• Sonuç bulunamadı

İSTİHDAM, İŞGÜCÜ PİYASASI VE ÜCRET POLİTİKALAR

4.3.1.1.4.3 GÜMRÜK VERGİLERİ

4.3.7. BEŞERİ SERMAYE POLİTİKALAR

4.3.7.3. İSTİHDAM, İŞGÜCÜ PİYASASI VE ÜCRET POLİTİKALAR

Gelir dağılımındaki en büyük problemlerden birisi de işsizliktir. Kişinin hayatını idame ettirebilmesi için eğer aileden kalan geçimini sağlayacak ölçüde bir mirası yoksa, çalışmak zorundadır ki geliri olsun ve hayatın gerektirdiği asgari nitelikte bir hayat yaşayabilsin. Ancak, bireyin iradesi dışında işsiz kalması durumunda gelir olmayacağından doğal olarak milli gelirden pay alamayacaktır. Ülkemizin de içinde bulunduğu dünyanın pek çok ülkesinde ve özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde işsizlik büyük boyutlara ulaşmış ve hükümetler için istihdam politikaları önemle üzerinde durulan bir konu haline gelmiştir.

Sanayi devriminden önceki dönemde ağır iş koşullarında çalıştırılan işçilerin hakları yok denecek kadar az idi. Ancak sanayi devriminden sonra hükümetler tarafından işçileri koruyan iş yasaları yürürlüğe konulmuştur. Kamu müdahalesini doğrudan içeren hukuki düzenlemeler yanında, yasak, kısıtlama, sınırlama veya yüküm getiren ağır uygulamalarla işçilerin istihdamında uyulması gereken kuralları belirlemişlerdir. Bunların uygulanmasının aksatılması durumunda katı nitelikte düzenlemeler, para veya hapis cezası, zoralım, kapatma ve alıkoyma gibi zorlayıcı kamu hukuku yaptırımlarını içerdikleri görülmekteydi.1 Tüm bu müdahalelerin hepsi işçilerin iş güvenliğinin sağlanması ve gelir sağlama yollarının açık tutulması ile gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi olarak açıklanabilir.

Dünyadaki bir çok ülke istihdama özel önem vermektedir. Sosyal ve Bireysel açıdan istihdamın sonuçlarında en önemlisinden birisi gelir dağılımının adaletine yönelik olarak bir gelirin oluşturulmasıdır. İstihdam olmadan gelirin oluşturulması düşünülememektedir. Bu açıdan gelişmiş ülkeler topluluğu Avrupa Birliğinin istihdam politikaları konusuna verdiği önemi göstermek açısından

1 Tankut CENTEL, İş Yasalarının İstihdam Üzerindeki Etkileri, Mercek Dergisi, Yıl:2 Sayı:6, Nisan, 1997, s.10.

Lüksemburg Olağanüstü İstihdam Zirvesine değinmekte fayda vardır. 20-21Kasım 1997 tarihlerin arasında toplanan Lüksemburg Olağanüstü İstihdam Zirvesi’nde istihdam politikalarında geleceği şekillendirecek dört temel dayanak belirlenmiştir. Bunlar;

1- İstihdam edilebilirlik 2- Girişimcilik,

3-Gelişim ve Değişim Sürecin Uyum Sağlayabilme 4- Herkese eşit fırsatlar tanıma.

Yukarıdaki bu dört dayanak ile istihdam ve işgücü piyasasına ilişkin önermeler, sosyal uyumun korunup gelişmesini temel alarak, esnek işgücü piyasası uygulamalarıyla iş güvencesi arasında bir denge oluşturulmasına vurgu yapmaktadır.1

