• Sonuç bulunamadı

HALK YAŞANTISI

1.1. ANAMUR’DA SOSYAL YAŞAM

1.1.1. Evde Yaşam ve Ev Yapısı

“Bağ ekme, bağlanırsın Ekin ekme, eğlenirsin Davar alır göçersen,

Gün olur beylenirsin.” diyen Anamur insanın konar- göçerlik yaşantısında, çadırın büyük bir önemi vardı. Çadır kelimesi, Türkçe "çat" kökünden gelmektedir. İlk yerleşim mekânı çadırlar olmuştur. “Çul çadır”, “kıl çadır” adlarıyla bilinen karaçadır, yer tezgâhlarında keçi kılından dokunur. Binlerce yıldan bu yana bölgede üretilen ve antik yazarların "Cilicium" (Kilimin kaynağı olabilir) olarak adlandırdıkları bu çadırlar;

sıcağı, soğuğu ve suyu izole edebilmesi, istenilen yere kolayca taşınabilmesi nedeniyle çok kullanışlıdır. Çadırların üç veya dört direği, sekiz bağı olur. Sivriltilmiş kazıklara bağlanıp, yere çakılır. Gerilen çula “sitil” adı verilir. Ayrıca bir de “alayçık” adı verilen gölgelikleri vardır. Çalıdan kesilmiş ince çubukların üzerine çul çekilerek gölge oluşturulur. Kara çadırlar, yaşamlarını hayvancılıkla sürdüren, yazın serin yaylalara, kış mevsiminde ise ılık ovalara göç eden eski konar-göçer Türkler'in barınağı olmuştur.

Oymak başının, aşiret başkanının çadırı en çok direği bulunan çadırdır. Çadırın içi yatılacak, oturulacak, yemek yenilecek bölümler olarak düzenlenmiştir. Düğünlerde gelin ve güvey için beyaz çadır kurulur.

Çadırlarda, baş direğe Kur'an-ı Kerim ve silahlar asılır, kapının yanındaki direğe mutfak eşyaları, orta direğe fener asılır. Çadırı ikiye bölen perdenin kenarlarına ise eşya ve erzak sandıklarıyla içerisinde kıyafetlerin bulunduğu alaçuvallar dizilir. Yiyecek torbaları çadırın rutubet almayan ve pek göze çarpmayan yerlerine konur. Sol taraf erkeklere, sağ taraf kadınlara ayrılır.

Anamur Yörükleri, yerleşik hayata geçtikten sonra geçmiş alışkanlıklardan dolayı, evlerini genelde tepelere yapmıştır. İlçenin çeşitli köylerinde ve yaylalarında değişik ev yapılarının izlerine rastlanmaktadır. Kırkkuyu ve Elbalak Yaylalarında, ev kalıntısına rastlanmıyor ama yumuşak taşlara oyulmuş antik sarnıçlar ve kaya mezarları görüyoruz. Abanoz, Şıhardıcı, Demiroluk, Güğül Tepesi, Domuz Beleni ve Çandır Yaylalarında Roma dönemi kalıcı yerleşim gözleniyor. O dönem insanları, günümüzde yaylaya göçen insanların bir bölümünün ev olarak kullandığı "evcik”lerde yaşamış olabileceği düşünülmektedir. Bu alanlarda ayrıca, kiremit örtülü yapılar, sosyal tesisler,

kut tören alanları ve kaya mezarlarının oluşturduğu nekropol kalıntılarına rastlanmaktadır.

Evcikler, yakın zamana kadar yaylalarda tercih edilen ev şekliydi. Bu yapı, sadece bu yöreye has ev şeklidir. Aile fertlerinin sayısına göre, 15-20 metrekare alan, eninden kapı bırakılarak 15 metre yükseklikte taş duvarla çevrilir. Kapının tam karşısına ocak yapılır. İki tarafa çakılan 2,5 metre yükseklikteki çatal uçlu direk üstüne boyuna konulan sırıkla ana çatı oluşturulur. Duvarla sırık arasına enine bağlanan yuvarlak ince dilmeler üstüne, örtü olarak sık iğne yapraklı sedir veya köknar dallan örtülür. Kapı yerine, büyük baş hayvan girmesin diye çapraz sırık kullanılır. İçerisi görülmesin diye de kilim asılır. Yılana karşı önlem kedi ile alınır. Evciklerde yaşam 4-6 ay arasında değişir. Saz bitkisi örtü olarak kullanıldığından sahildekilerin ismi "saz evcik", yayladakilere de "pür evcik" adı verilir.

