• Sonuç bulunamadı

4.3.1.1.4.3 GÜMRÜK VERGİLERİ

4.3.3. DIŞ TİCARET POLİTİKAS

Dış ticaret politikasını, hükümetlerin doğrudan doğruya ülkenin dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, özendirmek veya bu işlemlerin yapılış şekillerini düzenlemek için, almış olduğu önlemlerin oluşturduğu sistematik bir bütün olarak tanımlayabiliriz.1

Dış ticaret politikalarını iki ana bölüme ayırarak incelememiz mümkündür. İçe dönük dış ticaret politikaları ve dışa açık dış ticaret politikaları. Aralarındaki temel fark sübvansiyonlar ve teşviklerle ilgilidir. Bir ekonomide üretim iç pazar ve dış pazar için yapılır. İçe dönük dış ticaret politikası, iç pazara yönelik üretim ile dış pazara yönelik üretim arasında ayrım yaparak ülke içi üretimi teşvik eder. Dışa açık dış ticaret politikasında ki durum tamamen farklı olup, ülke içi ve ülke dışı pazar diye bir ayırım yapılmaz. Bu durum fonksiyonel ve sektörel gelir dağılımı üzerinde etkilidir.2

Bir ülkede hükümetler, çeşitli amaçları gerçekleştirmek için uluslararası ticarete müdahalelerde bulunurlar. Bu müdahalelerin altında ekonomik olduğu kadar, sosyal ve siyasi amaçlarında yatabileceği söylenebilir. Genel ekonomi politikasının önemli bir aracı olan dış ticaret politikası ile genel ekonomi politikası arasında yakın bir ilişki mevcuttur. İç ekonomiye yönelik politikalar dış ticareti etkileyebildiği gibi, bunun tersi durumu da söz konusu olabilmektedir. Örneğin dış ticarete yönelik olarak alınan tarife ve kota gibi önlemler, diğer yandan yurtiçi çalışma düzeyi veya enflasyon oranı üzerinde de etkiler doğurur. Gelişmiş sanayi ülkelerinde ithalatın yerli ekonomi üzerinde ki tehditlerine karşılık, kamuoyunun hükümetleri üzerine önemli baskıları vardır. Yerli üreticilerin yabancı rekabetine karşı zorlandığı durumlarda, gelişmiş ülkelerin temel felsefesi sayılan serbest rekabet ve ekonomi anında terk edilebilmektedir. Dolayısıyla uluslararası ticaret politikalarının belirlenmesinde bu tarz milliyetçi uygulamaların önemli derecede etkili olduğunu

1 Halil SEYİDOĞLU, Uluslararası İktisat, Teori Politika ve Uygulama, 10.Baskı, Güzem Yayınları, İstanbul, 1994, s.324

belirtmek gerekmektedir. Devletin dış ekonomik ilişkilere müdahaleleri genellikle bu faaliyetlerin kısıtlanması yada sınırlandırılması amacına yöneliktir. Örnek olarak gümrük tarifeleri, kotaları ve kambiyo denetimi gibi sınırlandırmaları verebiliriz. Dış ticaret politikası ile aynı zamanda belirli alanlarda özendirici faaliyetlerde de bulunulabilmektedir. İhracatın ve genel olarak döviz kazandırıcı işlemlerin artırılmaya çalışılması bu konuda güzel örneklerdendir.1