Bir ülkedeki nüfusun üretici durumda bulunan kısmına, ekonomik açıdan aktif nüfus denir. Bu aktif nüfus ülkenin işgücünü oluşturması bakımından önem taşımakta ve bu niteliği ile nüfusun üretici kısmını meydana getirmektedir. Diğer bir ifade ile ekonominin insan kaynağı işgücüdür diyebiliriz. Nüfusu oluşturan kişilerin bazıları, fikri ve bedensel güçsüzlükler veya hukuki sebeplerle üretime katılamazlar. Bu gruba, çocukları, hasta ve sakatları, mahkum ve askerleri sokabiliriz. Ekonomik ve sosyal açıdan aktif nüfus, ülkenin üretimdeki beşeri kaynağını teşkil etmektedir. İstatistik açısından ise, 15 yaşından yukarı olan ve çalışabilir durumda olan kişileri kapsamaktadır. Bu noktada işgücü ve istihdamın tanımlarını şu şekilde yapabiliriz: İşgücü, ekonomik anlamda bir üretim unsurudur. Ancak diğer üretim faktörleri toprak ve sermayeden farklı özellikler taşımaktadır. İşgücü, bir ülke nüfusunun üretici durumda bulunan, iktisadi faaliyete katılan kısmı demektir. Yani işgücü, genel nüfusun çalışmak isteyen ve çalışabilir durumda olan üretken kısmıdır.2 İstihdam ise; bir ülkede çalışmak istek ve yeteneğinde bulunan kişilerin mal ve hizmet üretiminde kullanılması olarak tanımlayabiliriz. Buna göre, istihdam, ülkenin işgücü piyasasının analiz edilmesi, o ülkede bir üretim faktörü olan insan kaynağının ne ölçüde, hangi

1 Oğul ZENGİNGÖNÜL, Sosyal Politika – Esnek Çalışma Biçimleri Paradoksunda Avrupa Birliği Örneği, Dokuz Eylül Üniv.Sosyal Bilimler Enst. Dergisi, Cilt 5, Sayı:4 İzmir, 2003, s.160 2 Nurullah GENÇ ve Osman DEMİRDÖĞEN, a.g.e. s.108

sektörlerde kullanıldığını, işgücünün eksik istihdamının boyutlarının ne olduğunu göstermesi konumuz açısından önem arz etmektedir.1

Ücret genel anlamda, insan emeği karşılığında sağlanan gelirdir. Çalışma süresi, hizmet sözleşmesi ya da kadroya dayanılarak yapılan ödemelerin yanı sıra, serbest meslek sahiplerinin iş ya da hizmet karşılığında aldıkları bedelleri kapsamaktadır. Özetle ücret, emeğin neticesi anlamına gelmektedir. Buna göre, işletmenin kâr ve zararına bağlı olmayan, müteşebbis tarafından emek sahibine, üretilen malın satışı beklenmeden ödenen, miktarı önceden belirlenmiş bir gelirdir diyebiliriz.2

Bu açıklamaların ardından gelir dağılımı açısından ücret, istihdam ve işgücü politikalarının gelir dağılımına etkilerine geçebiliriz. Birbirine bağlantılı olan ve etkileri de aynı şekilde birbirleri ile ilişkili işgücü, ücret ve istihdam politikalarındaki üzerinde durulması gereken en önemli konulardan birisi ülkenin siyasi iktidarının bakış açısının ne yönde olduğu ve anayasa ile kanunların bu politikalar için çizdiği sınırlardır. Örgütlenmenin sınırlı olduğu bir ülkede sendikal hareketliliğinde sınırlı kalacağı ve dolayısıyla işgücünün kendi haklarını savunmasının sınırlı olacağını söyleyebiliriz. Buda kişisel ve fonksiyonel gelir dağılımı açısından emek aleyhine bir durum, tersi olarak ta diğer üretim faktörlerine ise olumlu olarak yansıyabilecektir.

