• Sonuç bulunamadı

HALK EDEBİYATI

4.1. ANAMUR HALK EDEBİYATI NESRİ 1. Masal

4.1.2.1. Oluşum- Dönüşüşüm Efsaneleri

4.1.2.1.1. Taş Kesilme ve Hayvan Motifli Efsaneler

Efsanelerde en yaygın motif, “taş kesilme” ve “kuşa dönüşme” motifleridir. Taş kesilme, ya cezalandırmadır ya da mükâfattır. Beddualar nedeniyle lanetlenen kişiyi yılan sokar veya o kişi taş kesilir. Zor durumda kalan kahraman, “Allah’ım, beni ya taş eyle, ya kuş.” diyerek dua eder. Günümüzde hâlâ yaramaz çocukları korkutmak için söylenen, “Sakın öyle yapma, yoksa elin ayağın taş kesilir…” gibi sözler, taş kesilmenin bir ceza sonucu olacağını gösterir.

Anamur’da hayvan motiflerinden kuş motifinin de anlatılarda geçtiğini görüyoruz. Özellikle “Yusufçuk Kuşu” efsaneleri, tüm Taşeli Platosunda anlatılan bir efsane türüdür. Bütün bölgede yaşayan Türkmenler-Yörükler bu efsaneyi kendi bölgesine ve olaylara adapte ederek kendilerine mal etmektedirler. Doğan ATLAY’ca yazılan ve yayımlanan “Yusufçuk Kuşu” efsanesi, Esma ŞİMŞEK tarafından derlenip,

97 M. Öcal OĞUZ, Türk Hal Edebiyatı El Kitabı, Grafiker yay., Ankara, 2007, s. 131.

98 BORATOV, a.g.e, s. 99.

yazılan ve yayımlanan “Yusufçuk Kuşu” efsanesi, Çınar Arıkan tarafından yayımlanan

“Adamdaş” efsanesi, birbiriyle parelellik gösteren anlatılardır.

Doğan ATLAY’ın Yusufçuk Kuşu efsanesinde, iki çocuk ve bu çocukları istemeyen bir üvey anne vardır. Koyun gütmek için dağa giden çocuklar, dağda oyuna dalıp koyunları kaybederler. Üvey anneden korkan çocuklardan Yusuf ettiği duayla taşa, abla ise kuşa dönüşür. Efsanenin bu yönüyle anlatımı Mut yöresinde yaygındır.99 Esma ŞİMŞEK’in “Yusufçuk Kuşu” efsanesinde anne, üvey çocuklarını istemez. Baba, murt çırpmak bahanesiyle, çocukları dağa götürür. Çocuklar, oyuna dalarak, getirdikleri çulu kaybederler. Üvey anneden korkan iki kardeş çulu bulamayınca, duâ ederek birer kuş olurlar. 100 Çınar ARIKAN’ın “Adamdaş” efsanesinde ise, bir grup öğrenci, Anamur’a gitmek için dağdan yola çıkarlar. Havanın yağışı mollaları korkutur ve birbirini kaybetme ve ölüm korkusu içine düşerler. Havanın şiddetinden yönlerini kaybeden mollalar, el ele tutuşup dua ederler. Yağıştan kurtulamayacağını anlayan mollaların bir kısmı taş, bir kısmı da kuş olur. 101

Anlatılan efsanelerde korku, dağ, bir şeyi kaybetme, insanların dua etmesi, duanın sonunda bir kısmının taşa, bir kısmının kuşa dönüşmesi gibi unsurlar ortak unsurlardır. Bu yaylanın isminin nereden geldiğine dair, herkesin az çok bildiği bu efsaneyi doksan sekiz yaşındaki Hacı Mehmet KURŞUN’dan dinledik.

Adamdaş Efsanesi: Adamdaş yaylası Malaklar, Evciler ve Sarıağaç köylülerinden bir kısmının yazın göç ettikleri yayladır. Nüfus pek fazla kalabalık değildir. Üç beş Yörük ailesi buraya geçici olarak konaklar, temmuz ayında buradan başka yaylalara geçerler. Rivayete göre, Büyük ihtimalle Selçuklu ya da Osmanlı döneminde, Konya’da medreselerde okuyan ve “Molla” denilen Anamurlu bazı talebeler bir kış gününde Anamur’a gitmek üzere yola çıkmışlar. Eski dönem şartlarında yaya olarak giden talebeler kar fırtınasına yakalanırlar. Bir süre dayansalar da bugün Adamdaş denilen mevkiye geldiklerinde kar şiddetini iyice artırır ve adeta göz gözü görmez olur. Bir taraftan açlık bir taraftan soğuk mollaları iyice zorlar. Mollalar birbirlerini kaybetmemek için el ele tutuşurlar. Gidecek bir yer bulamazlar ve çaresizlik içinde alanın ortasında beklerler.En tecrübelerine akıl danışırlar.O da dua etmekten

