• Sonuç bulunamadı

2.2. ULUSLARARASI AKTÖRLERĐN KUZEY IRAK POLĐTĐKALARI

2.2.1. Bölge Ülkelerinin Kuzey Irak Politikaları

2.2.1.3. Đran’ın Kuzey Irak Politikası

Đran ve Irak, Körfezin en güçlü iki ülkesi olmuşlardır. Bu iki ülkeyi yıllardır karşı karşıya getiren ve muhtemelen bundan sonra da karşı karşıya getirecek olan ana

72

unsur, tarihten gelen ve kendilerinin de temsilcisi olduğu Arap-Pers kültürünü birbirinden ayıran çizgidir.

Irak, şimdiye kadar hep “Arap Milliyetçiliği” ve “Arap Birliği” kavramlarını gündeme getirmiş ve bu da Đran’da Körfez’den soyutlanma endişesine yol açmıştır. Đran, bu endişenin de etkisinde, Đslam ortak paydası üzerinden Arap dünyası içerisinde kendisini ifade edebileceği bir yer edinmeye yönelmiş ve bu amaçla Suriye’ye yanaşmıştır. Ayrıca Irak’ın iç işlerine karışma politikaları geliştirmiştir (Şener, 1998:27).

Bunun ötesinde, iki ülke arasında yıllardır süregelen bir sınır (Şattül-Arap) meselesi mevcuttur. Sınırın, nehri ikiye ayıracak tam orta çizgiden mi, yoksa en derin noktası baz alınarak kabul edilecek bir hattan mı geçeceği konusu çözülebilmiş değildir. Hali hazırda gündemde olmamasına rağmen, bu konunun gündeme gelebilecek potansiyel bir sorun alanı olduğu söylenebilir.

Diğer bir sorun ise, bugün çok belirgin olarak ortaya çıkmış olan Đran’ın Şii yönetiminin, Irak’taki Şii’leri etkileyebileceği ve rejimi değiştirebileceği düşüncesidir. Necef ve Kerbela gibi Şii ağırlıklı Irak kentleri bu sorunun kaynağını teşkil etmektedir.

Bu köklü, çekişmeler sürecinde, taraflar (özellikle Đran) birbirlerinin ülkesindeki istismara yönelmişlerdir. ABD’nin Irak’ı işgali ile başlayan mevcut sürece bakıldığında, Đran açısından bu durum çok belirgin olarak öne çıkmaktadır.

1970 yılında Đngiltere’nin Körfez’den çekilmesiyle, Đran, körfezi bir Đran gölü haline getirme hevesine kapılmış ve bu heves de Đran ile Irak arasında siyasi mücadeleye yol açmıştır. Bu bağlamda da Đran, Irak’ta bir sorun haline gelen Kürt hareketlerini zaman zaman desteklemiştir (Armaoğlu, 1983:773).

Zaman içerisinde şu veya bu nedenle Irak’ın zayıflamasını isteyen ABD, Đran, Suriye ve Đsrail için, Kürtler daima Irak içerisinde bir “beşinci kol” görevi görmüşlerdir.

73

Đran, Irak’taki Kürtler’e 1960’lı yılların sonuna doğru ilgilenmeye başlamış ve bu çerçevede örneğin o yıllarda Đran gizli servisi Molla Mustafa Barzani’ye 400 bin dolarlık bir yardımda bulunmuştur (Yavuz, 1993:43).

O yıllarda Kürtler’in “patronu” konumunda olan Đran Şahı, şayet 1975 yılında Bağdat’ta Cezayir Anlaşmasını yaparak Kürtlerden desteğini çekmemiş olsaydı, Kürtler belki aynı yıllarda Molla Mustafa Barzani liderliğinde Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti kurabilirlerdi. Cezayir Anlaşması, Kürtler arasında ayrılığa neden olmuş. Celal Talabani liderliğinde KYB kurulmuş ve 1975’ten 1980 yılına kadar yani Đran-Irak savaşına kadar KYB merkezi otorite Bağdat’a karşı gerilla hareketlerini yürütmüştür. KYB, Đran Irak, Savaş sırasında da, Đran’ın desteğiyle diğer Kürt gruplarıyla birlikte, bu hareketlerini yoğunlaştırmıştır. 8 yıl süren savaş sırasında gerek Đran, gerekse Irak Kürtler “de facto” bir otonomi yaşamıştır. 1979 yılında Đran’da dini devrim olup Şah iktidardan uzaklaştırılınca, sol çizgide KYB Đran’da gözden düşmüş ve kısa sürede KDP-Đran ilişkisi gelişmiştir.

Đran’da Humeyni’nin iktidara gelişi aynı yıl içerisinde, KDP, kongresini Tahran’da yapmış; buna mukabil KDP de Đran’daki Kürt hareketini bastırmada yeni rejime yardımcı olmuştur (Çetinsaya, 1996:43).

