• Sonuç bulunamadı

2.1. KUZEY IRAKTAKĐ MEVCUT YAPILANMA

2.1.1. Türkmenler

2.1.1.1. Tarihi Kültürel Fenomen

1055’de son vermiştir. Böylece Irak’a yoğun Türk dalgası, Selçuklularla birlikte yeniden başlamış oluyordu. Irak’ın Selçukluların nüfusu altına girmesi Türkmenlerin, Irak’a kalabalık gruplar halinde gelerek çeşitli kentlere yerleşmelerine yol açmıştır. Irak’taki bölgeler Türk Đl Beyleri tarafından idare edilmeye başlandı. Daha sonra Türkmenlerden Karakoyunlular bu bölgelere egemen olunca Karakoyunlu devletini kurmuşlar (Turan, 1992:92-93).

Şekil 2.1. Irak Etnik Haritası

Kaynak: http://ercaninal.blogspot.com.tr, Erişim Tarihi: 16.05.2015

2.1.1.1. Tarihi Kültürel Fenomen

Türklerin Irak’a ilk girişimlerinin M.S. 652 tarihine kadar uzandığını belirtmiştik. Önceleri bir askeri koloni olarak Irak’ta varlık gösteren Türkler daha sonraları hilafet merkezini ve Halifeyi korumakla görevlendirilmişlerdir. Türklerin

30

Araplara karışmadan çoğalmalarının sağlanması için de Samerra Şehri inşa edilmiş ve böylece Türk kolonisinin korunması amaçlanmıştır.

Türklerin yoğun biçimde Türk dalgaları ile beslenmeleri, Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyin Oğuz boylarından oluşan ordusuyla 1055’te Irak’a girmesiyle başlamıştı. Irak’taki Türkmen nüfusu Selçuklulardan sonra, bunların devamı olan Atabeyler döneminde de çoğalmıştır. Bölgede hakim olan bu Atabeyliklerden, merkezi Musul olan ve Zengiler adı ile tanınan Musul Atabeyliği (1127-1223) ile merkezi Erbil olan ve adına Bağtiğinliler de denilen Binlerce insan ölmüştür. Türkiye’ye göç etmeye mecbur kalan ve bu insanların bir kısmı, dağlarda Irak helikopterlerinden açılan ateşle öldürülmüştür. Açlık ve hastalıktan da ölenler olmuştur. Aynı günlerde, Altunköprü kasabasında Kürtler ve Irak ordusunun (iki ateşi) arasında kalan ve bir binaya sığınan 80 Türkmen genci Irak askerlerinin yaylım ateşi ile korkunç bir katliama kurban girmiştir.

Son senelerde, devletin aldığı ve resmi gazetelerde yayınladığı kararlar gereğince yüzlerce Türkmen ailesi, güneydeki Arap bölgesine sürülüp orada zorunlu iskana tabii tutulmuştur. Türklere yönelik sindirme ve eritme politikası Saddam Yönetiminin son gününe kadar devam etmiştir. Son uygulamalara göre de, özellikle bir ferdi Irak dışına kaçan ailelere, bir hafta zarfında evini terk edip güneydeki Arap bölgelerine ya da kuzeydeki Kürt bölgelerine göç etmeleri emri verilir olmuştu. Emirlere göre, Arap bölgesini seçen aile, ev eşyalarını beraberinde götürebilir, Kürt bölgesini seçenler ise üzerlerindeki elbiseden başka hiçbir şeyi almazdı. Yurdunu terk etmeyi reddeden ve göç emrini yerine getirmek için kapılarına dikilen emniyet görevlilerinin ve kendi ailesinin gözleri önünde vücuduna gaz döküp yakan ve ölürüm de Kerkük’ten gitmem diye haykırıp, yanarak can veren Türkmen kızı Kerküklü Zehra’nın dramı, bu trajedinin açık bir örneğidir (Köprülü, 1992:20-21).