99 Doğan ATLAY, Yusufçuk Kuşu Efsânesi, İçel Kültürü Dergisi, Mersin, 1989, S.8., s.7.

100 Esma ŞİMŞEK, Yusufçuk Kuşu, İçel Kültürü Dergisi, Mersin,1989, S.8., s. 8.

101 Çınar ARIKAN, Yörük Göçü, Şelale Matbaası, Konya, Mayıs, 2006, S.8.s. 80-81.

başka yapacak bir şey olmadığını söyler.İlk kendisi ellerini açarak; “ Allah’ım bizi bu ıssız yerde kurda kuşa yem etme. Bizi ya kuş yap uçalım ya taş yap donalım.” diye dua eder. Bunu gören diğer talebeler de dua etmeye başlarlar. Ancak kimi “Bizi taş et.”

Kimi de “Bizi kuş et.” diye eder. Bunun üzerine bir kısmı kuş olur uçar, bir kısmı da taş olur kalır.

Şimdi Adamdaş kayalığının güney tarafında düz bir alan üzerinde; baş kısmı yuvarlak (başta fesi andıran), alt kısmı ise düz (insan vücudunu andıran) yüze yakın taş bulunmaktadır. Bunların orada taşlaşan mollalara ait olduğu söylenmektedir. Anamur yöresinde ise; Halk arasında kumru kuşlarına özel bir önem verilmektedir. Bu kuş vurulmaz, kutsal olarak kabul edilir. Onların ötüşlerinde, “guguk, guguk!” yani

“Yusuufçuk, Yusuufçuk!” dediği söylenir. K.K.:2 Bu efasâne, Anamurlu birçok şaire ilham olmuştur. Bu Efsaneyle ilgili, Anamurlu şair İbrahim Yalçınkaya’nın, “Ötelerden Öteye” isimli şiir kitabında bir şiir bulunmaktadır:

Guguk Kuşu (Yusufçuk)

Toroslarda kız-kuş yitirmiş sürüyü Dağlar taşlar aşmış yürüyü yürüyü Kan revan içinde çektikçe çeker “yu”

Cevap vermez Yusuf, ağlatır güllüyü..

Süt-liman gökyüzü, yıldız yıldız gece, Kız-kuş’un Yusuf’u, çözülmez bilmece,

Öter durur kız-kuş; “gu” “gu” “gugugu” “gu”…

Tek budur belki de, dilindeki hece..

Ne büyük bir aşk bu, ömrü böyle geçer, Ormanda “guguk kuş” yalnızlığı seçer, Çift görülmemiş hiç, beklemiş Yusuf’u Yaklaşsa birisi hemencecik uçar.

Toroslarda şimdi öter durur kız-kuş, Bir gül bahçesine tutuşan karakış;

Kör hasret nasıl da yakmışsa Yakup’u Yusuf’u “adamtaş” yapan aynı yakış…

Kar erir de, büyür çiğdem çiçekleri Buz tutmuş dağlarda, acı gerçekleri Kışlar yaza döner, karlar bir içim su, Yüceler dindirir, bunca dilekleri. 102

4.1.2.2. Tarihlik Efsaneler 4.1.2.2.1. Martı Adası Efsanesi

Mamure Kalesinin 300 m. ilersinde yer alan "Martı Adası", küçük bir kara parçası görünümündedir. Tatlı su pınarının bulunması nedeniyle, martıların mesken tuttuğu ada için anlatılan bir efsane vardır:

Efsaneye göre; eski dönemlerde Mamure kalesinin komutanın kızı, bir gence âşık olur, ancak komutan bu ilişkiye karşı çıkar ve gençleri ayırır. Birbirlerine kavuşamayan kız ile delikanlı arasındaki mektupları, adada yaşayan martılar taşır.

Sevdiğini göremeyen kız, günden güne eriyip zayıflar. Önceleri evliliğe karşı çıkan babası, kızının bu durumunu görünce evliliğe onay verir. Nihayet evlenme iznini alan kız, gence müjdeli haberi martılar aracılığı ile gönderir. Ancak martılar son mektubu bu adadaki suya düşürünce mektup kaybolur ve müjdeli haber gence ulaşamaz. Yöre insanı, martıların hâlâ bu küçük adada bekliyor olmalarını suya düşen mektubu aramakta olduklarına bağlamaktadır. K.K.:2