• Sonuç bulunamadı

Tarihin süzgecinden süzülerek, kucağına binlerce güzellikleri sığdırıp, baş kaldırılarıyla vücût bulmuş bu kentte, Luviler, Arzavalar, Klikyalılar, Kueler, Selefkozlar, Kızuvatnalılar, Hititler, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Araplar gibi, uzun süre egemenliklerini sürdüren devletler hüküm sürdürmüşlerdir.

Kenti, Hitit Kralı IV. Tuthalia (MÖ 1250–1230) zamanında kendisinin himayesine sığınan “Matduvatta” ya hediye etmiştir. Matduvatta Hititlerin zayıflamasından yararlanarak, Anamur sahillerinden Afyon’a kadar uzanan bir prenslik kurar ve Anemurium’u bu prensliğin başkenti yapar. Anamur, M.Ö. 8.yüzyılda Asurluların egemenliğine girmiştir. 6. yüzyılda Anadolu’ya giren Persler de bu bölgede denetim sağlamış, bir müddet sonra kent Fenikelilerin eline geçmiş; İsairia, Selefkozlar, Romalılar ve Bizanslıların egemenliği ile devam etmiştir. Büyük İskender’in Anadolu’daki Pers egemenliğini M.Ö. 333 tarihinde kaldırmasından sonra, bölgenin

“Selevkos” adlı komutanın hâkimiyetine girdiği anlaşılmaktadır. Korsan faaliyetlerinin artması üzerine, Roma orduları Kilikya’yı Roma’ya katmıştır. Roma İmparatorluğunun iki imparatorluk halinde ikiye bölünmesiyle Anamur ve yöresi Bizans İmparatorluğuna geçmiştir.(M.S. 395) Bizanslılar döneminde bölge, Arap-Bizans çatışmasına sahne olmuştur. 650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent, bu tarihten sonra terk edilir. İslam ordusu ise ilk defa kente halife Hz. Ömer zamanında gelmiş ve kentin fethini gerçekleştirmiştir. Bizans döneminde Anadolu’ya yönelen Arap akınları Abbasi halifelerinden Mansur zamanında başlamıştır. (M.S. 8. y.y.) Bu tarihten sonra Anadolu’nun güneyindeki birçok yöre gibi Anamur da Arap devletleri ve Bizans imparatorluğu arasında bir kaç kez el değiştirmiştir. Haçlı seferleriyle (1129) bölgeye egemen olan Ermenileri II. İonnes saf dışı ettiyse de, Eyyubi ve Selçuklu saldırılarına karşı kullanabilmek için, Küçük Ermenistan Krallığına “Leon” adında birini atayarak Türk akınlarına karşı set oluşturmakta başarılı olmuştur. Bölgeye hâkim olan küçük Ermenistan krallığı, Eyyubi ve Selçuklu saldırılarına karşı Bizans yanında yer almıştır.3

12.yüzyılda kent, Türk egemenliğine geçmiştir. Malazgirt zaferinden itibaren, Küçük Asya'ya gelen veya nakledilen Türkmen Boyları’nın bir kısmı, Bizans ve Kilikya hudutlarına yerleştirilmişler ve uçlarda muhafız olarak Anadolu Selçuklularının Kilikya sınırlarını emniyet altında tutmuşlardır. Kilikya, yani Küçük Ermenistan Krallığı

3 Anamur 2000, Anamur Kaymakamlığı, Anamur, 2000, s. 7.

hududunda iskân edilen Türkmenler de, buraları Ermenilere karşı müdafaa etmişlerdir.4 I. Alaaddin Keykubat döneminde gerçekleşen mücadelede, Mübarizeddin Ertokuş’un Silifke’nin deniz bağlantısını kesmesiyle istenilen yardım gerçekleşememiştir. Anamur başta olmak üzere İçel’in büyük bir kısmı Selçuklular’a geçmiştir. Emir Çavlı'nın komutasındaki ordular Anamur ve diğer kaleleri ele geçirmiştir. Anamur ve Alaiye gibi müstahkem kalelerin zabtı, Küçük Ermenistan krallığının sona ermesi, Selçuklu Devletinin en kuvetli olduğu bu dönemde meydana gelmiştir.5

