• Sonuç bulunamadı

1.3. GEMİ TAHSİSİ SÖZLEŞMELERİ

1.3.1. Gemi Kirası Sözleşmes

Gemi kirası sözleşmelerinde gemi maliki ile kiracı arasında yapılan sözleşme sonucunda kiracı zilyetliğini devralmış olduğu gemiyi kendi adına kullanma hakkına sahip olmaktadır. Bu tür sözleşmelerde kiralayan, kiracıya ücret karşılığında bir

şeyin (geminin) kullanılmasını terk etmeyi üstlenmektedir. Bu bakımdan söz konusu ilişki Borçlar Kanunu’nun 248. maddesindeki tarife uygundur ve Borçlar Kanunu’na tabidir. Bunun sonucunda, gemi kirasında geminin hemen hemen tüm kontrolü kiracıya geçmekte, hatta dış ilişkide “gemi işletme müteahhidi” olarak donatan statüsüne sahip olmaktadır. Dolayısıyla gemi kirası sözleşmelerinde kiralayan olarak sözleşmenin bir tarafında gemi maliki bulunurken kiracı tarafında ise gemi işletme müteahhidi yer almaktadır (Ülgener, 2000: 34, 36).

Gemi kira sözleşmelerinde gemi maliki donatan sıfatını kaybeder ve kiracı gemi işletme müteahhidi olarak bu sıfatı kazanmaya haiz olur. Peki, donatan sıfatı nedir? Kimlere donatan denir? İşte bu soruların cevabı mevcut hukukumuzda 946. maddede bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunumuzda madde 946’da donatan; gemisini deniz ticaretinde kullanan gemi sahibi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre donatan olmanın üç şartı vardır: İlk olarak bir ticaret gemisi mevcut olmalıdır. Ticaret kavramı burada geniş olarak alınmalıdır. Mesela balıkçı gemileri, kurtarma gemileri de ticaret gemisidirler. İkinci olarak, ticaret gemisinin sahibi bulunmalıdır. Birden çok kimse, tüzel kişiler, ticaret şirketleri ve hatta devlet, ticaret gemisinin sahibi ve donatanı olabilirler. Son olarak ticaret gemisinin sahibi gemiyi kendi adına ve kazanç maksadıyla işletmelidir. Bu noktada gemisini başkasına kiraya veren kimse donatan değildir. Ticaretin menfaat ve rizikolarının donatana ait olması gerekir (Kender, Çetingil, 2003: 67). Günlük konuşma dilinde donatana, daha ziyade armatör adı verilir (Vikipedi Özgür Ansiklopedi Web, erişim 16 Ağustos 2010).

Bunun yanında Ticaret Kanunu’nun 946. maddesinin ikinci fıkrasına göre, kendisinin olmayan bir gemiyi kendi adına deniz ticaretinde bizzat veya kaptan marifetiyle kullanan kimse üçüncü şahıslarla münasebetlerinde donatan sayılır. Burada tarif edilen şahsa hukukumuzda gemi işletme müteahhidi denmektedir. Gemi

işletme müteahhidi gerçek veya tüzel kişi olabilir. Bu şahsın başkasına ait gemiyi kendi adına denizde kullanması gerekir. Bunun yanında gemi işletme müteahhidi maliki bulunmadığı gemiyi haklı bir sebebe (kira, ariyet, intifa hakkı) dayanarak veya haksız olarak (çalma, gasp) kullanmış olabilir. Her iki durumda da sonuç aynıdır (Kender, Çetingil, 2003: 67).

Hukukumuzda gemi kira sözleşmeleri olarak ifade edilen bu ticari yöntem yabancı kaynaklarda “bareboat charter” ve “charter by demise” olarak adlandırılmaktadır. Bunların hukukumuzdaki karşılığı “çıplak gemi kirası” tabiridir ve bunlar birer adi kira sözleşmesi olarak kabul edilirler. Gemi kirlama yöntemi daha çok kendi yükü olan kiracılar tarafından tercih edilir. Örneğin büyük petrol şirketleri çıplak gemi kiralama yöntemiyle (bareboat charter) ihtiyaçları olan sayıda gemiyi elde etmeye çalışır (Thuong, Ho, 1987: 30).

