• Sonuç bulunamadı

ZAMAN ÇARTERİ SÖZLEŞMESİ MADDELERİNİN İNCELENMESİ

2.6. TARAFLARIN BİLDİRİMLERİ

Gentime 1999 çarter parti formunda 24. madde bünyesinde taşıyan ve taşıtanın bildirimlerini nasıl yapacakları 802 ila 805. satırlarda belirtilmiştir (Shipsworld Web, erişim 27 Mayıs 2010: 1-10). Boxtime 2004 çarter parti formunda ise tarafların birbirlerine yapacakları bildirimler 28. madde bünyesinde 1568 ila 1576. satırlarda düzenlenmiştir (Bimco Web (d), erişim 27 Mayıs 2010: 1-16). Bunlara ilave olarak zaman çarteri sözleşmelerinde yer alan maddeler başlıbaşına tarafların bir bildilrimi olarak nitelenir.

Zaman çarteri sözleşmesinde yer alan sözleşme maddeleriyse; temel şartlar, garantiler ve ara şartlar olarak üç gurupta toplanabilir. Bu tasnif yapılırken ilgili maddenin sözleşme açısından ne derece ciddi bir öneme sahip olduğu incelenir (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 55, 56-58).

a) Temel Şartlar (Conditions): Bir zaman çarteri sözleşmesinde temel şartlar (condition) olarak ifade edilen hükümler hususunda herhangi bir sahtekarlık ya da hilenin tespit edilmesi durumunda suçsuz tarafa tüm sözleşmeyi tek taraflı fesih etme hakkı tanınır (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 55, 56-58).

b) Garantiler (Warranties): Zaman çarteri sözleşmesinde garanti olarak

ifade edilen hükümler biraz daha düşük öneme haiz olup bu maddelerdeki ihlal suçsuz tarafa sadece uğradığı zararları karşı taraftan talep edebilme hakkını tanır. Örneğin taşıyanın gemisiyle ilgili sağladığı bilgiler ve bu bilgilerin doğruluğu genel olarak birer garanti (güvence) olarak bilinirler (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 55, 56-58).

c) Ara Şartlar (Intermediate Terms): Zaman çarteri sözleşmesinde temel şart (condition) yahut garanti (warranties) sınıfına girmeyen maddeler bu başlık altında ele alınır. Bu sınıfa giren şartlar için ilgili maddenin kontrat içerisinde haiz olduğu öneme dikkat edilir. Örneğin, söz konusu maddedeki bir hile suçsuz tarafın tüm sözleşme kazancını riske atıyor yahut yok ediyorsa ancak bu durumda suçsuz taraf fesih hakkına sahip olur. Aksi halde sadece meydana gelmiş hasarı karşı taraftan talep etme hakkına haiz olur. Sonuç olarak bir zaman çarteri sözleşmesinde taraflardan birinin doğrudan çıkarını etkileyen bir madde, maddenin içeriğinde nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, mahkemelerce anlaşmayı temin eden bir temel şart olarak kabul edilir ve sözleşmede mağdur olan tarafa ilgili anlaşmayı tek taraflı fesih etme hakkı tanınır (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 55, 56-58).

Tarafların birbirine yapmış oldukları diğer bildirimler niteliklerine göre ise iki kısımda tasnif edilebilir. Doğruluğu taraflarca kolaylıkla ispatlanabilen somut gerçeklerin dışında kalan bu tebligatlar şu şekilde adlandırılır:

1-Hiçbir sorumluluk ve yükümlülük belirtmeyen ifadeler: Zaman çarteri

sözleşmesine konu olan gemi hakkında bildirilen belirsiz ve uygun olmayan ya da abartılı yorumlar ile anlaşılmaya çalışılan karşı tarafa taahhütte bulunmayan yetersiz

ifadelerin yasal olarak anlaşma üzerinde etkisi yoktur (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 48).

