• Sonuç bulunamadı

GEÇİŞ DÖNEMLERİ

2.2.1. Evlilik Öncesi

Yörede de, evlenme yaşını geçip de evlenemeyen kızların kısmetlerinin kapalı olduğu kabul edilir. Evlenemeyen kızların kısmetlerinin açılması için çeşitli uygulamalara başvurulur. Kısmetin kapalı olması kızlarla ilgili bir durum olarak kabul edilmektedir. Erkekler için kısmetin kapalı olması durumu söz konusu değildir.

Evlilik öncesi dönem; gelin ya da güvey seçimi, görücülük, kız isteme, söz kesimi ve nişanı kapsayan dönemi ifade etmektedir. Bu dönem evliliğin gerçekleşmesine zemin hazırlamaktadır:

2.2.1.1. Gelin-Güvey Seçimi

Ülkemizde, evlenecek kız ve erkekte birtakım özellikler aranmaktadır. Yaş, fiziksel özellik, karakter, beceri, eğitim durumu bunlardan bazılarıdır. Evlenilecek kızın nitelikleri Türk kültürünün her döneminde, evlilik konusu olduğunda, üzerinde durulan bir konu olmuştur. Bunun bir örneği, Türk kültürünün önemli yapıtlarından Dede Korkut Hikâyelerinde görülmektedir. Evlenilecek kızın vasıfları, bu hikâyelerden

“Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu” da bulunmaktadır. Kan Turalı, evleneceği kızda aradığı özellikleri babasına şöyle anlatmaktadır: “Baba, men yirümden turmadın ol turmış ola, men kara koç atuma binmedin ol binmiş ola, men kanlu kâfir iline varmadın ol varmıs, mana baş getürmiş ola.”50

Anamur’da, hem gelin seçerken hem de güvey seçerken, ailelere büyük önem verilmektedir. Ailenin, çocuğun yetişmesi üzerindeki etkisi herkesçe bilindiğinden kız ve erkek aileleri, karşılıklı olarak çocuklarının evlilik yapacakları kişinin ailesini sorup, soruşturmakta, çocuklarını evlendirecekleri ailesinin soyu sopu belli, sayılan sevilen

50 ERGİN, a.g.e., s. 185.

kişiler olmasını istemektedirler. Gençlerin dinine örf ve âdetlere bağlı olması da istenilen davranış kalıplarındandır. Yöre insanın düşüncesi “her güzelden kadın olmaz, aslı soy olmayınca.” görüşüdür. İyi gelin kocasının yüzünü eğdirmeyendir. K.K.:9

Dedem Korkut’ta kadınlar ı sınıflandırır, “Karılar dört dürlüdür. Birisi solduran soptur. Birisi tolduran topdur. Birisi ivün tayagıdur. Birisi niçe söyler-isen bayagıdur.

Ozan ivün tayagı oldur ki, yazıdan yabandan ive bir konuk gelse, er adam ivde olmasa, ol anı yidürür, içürür, agırlar, azizler gönderür. Ol Ayişe Fatıma soyıdur hanum. Anun bebekleri yetsün. Ocagına bunçılayın avrat gelsün...” 51 Tasnifine benzer bir tasnif de, Anamur’da şiirsel bir şekilde yapılmaktadır, “Yedi türlü avrat olurumuş; Ev avradı, er avradı, dağ avradı, zallanzort, kılguyruk, ömür dörpüsü, er çömelden.” Bu tasnifin açıklaması da, tasnif kadar ilgi çekicidir:

Ev avradı, evini gözel temizler, misafirine hürmet eder. Bağdan bahçeden haberi olmaz, mal susurmış, acıkırımış heç bilmez. Er avradı, her zaman erinden baseder.

