• Sonuç bulunamadı

Bush Yönetimi, resmi söylem gereği terörizmi kaynağında yok etmek amacıyla yola çıkmıştır. "ABD önderliğindeki terörizme karşı savaşta, demokrasi inşa etmek merkezi rol oynayacak" şeklinde açıklama yapılmıştır. Büyük Ortadoğu Bölgesi'nde terörizmin kaynağı olarak radikal Đslamcılar hedef alınmaktadır. Ancak izlenecek yöntem konusunda Avrupalılarla görüş farklılıkları bulunmaktadır. Washington Post'a konuşan bir yetkilinin (Young, 2004);

"Helsinki'nin Avrupa'yı bir araya getirdiğine ve SSCB'nin yıkılışında önemli

rol oynadığına ilişkin bir inanış vardır. Aynı şekilde Büyük Ortadoğu Projesinin de

Đslamcı aşırılığın ortadan kalkmasına yardımcı olacağı beklentisi bulun maktadır"

109

Ortadoğu'da demokrasiyi geliştirmenin terörizmle savaşın kazanılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. 3 Kasım 2003'te Powell, Ortadoğu'da özgürlüğün yayılması için kaçınılmaz olan sekiz konu bulunduğunu, Amerikan politikasının, insan onurunu ilgilendiren bu ilkeler üzerinde ısrarcı olacağını söylemiştir (Woodward, 2002:83). Sözkonusu sekiz ilke şunlardır: Hukuk, devletin gücünün sınırlandırılması, düşüncenin özgürce açıklanması, inanç özgürlüğü, adaletin eşit dağıtımı, kadınlara saygı, dinsel ve etnik hoşgörü, özel mülkiyete saygı.

Bu ilkelerin yaşama geçirilmesi artık ABD'nin diktatörlerle ilişkisini bitirdiği ve otoriter rejimlerin sonunun geldiği şeklinde yorumlanmıştır. ABD, ilk hedef olarak Saddam'ı seçmiştir. ABD'ye göre, Ortadoğu'nun en önemli diktatörü Saddam'ın savaşarak hızla iktidardan uzaklaştırılması gerekmektedir. Zamanla Başkan Bush'ta hemen müdahale isteyen "önleyici vuruş (preemptive strike)" doktrinini benimsemiştir (Young, 2004:4).

G.W. Bush yönetimi 2004 yazında; "Büyük Ortadoğu Projesini resmen gündeme taşımıştır. G-8, NATO and AB doruklarında projeye destek aranmıştır. 1975 yılında, aralarında SSCB ve ABD'nin de bulunduğu ve 35 ülke tarafından imzalanan "Helsinki Senedi" gibi "Büyük Ortadoğu Projesi"nin de demokrasinin geliştirilmesini ve iyi yönetişimi önerdiği anlatılmıştır. Buna göre sözkonusu proje, eğitim ve bilgiyle bölgenin kalkındırılmasını, ekonomik fırsatların yaratılmasını hedeflemektedir. Buna karşın, her destek arayışında, özellikle AB tarafından, ABD'nin Filistin-Đsrail Sorunu'nu çözmeksizin bölgede dönüşüm yapmasının zor ve hatta olanaksız olacağına ilişkin inanç dile getirilmiştir (Evcioğlu, 2005:142-143).

Bölgede Đran'dan kaynaklanan kitle imha silahı tehdidinin sürdüğüne yönelik kuvvetli bir inanç bulunmaktadır. Körfez'deki askeri dengeleri ve kitle imha silahlarını inceleyerek rapor düzenleyen Profesör Anthony H. Cordesman yönetimindeki "CSIS Ortadoğu Programı" konuya Amerikalılar açısından nesnel bir bakış getirmekte ve proje konusunda ABD'ye yöneltilen eleştirileri yanıtlamaktadır. Bir uluslararası stratejik çalışmalar merkezi olan CSIS, Ortadoğu Programı'nda hazırlanan bu raporlarda; ABD'nin "güç projeksiyon yeteneği (Power Projection Capability)" ile Đran, Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkeler incelenmekte; Bahreyn, Umman, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkelerinin kapsamlı çözümlemeleriyle, askeri gücü ve güvenlik açısından durumları ortaya koyulmaktadır

110

(www.csis.org, Erişim Tarihi: 20.07.2015). Bunlar arasında, "Büyük Ortadoğu Projesi"nin hedefinde olan Đran ve Suudi Arabistan ile ilgili raporlara özel bir önem verildiği görülmektedir. Çalışmalarının, çözümlemenin yerine ideoloji koyulmaksızın yapıldığını söyleyen Prof. Cordesman'a göre, ABD'nin stratejik amaçlarıyla Arap Dünyası'nda ve özellikle de Güney Körfez ülkelerinin bakışı arasında varolan farklılık giderek artmaktadır (Cordesman, 1998). Bunun da nedeni yalnızca Irak sorunu olarak görülmemelidir. Aslında ABD, bölgesel dengeler açısından hata yapmıştır. Özellikle Hafız Esad ve Arafat'a karşı gereken yapılamamıştır. Irak'la da gereğince ilgilenilememiştir. Saddam kendi insanlarının acı çektiği konusunda manipülasyon yaparken yiyecek için petrol programına gereken özen gösterilememiş ve edilgen kalınmıştır.

