• Sonuç bulunamadı

2.1. KUZEY IRAKTAKĐ MEVCUT YAPILANMA

2.1.3. PKK Terör Örgütü

PKK terör örgütü, Türkiye’de anarşi ve terörün yayılmaya başladığı, 1970 yılı sonlarında ortaya çıkmıştır. Abdullah ÖCALAN’ın başkanlığından önce, Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu, daha sonra ise Kürdistan Đşçi Partisi (partiya Karkeren Kürdistan) PKK adı altında öne çıkmıştır. PKK terör örgütünün amacı: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın;

• Türk ırkından ayrı bir ırk olduğunu, • Türk devleti tarafından sömürüldüğünü,

• Dil ve kültürün asimile edildiğini iddia ederek bu bölgelerde Marksist-Leninist rejime dayalı komünist bir Kürt Devletinin kurulmasını istemektedir (Ersever, 1998:49).

Đlk resmi kuruluş kongresini 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Fis köyünde yapmış ve Abdullah ÖCALAN parti genel sekreterliğine seçilmiştir.

PKK terör örgütü 2 Eylül 1980 öncesinde, büyük bir bölümü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde olmak üzere 22 il ve 63 ilçe temsilciliği kurarak, 2000 civarındaki üyesi ile faaliyet gösterir. Ancak üyelerinin çoğu sempatizan durumundadır. Gidere güçlü bir halk ordusu oluşturulması amacı ile askeri örgütlenmeye yönelmiş ve bu teşkilatlanma kendi içinde istihbarat örgütünü faaliyete geçirmiştir (Ersever, 1998:50).

Abdullah ÖCALAN, 1979 yılında Suriye’ye kaçarak Şam’a yerleşmiştir. Bu yıllarda Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan Kürt unsurlar üzerinde, Suriye istihbarat ajanları faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Bölgeden çeşitli şekillerde seçilen veya para ile kandırılan gençlere, Suriye’de Lazkiye yakınındaki Cebel-i Nusayriye’de kurulan kamolarda Suriyeli, Bulgar, Sovyet ajan ve uzmanları tarafından terörist eğitimi verilmeye başlanmıştır (Ersever, 1998:50). 1980’den 1982 yılına kadar Suriye’de ve Lübnan’da üyelerinin eğitimini tamamlayan ve eğitilmiş

62

güçlerini Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illerine yerleştirerek örgütünü genişletmek isteyen PKK; Türkiye’ye sızabilmek için Kuzey Irak’ı kullanmaya karar vermiştir.

Diğer yandan PKK terör örgütü, 1981 yılı Temmuz ayında Lübnan’da yaptığı toplantıda;

• Türkiye’de verilecek mücadele için örgütlenmenin kırsal alanda başlatılması. • Örgütlenme ile birlikte silahlı propagandanın da geliştirilmesi kararını aldı

(Ersever, 1998:66).

Ağustos 1982’de Suriye’de yaptığı toplantıda ise;

• Örgüt mensuplarının, Beka Vadisine ilave olarak Suriye’deki kamplarda da eğitilmesi,

• Suriye’de Şam, Halep, Kamışlı ve Afrin şehirlerinde temsilcilikler oluşturulması.

• Kuzey Irak’ta Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) karargahının yanında, örgüte ait bir kamp oluşturulması.

• Gerilla savaşını müteakiben, ayaklanmaya geçebilmek için, Kürdistan bölgesinde uygun ortamın hazırlanması, bölge halkının kazanılması ve bu maksatla propaganda yapılması ve silahlı eylemlere geçilmesi kararlaştırılmıştır.

Ancak o tarihlerde Kuzey Irak, Barzani’nin kontrolü altındadır ve Barzani, 1975 yılı öncesinde sosyalist Irak yönetimine Đran, Amerika ve Đsrail ile girdiği ittifak yüzünden bütün sol güçler tarafından tecrit edilmiş bulunuyordu. PKK terör örgütü de, diğer Marksist-Leninist örgütlerden daha fazla bir şekilde KDP’ni ajanlık ve hainlikle suçlayarak Kuzey Irak’a girmeye yönelmiştir (Ersever, 1998:60). Bu koşullarda Barzani’nin PKK’nın Kuzey Irak’ı kullanmasına izin vermesi beklenemezdi. Çatışma olmaksızın PKK’nın Kuzey Irak’a girmesi ise imkansızdı. O dönemde eleman sayısı çok az olduğu için PKK terör örgütünün bir çatışmayı da göz önüne alması da mümkün değildi. Diğer yandan KDP ise, sol çevreler tarafından uygulanan, tecrit edilmişlikten kurtulmanın yollarını aramakta idi. Bu aşamada, Suriye devreye girmiştir. Hafız Esad’ın kardeşi Rıfat Esad, Şam’da KDP ile PKK

63

terör örgütünün başkanlarını buluşturarak anlaşmalarını sağlamıştır. Böylece iki örgüt arasında, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ittifak yapılmıştır (Özdağ, 1999:34).