Çıplak gemi kiralamada gemi maliki periyodik kira ücreti ödemeleri karşılığında anlaşılan süre zarfında gemisini kiracıyla değişmiş olur. Gemi kiralamada gemi maliki sıkça gemisini mürettebatsız ve kaptansız olarak kiracıya sunar. Kiracının kendi kaptan, zabit ve mürettebatını temin edip, ücretlerini ödeme yükümlülüğü doğar. Tabi ki çıplak gemi kirasında gemide bulunan kaptan, zabit ve mürettebat gemi malikinin bir hizmetkarı olarak nitelenemez, bu kimseler kiracının temsilcisi ve hizmetkarı olurlar. Yük konşimentoları gemi kirasının söz konusu olduğu durumlarda kiracı tarafından düzenlenebilir. Bu konşimentolara gemi kaptanının imzası talep edildiğinde gemi kaptanı bu evrakı kiracının bir hizmetkarı olarak imzalar. Sonuç olarak konşimentonun imzalanmasından ötürü gemi maliki bir yük hasarından sorumlu tutulmaz ancak gemi yük ilgilileri tarafından kanuni ipotek kapsamına (liens) dahil edilebilir (Kendall, Buckley, 2001: 66). Benzer şekilde gemi kaptanı, zabitler ve mürettebatın ihmali sebebiyle gerçekleşmiş çatışma hasarlarından da gemi maliki değil kiracı sorumlu olur (Wilford, Coghlin, Kimball, 1989: 439).

Gemi kiralama yöntemi gemi tahsisi sözleşmeleri içerisinde en az kullanılanıdır. Çünkü çıplak gemi kiralama sözleşmeleri kiracıya ağır sorumluluklar ve yükümlülükler getiren bir sözleşme tipidir. Çıplak gemi kiralamada, gemi maliki

gemisini denize elverişli teslim etme yükümlülüğüne sahiptir fakat gemi kiracı tarafından teslim alındığında gemi malikinin gemiyi denize elverişli durumda bulundurma yükümlülüğü ortadan kalkar ve bu sorumluluk kiracıya geçer. Gemi maliki, kiracı tarafından gemisine atanan gemi kaptanının ve başmühendisin atamalarını onaylar fakat bu kimselere emir verme hakkı bulunmaz. Yapılacak seferler ve taşınacak yükler kiracılar tarafından belirlenir. Geminin tüm bu operasyonlarının harcamaları kiracı hesabından karşılanır (Kendall, Buckley, 2001: 67).

Uygulamada, gemi kiracıya teslim edileceği zaman her iki tarafça geminin mevcut durumunun ortaya konması ve fark edilmeyen bir takım kusurlar mevcutsa bunların belirlenmesi için ortak bir araştırma (survey) yapılır. Gemide bulunan her türlü bakım, tutum ve sarfiyat malzemelerinin, yedek parçaların, güverte mağazalarının ve gemi tanklarında bulunan yakıt ve yağlama yağlarının bir dökümü hazırlanır ve kayıt altına alınır. Kira süresinin sonunda gemi, gemi malikine teslim alındığı gibi geri teslim edilmelidir. Bu süre boyunca geminin kullanımından ötürü kaynaklanan eskime ve yıpranma her iki tarafça da makul olduğu sürece kabul edilecektir. Eğer gemi hasar görürse ve bu durumda geri teslim edilirse gemi maliki, kiracıyı bu hasarlardan ve hasarların giderilmesi için doğan masraflardan sorumlu tutar. Diğer taraftan çıplak gemi kirası boyunca donatan, geminin tekne, makine ve koruma & tazmin (P&I: protection and indemnity) sigorta primlerini ödemekle yükümlüdür (Kendall, Buckley, 2001: 69).

İncelenen yabancı yazarlara ait eserlerde demise kira sözleşmeleri (demise charters) ifadesine rastlanmaktadır. “Demise” terimi bu kaynaklarda geminin idari kontrol ve kullanım haklarının kiracıya geçmesinden bahsetmektedir. Tabi ki tüm bu haklar tam bir sahiplikten ziyade gemi kira süresi boyunca kiracıya tanınan bazı ayrıcalıklar olarak yorumlanır. Bu noktada ilgili yazarlar ticari çevrelerce çıplak gemi kirası (bareboat charter) ifadesinin sıkça kullanıldığını ancak yasal çevrelerce bu yöntemin “demise charter” yani; hükümranlığı devreden kiralama sözleşmesi olarak adlandırıldığını iddia etmektedir. Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere demise kira sözleşmeleri, çıplak gemi kira sözleşmeleriyle eş anlamlı tutulmaktadır (Kendall,

Buckley, 2001: 66). Ancak demise kira sözleşmelerinde taraflar, çıplak gemi kirası sözleşmesine bir gemi yönetim anlaşması maddesi (management agreement clause) ilave ederler. Bu halde sadece çıplak olarak geminin kiralanması söz konusu olmamakta, bunun yanında gemi maliki, kiracıyı temsilen gemiyi donatma, bakımını yaptırma ve mürettebatını temin etme yükümlülüğü altına girmektedir. Bunun karşılığında da kendisi işletme ücretine (management fee) hak kazanmaktadır. Bu niteliği sebebiyle demise kira sözleşmelerinin zaman çarterine yakın bir sözleşme olduğu düşünülebilir. Fakat zilyetliğin (geminin tüm idari kontrolünün) gemi işletme müteahhidine (kiracıya) geçmesi bu türü zaman çarterinden belirgin olarak ayırmaktadır (Gökdemir, 2003: 7).