Hükümet merkezi Konya olan Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarı Alaaddin Keykubat, ünlü kumandanlarından Mübarezeddin Ertokuş Bey'i kıyı şeridinin alınmasına memur etmiş ve Ertokuş Bey'de 1228 tarihinde Anamur’u zapt ederek Anadolu Selçukluları hâkimiyetine sokmuştur.6

Şıh Ömer ve müritleri, sabahleyin Anamur’dan yola çıkar. Bozyazı ilçesini geçtikten sonra Selçuklu Kumandanı Ertokuş Bey ve ordusu ile karşılaşır. Anamur Kalesi'nin anahtarlarını Mübarezeddin Ertokuş Beye teslim eder. Kalenin fethinin gerçekleştirildiğini bildirir. Bu duruma Ertokuş Bey çok şaşırır.

III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Moğol tehlikesi ağırlık kazanır. Bölgede Moğollarla asıl mücadeleyi Karamanoğulları üstlenmiştir. Mehmet Bey ve Türkmenler Ermenek, Mut, Silifke ve Anamur’daki Moğolları tamamen imha etmişlerdir.7

Karaman-Osmanlı mücadelesi 1391 yılında Yıldırım Bayezid’in Karaman topraklarına girmesiyle başlamıştır. Niğbolu savaşından sonra yapılan mücadeleden sonra da Karamanoğulları Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Silifke -Anamur çevresi hariç, bölgeye Osmanlı Devleti hâkim olmuştur. İshak Bey’in 1472 tarihinde bağlılığını bildirmesiyle Gedik Ahmet Paşa bölgeyi Osmanlı egemenliğine katmıştır. Bölge, arazinin sarplığı yüzünden devlet nüfuzundan uzak kalmıştır. XIX. asır sonlarında Anamur (İç-il Sancağı), Adana vilâyetine bağlanmıştır. XIX. asır sonlarında Sancağın kazalarını Anamur, Silifke, Gülnar, Mut ve Ermenek oluşturmaktadır. Evliya Çelebi’nin Seyehatnâmesi’ne göre; Anamur Silifke sancağına bağlıdır. Anamur kazasının idarî merkezi “Çorak” isimli kasabadır. 1859 idarî taksimatında müdürlük olarak görünen

4 İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Anadolu Beylikleri, Ankara, 1998, s. 1-2.

5 Osman TURAN, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1993, s. 283.

6 Erdoğan MERÇİL, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993 s.

142.

7 Sait UĞUR, İçel Tarihi, Yeni Mersin, Mersin, 1943, C.II, s. 136.

kazanın idarî merkezi “Nasreddin” isimli köydür. 1869 yılında kaymakamlık olan kazanın merkezi şimdiki yerine 1868 yılında getirilmiştir.

Anamur’un Fethi

Kalenin fethiyle ilgili halk arasında anlatıldığına göre, Selçuklu sultanı Ertokuş Bey ordusuyla birlikte Konya’dan yola çıkar. Konaklamak için Gülnar’ın Şıh Ömer köyünde dururlar. Köyün ileri gelenlerinden olan ve köye adını veren Şıh Ömer, Selçuklu kumandanını misafir eder. Kazanlardaki yemekler askerlere verildiği halde, yemekler hiç azalmamaktadır. Sultan ve askerler çok şaşırırlar. Bunda bir hikmet olduğunu sezen Kumandan Ertokuş Bey, Şıh Ömer’den Akdeniz kıyı şeridinin alınması ve Anamur Kalesi’nin korsanlardan temizlenmesi için kendisi ile beraber gelerek fethe katılmasını ister. Şıh Ömer, önden gitmelerini kendisinin de peşlerinden gelip katılacağını söyler. Ertokuş Bey, ertesi gün askerleri ile birlikte yola koyulur.

