• Sonuç bulunamadı

2.1. KUZEY IRAKTAKĐ MEVCUT YAPILANMA

2.1.2. Kürtler

2.1.2.4. Kuzey Irak Kürtlerinin Irak Siyasal Yaşamındaki Yeri

Bu günkü Irak topraklarının Osmanlı’nın elinden çıkmasından sonraki döneme bakılırsa, Birinci Dünya Savaşının son yıllarında Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerin lidersiz kaldıkları, fakat bu durumun fazla uzun sürmediği görülür. 2 Kasım 1918’de Süleymaniye Belediye başkanı Şey Mahmut’un etrafında toplanmış, ancak Kerkük seferinde Mahmut yaralanarak yakalanmıştır. Önce ölüme mahkum edildiyse de daha sonra cezası sürgüne çevrilerek Hindistan’a gönderilmiştir. 9 Aralık 1920’de Irak’taki Đngiliz Manda Yönetimi Kuzey Irak için özerk bir yönetim öngörülmüştür. Bu özerklik, 1920-1921’de Iraklı Araplar arasında baş gösteren karışıklıklar sonucu gerçekleşmemiş, bu arada Emir Faysal da, “Irak Kralı” olmuştur. Bu da, ilk Kürt Ordusu’nun kurulmasına yol açmıştır. Başına da general Yamulki Hacı Mustafa Paşa getirilmiştir. Ordunun siyasal kanadını Kürdistan Bağımsızlık Partisi oluşturmuş; Bangi Kürdistan (Kürdistan’ın Çağrısı) da bu örgütün yayın örgütü olmuştur. Tüm bu gelişmeleri gören Đngiliz Manda Yönetimi, Şeyh Mahmd’un Hindistan’da sürgünden getirilmesini kararlaştırmıştır (Özdağ, 1999:21).

Đngilizler Mahmud’u Kürdistan Valiliği’ne getirmiştir. Mahmud da hemen 8 kişilik yerel bir kabine kurarak Kürt bayrağını açmış ve kendini Kürdistan Kralı ilan etmiştir. Mahmud önce Sevr Anlaşması’nın değiştirilmesini isteyen Türkiye ile birleşmiş, Türkiye’nin Lozan Antlaşması kapsamında Erbil, Kerkük ve Süleymaniye’yi terk etmesinin ardından da Sovyet Rusya’ya yanaşmıştır. Milletler cemiyeti bunun üzerine 1928 Ocak ayında Kuzey Irak’ta bir halk oylaması yapmış; türlü hilelerin yapıldığı bu oylama sonucunda Kürtlerin yarısının bağımsızlıktan yarsının da Irak içinde özerklikten yana olduğunu anlaşılmıştır. Mahmud oylamadan çıkacak sonucu önceden tahmin ettiği için, partizanlarıyla birlikte yer altı çalışmalarına da kaymıştı. Bu arada Đngiltere’nin girişimleriyle Kuzey Irak sınırları

59

içinde yer alan Musul ili, 1925 yazında Milletler Cemiyeti’nin de onanıyla Irak Krallığı’yla birleştirildi. Đngiltere, Kürt özerkliğinin yükünü üstlenmektense 18 Ocak 1926’da Kral Faysal’la bir anlaşma yapmayı uygun görmüştü. Başka bir ifade ile Đngiltere karşısında Arap milliyetçilerine Kuzey Irak’ı teselli mükafatı olarak sunmuştu. Mahmud da bu durum karşısında Đran’a kaçmış Kürtler böylece lidersiz kalmıştır (Özdağ, 1999:19).

1932 yılına gelindiğinde, Irak’ta Barzan bölgesinde bir ayaklanma oldu. Bu ayaklanma üzerine Irak parlamentosu, Kürtlerin temel haklarına ilişkin bir belgeyi kabul etti. Hatta uluslar arası garanti de sağlayacağına söz verdi. Ancak bunu gerçekleştiremedi. Đngiliz manda yönetimi Kuzey Irak’ta düzen ve barışın sağlanması için antlaşmalara dayanmak yerine bölgedeki azınlıklara ve özellikle Nasturilere yardım etmeyi yeğledi. Bir anlamda bir denge unsuru olarak Kürtler karşısında Nasturileri öne çıkarmaya yöneldi. 1935 yılında Yezidiler, Kürt isyancılar ile birleşerek Barzan bölgesinde yeni ayaklanmalara neden oldular. Şeyh Mahmud tekrar devreye girmek istediyse de Mustafa Barzani daha atak davrandı ve genel karargahını Süleymaniye’den Barzan bölgesine taşıyarak, 1938 yılında kurulan Kürt Hewa (Umut) Partisiyle bağlantı kurdu. Hemen arkasından da Bağdat yönetiminden Kürtlerin ekonomik ve kültürel haklarının garanti altına alınması için dizi değişiklik istedi. Bu isteğe saldırı ile karşılık verildi. Saldırı Kürt Hewa Partisi’nin ABD ile ilişkiye geçmesine neden oldu. ABD Irak’a müdahale ederek Kürt Đşleri Bakanlığı’nın kurulmasını sağladı. Bakanlığın başına da, 1944 yılında Barzani ile Irak hükümeti arasında ateşkesi sağlayacak olan Kürt asıllı Macit Mustafa getirildi. Ancak bu da pek uzun vadeli olmadı. Đkinci Dünya Savaşı sonrası Đngilizler ve Irak’lılar, Barzani’yi Đran sınırına sürdüler. 1947 yılında Irak’a geri dönme girişiminde bulunan Barzani, yandaşları ile birlikte engellendi ve Sovyet Rusya’ya sürgüne gönderildi.

