• Sonuç bulunamadı

2.7.”ON-OFF HIRE” DENETİMLERİ

2.25. KANUNİ REHİN HAKK

Baltime 1939 çarter parti formunda 18. madde bünyesinde 126 ila 128. satırlarda taşıyanın kanuni rehin hakkı düzenlenmiştir (Nautischer Verein Zu Bremen Web, erişim 27 Mayıs 2010: 6-7). Nype 1946 çarter parti formunda ise 18. madde bünyesinde 110 ila 113. satırlarda taşıyanın kanuni rehin hakkı ve nasıl uygulanacağı açıklanmıştır (Nautischer Verein Zu Bremen Web, erişim 27 Mayıs 2010: 2-3). Linertime 1974 çarter parti formunda 20. maddede taşıyanın kanuni rehin hakkı 341 ila 348. satırlarda düzenlenmiştir (Nautischer Verein Zu Bremen Web, erişim 27 Mayıs 2010: 8-11). Baltime 1974 çarter parti formunda taşıyanın kanuni rehin hakkı ve nasıl uygulanacağı 258 ila 264. satırlarda 18. madde bünyesinde belirtilmiştir (Nautischer Verein Zu Bremen Web, erişim 27 Mayıs 2010: 4-5). Nype 1993 çarter parti formunda 23. madde bünyesinde 259 ila 267. satırlarda taşıyanın kanuni rehin hakkı düzenlenmiştir (Bimco Web (b), erişim 27 Mayıs 2010: 1-12). Gentime 1999 çarter parti formunda 14. madde içerisinde taşıyanın talepleri 344 ila 382. satırlarda ele alınmıştır ve bu kapsamda kanuni rehin hakkı da vardır (Shipsworld Web, erişim 27 Mayıs 2010: 1-10). Baltime 2001 çarter parti formunda 17. madde bünyesinde taşıyanın kanuni rehin hakkı 219 ila 224. satırlarda ele alınmıştır (Bimco Web (c), erişim 27 Mayıs 2010: 1-5). Son olarak Boxtime 2004 çarter parti formunda 15. madde bünyesinde taşıyanın talepleri 697 ila 739. satırlarda düzenlenir ve bu taleplerin içerisinde kanuni rehin hakkı da bulunur (Bimco Web (d), erişim 27 Mayıs 2010: 1-16).

Taşıyanın yük üzerindeki kanuni rehin hakkı Nype 1946 çarter parti formunun 110. satırında ve Baltime 1939 çarter parti formunun 126. satırında belirtilmiştir. Burada ifade edilen hak sadece sözleşmeden doğan bir rehin hakkıdır. Bu durum yalnızca sözleşmede yer alan taraflar arasında bir hak doğurur ve sözleşmesel kanuni rehin hakkı taşıyana zaman çarteri sözleşmesindeki taşıtanın dışındaki diğer konşimento sahiplerinin yüklerine alıkoyma hakkı vermez. Bununla birlikte Nype 1946 çarter parti formunun 110. satırınca ya da Baltime 1939 çarter parti formunun 126. satırınca tanınan kanuni rehin hakkı sahiplikle alakalı bir rehin hakkıdır. Bu sebeple taşıyanın ancak taşıtan tarafından çarter ücreti ödeninceye kadar gemideki yükü alıkoyma hakkı vardır (Gorton, Ihre, Sandevärn, 1999: 274).