Benim herif şöyle eyi, böyle eyi, vb. Dağ avradı, Çarmıçı olur. Her şeyi yapar, yaptırır, eğirir, dokur, dokutur, işini görür. Ama evinin içi düzen bilmez. Pazar yeri gibi evinin içi dökülü olur. Zallanzort, Çora çocuğa, gocaya önem vermez. Eyice geyinip, eyice yeyip, eyice guşanıp gezmeyi çok sever. Kıl guyruk, elin ettiğini beğenmez, gendi ettiği bir işe yaramaz. Süslenir, püslenir millette kusur arar. Gendini de el beğenmez. Ömür dörpüsü, gocası bir laf söylerse, on laf söyler. Böyüğü, göççüğü bilmez. En son söyleneceğini ilk söyler. Gomşusuyla geçinmez. Er çömelden, dırnakları kesilmemiş, saçları dağınık, donuna dolâşık, üstü başı bulâşık, evine süpürge çalınmamış.

2.2.1.2. Görücülük/Kız İsteme

Türkiye'de evlenecek gence kız bakmak, kız görmek için başvurulan bu âdete,

“ağız arama, dünür düşme, dünür gezme, dünür gitme, el basma, elçilik, görücülük, görücüye çıkma, kız arama, kız bakma, kız beğenme, kız sarraflama, kız isteme, söz taşlama” gibi adlar verilir. Divânü Lûgat’it- Türk’te “arkuçu” 52 kavramı ile karşılanan kız istemeye giden kişilere ise, “arabulucu, aracı, saye kılgan, büyük dünür, dilekçi,

51 ERGİN, a.g.e., s.76.

52 ATALAY, a.g.e., s. 141.

düğür, dünür, tüngür, dünürcübaşı, dünürbaşı, görücü, elçi, kılavuz 53 kayalıkçı, dünürcü, danışık, dönürcü başı mendil alıcılar 54 gibi adlar verilir.

Anamur’da, erkeğin aile bireyleri ile akraba ve komşulardan seçilen birkaç kadın, daha önce düşündükleri ya da komşularca önerilen kızın evini ziyaret ederek, kızı yakından inceler ve niyetlerini kıza ve ailesine belli eder. Görücüler kızı beğenmiş, ailelerine, oğullarına yaraşır bulmuşlarsa; istenilecek kız niyetine kaba bir tuz doldurulur, kızı istemeye gidene kadar o tuz veya eve, mala, cana bir şey olmazsa kızı istemeye öyle gidilir. Kız istemeye yörede Perşembe günleri gidilir. Kızın ailesine oğlan evi tarafından bir elçi gönderilir bu elçiye “ar elçisi” denir. Ar elçisi kız evine kızın isteneceğini haber verir. Uygun bir zaman belirlenir ve kız istenmeye gidilir. Oğlan tarafı kızı istemeye giderken bir yarasa tutar, yarasayı kurutur cebine koyar bunun kız isterken uğur getirileceğine inanılır. Kız evi gönülsüzse istemeye gelenlerin hediyeleri kabul edilmez, sade kahve ikram edilir. Tuzlu kahve, tuzlu çay ikram edilir veya “sizin orağınız keskinleşmiş ama bizim başağımız daha olgunlaşmadı” denilir. Kız evi gönüllüyse gelenlere şekerli kahve ikram edilir. Oğlanın istemeye gelirken aldığı tatlı ikrama çıkarılır. “Kısmetse olur.” şeklinde yanıt verilir. Görücüler kızı görüp, olumlu bir yargıya vardıktan sonra, daha ayrıntılı bilgiler edinmek için ziyaretlerini bitirirler.

Böylece, kız ailesine de düşünme payı bırakılmış, damat adayı hakkında bilgi edinmeleri için zaman tanınmış olur. Her iki tarafın olumlu bir karara varması sonucu görücülerin işi bitmiş olur. K.K.:12

Anamur Kaşdişlen köyü’nde, kız istemeye cuma gecesi gidilir. Gidilmeden önce, kız annesinin ağzı yoklanır. Kız verilecekse yanlarına leblebi, üzüm vb. alır öyle giderler. Kız evi kızı vermekten cayarsa götürülenler verilmez, geri oğlan evine getirilir.