Barzani’nin sürgüne gönderilmesi Kürtler açısından bir siyasal boşluğun doğmasına neden oldu. Đşte bu boşluk ortamında Kürt aydınlar 1946 yılında KDP’ni kurdular. KDP’nin başına ise sürgündeki Barzani seçildi. Yönetim ise Avukat Hamza Abdullah ile Albay Mir Hac Ahmet’e verildi. Bu dönemde KDP’ye paralel olarak Kuzey Irak Kürtleri arasında komünizm de güçlenmiştir.

Savaş sonrası Irak’ta tek siyasal örgütü konumundaki KDP, Kürt halkının savunucusu durumunda olmuştur. Đzleyen dönemlerde iktidara gelen askeri

60

hükümetler KDP’yi yasaklamıştır; fakat sadece KDP değil diğer siyasi partilerde de yasaklanmıştır. KDP, 1953’te adında küçük bir değişiklik yaparak Kürdistan Demokrat partisi adını almıştır (Özdağ, 1999:22). KDP’nin önceki adı olan Kürt Demokrat partisi’nin Kürdistan Demokrat partisi olarak değiştirilmesi, küçük bir değişiklik olarak değiştirilse bile, bu değişiklik aslında Irak Kürtlerinin bu ülkenin siyasal yaşamındaki asıl hedeflerine de bir değişiklik ifade eder. Irak’ın bütünlüğü içerisinde siyaset yapma anlayışı terk edilerek, Irak’ın Kuzeyine yönelik bir siyasete yöneltilmiştir. Bu arada Sovyetler Birliği’nde Stalinciliğin sona ermesiyle birlikte, Irak Komünistlerinin Kürtlere karşı olan dostluk eğilimlerinde değişiklikler baş göstermiştir. Komünistlerin büyük bir kısmı KDP’ye katılmıştır. Bu süreç Kürtleri oldukça güçlendirmiştir.

1958 darbesinden sonra Bağdat’taki yöneticilerle Irak Kürtleri arasındaki ilişkiler oldukça çelişkili bir görünümdeydi. Bu dönemde, Barzani yandaşlarıyla birlikte Sovyet Birliği’nden Irak’a geri dönmüş ve tüm vatandaşlık haklarını geri almıştı.

Đlerici Kürt kesimi 1959’da “Üçüncü Güç” olarak kısaca adı KAJYK olan (Kürtlerin Özgürlük, Diriliş ve Birlik Partisi)’ni kurmak için girişimde bulundular. Bu arada KDP içinde liderlik mücadeleleri de verilmiştir. Barzani, darbeci General Kasım’ın en yakın arkadaşlarından olan Celal Talabani’yi KDP’ye çekmiştir. Barzani’nin bu davranışı sol kesimi karşısına almasına neden olmuştur. 1960’lı yıllara gelene kadar çeşitli çelişkiler ve iç çekişmelere sahne olan KDP, 1963 yılında Irak Basçılarıyla Kasım devrilmesi için ilişki kurmuştur.

Darbe sonrası Bas’ın askeri kanadı, Kürtlere çeşitli faydalar sağlamıştır. Bu faydalar, Kürtlerin 1959 yılında Irak tarihine yönelik katliamı gerçekleştirmelerine neden olmuştur. KDP içinde Talabani, Bağdat’a yakın görüşler güdüyordu. Nitekim KDP kendi içinde Barzaniciler ve Talabaniciler olarak ikiye bölünmüştü. 11 Mart 1970’e gelince parti içindeki bu bölünmeye rağmen KDP’nin Bağdat yönetimiyle dönem dönem savaşı sürmüştür. 1970 yılında Kürt Manifestosunun kabulüyle Kuzey Irak’ta silahlar kısa bir süre olsa da susmuştur.

Irak-Kürt Manifestosu’nda, Irak Devrim Konseyi; Kürtlerin yoğun olduğu kesimlerde bölgenin kültürel ve ekonomik kalkınması ve her bakımdan genel bir

61

ilerleme yolunda, etkin bütün olanakların seferber edilmesindeki kararlığını ifade ediyordu (http://www.kerkuk-kurdistan.com, Erişim Tarihi: 22.02.2015).