Özetle kanuni rehin hakkının bir tarafın diğer taraftan talep ettiklerini alıncaya dek kendi sahipliğinde bulunan karşı tarafa ait mülkü elinde bulundurması olarak bir tanımı yapılabilir. Burada geçen sahipliğindeki mülk ifadesi, taşıyanın gemisinde bulundurduğu yük olarak yorumlanabilir. Ancak taşıyanın üzerinde kanuni rehin uygulayamayacağı bir yükün gemisinden tahliyesine onay vermemesi durumunda taşıyan Nype 1946 çarter parti formunun 8. maddesi çerçevesinde taşıtana karşı bir sözleşmesel ihlalde bulunmuş olur fakat çarter ücreti bu gecikme periyodu için ödenebilir olmaya devam eder. Diğer yandan Nype 1946 çarter parti formundan farklı olarak Baltime 1939 çarter parti formunda 18. madde, yalnızca taşıtana ait yüklerin üzerinde kanuni rehin hakkının uygulanabileceğini açıkça ortaya koymaktadır (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 396-397). Linertime 1974 çarter parti formuna göre ise taşıyanın taşıtana ait olan tüm yük üzerinde ve alt çarter ücretleri üzerinde kanuni rehin hakkı vardır ve bunun karşıtı olarak taşıtanın peşinen ödenmiş ancak karşılığını alamadığı paralar için gemi üzerinde kanuni rehin hakkı bulunur fakat taşıtan kendileri sebebiyle veya kendi acenteleri sebebiyle maruz kaldığı borçlar veya sorumluluklar için gemi üzerinde kanuni rehin hakkı uygulamaya hak kazanmaz (Gorton, Ihre, Sandevärn, 1999: 274).

Diğer taraftan zaman çarteri sözleşmelerindeki kanuni rehin hakkı maddesi taşıyanı çözümsüz kalan çarter anlaşmaları karşısında korumak için sözleşmeye dahil edilse de pratikte pek uygulama alanı bulamaz. Çünkü gemide bulunan yükler çoğu

zaman taşıtandan başka bir tarafa ait olur ve konşimentoyu imzalamakla taşıyan yük sahibine karşı bu yükü itina ile taşıyacağı taahhüdünde bulunmuştur. Bu da taşıyana gerçek yük sahibine karşı bir sorumluluk bindirir ve taşıtan çarter ücretini ödemese dahi taşıyan bu yükü, yük sahibine karşı sorumluluğunu gerçekleştirmek üzere taşımak zorunda olur (Gorton, Ihre, Sandevärn, 1999: 274).

Yukarıda da değinildiği üzere, geçerli yük konşimentosuna bu yönde bir kanuni rehin hakkının uygulanabileceğine dair bir madde eklenmediği müddetçe taşıyanın sahip olduğu kanuni rehin hakkı sadece taşıtana ait olan yüklerin üzerine uygulanabilir ve bunun dışındaki yükler için bir alıkoyma yetkisi tanınmaz. Fakat Nype 1946 çarter parti formunun 110. satırında yer alan taşıyanın yük üzerindeki kanuni rehin hakkıyla ilgili ifadeler incelendiğinde sadece taşıtana ait yüklerin alıkonabileceğine dair yazılı bir sınırlama görülmemektedir. Bu durum taşıyanın taşıtana karşı bir yaptırım olarak gemisinde bulunan taşıtana ait olmayan yükleri de alıkoyup koyamayacağı hususunda bir belirsizlik yaratır. Görüşü alınan yazaralara göre İngiliz Hukukunca, taşıyanın sözleşmeden doğan kanuni rehin hakkı yalnızca sözleşmeye taraf olanların yükleri üzerinde uygulanabilir dolayısıyla bu kuram yalnızca taşıtana ait olan yükler üzerinde kanuni rehin hakkına izin verir. Ayrıca konşimentoyu elinde bulunduran ve zaman çarteri sözleşmesine taraf olmayan diğer çevrelere ait yük üzerinde kanuni rehin hakkının uygulanması bu tarflara karşı haksız bir eylem oluşturur. Tüm bu karmaşayı sona erdirmek için konşimentoya (yazılı ya da zımni olarak) zaman çarteri sözleşmesindeki kanuni rehin hakkının uygulanmasına olanak veren bir düzenleme getirebilir. Böylelikle taşıyan taşıtana ait olsun ya da olmasın, gemideki yüke kanuni rehin hakkını uygulayabilir (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 397-402).