2004'ten Đran'ın dönüşümü için askeri saldırı seçeneği sık gündeme gelmektedir. Đran'da "Kitle Đmha Silahı" bulunduğu ve bunun Ortadoğu'ya tehdit olduğu gerekçesi öne sürülerek Đran'a angaje olma sürecinde izlenen psikolojik savaşın şiddeti giderek yoğunlaştırılmaktadır. Đsrail yetkilileri de Đran'a bir müdahaleden söz eder olmuşlardır. Đran'ın nükleer çalışmalarını durdurması istenmektedir (www.csis.org, Erişim Tarihi: 20.07.2015).

ABD'nin yeni Ortadoğu yöneliminin "uygarlıklar çatışması" olarak ortaya atılan teorinin uzantısında olduğuna inananlar da bulunmaktadır. Steven Simon, ABD'nin Ortadoğu ilgisinin "uygarlıklar çatışmasının" uzantısında gerçekleştiğini öne sürmektedir. Simon'a göre, teoride uygarlıklar çatışması yoktur. Uygarlıklar arasın ilişkiler iç içe geçmiştir. Çünkü alaşımsız uygarlık yoktur (www.randcorporation.org, Erişim Tarihi: 11.10.2015). Buna karşın, Asya ve Transatlantik uygarlıkları arasında farklılıklar çoktur. Đslam Dünyası ile de büyük farklılıklar vardır. Đslam Dünyası'nın içinde bile, aynı mezhepten olan ancak farklı ülkelerde yaşayan Müslümanlar arasında farklar bulunmaktadır. Örneğin, Endonezyalılar Suudilerden çok farklıdırlar. Endonezyalı ve Malezyalı politik partiler genellikle ılımlıdırlar. Suudilerin yönetimi aşırı dinci ve serttir. Kadınlar, Katar ve Türkiye'de, Yemen'de olduğundan çok daha fazla haklara sahiptir.

Simon, Müslümanların dünyasında Saddam'ın devrilmesi, Irak'a demokrasi getirmek veya stratejik denge sağlamak için yapılmadığına inanıldığını, bunun Müslümanların ezilmesi ve sömürülmesi için olduğuna inanıldığını ileri sürmektedir.

111

Müslümanlara göre olanlar; Hintlilerin Keşmir'de, Rusların Çeçenistan'da, Đsrail'in Filistin'de yaptıklarıyla ilişkilidir.

Makovski, Türkiye'nin durumunu masaya yatırmaktadır. ABD, Türkiye'nin, AB'ne katılan, NATO'daki yerini sağlamlaştırmış, demokratik ve ılımlı Müslüman bir ülke olmasını umut etmektedir. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin Soğuk Savaş sırasındaki duruşu saygınlık uyandırmıştır (Makovsky, 2007). Makovski, ABD'nin Türkiye'den beklentisini dile getirmiştir. Terörle savaşta, Đslamcı aşırılığa karşı Washington, Türkiye'nin önceden olduğu gibi teröre karşı savaşta da sıkı bir ortak olmasını istemekte ve "Demokrasinin Büyük Ortadoğu'da yayılmasını sağlamak" amacına destek beklenmektedir.

ABD, "Büyük Ortadoğu Projesi"yle Büyük Ortadoğu'ya özgürlük getirmeyi ve bölgeyi demokratikleştirmeyi hedef aldığını ileri sürmektedir.

Irak işgalinin ikinci yılında Başkan Bush, yaptığı açıklamada Irak Saldırısı'nı savunmuştur.

"Bizim topraklarımızda özgürlüğün sürmesi öteki ülkelerdeki özgürlüklere

bağlıdır. Bu yüzden, iki yıl önce Irak'ı özgürleştirme operasyonunu başlattık, ABD 'ye

yönelik tehditlere, gerçekleşmeden karşı koymalıyız" (Cumhuriyet Gazetesi,

21.03.2005:1) şeklindeki açıklamasıyla ABD'nin yeni doktrinini dile getirmiştir.