Đran Şahı’nın devrilmesi esnasında Kürtler mollalarla birlikte hareket etmişler ancak, Tahran’daki dini liderler, 1946 Mahabad Cumhuriyetinin yeniden kurulmaması için Devrim Muhafızları aracılığıyla baskıya başlayınca Kürtler, Đran-Irak savaşı devam ederken 1983 yılında Humeyni’ye karşı ayaklanmışlardı. Bu durumda Đran, Irak’taki Kürdistan Demokrat Partisi lideri Barzani’ye müracaat etmiş ve ülkesindeki Kürt ayaklanmasını KDP’nin desteğiyle bastırmıştı. Bu yardımın karşılığında Barzani’nin beklentisi, Đran’ın kuzeyinden kendisine bir parça toprak verilmesiydi. Ancak Đran, söz konusu toprak parçasını vermediği gibi KDP’yi Irak’ın Haj Ümran bölgesine saldırıda da kullanmıştır. Barzani, bu kez de Đran’ın, Irak’tan koparılacak toprak parçasını Kürtlere vereceği beklentisi içinde olmuş, ancak Đran geri çekilirken bölgeyi “Irak’taki Đslam Devrimi Yüksek Konseyi” adındaki Şii bir gruba bırakmıştır (Yavuz, 1996:96). Keza Đran yine kendi denetimindeki Irak’lı muhalif Şii’lerden oluşan Bedir Birlikleri’nin Birinci Körfez Savaşından sonra Kuzey Irak’a yerleşmesine de yardımcı olmuştur (Özdağ, 1999:100). Bütün bunlar, Humeyni

74

Yönetiminin, KDP üzerinden Kürtleri Kürtlere kırdırdığının ve Kürtleri Irak’a karşı kullandığının en somut işaretidir.

Irak toplam nüfusu içerisinde büyük yer tutan Şii nüfusunu etkilediği gerekçesiyle, 1979 yılında Đran’la ilişkiler kesilmiştir.

Her ne kadar Đran, kendi Şii yönetiminden dolayı Irak’taki Şii’lere ilgi gösterse ve Irak’ı zayıflatmak için bu kesimi kullansa da, Birinci Körfez Savaşının bitiminde, isyanda Kürtlere yardım ettikleri gerekçesiyle, Şiilerin kutsal saydıkları yerlerden olan Necef ve Kerbela şehirlerinin Saddam tarafından bombalanmasına Đran sessiz kalmış ve ihtiyaç duyulduğunda yardım etmediği ve kendi çıkarlarını gözettiği gerekçesiyle de Şii’ler tarafından eleştirilmiştir.

Yakın zamana kadar Kuzey Irak’ta, kendi kontrolünde istikrarsız bir yapıyı arzulayan Đran, bölgedeki Irak muhalifi Đslami Kürt Hareketi’ni desteklerken, bu hareketle çatışma içinde olan KYB ile de ilişkilerini sürdürmüştür.

Đran yönetimleri hep nüfusununun yarısının yakını oluşturan Türk nüfusunu eritmeye yönelmişlerdir. Bu şah döneminde de, Humeyni döneminde de böyle olmuştur. Đran yönetimleri, bu bağlamda Kürt kozunu devamlı surette, Türklere karşı denge unsuru olarak kullanmışlardır. Đran’ın Irak’ın kuzeyinde gelişen olaylar ise PKK terör örgütünün faaliyetlerine verdiği destek, hatta PKK terör örgütünün militanlarına Đran’da sağladığı barınma ve sınırlarından geçiş imkanı bu bakış açısının etkisinde ortaya çıkmıştır.

Ancak bugün mevcut olan tabloya bakıldığında, Irak’ın işgal edilmesi Đran açısından oldukça karmaşık bir bir duruma yol açmış olduğu gözükür. Irak’ta ABD’ye direnen Şii güçlerin Tahran’ın etkisine açık olması ve bunda Irak’ın parçalanması ile müstakil devlet kurmasından söz edilmesi, Đran için önemlidir. Çünkü olaylar, rejimi ihraç, bölgede güçlenme, enerji kaynaklarını kontrol etme ve körfezi eline geçirme açısından Đran’ın iştahını kabartmaktadır. Eğer Irak’ın kuzeyinde ABD himayesinde müstakil bir Kürt Devleti ortaya çıkarsa, bu, Irak’ta bir Şii Devletinin ortaya çıkmasının önünü açacaktır. Dolayısıyla yakın zamana kadar Bağdat’ı zayıf düşürmek adına Irak’ın kuzeyindeki yerel Kürt grupları ile ilgilenen Đran artık bu gruplara, Irak’ta bir Şii Devletinin ortaya çıkmasının önünü açma bağlamında yaklaşmaya başlamıştır. Bu açıdan mevcut gelişmelere bu gözle bakmak mümkündür.

75