Irak Türkleri, Irak’ın son 20-25 yıllık döneminde taşınmaz mal sahibi olmak hakkından da yoksun bırakılmıştır. Türk Bölgelerinde, Türkler tarafından taşınmaz mal satın alma yasağı en sert bir biçimde uygulanmıştır. Bir Türk, ev, dükkan v.s alamaz, ancak bir araba satın alıp satabilir. Türk’e ev satın almaya ya da ev yaptırmaya izin verilmemektedir. Bu yasak, 1980 senesinden itibaren alenen, Resmi Gazetesinde yayınlanan resmi kararlar gereğince uygulanmıştır. Bunun tersine

31

Arap’ların bu bölgede gayrimenkul satın almaları teşvik edilmekte ve bu amaç için onlara faizsiz krediler verilmektedir (Köprülü, 1992:18).

Erbil Atabeyliği (1144-1232) hem kültür ve sanat, hem de Haçlılara karşı gösterdikleri başarılardan dolayı ün kazanmışlar ve parlak bir dönemi simgelemişlerdir. Ayrıca Hamrin Dağları ile Hanekin dolaylarında hüküm süren Türkmen Đyvaki Beyliği ile Kerkük’te hüküm süren Kıpçak Beyliği 12. yüzyılda bölgenin kaderine sahip olan hükümetler kurmuşlardır. 14. yüzyılda Irak’taki etnik dokunun Türklerden yana bir görünüm kazandığı ve egemen topluluğun Türkler olduğu biliniyordu. Celayirliler zamanında Bağdat’ın Türk kültürünün önemli merkezlerinden biri haline geldiği söylenebilir. Bu dönemde ülkenin kuzeyinden başlayarak Bağdat’a kadar geniş çapta Türkleşme hareketi görülmüştür. Ayrıca Farsça’dan başka Türkçe’nin büyük rağbet kazanması, yine bu dönemde gerçekleşmiştir. 15. yüzyılın başlarında Karakoyunlu devletinin resmi dilinin Türkçe olduğu ve devlet yarlık fermanlarının Türkçe yazıldığı tespit edilmiştir (Saatçi, 1996:86). Safeviler döneminde de, Irak’taki Türklerin nüfuz bakımından güçlendikleri gözleniyor. Zira bu hanedanın etnik kimliği Türk’tü başında bulunduğu devletin alt yapısını tamamen Türk olan kültürel doku oluşturuyordu. 1534’te Osmanlı topraklarına katılan Irak, Osmanlı Türk kültürünün nüfusuna girmiştir. Bir süre tekrar Safevilere geçen bölge, 1638’de Sultan 4. Murat tarafından geri alınmıştır. Bu sıralarda bölge, Anadolu’dan getirilen Türk Boyları ile beslenmiştir. Irak Türkmenleri, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar, Osmanlının etkisinde kalarak yaşamıştır. Böylece Irak Krallığı’nın kuruluşuna kadar bölge, kesintisiz biçimde Türk egemenliğinde kalmıştır.

Bugün Türkiye’nin güney komşusu olan Irak’ta yaşayan Türkler için son yıllarda daha da sıklaşarak kullanılmaya başlanan Türkmen deyimi ilgi çekmeye başlamıştır. 1918’de sona eren 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’den koparılarak, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdüren bu insanlardan uzun yıllar Türkler diye söz edilmiştir. Ne var ki 1959 yılından sonra, Irak’ta yaşayan Türklerin Türkiye ile olan kan ve kültür bağlarını unutturmak için, soydaşlarımıza devlet tarafından resmi olarak Türkmen denilmeye başlanmıştır (Saatçi, 1996:17). Kendilerine göre, Irak’ta yaşayan Türklerin kökenlerinin Anadolu’ya değil de, Orta Asya’ya uzandığını ispat eden Irak yönetimi, bu insanları Türkiye’den koparmış ve