Bu gelişmeleri müteakip Suriye’deki ve Kuzey Đran’daki kamplarda eğitilen örgüt militanları, zaman içinde 3-5 kişilik gruplar halinde Türkiye’ye sızarak, önceden belirlenen yerlere yerleştiler. Böylece, Türkiye’de terörün yeşerebilmesi için uygun ortam sağlanmış oluyordu. 1984 yılı Ağustos ayında Siirt’in Eruh ilçesine yapılan PKK saldırısı ile Türkiye’ye yönelik terör eylemleri başlamış ve o günden bu güne kadar binlerce masum insanı, çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek ayrım yapmadan katledilmiştir. Terör örgütü, vur kaç eylemleri, gece baskınları, yol kesme, sabotaj, bombalama gibi taktikleri kullanarak amacına ulaşmak istemiştir.

PKK terör örgütü, dış bağlantılı olarak, Türkiye’de illegal faaliyet gösteren bütün sol örgütlerle irtibat ve işbirliği içinde olmuştur. PKK terör örgütü, dört safhada Kürdistan Devletini kurmayı planlamıştır (Özdağ, 1999:41);

• Birinci safhada; doğu (Đran), güney (Irak) ve kuzey (Anadolu) Kürdistan’daki Kürt toplumu içinde sosyal ve kültürel gelişmeyi sağlama.

• Đkinci safhada; bulunulan ülkede otonom ve özerk bir idareye kavuşma. • Üçüncü safhada; otonomi ve özerklikten sonra mücadeleye devam edilerek,

bulunulan ülkede bağımsız bir Kürt devleti kurma.

• Dördüncü safhada ise; kurulan bağımsız Kürt devletleri birleştirilerek, büyük Kürdistan’ı yaratma.

PKK terör örgütü, bu amaca ulaşmak için de üç ülkedeki, üç örgüt ile işbirliğine gitmiştir;

• Irak’ta Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) Lideri Mesut Barzani’dir. • Đran’da Đran Kürdistan Demokrat Partisi (ĐKDP) Lideri Dr. Abdurrahman

Gassemlo’dur.

• Suriye’de Kürdistan Yurtseverler Birliği (ĐKDP) Lideri Celal Talabani’dir. Bu durum PKK terör örgütünün, çok uluslu bir şekilde sürdürüldüğünü göstermektedir. PKK terör örgütü, Ermeni Asala örgütü başta olmak üzere, birçok

64

terör örgütü ile işbirliği yapmaktadır. Gelir temin etmek amacı ile de Uzak Doğu-Ortadoğu-Avrupa hattında uyuşturucu ticareti yapmış ve kazandığı para ile silah alarak Türkiye’ye karşı kullanmıştır. Bu durum meselesinin basit bir terör olayı olmadığını çok geniş kapsamlı uluslar arası terör ve devletler arası mücadele olayı olduğunu gösterir.

PKK terör örgütü, büyük devletlerin bölge üzerindeki ekonomik menfaat ve siyasi güç çekişmesinin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Ortadoğu bölgesinde gittikçe artan önemi ve her şeye rağmen bölgede etkili bir güç olabilecek potansiyele sahip olan güçlü bir Türkiye, bölgede gözü olan devletlerin PKK terör örgütüne bir şekilde destek vermelerinin en temel nedenidir.

Hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinin, PKK terör örgütünün, ülkelerinde temsilcilik ve büro açmasına izin vermeleri örgütün sempatizan kazanmak, ideolojik propaganda yapmak ve gelir temin etmek amacı ile gerçekleştirdiği eylemleri görmezlikten gelmesi buna işaret eder.

Bölge ülkeleri ise, özellikle Suriye Türkiye’nin GAP ile, Fırat ve Dicle nehirlerini kontrol altına alarak, bu suları kendisine karşı koz olarak kullanacağı endişesinin de etkisiyle PKK terör örgütüne destek vermiştir. Ayrıca, projenin tamamlanması ile Türkiye’nin elde edeceği ekonomik güç ve buna bağlı olarak kazanacağı siyasi avantajlar, komşu ülkeleri rahatsız etmiştir (Öztürk, 1997:172-180). Ayrıca SSCB’nin dağılması ile bağımsızlığına kavuşan Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında ortaya çıkacak, geniş işbirliği imkanları sonucunda Türkiye’ye açılacak olan yeni ufuklar da bir rahatsızlık nedeni olmuştur. Çünkü Türkiye’nin bu cumhuriyetler üzerinde öne çıkması bölgesel dengelerin Türkiye lehine değişmesi anlamına geliyordu.

Đşte, bu sebeplerden dolayı, 1925 yılında Şeyh Said ayaklanması, 1970’li yıllarda ideolojik çatışmalar, daha sonra mezhep kışkırtıcılığı, Ermeni terör örgütü ve en son PKK olayları, aynı senaryonun bölümleri olup sadece roller ve figüranlar değişmektedir. Ne yazık ki burada da yine Kürtler kullanılıyor, aldatılıyor ve eziliyor.

65