Erkek tarafı, "Allahın emri Peygamberin kavli ile kızınıza dünür geldik. Bizi kapıdan kovarsan köşeden gene gelir gireriz." diye şaka yollu iyi niyetlerini ve akraba olma isteklerini belirtir. Kız evi: "Konuşup danışalım." der. O akşam iki yaşlı erkek, “kâğıt içi yağlık” adı verilen başörtüsü götürür. Bunu, varsa kızın kardeşi veya bir erkek yakınına düğümletilir. Yağlık genellikle kırmızı renkli olur. Birliktelikleri sağlam olsun, uzun sürsün diye kızla oğlan, yağlığın ucunu bağlarlar. Düğüm atılırken "Allah mesut etsin."

diye bağrılır. Kızın pişirdiği kahve içilir. K.K.:18

53 KAYA, a.g.e., s.148.

54 BILDIR, a.g.e., s.267.

2.2.1.3. Söz Kesme/ Nişan

Anadolu’da nişan adıyla görülen gelenekle ilgili Oğuzca’da, “adaklu”, Kazak Kırgız lehçelerinde “atastır-, ataştır-“ Çağatayca’da “ata-“, Yakutça’da, “atastır-“ 55 kelimeleri geçmektedir. Dede Korkut Hikâyeleri’nde “kiçi düğün” olarak geçer. 56 Dünürcülük yoluyla anlaşan ailelerin, bu anlaşmalarını daha geniş bir çağrılı huzurunda sözle iyice pekiştirmelerine “söz kesimi” veya “söz kesme” denmektedir.

Dede Korkut’ta da, yüzük takma, söz kesme, nişanlanma geleneğini görüyoruz.

Av sırasında Banu Çiçek ile karşılaşan Beyrek, onunla ok atar, at koşturur, güreş tutar.

Her birisinde Banu Çiçek’i yenen Beyrek, onun Banu Çiçek olduğunu anlayınca, “Üç öpdi, bir dişledi, düğün kutlu olsun han kızı diyü parmağından altun yüzügi çıkardı, kızın parmağına kiçürdi. Ortamuz da bu nişan olsun han kızı.” diyerek yüzüğünü takar ve nişanlanır. 57

Anamur’da, gelinin sözünün kesilmesine "Kahvesi içildi." denir. Yörede, nişan ve söz kesimi aynı gece yapılır. Nişandan önce aileler kız evinde bir araya gelirler ve alınacak eşyaları konuşurlar. Kız ve erkek evinin durumuna göre alınacak olanlar belirlenir. Bu toplantıda kız evi için önemli olan, takılacak olan takılardır.

Belirlenen günde nişan alışverişine çıkılır. Alışveriş esnasında kızın giyeceği, erkeğin giyeceği ve söz yüzükleri alınır. Kız için ve oğlan için alışveriş yapıldıktan sonra, oğlan tarafı tatlılarını alıp kız evine gelir. Oğlan tarafının getirmiş olduğu tatlı yenilerek söz kesilmiş olur. Nişan merasimi mevlitli veya çalgılı olur. Nişan merasiminde daha önceden alınmış olan yüzükler mavi bir ipin iki ucuna bağlanır ve çiftlere takılır, yüzükler takılırken salâvat getirilir ve ip kesilir. Kıza, oğlan tarafının hediyeleri takılır. Nişan yüzüklerinin altın olmasının en büyük sebebi, toplumda hayırlı ve kutsal bir iş olarak görülen nişan töreninin madenler içerisinde en değerli olarak kabul edilen altın ile taçlandırılma düşüncesidir.

Mevlitli nişanlarda nişan yüzükleri kapalı bir ortamda, aile fertlerinin katılımı ile dualar okunarak takılar takılır. Eğer nişan töreni çalgılı denilen davul ve zurna eşliğinde yapılıyorsa başta kız ve oğlan tarafının katılımı ile köy gençleri kız ve erkek karışık

55 Abdulkadir İNAN, Makaleler ve İncelemeler, T.T.K, Ankara, 1998, 1. Cilt, s.303.

56 ERGİN, a.g.e., , s.133.

57 Sinan GÖNEN, Dede Korkut Hikâyelerinden Günümüze Yansıyan Evlilik Âdetleri, Millî Folklor, 2006, Yıl 18, S. 69, s. 64.

olarak hâlâylar çekip oyunlar oynarlar. Bir süre sonra gelin ve damat adayları dışarıya çıkarak bir masa etrafında otururlar.