Yörede görülen bir ev tipi de, “sayvant” adı verilen tahta ve ardıç çubuğuyla örtülü yayla evidir. Yaz sıcağında yaylaya göçen ekonomik durumu iyi kişiler, bu evlerde oturur. Bunların sayısı azdır. Siyan kireçtaşı, çamur harç ve ahşap hatlarla yapılan bu evlerde çatı, tahta ve ardıç kabuğuyla örtülüdür. Günümüzde eskiyen örtü yerine çinko kullanılmaya başlanmıştır.

Yayla kesimine karayolu yapılmasıyla yapılarda, beton ve biriket kullanımı ağırlık kazanmasıyla birlikte, yöreye has ev modelleri de kaybolmaya yüz tutmuştur.

Anamur, son elli yıl içinde çadırdan evciğe, sayvant adı verilen dik çatılı tipik evlerden beton yapılara geçerek, çok hızlı bir mekân resmine tanık olmuştur. Günümüzdeki ev yapılarına baktığımızda, her evin etrafının çit veya duvarla çevrili olduğunu görüyoruz.

Evlerin konumu genelde, doğu- batı doğrultusundadır. Kapı ve pencereler, esnek tahtadan yapılır ve damak adı verilen sürgülerle kapanır. Kapı içten damak arasına konan kösükle (duvarla damak arasına konan ağaç takoz) kilitlenir, kösüklenmemiş bir kapı veya zavrak (tahta pencere. Macar dilinde de kullanılır) çerçevede oyulan bir delikten; parmakla açılır. Odalardaki ocak, kille sıvanır. Çıralık (ocak kenarındaki taş çıkıntı) da yanan çıra aydınlatmayı sağlar. İs müheri (baca) den çıkar gider. L şeklindeki eve, çanta ev adı verilir. Evler genelde ahır üstünde bir katlıdır. Bu ev tipleri, dağ ve yayla evlerinde görülür. Anamur'da ekonomi tarıma bağlı olduğundan zanaatkârlar, toprak sahiplerinin üstünlüğüne karşı koyacak durumda olmadığından, bu durum üç ev türü ortaya çıkarıyor. Bey ve ağaların yaptırdığı iki katlı çok odalı köşklü evler, çiftçi ve

esnafın oturduğu tek katlı çok odalı evlerle bir oda bir mutfaktan oluşan toprak örtülü evler.

Osmanlı döneminde, eski İçel sınırına kadar yönetimi içine alan Anamur Bey'lerinin ev örneğini Ortaköy'de görüyoruz. Bu tarihi yapıların bir kısmı yok olmuş, bir kısmı da bu gün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Francis Boarfold KaraMâniç (Abdulhalim Bey), Saray mh. Molla Mehmet(Saray Mah. Molla Mehmet Sokak No: 5/A- yıktırıldı.), Saray mh. Şevki Efendi, Göktaş mh.

Hakkı Efendi Köşkü (1. Dünya savaşı gazisi) (Göktaş Mah. Bekiroğlu Sokak No. 5.) ve Nasifler (Göktaş Mah. Nazifker Sokak No. 8, 8/A, 8/B.); Ortaköyde Abdulkerim Bey’in evi ve Ören Beldesinde Hacı Ali Bey Konağı ve Terminal yakınındaki Kısakahyaoğlu Konağı (Yeşilyurt Mah. Kısa Kahya Sokak No: 12, 12/A.), Şevki Efendi Evi (Saray Mah. Şekerlik Sokak No: 9.); Hükümet Konağı, Konut ve İşyeri (Bankalar Caddesi No:

2/B –yıktırıldı.) bu önemli yapılar arasındadır.

1.1.2. Kışa Hazırlık

Mersin, Akdeniz ikliminin etkisi altında ola bir şehirdir. Anamur, Mersin’in ilçesi olmasına rağmen, kışı sert geçirir. Kışın kar yağar, insanlar eve hapsolur.

Çocukların en büyük eğlencesi kar topudur.

