• Sonuç bulunamadı

2.2. ULUSLARARASI AKTÖRLERĐN KUZEY IRAK POLĐTĐKALARI

2.2.3. Birleşmiş Milletlerin Kuzey Irak Politikaları

Irak Devleti çok uluslu bir ortama ilk kez, 20 Mayıs 1932 tarihinde Milletler Cemiyeti üyesi olarak girmiştir ve Milletler Cemiyeti’nin, Irak toprakları içerisindeki etnik gruplarla ilgili olarak ileri sürdüğü birtakım şartları kabul etmiştir ve bu şartların değiştirilmesinin ancak Cemiyet Konseyi içerisinde çoğunluk oyuyla olabileceğini de hükme bağlamıştır. Irak Devleti’nin, özellikle Kuzey Irak’ta yaşayan etnik gruplar

98

için kabul ettiği ve uygulamaya söz verdiği ancak daha sonra değişik yıllarda ihlal ettiği söz konusu şartlar özetle şunlardır (Saatçi, 1996:72):

Bütün Irak vatandaşlarının doğum, milliyet, dil, ırk ve din ayrımı olmaksızın hürriyetlerinin korunacağı.

Ayrım gözetilmeksizin siyasi haklardan faydalanılacağı, ana dili resmi dil olan Arapça’nın dışında (Kürtçe ve Türkçe) olan bütün Irak vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini yazılı ve sözlü olarak kullanabilmelerine gerekli imkanların sağlanacağı.

Bütün Irak vatandaşlarının kendi din ve dillerinde sosyal enstitüler, okullar ve diğer kurumlar kurabileceği şeklinde sıralanmaktadır.

O zaman ki Milletler Cemiyeti’ne verilen bu taahhütler sonrasında Đkinci olarak, bu kez 1990 yılında Birleşmiş Milletler devreye girmiştir. 1990 yılının Ağustos ayında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ile başlayan ve daha sonra bölgeye çok uluslu gücün gelmesi, Irak’ın Kuveyt’ten çıkarılması ile devam eden Birinci Körfez Krizi neticesinde Irak toprakları içerisinde ve özellikle Kuzey Irak üzerinden Birleşmiş Milletler etkin duruma gelmiştir.

Birinci Körfez Savaşı bittikten sonra kuzeye yönelen Irak kuvvetlerinden kaçan, başta Kürtler olmak üzere, bölge insanını korumak, acil yardım yapmak, yurtlarına geri dönmelerini sağlamak ve Kuzey Irak’ta güvenli bir bölge oluşturmak amacıyla 11 Nisan 1991’de ABD öncülüğünde 17.000 kişilik çok uluslu bir güç ile “Huzur Operasyonu” başlatılmıştır.

Bu ilk operasyon amacına ulaşıp birlikler geri çekilmeye başlarken, Irak kuvvetlerinin daha sonra yeniden saldırıya geçebileceği düşüncesiyle bu kez “Huzur Operasyonu-2” başlatılmıştır. Huzur Operasyonu 2’nin başarıya ulaşması için de, Türkiye’de Đncirlik ve Pirinçlik ve Silopi’de çok uluslu hava ve hava güçleri sonuçlandırılmıştır. Başlangıçta 77 uçak ve helikopterlerden oluşan bir hava gücüne sahip olan Çekiç Güç, bu bağlamda ortaya çıkmıştır (Oran, 1996:15-16). Daha sonra yapısı değişen ve önce “Birleşik Görev Harekatı”, sonra da “Kuzeyden Keşif gücü” adlarını alan bu güç, BM Güvenlik Konseyini Irak’a ilişkin kararlarına istinaden ortaya çıkmıştır.

99

Irak’ın kuzeyine yaşayan bütün insanların korunması amacıyla. BM. Güvenlik Konseyinin aldığı 688 sayılı kararın akabinde 1948 tarihli B.M. Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 8. maddesi uyarınca soykırım eylemine karşı B.M. yetkili organlarının B.M. Antlaşmasına göre uygun önlemleri almasıyla 36. paralelinden itibaren Irak’ın kuzeyinde Irak Hava Kuvvetlerine uçuş yasağı getirilmiş ve oluşturulan Çok Uluslu Gücün nezaretinde güvenli bölge ihdas edilmiştir. 1991 Nisan’ı sonunda oluşturulan söz konusu Güvenli Bölge’nin genişliği (batı-doğu) yaklaşık 256km. derinliği ise (kuzey-güney) yaklaşık 80km’dir. Ancak böyle bir alan oluşturulurken, bölgedeki bütün etnik grupların güvenliğinden ziyade, özellikle Kürtler düşünülmüştür. Örneğin Türkmenlerin %75’i bu bölgenin dışında kalmıştır (Nakip, 2000:91).

Oluşturulan çok uluslu gücün bölgede görev yapışı ise, B.M. Antlaşmasının 24/1 maddesi kapsamında, uluslar arası barışın ve güvenliğin korunmasında başlıca sorumluluğun Güvenlik Konseyi’ne ait olduğundan hareketle B.M. Genel Sekreterliği’nin yapacağı insani yardım çabalarına katkıda bulunmak üzere tüm üye devletlere ve insancıl örgütlere çağrıda bulunduğu 688 sayılı kararın 6. maddesine dayandırılmıştır (Oran, 1996:56-87). Ayrıca Irak’a karşı bir takım yaptırım kararları da alınmıştır. Söz konusu bu düzenlemeler B.M. Güvenlik Konseyince, Irak ile Kuveyt arasındaki duruma dair belirlenen prosedürlerin uygulanışı sağlamak ve Kuzey Irak’ta yaşayan insanların Irak Ordusunun zulmünden kurtarılması amacıyla getirilmiştir.

