• Sonuç bulunamadı

GELİR DAĞILIMINDA KAMU KESİMİNİN ETKİLERİ

2. GELİR DAĞILIMINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

2.2. GELİR DAĞILIMINDA KAMU KESİMİNİN ETKİLERİ

Gelir dağılımını etkileyen faktörlerden bir diğerdi de kamu faktörüdür. Serbest piyasa ekonomisinde kamu kesiminin müdahaleleri ve faaliyetleri sonucu ekonomiyi etkilemeleri, bu etkilemenin sonucunda da gelir dağılımında yeniden bir dağılımın söz konusu olabileceğine değinilmekte, ayrıca ülkedeki sendikal hakların varlığı veya uygulanabilirliği, sosyal güvenlik politikaları ve ülkenin vergi yapısı ile

1 Yaşar UYSAL, a.g.e. s.87

uygulanmakta olan vergi politikalarının gelir dağılımı üzerinde ne şekilde bir etki yaptığı incelenmeye çalışılacaktır.

-Politik Karar Birimlerinin Etkileri

Gelir dağılımının düzenlenmesine yönelik iktisat politikalarını politik karar birimleri belirlemektedir. Dolayısıyla gelir dağılımı ilişkilerinin düzenlenmesinde politik faktörler özel bir öneme sahip bulunmaktadır. Bu faktörlerden birincisi iktidar partilerinin ideolojik görüşleriyle ilgilidir. Siyasi görüşlerinde önemli farklılıklar bulunan partilerin ekonomik ve toplumsal amaç ve tercihlerine ilişkin öncelikleri de haliyle farklılaşabilmektedir. Bu farklılaşma, Hüsnü Erkan’ın 1990 yılında yaptığı bir araştırmasında oluşturduğu bir tablo yardımıyla açıklayabiliriz.1

Tablo 1.1 : Siyasi Partiler ve Tercih Öncelikleri2

Amacın Önemlilik Derecesi Sosyal Demokratlar Merkezciler Muhafazakarlar 1. Çok Önemli - Tam İstihdam --- -Para İstikrarı

- Gelir Dağılımı ---

2. Çok Önemli veya Önemli - Büyüme - Büyüme --- - Paraİstikrarı -ÖdemelerDengesi 3. Önemli --- -Tam İstihdam -Büyüme

- Gelir Dağılımı -Tam İstihdam 4. Önemli veya az Önemli -Para İstikrarı -ÖdemelerDengesi --- 5. Az Önemli -Ödemeler Dengesi --- --- 6.Önemsiz --- --- -GelirDağılımı

Kaynak: Hüsnü ERKAN, Ekonomi Politikasının Temelleri, s.161

Tablo 1.1’nin incelenmesinden görülebileceği gibi, gelir dağılımı, sosyal demokrat partiler açısından birincil öncelikle bir amaç olurken, liberaller açısından üçüncü, muhafazakarlar açısından ise önemsiz derecede bulunmaktadır. Ancak 1980 sonrası Özal döneminde değişen dinamikler, özellikle yapısal uyum problemleri, siyasi partilerin bu modelde yer alan siyasi önceliklerinin değişmesini getirmiştir.

1 Yaşar UYSAL,a.g.e. s.87

Devletin ekonomik nitelikli kararları yanında, politik içerikli gelişmelerde gelir dağılımını etkileyebilmektedir.1

Demokratik ülkelerde hükümetler seçimle işbaşına gelirler. Dolayısıyla, özellikle seçim dönemlerinde, kendilerine oy verecek kesimlere şirin görünmek amacıyla belli kesimlere gelir transferlerinde bulunur ve gelir dağılımını etkilerler. Şehirlerde gecekondulara imar affı getirilmesi, kamu yatırımlarının bölgesel dağılımı, kamu mal ve hizmetlerini fiyatlandırma politikaları, tarımsal taban ürün fiyatları, gübre sübvansiyonları, yatırım ve ihracat teşvikleri, memur ve işçilere verilen ek zamlar, asgari ücretin artırılması gibi uygulamalar, hükümetlerin veya diğer bir ifade ile politik gücün genel oy tabanına hoş gelebilecek tedbirleri alarak, gelir dağılımını isterlerse etkileyebileceklerini göstermektedir.2

Bu konuya 8.Beş Yıllık Kalkınma Planında da şu şekilde değinilmiştir: Siyasi istikrarsızlık ya da kısa aralıklarla iktidarların değişmesi, bir başka ifadeyle siyasi konjonktür ekonomik alanı yoğun olarak etkilemektedir. Böylece siyasi konjonktürün yüksek olduğu seçim dönemlerinde kamu kesiminde çalışan ve nüfusun önemli bir kısmını oluşturan dar ve sabit gelirli kesimlere verilen ücret artışları yüksek olmaktadır. Kamu kesiminde yapılan ücret artışları işçi sendikaları tarafından özel kesimde çalışanlar içinde örnek alınmakta ve bu şekilde ülke geneline yansımaktadır. Tüm bunların yanında destekleme kapsamındaki tarım ürünlerinin sayısı ve bunların taban/ tavan fiyatları seçim dönemlerinde büyük ölçüde artırılmaktadır. Kısacası hangi görüşe sahip olursa olsun, partiler politik konjonktürün yüksek olduğu seçim dönemlerinde çeşitli kesimlere gelir transferine yönelmektedir.3 Bu durumda haliyle gelir dağılımı siyasi kararların etkisi altında kalarak, iktidara yakın olanlar lehine diğerlerinin aleyhine etkilenecektir.

