• Sonuç bulunamadı

KAMULAŞTIRMA VE ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALAR

4.3.1.1.4.3 GÜMRÜK VERGİLERİ

4.3.5. MÜLKİYET POLİTİKALAR

4.3.5.3. KAMULAŞTIRMA VE ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALAR

Kamu mülkiyetinin el değiştirmesi durumu üç şekilde oluşmaktadır. Kamulaştırma, devletleştirme ve özelleştirme şeklindedir. Günümüzde devletleştirme yapılmamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında liman ve demiryolları ve stratejik önem taşıyan birkaç devletleştirme dışında devletleştirme yapılmadığından bu konuyu inceleme alanımıza almayacağız. Kamulaştırma ile kamu yararı sağlanmaya çalışılmalı ve bu doğrultuda hareket edilerek özel mülkiyete ait taşınmazın, mülk sahibinin isteğine bakılmaksızın kamu mülkiyetine geçirilmesi olarak

1 Ekonomik Modeller ve Stratejik araştırmalar Genel Müdürlüğü, BYKP İnceleme Raporu, s. 2. 2 Coşkun Can AKTAN, Değişim ve Devlet, TİSK Yayını, Ankara, 1998, s. 67.

tanımlanmaktadır. Özelleştirmede ise tam tersi durum söz konusu olmaktadır. Kamu mülkiyetinde bulunan kamu iktisadi kuruluşlarının mülkiyeti özel sektöre devredilerek, kamunun yönetiminden çıkarılması amaçlanmaktadır. Kısaca tanımlarını verdiğimiz kamulaştırma ve özelleştirme konularına aşağıdaki başlıklarda ayrıntılı değinilmiştir.

4.3.5.3.1. KAMULAŞTIRMA

Kamulaştırma, 2942 Sayılı Kanunda belirtildiği üzere, bir idarenin kamu yararı düşüncesi ile gerçek ve hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, bedelinin peşin verilmesi şartıyla mal sahibinin rıza ve mavafakatına bakılmaksızın zor alımla mal edinmesidir.

Kamulaştırma yukarıda da ifade edildiği gibi kamu yararı var ise söz konusu yapılır. Bu durumda kamulaştırılan yerin sahipliği önem taşımaktadır. Eğer bu kişi veya kurum buradan bir gelir elde ediyorken bu gelirinden mahrum kalacaksa kamulaştırmanın kişisel gelir dağılımına etkisi olumsuz olacaktır diyebiliriz. Ancak eğer ki kişinin sahibi olduğu mülkiyetin herhangi bir geliri yoksa ve kıymeti düşük bir toprak parçası iken, örneğin bir yol geçmesi veya baraj yapılması gibi bir durumda kıymetin artması durumunda alınan bir kamulaştırma kararı bu kişilere yapılacak ödemelerle gelirlerini doğrudan artıracağından kişisel, ve kamulaştırma sonucunda eğer bir yatırım yapılacaksa bu yatırımın sonucunda bölgesel gelir dağılımı olumlu olarak etkilenecektir. (2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun İkinci bölümünün üçüncü maddesinde; İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler. Bakanlar Kurulunca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda bir gerçek veya özel hukuk tüzelkişisine ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl Genel Bütçe Kanununda gösterilen miktarı, nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar, kamulaştırma bedelinin altıda birinden az olamaz. Bu miktarın üstünde olan kamulaştırma bedelleri, peşin

ödeme miktarından az olmamak ve en fazla beş yıl içinde faiziyle birlikte ödenmek üzere eşit taksitlere bağlanır. Taksitlere, peşin ödeme gününü takip eden günden itibaren, Devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddi uygulanır.)

4.3.5.3.2.ÖZELLEŞTİRME

Sözlük anlamını genel olarak kamu iktisadi teşebbüslerinin özel sektöre devredilmesi şeklinde tanımlamak mümkündür. Özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kamu iktisadi girişimlerinin verimli çalışamadıkları, bundan dolayı da devletin bütçesine yük oldukları, dolayısıyla bunların özel sektöre satılması gerektiği görüşü 1980'li yıllarda genel kabul görmeye başlamıştır.1

Özelleştirme literatürde farklı farklı tanımlanmaktadır. Bunun nedeni ise uygulamada görülen farklı özelleştirme yöntemlerinden herhangi birinin (tanımlayanlarca) esas alınmasıdır. Özelleştirmenin bu şekilde dört tanımı mevcuttur.2

Bunlardan ilki “özel kesime doğru aktarmak” olarak adlandırılabilir. Bu özelleştirme ile ilgili en eski ve en çok kullanılmış olan tanıdır. Basitçe yapılan tanıma göre, kamu işletmelerinden özel kesim işletmelerine bir hizmetin veya faaliyetin aktarılmasıdır. Klasik bir örnek olarak hastanelerin özel kesim tarafından işletilmesi olarak verilebilir. İkinci tanım ise bir “devlet-özel sektör işbirliğini”betimler. Bu ise iki uygulamayı bünyesinde barındırır. İlk durumda devlet, kendi işletmelerine özel sektörü de “iştirakçi” olarak ortak eder. İkinci durumda ise, devletin özel sektör için (kendisinin kullanım alanı ve miktarı sınırlı olan) ara malı, yarı mamul veya hammadde sunmasıdır. Üçüncü tanım ise, son zamanlarda özelleştirme hadisesine eklenen bir kavram olarak “mülkiyet satışı”dır. Bu uygulamanın arzulanmasının ardındaki amaç devletin etkisiz ve verimsiz çalışan kötü bir girişimci olduğu ve bu yüzden de özel kesimin üstlenebileceği her türlü üretim alanından çekilmesi gerektiği düşüncesidir. Bu açıdan devletin sadece bir hizmeti