32

Türkmen deyimi ile Türklerin, Türklüğünü silmiş olacaktı. Bu uygulama, daha önce Đngilizler tarafından da ele alınmış, ancak bundan her hangi bir sonuç alınamamıştır. Irak Türkleri: bilindiği gibi, Lozan Konferansı sonrasında Đngiliz heyeti tarafından da Türkmenler olarak ifade edilmişlerdi. O zaman Türk heyeti başkanı olan Đsmet Paşa, Türkmen ve Türk’ün eş anlamlı olduğunu, hatta bu anlamda Türkiye Türklerinin de Türkmen olduklarını söyleyerek, sonuçta bunun bir politik manevra konusu yapılamayacağını ileri sürmüştü (Kılıç, 1998:46).

Irak’ta Cumhuriyet dönemini başlatan Kasım yönetimi de, Irak’taki Türklerin Türkmen olduklarını; bu bakımdan Irak’taki Türk toplumunun Türkiye kökenli değil, Orta Asya kökenli olduklarını göstermeye çalışmış; bu suretle Irak’taki Türklerin, Türkiye ile olan soy ve kültür bağlarının böylece kesileceğini düşünmüştür (Saatçi, 1996:17). Tıpkı Yunan hükümetinin, Yunanistan toprakları üzerinde yaşayan Türklere Türk dememek için, Müslüman deyimini kullanması gibi, Irak yönetimi de, hiçbir şekil ve suretle sonucu değiştiremeyecek olan bir yola baş vurmuştur. Buna karşılık Irak’ta yaşayan Türkler, yönetim tarafından kendilerine verilen Türkmen adından rahatsızlık duymamışlar ve bu deyimi kullanmaktan çekinmemişlerdir. Zira Türkmen deyimi, geniş ve bilindiği anlamda batıya göç eden Türkleri, yani Oğuzları ve ayrıca Đslamiyet’i kabul eden Türkleri ifade eder ki, bu anlamda günümüzde Türkiye’de, Azerbaycan’da, Balkanlarda, Kıbrıs’ta, Suriye’ye ve Irak’ta yaşayan Türklerin hepsini içine alır. Irak’ta varlığını günümüze kadar sürdüren Türklere Türkmen denilmesi, aslında altında gizli ve politik manevra yatan bir düşüncenin başarısız bir ürünüdür.

Türkmen kelimesinin kökeni hakkında birçok teori ortaya atılmıştır. Bunlardan en önemlileri şöyle özetlenebilir:

• Bu kelime, ilk olarak VIII. Yüzyılda “Tongtin” ansiklopedisinde Çince yazılışı ile “Tokumenk” biçiminde geçer.

• Fras tarihçileri ise, Türkmen adını XI. Yüzyıldan beri, çoğul yaparak “Türk Manen” biçiminde kullanmıştır.

• Bazı tarihçilere göre ise, Türkmen kelimesi, “Türk” ve Frasça “Manend” kelimelerinin birleştirerek “Türk’e benzer” manasına gelen “Türkmanend”’den doğmuştur.

33

• Đbni Kesir gibi müelliflere göre ise, Türkmen sözünün “Türk” ve “Đmam” kelimelerinden meydana gelmiş bileşik bir deyim olduğu düşünülmüştür. • Ebul Fida’ya göre, Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde yaşayan Türklerin,

Müslüman olanlarına Türkmen denilmiştir.

• Bir başka görüşe göre, Türk Kuman sonradan Türkmen’e dönüşmüştür.

• Türk insanı veya Türk savaşçısı anlamına gelen Türk ve Man kelimelerinin bileşimi olduğu iddiaları da bulunmaktadır (Hürmüzlü, 2001:16).

• Türk gramerinde azamet ve ululuk ifade eden “Men” takısıyla, “asıl, üstün, sağlam, halis Türk” anlamındadır. En çok tercih edilen mana budur.