta bağlı hukukî

iĢlemlerde hükmî (farazî) gerçekleĢme durumunu ayrık tutmak gerekmektedir. Zira, BK. m. 154’e göre, “şartın tahakkukuna iki taraftan biri hüsnüniyet kaidelerine muhalif bir hareketle mâni olursa, o şart tahakkuk etmiş addolunur”. Aynı kural, TBK. m. 175/1 hükmü ile arılaĢtırılarak korunmuĢtur. 818 sayılı Borçlar Kanununda farklı olarak, Ģarta bağlı borçlarda, taraflardan birinin, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük kurallarına aykırı biçimde sağlaması durumunda, koşulun gerçekleşmemiş sayılacağı açıkça düzenlenmiĢtir (TBK. m. 175/2).

olacaktır. ġartın gerçekleĢmesi ihtimalinde ise, rehin hakkı, rehin konusu taĢınırın

ilgili taĢınır rehni kurulum usulüne uygun olarak alacaklıya teslimi ya da sicile tescili

ile doğacaktır.

III- BĠRLĠKTE MÜLKĠYETE TÂBĠ TAġINIRLAR ÜZERĠNDE REHĠN

Belgede Motorlu taşıt rehni (sayfa 53-58)