Şıh Ömer bir türlü orduya gelip yetişmez. Ertokuş Bey, kendisine yalan söylendiğini düşünür. Fakat Şıh Ömer müritleri ile birlikte, farklı bir yoldan yola çıkmış, orduyla da karşılaşmadan, Anamur’a çoktan ulaşmıştır. Yöre halkı ile görüşerek, fethin nasıl yapılması gerektiği konusunda plan yapar. Gündüz boyunca hazırlıklarını tamamlayarak akşam olunca kaleyi kuşatmaya karar verir.

Kale korsanların elindedir. Yöre halkı, Şıh Ömer’le birlikte hareket etmeye karar verir. Akşam olunca korsanlar kalenin kapılarını kapatır. Kale içinde eğlence yapılmaktadır. Nöbetçiler düşman askerlerinin geldiğini haber verir. Bir anda borazan çalınır, silahını kapan korsanlar surlara koşar. Deniz ve karadan binlerce ışık kaleye doğru yaklaşmaktadır. Kale dört bir tarafından kuşatılmıştır. Sonlarının geldiğini anlayan korsanlar, canlarının bağışlanması karşılığında kaleyi teslim etmeye karar verip elçi gönderirler. Korsanların başı ve yanındaki heyet köprüye gelip Şıh Ömer'le konuşur. Şıh Ömer kalenin anahtarlarını alır. Korsanlar gemilere binip kaleyi terk ederler.

Keçi sürülerinin boynuzlarına çıra bağlayıp bunları ateşleyerek karadan salan, manda sürülerinin boynuzlarına da çıra bağlayıp denizden salan Şıh Ömer, korsanlara kale kuşatılıyormuş izlenimini vermiştir. Binlerce hayvanın boynuzlarında yanan çıralar ile karadan ve denizden kaleye doğru yürümeleri, korsanların çarpışmadan teslim

olarak, kale anahtarlarını teslim etmelerine yetmişti. Anamur kalesi böylece fethedilmiş, yöre Selçuklu Türk hâkimiyeti altına 1228 yılında girmişti.8

Nüfusu ve Ekonomik Yapısı

Anamur, tarih boyunca her dönemde canlı bir ticaret merkezi olduğundan, nüfus yoğunluğu açısından önemli bir yere sahiptir. Anamur’un nüfusu; 1308 (1897) tarihli İçel Sancağı Salnamesinde 22.557 Müslüman, 330’da Hıristiyan olmak üzere toplam 22.887 kişidir.

Ancak biz Anamur’un tarih içerisinde yerleşim yeri olarak daha geriye gittiğini Ak Camii üzerinde bulunan ve üzerinde “Fi Eyyamüs Sultan… Alâüddin Vedin Ebul Feth-i Keykubad İbn Keyhüsrev, Fi yed-il abdi…660 ‘Hicri 660 = Miladi1264’.” yazılı olan yazıttan anlamaktayız. Bu tarihte böyle bir caminin yapılmış olması 13.yy ortalarında yörede Müslüman yerleşiminin olduğunu göstermektedir.

Anamur halkının büyük bir çoğunluğu geçimini tarımdan sağlamaktadır. Yöre ikliminin ve toprağının tarıma elverişli olması bölgede yaşayan halkın tarıma yönelmesine sebep olmuştur. İlçenin toplan alanı; 217.589’u tarım arazisi, 231.633’ü çayır ve mera, 19.318’i meskûn arazi, 130.950’si taşlık-kayalık ve 894.110’u orman olmak üzere 1.493.600 dekardır. Tarla bitkileri(Arpa, buğday, çavdar, mısır vb.), açık sebze(bakla, karpuz, marul, soğan, vb.), örtü altı sebze (patlıcan, hıyar, fasulye vb), meyvecilik (muz, çilek, badem, elma, portakal, zeytin vb.) toplam tarım arazisini oluşturmaktadır. Bölgeye tarımdan giren yıllık toplam üretim miktarı 191.120.13 liradır.

İlçe ekonomisine en büyük katkıyı muz ve çilek üretimi sağlamaktadır.