Ayrıca Irak’a silah temini ya da satışına yönelik yasaklara uyulup uyulmadığını izleme sorumluluğu ve B.M. Güvenlik Konseyi kararlarınca belirlenen yaptırımların takibi görevi, B.M. Güvenlik Konseyinin 661 sayılı kararla ihdas edilen ve B.M. Güvenlik Konseyine bağlı olarak çalışan Yaptırımlar Komitesi’ne verilmiştir. Ancak bu komitenin görevi yaptırımları uygulamak değildir. Uygulama sorumluluğu, üye ülkelere aittir.

B.M. Güvenlik Konseyi’nce alınan bu kararlara baktığımızda; 6 Ağustos 1990 tarihli ve 661 nolu karar; Irak’ın hareketini kınamakta ve durum düzelene kadar ekonomik yaptırımın uygulanmasını dile getirmekte (ki bu karar akabinde Türkiye ve Suudi Arabistan, Irak’tan gelip Đskenderun ve Yan bu limanlarına akan petrolü taşıyan boru hatlarını kapatmış, ABD, Fransa, Đngiltere, Mısır, Suriye ve Fas ise bölgeye

100

asker sevkiyatına başlamıştır) (Yinanç, 1992:26); 29 Kasım 1990 tarihli ve 678 sayılı karar; 15 Ocak 1991 tarihi itibariyle şayet Irak Kuveyt’ten çekilmez ise, Güvenlik Konseyi’nin üye ülkelere her türlü yola başvurma iznini verdiğini bildirmekte; 2 Mart 1991 tarih ve 686 sayılı karar; Irak tarafından zapt edilen tüm Kuveyt mülklerinin geri verilmesini ve alınan esirlerin Kızılhaç ve Kızılay dernekleri himayesinde serbest bırakılmasını, tüm üye devletlere karşı füze saldırısı ve savaş uçaklarının uçuşları dahil olmak üzere tüm düşmanca ve kışkırtıcı eylemlerini durdurmasını istemekte ve ateşkesi içermekte; 1991 yılında alınan 687 sayılı karar; yiyecek, ilaç ve sağlık malzemelerinin dışındaki ticari malların ya da ürünlerin Irak’a ihraç edilmesini yasaklamakta, Irak’ın kurallara uyup uymadığını her 60 günde bir denetleme görevini getirmekte ve bu çerçevede yasakların azaltılması ya da arttırılması hususunun tespit edilmesini öngörmekte; borçlarını ödemenin ötesinde Irak’ın petrol satışına ambargo getirmekte, silahları içeren her türlü faaliyeti yasaklamakta ve bunun 120 günde bir denetlemesini öngörmekte ve silah ambargosunun uygulanmasını devletler, uluslar arası kuruluşlar ve hükümetler arası işbirliği ile sağlanmasını istemektedir.

Yine, 31 Mart 1991’de Kitlevi karakter kazanan kaçış sonucu Türkiye ve Đran sınırına yönelik sığınmaların akabinde alınan 5 Nisan 1991 tarih ve 688 sayılı kararda; tüm üye devletlerin, bölgedeki tüm devletlerin Irak’ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına bağlılığını ifadeyle bölgedeki özellikle Kürtlerden bahsedilerek sivil insanlara yapılan zulüm şiddetle kınanmakta, Irak’tan haklarına saygılı olması istenmekte ve bölgedeki Birleşmiş Milletler görevlilerine gerekli kolaylığın sağlanması talep edilmektedir.

15 Ağustos 1991 tarihli ve 706 sayılı, 19 Eylül 1991 tarihli ve 712 sayılı, ve 1995 tarihli ve 986 sayılı kararlarda da Yaptırımlar Komitesi’ne ayrıca, yiyecek için petrol satışı formülü çerçevesinde Irak’ın her üç ayda bir 1 milyar Dolar’lık petrol satışıyla ilgili sorumluluklara dair uygulamaların izlenmesi görevi de yüklenmektedir. Kararla petrol satışından elde edilen bu gelirin %15’inin, yani 150 milyon Dolarının Kuzey Irak’taki Kürtlere verilmesi de öngörülmektedir (http://www.un.org, Erişim Tarihi: 10.05.2015).

Alınan bu kararların uygulanmasını sağlamak amacıyla bölgede görev yapmak üzere bir Birleşmiş Milletler Muhafız Alayı oluşturulmuştur. Đnsani Yardım Programı kapsamında, Birleşmiş Milletler’in ve hükümet dışı kuruluşların personelinin

101

güvenliğini temin etmek, kişilere ve kuruluşlara güvenlik konularında rehberlik yapmak, program kapsamındaki tüm birimlerin iletişim, nakil ve tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak gibi hizmetleri yerine getirmiştir.

Ancak Birleşmiş Milletler, Irak’ın bölgedeki askeri yükümlülüklere uymasını sağlamak ve Irak içerisindeki etnik gruplara baskı yada onları yok etme politikalarının önüne geçmek için bu kararları alırken, Irak’a zayıflayarak Đran’ın bölgedeki Şiiler ve Kürtler üzerinde nüfusunu arttırmasından da çekinilmiştir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler kararları uygulanırken Irak’ın zayıflaması da istenmemiştir. Fakat bu endişeye rağmen ABD ve Birleşmiş Milletler, Saddam iktidardan ayrılana kadar Batı kuşatmasının devam etmesinden yana olmuşlardır.

Bugün Irak’ta yaşananlara bakınca, söz konusu endişenin yerinde olduğu, BM’nin Irak Konusunda ABD’nin etkisinden kurtulmadığı ve Irak ABD tarafından belirlenmiş bir senaryo bağlamında karanlığa doğru sürüklendiği görülmektedir.