• Sonuç bulunamadı

4.3.1.1.4.3 GÜMRÜK VERGİLERİ

4.3.8. EKONOMİK GELİŞME POLİTİKALAR

4.3.8.3. TEŞVİK POLİTİKALAR

Doğrudan sermaye yatırımlarının miktarı ve niteliği ülkelerin kalkınma düzeyini belirleyen önemli faktörlerden biridir. Doğrudan yatırım miktarı ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkinin doğru yönlü olduğu, sadece teorik ve analitik çalışmalardan elde edilen bir sonuç olmayıp, bir çok ülke deneyimiyle ortaya çıkan bir olgu olarak kabul görmektedir. Daha yüksek refah düzeylerine ulaşmak amacıyla kaynakların belirlenen stratejiler doğrultusunda verimli alanlara kanalize olmalarını sağlamak için kullanılan politika araçlarından biri de teşviklerdir. Doğru hazırlanan bir teşvik programından kaynakları gelişen eğilimler doğrultusunda verimli yatırım alanlarına kanalize etmesi beklenir. Teşvikler, yatırım ve iş yapmanın maliyetini azaltarak yatırımların zamanlamasının, sektörünün, yerinin (ülke-bölge) ve büyüklüğünün belirlenmesinde rol oynar. Dışa açılmada önemli gelişmelerin yaşandığı son dönemlerde ülkeler arasında faktör fiyatlarında ve sermaye maliyetlerinde ortaya çıkan farklılıklar sermayenin uluslararası akışkanlığını hızlandırmıştır. Sermaye ve sermaye mallarının yanı sıra mekana bağımlılığı zayıf olan bazı kurulu işletmelerin de iş ortamı açısından daha avantajlı ülkelere taşınma eğiliminde olduğu gözlenmektedir. Bu gelişmeler, ülkeleri sermaye maliyetlerini

1 Yaşar UYSAL, a.g.e. s.142

rekabet edilebilir bir konuma getirmeye yönelik politikalar geliştirmeye teşvik etmiştir.1

Teşvik politikaları sermaye maliyetinin avantajlı konuma getirilmesinde ülkeler arasındaki rekabette de yoğun olarak başvurulan politika araçlarından birisidir. Bu yönde geliştirilen teşvik programları ülkeler arasında rekabete de konu olabilmektedir. Sermaye veren gelişmiş ülkeler yaşanan bu rekabetten rahatsız olduklarını açıkça deklere edip uluslararası kuruluşlar kanalıyla bir takım kısıtlayıcı kurallar getirme yönünde çaba harcasalar da, pratikte özellikle vergi maliyetlerinin avantaj yaratacak şekilde düşürülmesi yönünde ülkeler arasında kararlı bir eğilim gözlenmektedir. Teşviklerin bir ekonomi politikası aracı olarak kullanılması hem teoride hem de pratikte tartışmalı konulardan biridir. Piyasaya bu tür dışarıdan müdahalelerin ekonomiye sağlayacağı olumlu katkının yanı sıra bozucu yanlarının da olması, özellikle akademik alanda, teşviklere karşı güçlü muhalefete neden olmaktadır. Buna rağmen bir çok ülke tarafından etkin bir şekilde uygulama imkanı bulması ve bazı ülkelerin bu alanda geliştirilen politikalardan başarılı sonuçlar elde etmeleri diğer ülkelerin de bu tür politikalara rağbet etmelerinde etkili olmaktadır. Yatırım ortamının elverişli konuma getirilmesine ilişkin yaşanan rekabet, gelişmiş ülkeleri bile yatırım maliyetlerini yeniden düzenlemeye zorlamaktadır. Bu yönde gerekli düzenlemeleri yapmakta direnen veya geç kalan ülkelerin hem uluslararası doğrudan yabancı yatırımlardan aldıkları pay azalmakta, hem de yerli kaynaklarının bir başka ülkeye kaçışı hızlanarak sermaye kaybıyla karşılaşmaktadırlar. Bu gibi nedenlerle, ülkeler bir taraftan kendi kaynaklarının diğer ülkelere kaçışını durdurmak, diğer taraftan yatırım ve iş ortamını cazip duruma getirilerek daha fazla doğrudan yatırım düzeyi elde etmek amacıyla çeşitli teşvik programları geliştirmektedirler.2

Gelir dağılımı açısından teşviklerin etkisinin özellikle bölgesel ve sektörel olduğunu belirtebiliriz. Çünkü teşvik politikalarındaki esas amaç, yukarıda da ayrıntılı olarak belirtildiği gibi, gelişmesi istenilen zayıf veya bebek sektörler ile geri kalmış bölgelere yatırım yapılması ve bu sektör ve bölgelerin gelişmesinin

1 Mustafa DURAN, a.g.e. s.1 2 Mustafa DURAN, a.g.e. s.3

sağlanmasıdır. Buda sektörel açıdan ve bölgesel açıdan gelir dağılımını haliyle olumlu yönde etkileyecektir. Ancak sağlanan bu teşviklerin kaynağı vergiler olarak halka yükleniyorsa bu da kişisel gelir dağılımı açısından olumsuz bir durum teşkil edecektir.