Yöre halkının konar-göçer kültürden gelmesi sebebiyle asıl mesleği olan hayvancılık yeni neslin okur-yazar oranının yükselmesi, hayvancılığın tarıma oranla getirisinin düşük olması gibi sebeplerle önemini yitirmekle beraber varlığını az da olsa devam ettirmektedir.

Sosyo Kültürel Yapısı

Yaz aylarında ilçe halkı yayla için Toroslara çıkmakta, Kaş, Abanoz ve Akpınar yaylalarında modern ve planlı konutlar yayla evi olarak kullanılmaktadır. Bu modern binaların dışında, özellikle dağ köylerinde konut kültürü, maddi imkânsızlıklardan

8 Anamur 2000, Anamur Kaymakamlığı, Anamur, 2000, s. 8.

dolayı henüz gelişmemiştir. Yaz aylarında turizm hareketlerinin yoğunlaşması ilçe ekonomisinin yanı sıra, sosyal yaşamına da canlılık getirmektedir. İlçede aktif nüfusun kamuda çalışan ve özel işyeri sahipleri dışında kalan kısmı öncelikle tarım olmak üzere turizm ve orman sektöründe geçici olarak çalışmaktadır. İşsizlik oranı düşüktür. İlçede iki tane günlük yerel gazete ile dört basımevi ve cilt evi bulunmaktadır. İlçede elektriksiz belde, köy ve yerleşim birimi yoktur. Ören ve Çarıklar Beldesinde içme suyu vardır. İlçe D–400 Devlet karayolu üzerinde bulunmaktadır. Bu yolun Silifke-Anamur, Anamur-Gazipaşa arasındaki bölümünün çok dar ve dönemeçli olması ilçenin ulaşımını güçleştirmektedir. Silifke-Anamur arasındaki kalan bölümünün iyileştirilmesi çalışmaları devam etmektedir.

Tarihi Yapı Kalıntıları

Ünlü büyük yapıların, insanüstü varlıkların eseri olduğuna, ya da onların yardımı, himmeti, öğütleri sayesinde başarıldığına inanılır. Bu tür bir inanışın oluşumunun en büyük sebebi, göçebe ve yarı göçebe bir yaşam tarzıyla yoğrulmuş halkın, şehir uygarlığı karşısında duyduğu şaşkınla görmek gerekir.9 Anamur’da yer alan tarihi mekânlar, çeşitli uygarlıklarım renk motifleriyle süslenmiştir. Birçok yapı bu gün, zihnindeki zengin birikiminin izlerini yaşlı cildinde gözlere sergiler:

Şehir Kalıntıları

Anamirium Antik Kent: Anemurium 19. yüzyılda İngiliz Francis Beaufort'un Akdeniz'de yaptığı Keşifler sonucunda batı dünyasına tanıtılmıştır. 1960 yılında Toronto Üniversitesinden Elisabeth Alföldi Rosenbaum tarafından kazılar başlatılmıştır. Sonra, Kanada'lı Prof. James Russel tarafından kazılar ve diğer bilimsel çalışmalar sürdürülmüştür. Anemurium kenti, yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölümdür. Surlar, 3 hamam, tamamlanamamış tiyatro, dokuz yüz kişilik oturma yeri bulunan odeon (konser salonu), paleastra gibi yapılar aşağı kenttedir. Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu'nun en iyi korunmuş nekropol alanını oluşturur. Genel olarak mezarlarda lahit odası, ziyaret mekânı ve diğer eklenti mekânları yer alır. Beşik tonozlu en eski mezarların temelleri büyük kireç taşlarından inşa edilmiştir. Üçüncü mezar tipi ise bir bahçe içerisinde eski tip mezarlara yeni bir ünite olarak eklenmiş

9 Pertev Naili BORATOV, Türk Halk Bilimi 2, 100 Soruda Türk Folkloru, Ankara, Gerçek Yay., Aralık, 1973, s.86.

yapılardan Anemurium Nekropol meydana gelir. Bunların dışında, dört cephesi kemerli ve kesik koni biçiminde mezar tipleri de yer alır. Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri dışında, Erken Hıristiyanlık dönemine ait birkaç kilise kalıntısı da saptanmıştır.10