Serbest dış ticarette bir ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu endüstri dallarında üretim artar, dış piyasalarda rekabet güçlüğü çeken yurtiçi endüstrilerde ise tam tersine azalır. Üretim hacmindeki değişmelerde diğer yandan o endüstride çalışan kaynakların talebini ve dolayısıyla reel gelirlerini etkiler. Kısacası serbest ticaret gelir dağılımını ihracat kesiminde çalışan kaynaklar lehine ve ithalata rakip kesimlerde çalışan kaynaklar aleyhine değiştirir. Korumacılıkta bunun tersi söz konusudur. Ülkede yabancı üreticilerle rekabet edemeyen ithalat-ikamesi endüstrilerindeki düşük verimli üreticiler, doğal olarak liberal dış ticaret politikalarına karşı çıkarlar. Bunlar koruyuculuğu savunan kesimin asıl çekirdeğini oluştururlar. Çıkarları bu kesimin üretimine bağlı olan diğer bazı gruplarda onların yanında yer almaktadırlar. Örneğin bu sektörde faaliyet gösteren firmalar ve işçi sendikalarının yanında, söz konusu endüstrilere hammadde ve ara malı sağlayan diğer işletmeler, endüstrinin mallarını toptancı ve perakendeci düzeyinde pazarlayanlar, o kesime kredi sağlayan bankalar ve diğer mali kuruluşlar bunlardan bazılarıdır. Bunların baskı grupları aracılığı ile istediklerini gerçekleştirebilmeleri de her zaman mümkündür. İhracat endüstrilerinde çalışanların çıkarları ise, serbest ticaretten yanadır. Bu sektör bakımından önemli olan, üretilen malların dışarıda bir engelle karşılaşmadan dünya piyasalarına çıkabilmesi ve üretimde kullanılan yabancı girdilerin dünya fiyatlarından sağlanabilmesidir. İhraç malı üreten firmalar, içeride artan koruyuculuğun, ilişki içerisinde bulundukları diğer ülkelerde de kısıtlayıcı politikalara yol açarak dış piyasaların daralmasına neden olabileceğinden endişe duyarlar. Ulusal ekonomide liberal dış ticaret politikalarının uygulanması, ticaret ortaklarını da aynı doğrultuda hareket etmeye yöneltebilir ve ihracatçı firmaların dış piyasa paylarını artırıcı sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden bu sektörde faaliyet gösteren

üretici firmalar, işçi sendikaları ve öteki kuruluşlar, dış ticaretin liberalleştirilmesini sektörün çıkarlarına daha uygun olduğunu düşünebilirler.1

Ulusal dış ticaret politikasının belirlenmesinde üzerinde durulması gereken konulardan biriside ithal ikameci bir politikadan liberal dış ticaret politikasına geçişteki süreçle ilgilidir. Serbest ticaret, ülkenin bol olarak sahip bulunduğu faktörün milli gelirden aldığı payı yükselttiği için bu faktörün yararınadır. Koruyuculuk ise kıt faktörün reel gelirini yükselterek o faktörü yararlandırır. Türkiye gibi, emeğin bol, sermayenin kıt olduğu ülkelerde serbest ticaret, işgücünün çıkarlarına daha uygun olacaktır. Tüm bunlarla birlikte, böyle bir sonuç ancak uzun dönemde kendini gösterir. Kısa dönemde, serbest ticaret, ithal ikamesi endüstrilerinde çalışan faktörlerin yararına olmayabilir. Çünkü, bu sektörün üretimi dış rekabet karşısında daralınca, burada istihdam edilen emek ve sermaye faktörleri arasında işsizlik oranı yükselir. Bunların ihracat endüstrilerine aktarılması ise belirli bir zamana bağlıdır.2 Bu açıdan fonksiyonel gelir dağılımının emek aleyhine değişeceğini söyleyebiliriz.

Özetleyecek olursak, dış ticaret politikası, ihracat ve ithalatın miktar ve oransal olarak artırılması, azaltılması veya tamamen durdurulması ve hatta daimi yasaklanması gibi kotalar, gümrük tarifeleri, gümrük vergileri gibi piyasanın miktar ve fiyat etkilerini kullanarak düzenleyebilmektedir. Bu açıdan dış ticaret sektörel, bölgesel, fonksiyonel ve bunların kişilere yansımasının etkileri olarak ta kişisel gelir dağılımı üzerinde etkili olabilmektedir diyebiliriz.3