• Sonuç bulunamadı

2.2. ULUSLARARASI AKTÖRLERĐN KUZEY IRAK POLĐTĐKALARI

2.2.1. Bölge Ülkelerinin Kuzey Irak Politikaları

2.2.1.2. Đsrail’in Kuzey Irak Politikası

Đsrail’in Irak’ın Kuzeyine ilişkin yaklaşımlarının, öncelikle, kendisine karşı tehdit oluşturan bölge ülkelerinin iç işlerine karışarak onların zayıflatma stratejisini yansıttığı söylenebilir. Bunun stratejinin temelinde ise, “Arap Milliyetçiliği” ve “Arap Birliği” gibi kavramların Đsrail’in karşısında duruşu bulunmaktadır. Đsrail bu kavramlar üzerinden kendisinin bekasını hedef alacak hareketlerin karşısına süper güç ABD’yi çıkarmakta ve kendisi de Arap ülkelerini iç dengelerini zayıflatma politikası gütmektedir. Bu strateji Đsrail için tehdit oluşturan bölge ülkelerinin en başında Irak’ın akabinde de Suriye’nin geldiğini görerek değerlendirmek gerekir.

Đsrail’in kendisine hedef alan Arap ülkelerinin iç dengeleri ile oynadığının belki de en somut örneği Irak olmuştur. Bu verilere göre bölgede bağımsız bir Kürt Devleti’nden yana olmadığı ve Đsrail, varlığına yönelik tehdit olarak gördüğü ülkelerin içişlerine müdahale ederek zayıflatma stratejisini edeceği anlamına alınabilir.

Bu doğrultuda, Đsrail 1950’li yıllarda Kürtler’e silah göndermiş, rütbeli Kürt subaylarını Đsrail’de gizlice eğitilmiş. 1963 yılında Đsrail gizli servisi Mossad’ın başkanı ile Đran gizli servisi Savak’ın başkanı arasında yapılan görüşme neticesinde; Savak’ın silahların tesliminden sorumlu olmak üzere, Đsrail’in Tahran üzerinden

69

Kürtler’e yardım etmesi kararlaştırılmıştır. Đsrail Parlamento üyesi Luba Eliav’in 1966’da verdiği bir demeçte, Başbakan Levi Eshkol’un kendisini Molla Mustafa Barzani ile görüşmek üzere görevlendirdiğini, beraberinde 3’ü doktor ve 3’ü de hemşire olmak üzere bir sağlık ekibi ile birlikte Đran sınırından Irak’a geçtiklerini ve Barzani ile görüşmesinde; Đsrail’in, Kürt devleti ve halkının kalkınması için askeri, ekonomik ve teknik yardım vermek istediğini belirtmiştir (Yavuz, 1993:47). Jack Anderson isimli ABD’li bir gazeteci de 18 Eylül 1972 tarihinde yazdığı bir makalesinde bu konu hakkında şunları ifade etmiştir: “Her ay, kimliği belli olmayan bir Đsrail yetkilisi Irak’a gizlice Đran sınırından girerek Kürt lider Molla Mustafa Barzani’ye 50 bin ABD Doları veriyor. Bu para, Kürtler’in, Đsrail aleyhtarı olan Irak hükümetine karşı faaliyetlerini devam ettirmelerini sağlıyor.” (Yavuz, 1993:46-48).

1970’li yılların başlarında ayrıca üç devletin (ABD, Đsrail ve Đran) gizli servislerinin bir ittifak içerisinde Irak’a karşı Kürtler’le işbirliği yaptıkları, Molla Mustafa’nın oğulları Đdris ve Mesut Barzani’nin Tahran, Tel Aviv ve Washington üçgeninde istihbarat servislerinin merkezleriyle görüştükleri de belirtilmektedir.

Aynı Đsrail, Irak’ın Osırak adlı nükleer santralini ilerde nükleer silah üretebilir düşüncesiyle 1980’li yılların başında bombalamıştır.

Đsrail’in kendisine karşı tehdit oluşturan bölge ülkelerinin iç işlerine karışarak onları zayıflatma stratejisi, bu ülkenin bağımsız bir Kürt Devleti’nden yana olmadığı şeklinde de alınabilinir. Böyle düşünülebilecek olmasının temelinde, Đsrail’in 1950’li yıllarda dış politikasını yönlendiren “Çevre Ülkeler Teorisi” yer almaktadır. Bu teori, Đsrail’in Arap olmayan komşularıyla ilişkilerini kuvvetlendirmesini ve etrafındaki Arap ülkelerinin husumetine karşılık bu ülkeleri bir denge unsuru olarak kullanmasını öngörmekteydi. Bu kapsamda Arap olmayan ve Arap ülkelere karşı denge unsuru olarak görünen iki ülke vardır. Bunlarda Türkiye ve Đran’dır. Bu iki devlet özellikle Türkiye, Irak’ın kuzeyinde mutlak bir Kürt devleti kurulmasından ciddi şekilde rahatsızdır. Bu durumda Irak’ın kuzeyindeki Kürt siyasal oluşumuna Đsrail’in destek vermesi “Çevre Ülkeler Teorisi” bağlamında Türkiye ve Đran üzerinden Đsrail’in lehine oluşturulan dengeye zarar verebilir. Ancak Irak’ın bir bütün olarak Arap dünyasının bugün içinde bulunduğu durum karşısında Đsrail’in söz konusu teoriye geçmişte olduğu gibi değer vereceğini düşünmek güçtür.