Şıhardıcı: Çukurabanoz köyünün Arap Çukuru denilen bölümünün yakınlarında yüksek hakim tepeler üzerinde yer alan antik şehir kalıntısına rastlanır. Bu yerleşim yeri tamamen tahrip olmuş durumdadır. Kalıntıların ismi, “şeyh” ve “ardıç” kelimelerinden gelmektedir. Şeyh, Tarikat kurucusu, bir tarikatta en yüksek dereceye ulaşmış kişi, tarikat büyüğü gibi anlamlara gelmektedir. Rivayete göre, Selçuklu zamanında yaşamış şeyhlerden biri, halka dini tebliğde bulunmak için, gele gele buralara kadar gelmiştir.

Ardıç ağacı, sevigillerden güzel kokulu, yapraklarını kışın da dökmeyen, yuvarlak, kara, ymişleri ilaç olarak kullanılan bir ağaçtır.11 Ardıç ağacının etrafı dinlenmek ve gölgelenmek için oldukça uygundur. Burası, bu açıdan kutsal kabul edilir yöre halkınca.”Şeyh ardıcı” ismi daha sonra “Şıhardıcı” şekline dönüşmüştür. Ardıç ağacı kenarında dini eğitim verilmiştir. (K.K.:12)

Abanoz Kalıntıları: Ermenek Karayolunun 60. kilometresinde Abanoz yaylası yer almaktadır. Abanoz yaylasını çevreleyen hâkim tepeler üzerinde, artık ayakta duran hiçbir binası kalmamış son derece tahrip olmuş kent kalıntısına rastlanmaktadır. Bu nekropol kayalara oyulmuş mezarlar olarak günümüze gelmiştir. Ayrıca insanlar tarafından oyulmuş olduğu anlaşılan birçok kaya oyuğu da Abanoz yaylasında yer almaktadır. Bir kısmı da yolun solundaki hâkim tepelerde yer alır. Bunlardan birisi

“Sandık Taş”tır. Kare biçiminde, sandık şeklinde oyulmuştur.12

Halkalı Kalıntıları: Halkalı yaylasında yer alan tarihi kalıntılardır. Burada da yerleşim yerinden çok Roma dönemine ait üçgen alınlıklı ve sütunlu kaya mezarlarına rastlanmaktadır. Halkalı yaylası, ismini bu nekropol alanından almaktadır. Mezarlar, iç içe geçirilmiş kayalar görünümünde olduğu için bu isimle anılmıştır. (K.K.: 13)

10 Ali DOĞAN, Mersin’de Turizm ve Ören Yerleri, Yüksel Matbabası, Mersin, 2004 , s. 106-107.

11 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara 1988, C.2., s. 116.

12 Anamur 2000, Anamur Kaymakamlığı, Anamur, 2000, s. 28.

Demiroluk: Anamur-Ermenek karayolunun 17. kilometresinde, “Demiroluk”

denilen güzel çeşmelerin yer aldığı mevkide yer alan kalıntılardır. Blok kayalar üzerine oyulmuş kaya mezarları şeklindedir. Diğer yayla bölgesinde olduğu gibi mezarlar burada da üçgen alınlıklıdır. Sütun ve payelerle de dekorlar verilmiştir. Yine bu bölgede yer alan başka bir kaya mezarında yine üçgen alınlık içerisinde kalkan tutan, sağa doğru hareket eden şaha kalkmış bir at üzerinde yer alan Roma süvarisi kabartma olarak yapılmıştır.13

Oluk, içi boş, içinden su ya da sıvı akan çubuk, boru demektir. Burada yer alan mezarlar, adeta bir oluk gibi oyuktur. Muhtemelen, kastedilen boru demirdir ve bu yüzden bu isimle anılmıştır. Bir başka görüşe göre, bu isim, bulunduğu yerde yer alan demir bir oluktan gelmektedir.