Diğer taraftan, taşıyanın yük üzerinde bir rehin hakkı mevcutsa bu hak genellikle tam yüklü ve tahliye limanına doğru yol alan gemiyi durdurarak uygulanamaz. Buna karşın geminin tahliye limanı açığında demirleyip beklemesi taşıyanın yük üzerindeki kanuni rehin hakkını kullanması adına yeterli gözükmektedir. Ayrıca alt navlun ücretleri üzerindeki taşıyanın kanuni rehin hakkı yük üzerindeki kanuni rehin hakkıyla benzer şekilde değerlendirilir. Bununla birlikte

bu noktada bir ayrım bulunur çünkü söz edilen kanuni rehin uygulaması hali hazırda taşıyanın kontrolü ya da mülkiyeti altında bulunan bir varlığın rehin alınması değildir. Üçüncü bir tarafça taşıyana ödenecek ve gelmekte olan bir ücretin alıkonmasıdır. Bu sebeple böyle bir rehin hakkının tam anlamıyla taşıyanın kanuni rehin hakkı çerçevesinde değerlendirilmesi açıkça şüphelidir. Buna ek olarak Nype 1946 çarter parti formuna göre alt navlun ifadesinin kapsamına tüm alt navlunlar, alt- alt navlunlar ve alt zaman çarteri sonucu elde edilerek taşıtana doğrudan ya da dolaylı yoldan ödenen ücretler girer. Bunun yanında gemi zaman çarterinde bulunduğunda çarter ücreti, pratikte taşıtanın acentelerine ödenir bu noktada taşıyan taşıtan acentelerini navlun ücretini alıkoyma talebi çerçevesinde bu ücret acentelere teslim edilmeden önce bilgilendirirse taşıtan yerine bu ücreti kendi adına almaya hak kazanır fakat taşıyan bu çarter ücretini ancak ödemenin taşıtan acentesine yapıldığı tarih itibariyle geçerli olan alacaklarını kesebilir. Buna ek olarak taşıtanın alt navlun ücretlerini üçüncü bir tarafa tahsis etmesi durumunda taşıyanın alt navlun ücreti üzerindeki kanuni rehin hakkının mı ya da üçüncü tarafın talebinin mi öncelikli olduğu verilen bildirimin önceliğine göre kararlaştırılır. Yani ilk haklı bildirimi kim daha önce gerçekleştirirse alt navlun ücreti üzerinde onun önceliği olur (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 397-402).

Öte yandan Nype 1946 çarter parti formunun 11. satırı uyarınca taşıtana tüm kazanılan avanslar ve henüz ele geçmeyen ücretler ödeninceye kadar gemi üzerinde kanuni rehin hakkı tanınmıştır. Baltime 1939 çarter parti formunun 18. maddesi de özdeş bir hak tanır ancak burada ifade edilen kanuni rehin hakkı gerçek anlamda fiilen sahipliğe el koyma durumu olarak yorumlanmaz. Buradaki alıkoymadan kasıt çarter süresi sonuna kadar taşıtan tarafından geminin kullanım hakkının alıkonması ve taşıyanın bu süre boyunca gemiyi kendi amaçları için kullanmasının engellenmesidir. Çarter süresinin sonuna kadar gemiyi işletme hakkını elinde bulunduran taşıtan bu süreç sonunda gemiyi taşıyan faydasına bırakmakla mükelleftir. Diğer yandan burada ifade edilen alıkoyma hakkı taşıtana gemi üzerinde daha ileri bir hak ya da geminin kaybıyla taşıyanın elde edeceği sigorta parası üzerinde bir ortaklık tanımaz. Bunlardan farklı olarak mahkemelerin kanun hükmündeki kanuni rehin hakları ise denizcilik kanuni rehinlerinden farklı olarak

yalnızca uygun olan durumlarda ve geminin sahipliğini üzerinde bulunduran tarafa karşı etkilidir. Yapılan bu kısıtlama ayni hakkın başlamasıyla birlikte davacıyı bir emniyeti sağlanmış kreditör yapar ve bu durum kendisine gemi üzerinde taşıyandan öncelikli bir konum kazandırır (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 404-405).