Eskiden nişanlılar evlenecekleri güne kadar serbestçe göremezken, artık günümüzde ailelerinin yanında veya tek başlarına görüşebilmektedirler. Aileler nişandan sonra karşılıklı birbirlerini davet ederek, yeni başlayan dostluğu pekiştirmeye çalışırlar. Bu karşılıklı geliş gidişler sırasında, oğlan tarafı kıza ve ailesine ufak tefek hediyeler getirir. Kızın ailesinin izin vermesiyle, kız ve oğlan gezmeye gidebilmektedirler. Ancak, kimi aileler bu durumda üçüncü bir kişinin de yanlarında bulunmasını istemektedirler. Nişanlılık dönemine bayram rast gelmişse, bayramlarda erkek tarafı kıza hediyelik göndermektedir. Kız tarafının böyle bir yükümlülüğü yok, ancak, isterse onlar da oğlana ve ailesine karşılık olarak bohça hazırlamaktadır.

Yörede uzun süre nişanlı kalmak hoş karşılanmaz, “hayırlı iş beklemez” inanışı vardır. İki aile düğün günü hakkında ortak bir zaman belirlerler. Genellikle yük oğlan tarafının üzerinde olacağı için oğlan tarafı “işimiz üzerine yaparız” demektedir. Bunun anlamı oğlan tarafının geçimini sağladığı iş bitimdir. Düğünler “yay günü” yani mart- eylül arasında yapılır, özellikle mayıs ayı tercih edilir çünkü mayıs ayı “orak” ayıdır, hasat mayıs ayında kaldırılır.

Kimi zaman tarafların anlaşamaması kimi zaman da ailelerin anlaşamaması ile nişan bozulmaktadır. Nişan bozulursa hediyeler karşılıklı geri verilmektedir. Kız tarafının bohçası geri gönderilir. Kız da kendisine alınan hediyeleri gönderir. K.K.:12

2.2.1.4. Davet/Okuntu

Okumak fiilinden türetilen “okuntu” kelimesi, ilk yazılı eserlerimizden olan Orhun Abideleri’nde, Divanü Lûgat-it Türk’te ve Dede Korkut Hikâyeleri’nde,

“çağırmak, davet etmek” anlamlarında kullanılmaktadır. Eski Türklerde, davet sembolü olarak “ok” kullanılmıştır. Hun, Göktürk ve diğer Türk devletleri hakanları, kabilelerini bir yere toplamak istediklerinde, onlara davet anlamında ok göndermişlerdir. Eröz, buradan yola çıkarak, günümüzdeki düğünlerde davetiye anlamındaki “okuntu”nun buradan gelmiş olabileceğini ileri sürmüştür.

Anamur’da, oğlan tarafı düğünün eşe dosta haber verilmesi için bardak, kibrit, basma (kumaş) alır, basma küçük küçük parçalara ayrılır. Yakın akrabalara gönderilmek üzerede, özellikle dayıya, amcaya, verilmek üzere şapka; hâlâya, teyzeye verilmek üzere

de “çeki” adı verilen işlemeli bez alır. “söyleyici” adı verilen bir kişi olur alınan bu eşyaları ahaliye dağıtır, “falan zamanda düğünümüz var” der. Durumu iyi olan aileler uzak köylere davulcu gönderir, düğün zamanını ilan ettirirler.

Anamur Kaşdişlen köyünde, düğünden önceki hafta, bir kâğıda sarılmış karanfil, lokum, mendil, çorap veya peşkir oku olarak her eve dağıtılır. Oku alanlar okuyu dağıtana hediye verilir. K.K.:18