Köristanlık: Anamur-Ermenek Karayolu üzerinde en büyük yayla yerleşkelerinden birisi de Akpınar yaylasıdır. Geçmişte yakınlarından meşhur antik yol geçmekteymiş. Bugün için hâlâ antik yolun döşeme taşlarına bu bölgede açık bir şekilde rastlamak mümkündür. Bu antik kent şehir ve dağın yamaç kesimlerde bulunan nekropol sahâlârından meydana gelmektedir. Şehir kalıntılarının kuzeybatı yönünde çok sayıda kaya mezarı yer almaktadır.

“İstan” toprak anlamında kullanılan Farsça yer anlamı sağlayan bir ektir. Bu yapının, “stan”dan türediği düşünülür. Anlamı uzak demektir. Bahsedilen alan, bulunduğu yer itibariyle sote bir yerdedir. Yoldan bakınca, hemen görülmeyen bir alanda olduğu için “Kör” olarak adlandırılmıştır. “Köristan”, kör yerde kurulmuş yerleşke, toprak anlamındadır. Halk tarafından bu mekânın hikâyesi bu şekilde anlatılır.

Kalınören Antik Kenti: Titiapolis (Tritopolis): Anamur ilçe merkezinin 10km. kuzeybatısında yer alan antik kent, aynı isimle anılan köyün hemen yanında dik bir tepe üzerinde kurulmuştur. Düzgün kesme taşlarla yapılmış olan kentin ayakta kalan yapılan güzel bir mimarlık örneği göstermektedir. Takriben M.S. 1. yüzyıl ve daha geç dönemlerde iskân edilmiş olan kentte sarnıçlar, ev ve dükkan yapılan, kilise, yer yer sur duvarları, resmî yapılar ile mezarlık bulunmaktadır.

13 Anamur 2000, Anamur Kaymakamlığı, Anamur, 2000, s. 30.

Titiapolis kenti Helenistik çağların, Roma’nın ve Bizans’ın da izlerini taşıyan önemli bir tarihi kenttir. George Evart Bean ve Terence Bruce Mitford 1964–1968 yılları arasında Kilikya’da yaptıkları incelemeleri sonucunda hazırladıkları Batı Kilikya’da bulunan antik yerleri gösteren haritaların da bugünkü Kalınören köyünün yerini Titiopolıs olarak işaretledikleri anlaşılmıştır. Titiapolis kenti düzgün ve kesme taşlarla inşa edilmiştir. Titiapolis kenti çeviren kale sur duvarlarının kabaca yontulmuş büyük ve küçük, çok köşeli taşlardan yapıldığı görülür. Şehrin kuzeyinde, surlarla çevrili akropol kalıntıları, bazilika, hamam ve nekropol yapı ve sahâlârının bulunuşu bu yerleşim yerinin şehir olma özelliğini gösteren kanıtlardan birsidir. Bazilikalar bugün için tahrip olmuş durumdadır. Tabanlarında ise renkli mozaik döşemeler mevcuttur.

Diğer alanlarda da beyaz ve sarı renkli döşemeler mevcuttur. Bir lahitin ön yüzüne elinde asa tutan sehpa üzerinde oturan erkek figürlü işleme görülür.

Türkler tarafından imar edilmiş veya şenlendirilmiş eski yerleşim yerlerine ören veya viran denmektedir.14 İnanışa göre, bu bölgede kadının biri yün örüyormuş. Oradan geçenlerden birisi “Kalın örüyorsun.”demiş. Bundan sonra ismi Kalınören olmuş. Başka bir görüşe göre, buradaki kalıntılar kalın kayaların oyulmasıyla oluştuğu için bu ismi almıştır.

Bedestenler

Kumaş, mücevher vb. değerli eşyaların alınıp satıldığı tarihi kapalı çarşıya bedesten denir.