70

Aslında reel politik açıdan bakılacak olursa bugün Türkiye, Đsrail’in dış politikasının temel direklerinden biridir. Çünkü, Đsrail Ortadoğu’da kendisini yalnız hisseden bir ülkedir. Kendisi için Türkiye gibi dost bir ülkenin el uzatmasının hayati önemi vardır. Türkiye Arap ve Đslam dünyasından tepkilere rağmen savunma ve güvenliğe ilişkin konularda Đsrail ile ilişkilerini sürdürmektedir. Đsrail’in yine bu bağlamda, bazı istihbarat bilgilerini Türkiye ile paylaştığı kabul edilmektedir (Yavuz, 1993:35). Đsrail’in Irak’ın kuzeyine ilişkin yaklaşımı, bu ilişkiyi bozabilir.

Diğer taraftan, Arap olup ta Đsrail’e karşı ılımlı olan ülkeler de mevcuttur. Örneğin; Mısır, Fas ve Ürdün Đsrail’le iyi ilişkiler kurmaya çalışan Arap ülkeleridir. Bu ülkeler de Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulmasına karşıdırlar, bu durumda başta Türkiye olmak üzere söz konusu ülkelerin Đsrail’in Irak politikası üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu söylenebilir.

Hatırlanacağı üzere Birinci Körfez Savaşı esnasında Irak, Đsral’e Scud füzeleri ile saldırmıştı. Irak, sınırlarına füze fırlatıcıları yerleştirerek Đsrail’i yarım saat içinde yok edecek güçte silahlarının bulunduğunu belirtmesi, endişeye sevk etmişti.

Esasen, 1991’de yaşanan Birinci Körfez Savaşının asıl nedenlerinden birisinin, Arap-Đsrail çatışmasında, Đsrail devletinin tamamen yok edilmesi potansiyeline gelinmiş bulunulmasının olduğu ileri sürülmüştür (Atay, 1996:184). Bu sav ise şu noktalara dayandırılmaktadır.

• Kuveyt’in işgalinden itibaren Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in sürekli olarak Filistin-Đsrail sorununu devreye sokmak istemesi,

• Arap Milliyetçiliği uğrunda Arap ulusunu birleştirme ve bunun önündeki “gerici Arap rejimleri” ile Đsrail gibi engelleri ortadan kaldırma düşüncesinin var olması.

• Kuveyt’i işgal eden Irak’ın çok güçlü silahlara sahip olması ve bu gücün her an yok edilmek istenen Đsrail’e yönlendirilebileceği ihtimalinin yüksek olması, hatta Saddam’ın bu doğrultuda beyanatlarda bulunması (Karabell, 1996:243). Irak’ın Đsrail karşısında Filistin’e verdiği destek Đsrail tarafından ciddi endişe kaynağıdır. Filistinlilere bağımsız devlet statüsünün tanınmasını kabul ettikleri taktirde, bunun Đsrail’in bekası için tehdit oluşturacağını düşünen Đsrail Başbakanı

71

Benjamin Netanyahu, bu tehdide dair içerisinde Irak’ın da bulunduğu ülkeler hakkındaki düşüncesini şu şekilde açıklamaktadır (Karabell, 1996:244). “Bu, Filistinlilerin, Đsra,l’in varlığını tanımayan Irak, Libya ve Đran gibi ülkelerden tank, tüfek, top alarak tam teçhizatlı bir ordu kurmasına ve bu ülkelerle askeri anlaşmalar ve ittifaklar oluşturmasına imkan verebilir.”.

Ancak, diğer taraftan, Birinci Körfez Savaşı öncesine kadar Irak’ın zayıflaması için Kürtler’e destek veren Đsrail, savaşın bitiminde kuzeyde Kürtler’in bağımsız bir devlet kurmasından da endişe etmiştir. Çünkü, bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, güneyde de Şii’lerin bağımsızlığına neden olabilir. Bağımsız Şii devleti ise Đsrail için Irak’tan daha tehlikelidir.

Bu çerçevede, Đsrail’in ABD’den, bölgedeki Kürt hareketlenmelerini desteklememesini istediği ileri sürülmüştür (Yavuz, 1993:166).

Bununla beraber, Irak’ın kuzeyinde ortaya çıkacak ve Đsrail’in etkisine açık olacak bağımsız bir Kürt Devleti’nin Đsrail’e Đran ile oynama imkanı vereceğini; Bağımsız bir Şii Devleti’nin Đran karşısında Arap Dayanışmasını ateşleyeceğini bu ateşlemenin etkisinde önce Arap-Đsrail anlaşmazlığının arka plana barışla noktalanabileceğini, sonrada Đsrail’in doğrudan yada dolaylı desteğine sahip Arapların yöneleceğini, ihtimal dışı olarak görmemek gerekir. Bu ihtimal Đsrail’in Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt Devleti kurulmasına müzahir olabileceğine işaret eder. “Büyük Đsrail” ideoloji ve Yahudi Kürtler olgusu da bahis açısından besleyen diğer veriler olarak belirlenebilir. Ayrıca Şah döneminde ve Đran-Irak Savaşı sırasında, Đsrail’in Đran üzerinden Irak’ın kuzeyindeki yerel Kürt grupları ile geliştirdiği ilişkiler ve onlara verdiği destek de bu bağlamda hatırlanmalıdır.

Bu durumda, Đsrail’in Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt Devleti kurulmasının çıkarlarına aykırı bulduğu yolundaki görüşün tartışmaya açık olduğunu kabul etmek gerekir.