Teşvik Politikaları uygulamalarında etkinliğin sağlanabilmesi için gereken tedbirleri aşağıdaki gibi bir sıralamaya tabii tutabiliriz.1 Bunlar:

1. Yatırımların desteklenmesinde; AB uygulamaları da dikkate alınarak, değişen iç ve dış piyasa şartlarına uyum sağlamak üzere; daha etkin araçların kullanılması, bürokrasinin azaltılması, şeffaflık, genellik ve yansızlık temel ilke olmalıdır.

2. Bölgesel gelişmeye, Ar-Ge çalışmalarına ve KOBİ’lere yönelik yardımlar artırılmalıdır. Mevcut kalkınmada öncelikli yöreler uygulaması çerçevesinde sağlanan destekler bölgesel amaçlara hizmet etmemekte ve yatırımcı açısından yeterli derecede çekicilik taşımamaktadır. Bu eğilim değiştirilmelidir.

3. Devlet yardımlarının uygulanmasında karmaşık hale gelen bölge ve yöre tanımlamaları, desteğin etkinliğini artırmak üzere yeniden yapılmalıdır.

4. Yardımların uygulanması sırasında istenen bürokratik işlemler azaltılmalı, böylece devlet yardımları daha teşvik edici hale getirilmelidir. Bu kapsamda, kırtasiyeyi azaltmak için, belli büyüklükteki projelerin dışındaki yatırımlarda, mali mevzuatta gerekli değişiklikler yapılarak, belgesiz teşvik sistemine geçilmelidir.

5. Bürokrasiyi azaltmak ve yatırımcıya kolaylık sağlamak üzere; yatırım teşvik belgesinin uygulamasına ait bazı işlemlerin yatırımın bulunduğu illerde yapılması sağlanmalıdır.

1 Fatih LEBLEBİCİ, Devlet Yardımları Uygulamasının Maliyeti Ve Ekonomik Göstergelerle Mukayesesi, DPT Yayınları, Yayın No.2663, Ankara, 2002, s.26

6. Verilen destekler, günümüz teknolojisine uygun bilgi sistemleri ile düzenli kayıt altına alınmalıdır.

7. Devlet yardımları ile sağlanan desteklerin etkinliğini ölçmek, ayrılan kaynağın amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının araştırmak üzere takip, denetleme ve değerlendirme mekanizması oluşturulmalı ve etkin hale getirilmelidir.

8. Türkiye’nin sanayi haritası çıkarılarak, birbirini besleyen, birbirinin altyapısını tesis eden yatırımlar desteklenmelidir.

9. Teşvik uygulayıcı kurumlar arasındaki koordinasyon geliştirilmeli, koordinasyon eksikliğinin önüne geçmek üzere, mümkün olduğu ölçüde az sayıda kuruluş tarafından uygulanan ve teşvik planlama yetkilerinin tek elde toplandığı destekleme düzenine geçilmelidir.

10. Çok sayıda ve karmaşık olan Devlet Yardımları Mevzuatının sade, anlaşılır ve tek bir çerçeve karar haline getirilmesi sağlanmalıdır.

11. Bazı gelişmiş ülkelerde de olduğu gibi; büyük ölçekli ve yüksek teknoloji içeren projeler ayrıca desteklenmelidir.

12. Yeni bir destek programı uygulamaya konmadan önce projelendirilmeli, tahmini maliyeti ve sanayi üzerindeki muhtemel etkileri gözönünde bulundurularak karar verilmelidir. Uygulamaya konulacak devlet yardımı programının süresi önceden belirlenmeli, lüzum görüldüğü takdirde süre uzatımına gidilmelidir. Halen uygulanmakta olan programların bütçelendirilmesi ayrıca gereklidir.

13. Tüm dünyada önem kazanan enerjinin verimli kullanılması ve çevrenin korunması konularında devlet desteği artırılmalıdır.1

1 Fatih LEBLEBİCİ, a.g.e. s.26