2-Yanlış ve yalan beyan: Anlaşma sürecinde kullanılan ifadeler sadece karşı

tarafa verilen, anlaşmaya konu olan obje merkezli ve yanlış beyan içermeyen nitelikte olmalıdır. Gerçeğin bir kısmını olduğu gibi niteleyen ancak bir başka bölümünü gizleyen ya da görüşme esnasında doğru olup da sözleşmenin taraflarca imzalanması aşamasında doğru veya geçerli olmayan ifadeler yanlış beyan olarak kabul edilir.

Eğer anlaşma esnasında taraflardan biri diğerinin yanlış beyanda bulunduğunu bilmiyorsa ve bu beyan neticesinde söz konusu zaman çarteri sözleşmesine iştirak etmişse, söz konusu taraf diğer tarafa karşı kanuni yollara başvurabilme hakkına sahip olur. Ancak taraflardan her ikisi de yanlış beyandan sözleşmenin kabulünden önce haberdar olmuşsa, taraflardan hiçbiri diğerine karşı yanlış beyandan ötürü kanuni yollara başvurabilme hakkını elde etmez. Eğer taraflar Nype standart çarter parti formlarından birini kullanmışlar ve Yanlış Bildirim Yasası Bölüm 2(2) (Misrepresentation Act 1967)’ yi sözleşme kapsamına dahil etmişlerse, bu yasa ilgili mahkemeye veya tahkime, yanlış beyandan ötürü sözleşmenin feshine karar kılma yerine, taraflardan birinin diğerine verdiği zarar ölçüsünde tazminat ödemesi yönünde karar verme yetkisi tanır (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 49- 50). Yanlış bildirimden ötürü meydana gelen zararlar çeşitli tasnifler altında incelenir. Bunlar;

a)Hile olarak yanlış bildirim: Böyle bir olaya maruz kalan taraf ilgili sözleşmenin tek taraflı feshinin yanında, yanlış bildirimden kaynaklanan zararların da tazminini karşı taraftan isteyebilir. Hile olarak yanlış bildirimin kapsamına; bilinçlice yapılan yanlış bildirim, konu hakkında gerçek bilginin var olmaması sebebiyle yapılan yanlış bildirim, dikkatsizlik sebebiyle yapılan yanlış bildirim, yapılan bildirimlerdeki tutarsızlık, ya da bahsi geçen hususta doğru ya da yanlış bir bilginin edinilememiş olması girmektedir (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 51-52, 55, 61).

b)İhmal kaynaklı yanlış bildirim: İhmalden ötürü karşı tarafa yanlış bildirimde bulunan ve bu yolla hasara yol açan taraf zararı tazminle yükümlüdür. Yanlış bildirim yasasına göre, yanlış bildirim neticesinde bir sözleşmeye taraf olan kimse, sözleşme yapıldığı zaman karşı tarafın kendisine yaptığı hatalı bildirimi tamamen doğru olarak değerlendirmiş ve netice itibariyle yanlış yönlendirilip bir hasara ya da kayba maruz kalmış ise karşı taraftan hasarın yahut kaybın teminini isteyebilir (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 51-52, 55, 61).

c)Sözleşmenin teminatında yanlış bildirimle hile yapmak: Bazı durumlarda yanlış bildirimin sözleşmeyi teminat altına almak için yapıldığı değerlendirilebilir. Bu tarz gelişen davalarda, yanlış bildirim neticesi doğrudan uğranılan zararlar karşı taraftan talep edilebilmekte ancak sözleşmenin gerçekleşmemesinden ötürü kaybedilen tahmini kazanç karşı taraftan talep edilememektedir (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 51-52, 55, 61).

d)Çarter sözleşmesinin bir parçası olan yanlış bildirim: Bazı durumlarda, sözleşmenin bir bölümüymüş gibi yanlış bildirim tekrarlanabilir. Bu şekilde yazılı ya da sözlü olarak sözleşmenin içerisinde geçen yanlış bildirime dayanan maddeler sözleşmenin birer şartı olarak değerlendirilir. Bu durumda mahkeme ya da tahkim bu maddelerden kaynaklanan zararların, bildirimde bulunan tarafça karşılanmasına karar verebilir (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 51-52, 55, 61).