1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Özelleştirme

2 Robert W.BAILEY, Özelleştirme Kavramının Doğru ve Yanlış Kullanımları” (Çev. Aytaç EKER), Kamu Ekonomisinin Genişlemesi ve Özelleştirme: Seçme Çeviriler, Der.Aytaç EKER ve Coşkun Can AKTAN, D.E.Ü.İ.İ.B.F. Maliye Bölümü Yayını, İzmir, 1993, s.240.

değil aynı zamanda o hizmeti devlet eliyle sunan kamu işletme ve teşebbüslerinin mülkiyeti de kaldırılmalıdır ki devletin bu alanlardaki “düzenlemede bulunma yeteneği” engellenmiş olsun. Son olarak yapılan tanımda da asıl sorumluluk kamuda kalmak kaydıyla “hizmetin özelleştirilmesi”dir. Temizlik hizmetlerinin özelleştirilmesi bunun tipik bir örneğidir.1

Özelleştirme, eşzamanlı olarak etkide bulunan pragmatik(verimlilik ve etkinlik getireceği için), ideolojik (minimal devlet özleminden kaynaklanan şikayetler için), ticari (kamu yatırımları ve kamu mülkiyeti özel kesim tarafından daha iyi değerlendiririldiği için) ve popülist (insanlar kamu hizmetlerinden faydalanma konusunda bir çok seçeneğe sahiptir. Kendileri; ortak ihtiyaçları belirlemeye ve bürokratik yapıdan çok, etnik ve gönüllü kuruluşlara, komşulara ve aileye güvenerek bir topluluk teşkil etme yönündeki yatkınlıkları) nedenlerle yapılmaktadır.2

Yukarıda saydığımız nedenlerden yapılan özelleştirmelerle mülkiyet el değiştirmekle birlikte gelir dağılımında da değişiklikler olacaktır. Özelleştirilen kamu iktisadi kuruluşlarının en önemli özelleştirilme nedenlerinden biri olan iyi yönetilememe ve “kara delik”ler olarak bütçede açık teşkil etmesidir. Bu durumda özelleştirilen bu kuruluşlar haliyle aynı şekilde bırakılmayacak personelinde sayıca(kantitatif) ve nitelikçe (kalitatif) değişikliklere gidecektir. Aksi takdirde zarar edeceği aşikardır. Zaten zarar ettiği için özelleştirilmiştir. Bu durumda işsizlik daha da artacak ve bunun yansıması da şahıslar açısından kişisel gelir dağılımı üzerine olumsuz olarak yansıyacak, fonksiyonel açıdan da emek gelirleri azalacaktır. Eğer özelleştirilen kamu kuruluşu bir bölgenin veya bir sektörün gelişmesi amacıyla kurulmuşsa, özelleşmesinin akabinde ki yönetimin iyi yönetimi veya iş değişikliği bölgesel ve sektörel gelir dağılımını da etkileyecektir.

1 Robert W. BAILEY, a.g.e. s.240

2 E.S. SAVAŞ, Özelleştirmenin Gerekçeleri, (Çev.Aytaç EKER), Kamu Ekonomisinin Genişlemesi ve Özelleştirme: Seçme Çeviriler, Der.Aytaç EKER ve Coşkun Can AKTAN, D.E.Ü.İ.İ.B.F. Maliye Bölümü Yayını, İzmir, 1993, s.268.

Özelleştirmelerde kuruluşların özelleştirilme yöntemleri ve satış bedelleride özel gelir dağılımı açısından önem taşımaktadır. Blok satış yöntemiyle yapılan özelleştirmelerde, kuruluşun gerçek fiyatının altında satılması durumunda, bir taraftan istihdam azalışı yoluyla yapılan toplam ücret ödemeleri azalırken, diğer taraftan da sermaye gruplarına yeni ve ucuz bir gelir kaynağı sağlanmış olacaktır. Eğer ki bu satışa konu olan kurum tekel konumundaki bir kurumsa, bu sefer özel tekel konumuna gelecek ve piyasanın tek egemeni olarak fiyatları istediği gibi belirleyebilecektir. Buda fonksiyonel gelir dağılımı açısından teşebbüs sahipleri için olumlu bir durumdur. Ancak yükselen fiyatlar alt gelir gruplarının gelirlerine olumsuz etki edecektir. Eğer satış sermaye piyasası yoluyla halka satış veya kendi çalışanlarına satış yoluyla yapılırsa, özelleştirme hem işsizlik oranını artırmayarak hem de çalışanları sermayeden pay alarak yeni bir gelir kaynağı elde edebileceklerdir. Buda kişisel gelir dağılımında düzelme ve fonksiyonel gelir dağılımında emek lehine olan bir durumdur.1