İşçilerin ve işverenlerin örgütlenmesi ve ücret konularında aralarında anlaşma sağlanması süreci istenilen bir durumdur ve gelişmiş ülkeler her konuda olduğu gibi bu durumu da istenilen şekilde düzenlemişlerdir. Eğer işçiler ile işverenler arasında bir anlaşma sağlanamamışsa işçilerin grev ve işverenlerinde lokavt haklarının olması, gelir dağılımında adaletin sağlanması açısından son derece önemlidir. Serbest piyasa ortamında arz ve talebe göre fiyat belirleneceğinden herhangi bir müdahale olmaması durumunda emeğin gerçek fiyatı belirlenebilir. Bu durumda gelir dağılımında herhangi bir etkileşime yol açmaz. Ancak devletin sendika ile işverenler arasında anlaşamaması durumunda ekonomik ve siyasi

1 Rıdvan KARLUK, Türkiye Ekonomisi, Beta Yayınları, 7.Baskı, İstanbul, 2002, s.18 2 Ali SEYYAR, Sosyal Sözlük, a.g.e. s.1

konjonktüre göre sendika tarafını tutarak gelir dağılımında emek lehine bir tutum takındığını da belirtebiliriz.

Vergi ve sosyal güvenlik (sigorta) kesintilerinin de gelir dağılımı açısından etkileri büyüktür. Ülkenin, işgücü üzerinden aldığı vergi ve sosyal güvenlik kesintilerinin yüksek olarak belirlenmesi ve hatta asgari ücret uygulamasından vergi alınması gibi uygulamalar kayıt dışı veya kaçak işçi çalıştırılmasına zemin hazırlayabilecektir. Gelir dağılımı açısından bu durum kayıtlara bile alınamadığından belirlenemeyecektir. Ancak gerçek şudur ki, ülkenin işgücü piyasasının iyi şekilde düzenlenmemesi bu tür olayların olmasını önleyemeyecek aksine artıracaktır. Bugün özellikle, küçük ölçekli sanayi işletmelerinde asgari ücretin çok altında ve çok zor çalışma şartları altında çalışan insanlar için artık yaşamak bir işkence haline gelmiş, herkeste çok çalıştıkları halde, zaruri gıda ihtiyaçlarını bile temin edemeyecek duruma düşmüş insan sayısı az değildir.

Asgari ücret uygulaması da gelir dağılımında önem arz eden konulardan birisidir. Buna göre asgari ücret, çalışanlara sosyal açıdan uygun bir asgari yaşam düzeyi sağlamaya yeterli olan, aynı zamanda da işverenlerin daha düşük ücret ödemelerini önlemeye yönelik, düzeyi devlet tarafından belirlenen zorunlu bir ücrettir. Gelir dağılımı açısından asgari ücret uygulamasının esas amacı, düşük gelirli çalışanları daha iyi hayat standardına ulaştırmak, ücretlerin düşürülmesi yönündeki rekabeti ortadan kaldırmak, ekonomik faaliyetlerin duraklama veya gerileme dönemlerinde ücretlerin düşmesini önlemek, genelde yüksek tüketim eğilimine sahip, düşük gelirli grupların satın alma olanaklarının artırılması yoluyla ekonomik büyümenin özendirilmesi şeklinde sıralayabiliriz. Bu açıdan fonksiyonel gelir dağılımı açısından emek lehine bir durum oluşturmakta ve aynı zamanda işgücü olarak çalışan bireylerin kişisel gelir dağılımı açısından da olumlu bir artış sağlanmaktadır.1

Son olarak gelir dağılımına olumlu etkileri açısından Ücret Konseyi oluşumuna değinmekte fayda vardır. Buna göre, Ücret Konseyi; bir ülkede dengeli

bir ekonomik ve sosyal gelişmenin gerçekleştirilmesi, ekonomik büyüme yanında tam istihdamın, fiyat istikrarının, adil bir gelir dağılımının ve çalışma barışının sağlanması ve sürdürülmesi amacıyla bir milli ücret ve gelirler politikası saptamak, bu konuda öneriler getirmek ve istişarî nitelikte kararlar almak üzere kurulan, devlet işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan bir kuruldur. Bu kurulun gerçekten düzenli çalışması ve aldığı kararların güvenilir olması hem işçiler ve hem de işverenler açısından özel önem taşımaktadır.1