1 8.5Yıllık Kalkınma Planı. a.g.e. s.72

2 Rıdvan KARLUK, Türkiye Ekonomisi; Tarihsel Gelişim, Yapısal ve Sosyal Değişim, Genişletilmiş 4. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 1996. s.60

-Sendikal Hakların Etkileri

Gelir dağılımı konusunda bir diğer önemli faktörde sendikal haklar, bunların yaygınlaşması ve uygulanabilirliğidir. Ülkemizde sendikal hakların yaygınlaşması ve bu hakların 1961 Anayasası’nın güvencesinde kullanılmaya başlamasıyla, özellikle 1963 yılından sonra işçi ücretleri nispi olarak artmıştır. Sendikalı işçi ücretlerinin, sendikalı olmayanların ücretlerinden çok daha fazla olması, gelir dağılımını önemli ölçüde etkilemektedir. Özellikle son yıllarda sendikalı işçiler ile normal işçi ve memurlar arasında ortaya çıkan dengesizlik bu konuda çok önemli bir gelişmedir. Bir toplumda gelir dağılımında eşitliğe doğru bir hareket, ülke içi talebi canlandırarak üretim artışına yol açabilir. Diğer taraftan, ücret gelirlerinin büyük ölçüde tüketimde ücret dışı gelirlerinin ise yatırımda kullanılacağı varsayımı altında gelir dağılımının ücretliler aleyhine gelişimi, o ekonomide yatırımların ve dolayısıyla gelişmenin hızlanmasına yol açabilir. Bunun olabilmesi için ise, gelirin tüketilmeyen kısmının üretken yatırımlara dönüşmesi gerekir. Fakat, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yüksek sermaye geliri, yatırımlara dönüşerek üretim kapasitelerini istenilen ölçüde artıramamaktadır. Ayrıca, yüksek sermaye gelirinin vergilenmesi de tam olarak sağlanamamaktadır.1

-Vergi Sisteminin Etkisi

Ülkenin vergi yapısı ve uygulanmakta olan vergi politikaları da gelir dağılımına önemli etkilerde bulunur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde devletin en önemli gelir kaynağı doğal olarak vergi gelirleridir. Vergilemenin ana amacı devlet harcamalarını karşılamak için halkın gelirinden pay almaktır. Bu amaçla bütün ülkeler vergi toplamak için çeşitli yol ve yöntemler kullanmakta ve bir vergi yasasına sahip olmaktadırlar. Genel olarak vergi gelirlerini sınıflandıracak olursak gelir vergileri, tüketim vergileri ve gümrük vergilerinden oluşmaktadır. Bunun yanında sosyal sigorta katkıları da gelişmiş ülkelerde önemli paya sahip olan bir vergidir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, devlet harcamalarının karşılanmasında devlet gelirlerinin çok yetersiz kalmasının yarattığı arayışların sonucu olarak vergi sistemi

her zaman tartışma konusu olmakta, gelişmiş ülkelerdeki vergi sistemlerine göre reform çalışmaları sürekli yapılmaktadır.1

Vergilemenin mali, ekonomik ve sosyal olmak üzere üç temel amacı bulunmaktadır. Bu amaçlardan üzerinde en çok durulanı ve tartışılanı, vergi yüklerinin eşit dağılımı kuralını içeren sosyal amaçtır. Sosyal amacın gerçekleştirilmesi ise ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınmasıyla olacaktır. Ekonomik faaliyetlerin çok büyük bir kısmını kayıt altına alan, gelir ve servet vergilerinde artan oranlılık ilkesini uygulayan gelişmiş ülkeler vergilendirmenin mali ve ekonomik amaçları yanında, sosyal amacını da başarıyla gerçekleştirmişlerdir. Gelişmiş batı ülkeleri, topladıkları vergi gelirlerinden, kamu hizmetlerinin geliştirilmesinde en etkin biçimde yararlanmışlardır. Verginin üç temel amacını büyük ölçüde gerçekleştirmiş ekonomiler, ekonomik gelişme sorununu aşmış durumdadırlar. Buna karşılık, gelişen ve az gelişmiş ekonomilerin büyük kesiminin temel özelliklerinin başında gelir dağılımı adaletsizliği ve adaletsiz vergilendirme gelmektedir. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ekonomilerin, gelişmiş ekonomiler ile aralarındaki refah farkını azaltabilmeleri ise vergi yönetimlerini vakit kaybetmeden çağdaşlaştırmalarına bağlıdır.2