Anamur’da her yörede olduğu gibi, kışı rahat geçirmek için bazı hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklardan önemlisi de pekmezlerin hazırlanmasıdır. Pekmez, Anamur halkı için kış habercisidir. Yörede, özel pekmez fırınları bulunur. Daha çok üzüm pekmezi ve harnup (yörede yetişen keçibounuzu) pekmezi hazırlanır. Nadiren de olsa dut pekmezi de yapılır. Bir inanışa göre, ölüler son baharın geldiğini bu kokulardan bilirlermiş. Yöre halkı pekmezi, “asma sarmaşığı” dedikleri üzüm koruklarının damarlarını karıştırarak içer.

Pekmez hazırlama dışında daha birçok hazırlık yapılır. Meyveler kurutulur, çıtlıklar(çitlembik) ovulur, bulgur kaynatılır, kavurgalar kavrulur. Tarhanalar, kuru üzümler, cevizler, çitlekler (çekirdek) hazırlanır.

Anamur’un bahar ve kış yağmurları meşhurdur. Gerçekten eskilerin anlattığına göre Anamur’da bir yağmur başladı mı günlerce hiç durmadan yağar, kimseye göz açtırmazmış. Eskilerde Anamur’a bir kaymakam gelmiş. Birkaç yıl görev yaptıktan sonra Anamur’dan ayrılıp başka bir ilçeye kaymakam olmuş. Anamur’lu bir heyet eski

kaymakamlarını iki-üç yıl sonra ziyaret edip hal hatır sormak istemişler. Kısa bir sohbetten sonra Eski Anamur kaymakamı sözü ele alıp demiş ki: “Size bir şey soracağım. Anamur’dan ben ayrıldığım zaman yağmur yağıyordu. Yağmur hâlâ yağıyor mu?” diye sormuş. İşte böyle günlerde insanlar evlerde toplanır, eğlenceler yaparlarmış.

Böyle eğlencelerde kavurga ve arabaşı çorbası hiç eksik olmazmış. K.K.:2

Özellikle köylerde insanlar sık sık bir araya gelir, oyunlar oynar, yemekler yer, eğlenceler düzenlermiş. Genelde bu toplanmalar, oynanan bir oyun veya yapılan bir yarış veya sorulan bir bilmece veya sorunun karşılığı olarak ceza kesme şeklinde olurmuş. Oyunu kaybeden, soruyu bilemeyen, yarışmayı kaybeden ceza olarak o mecliste bulunanları belirli bir günde arabaşı çorbasına davet edermiş.

Bu toplanmalarda, yerlere “iteği” veya “somat” denilen ıstarda dokunmuş sofra bezleri serilir, üzerine sini ayağı ve üstüne siniler konur. Sofraya arabaşı getirilir, kâşıklar dizilir. Yörükler bu sinin etrafına atılan minderlere oturup bağdaş kurarak bir güzel bol acılı, baharatlı, ekşili, arabası çorbasını içerlermiş.

1.1.3. Yazın Yaşam

Yaz ayları, Anamur’da çok sıcaktır. Nem oranının fazlalılığı yüzünden, insanların en büyük zevki, Akdeniz’in en bâkir kumsalına sahip denizdir. İnsanlar, ya denizin kenarına çadır kurup kamp yapar, ya da yaylalara çıkıp, yazı orada geçirir.

İlçenin öğretmenevi, tam deniz kenarındadır. Bu yüzden, Mersin ve uzak şehirlerden gelen insanlar tarafından, yaz tatilini geçirmek amacıyla aylar öncesinden tutulur. Şehir dışındaki insanların çoğunun burada yazlığı vardır. Anamur, yabancı turist alan bir ilçe değildir. Şehre olan uzaklığı, yolların eğimli ve dar olması, yakınında bir havaalanı olmaması dolayısıyla yabancı turist alan bir yer değildir. Gelenler, yerli turisttir. “Pullu”

ve “Dikilitaş” kampları gelenlerin en çok tercih ettiği çadır kurma, kamp yapma alanlarıdır.

Bahar geldi mi Yörükler yaylalara çıkarlar. Özellikle, Bahşiş, Güren, Boğuntu, Çaltıbükü, Akine köyleri en önce yaylaya göçenlerdi. Develere yatak yorganlar, ala çuvallar, ala heybeler yüklenir ve yüklerin üzerine ala kilimler atılır, geceden yollara düşülür. Yayla türküleri söylene söylene yaylalara varılır. Bahar aylarında merkezin aksine havalar soğuktur.