Tol Kervansarayı (Melleç Hanı): Tol Kervansarayı, Alanya karayolunun 22.

kilometresinde, eski adıyla Melleç, yeni adıyla Demirören köyünde yer alır. Tol kervansaray kuzey-güney yönünde iki sahınlıdır. Kervansarayın ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir bilgi mevcut değildir. 14–15, yüzyıllara ait olduğu düşünülmektedir. Muhtemelen kıyıdan yol alan yolcuların ve ticaret kervanlarının konaklayabilmesi için yapılmıştır.

“Tol” un kelime anlamı, taş kemer, taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey demektir; ayrıca yayla veya bahçe kulübesi anlamına da gelir. ”Tol”un diğer anlamı da

14 T.S., s.1546.

demirdir.15 Demirören köyünde eskiden demir çıkartılırmış. Bol miktarda sert kırmızı, sarı renkli taşlardan ve moloz taşlarından inşa edilen bu kervansarayının üzeri tonoz örtülüdür. Taşlardan örüldüğü için ve bir oda görünümünde olduğu için halk tarafından bu isimle adlandırılmıştır.

Akarca Hanı: Anamur’un Akarca adıyla anılan mahallesinde, Selçuklulardan kalma Akcami’nin karşısında bu han yer almaktadır. Moloz ve kayan taşından yapılmış olan bu yapı tonoz örtülü ve tek sahınlı olup, şu anda halen dükkân özelliğinde işyeri olarak kullanılmaktadır. Yapının ne zaman yapıldığına ilişkin bilgi bulunmamaktadır.

“Akarca” kelimesi, Küçük akarsu, kaplıca gibi anlamlara gelmektedir. “Han”

ise, yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklamasına yarayan yapıya denir.

Zamanında, civarda birçok pınar ve su gözü bulunduğu için mahalle ve bu tarihi yapı bu ismi almıştır. Yokuşta olması ve su açısından bereketli olmasından dolayı, tarih boyunca Yörüklerin vazgeçilmez uğrak yerlerinden olmuştur.

Altı Kapı Hanı: Altı Kapı Hanı, Anamur-Antalya karayolunun “Kharadus”

denilen bölümünden 800 metre ilerde yer alır. Altı Kapı Hanı doğu - batı yönündedir.

Yuvarlak kemerlerle örülmüş altı adet giriş kapısı ve birbirine bağlı altı yuvarlak tavanları, tonoz yapılı odalara açılır. Siyah ve sarı renkli taşların aralarına, Horasan harçları doldurularak inşa edilmiştir. Eski dönemlerde, yapı ustalarının kullandıkları malzemelerin mukâvemetini arttırmak için; malzemenin içine yumurta akı, kan, peynir, reçine, pişmiş toprak gibi katkı maddeleri katarak Horasan harcı meydana getirilirmiş.

Bu harç, içinde pişirilmiş ve öğütülmüş toprak ürünleri katılan bir malzemedir. Odaların önünde yine yuvarlak tonozlu payandalarla taşınan revaklar yer almaktadır.

Muhtemelen kervan ve yolcu barınması için işleyen yol üzerinde imar edilmiştir. Bu yapı, ismini altı kapılı olarak inşa edilmesinden almıştır.

Kale Kalıntıları

Düşman gelmesi beklenen yolar üzerinde, askeri önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapıya kale denir.

15 T.S., s.1988.

Ayvasıl: Anamur-Ermenek Yayla yolunun 2km uzağında, basit kale surları vardır. Bu kale surlarının içerisinde bina ve hamam kalıntıları yer almaktadır. Yöre halkı, bu yapının isminin Roma döneminin ünlü komutanı Ayva Asilli’den geldiğini söylemektedirler. Zamanla bu isim, “Ayvasıl” şekline dönüşmüştür. (K.K.:14)

Kudret Kalesi: Anamur-Ermenek Karayolunun Kaş yaylası yer almaktadır.

Yaylanın karşısında bulunan tepeler üzerinde Roma döneminden kalma kale surlarına

Yaylanın karşısında bulunan tepeler üzerinde Roma döneminden kalma kale surlarına