• Sonuç bulunamadı

1.1. Hayatı

1.1.3. Bir Türk ġairi Nȃzım

Nâzım Hikmet, evrensel temalarda yazan ve pek çok ülkede saygı gören bir Türk Ģairidir. Her ne kadar ülke içi sebeplerle mağduriyetler yaĢasa da, evrensel kimliği sebebiyle, yaĢanan hadiseleri çok sayıda ülke takip etmiĢtir. ġiirleri otuzdan

35

fazla ülkede yayınlanırken bu baĢarı, Türkçe düĢünüp evrensel yazma yeteneğinin tesiriyle olmuĢtur. Ulusal mevzuların harareti ve dalgalanmaları, uluslararası desteğin tesirini kısıtlı tutmuĢtur. 1950‟de iktidara gelen Demokrat Parti‟nin af yasasına Nâzım Hikmet‟i dahil etme çabası, istenen sonuçları vermemiĢtir. Demokrat Parti‟nin içerisinde muhalif kanatta olan vekiller, bu duruma engel olarak Nâzım Hikmet‟i listeden çıkarmıĢlardır. Ancak liste dıĢı kalanlara uygulanan ceza indirimi ile Nâzım Hikmet‟e özgürlük yolu açılmıĢtır. 15 Temmuz 1950‟de yürürlüğe giren kanunla Nâzım Hikmet, özgürlüğüne kavuĢmuĢtur. Tahliye olduğunda avukatları ve Münevver Hanım yanında olmuĢtur. Ġlk olarak arkadaĢı Vâ-Nû‟nun evine gitmiĢtir. Burada yeni yazdığı “Davet” Ģiirini okumuĢtur. 1951 yılında tek çocuğu Memet doğmuĢtur. Oğlunun da sağlığını düĢünerek Kadıköy‟e taĢınmıĢtır.

Nâzım Hikmet, hapishane yıllarında da gösterdiği çalıĢkanlığı dıĢarıda göstermek istese de üstünde yoğun bir ambargo hissetmiĢtir. Kitaplarını ve yazılarını yayınlamada karĢılaĢtığı engeller, onu çocuk Ģiiri yazmaya yönlendirse de bu çabayı sürdürememiĢtir. 1951‟de yapılan muayenede sağlam bulunarak askere alınmasına karar verilmiĢtir. Nâzım Hikmet 1918‟de askeriyeden çürük raporu verilerek çıkarıldığını söylese bile durum değiĢmemiĢtir. ġair, yaĢının elliyi geçmesi ve hastalığı sebebiyle, sağlığının askerliğe uygun olmadığına inanmaktadır. Tüm bu gerçeklerin bilinerek askere yollanması yolundaki kesin gayret, suikast Ģüphelerini arttırmıĢtır. Kendisi hakkında benzer endiĢeler taĢıyan Refik Erduran, onu yurtdıĢına kaçırma teklifinde bulunmuĢtur. Nâzım Hikmet arkadaĢları ile yaptığı görüĢmeler sonunda teklifi kabul etmeye karar vermiĢtir.

Nâzım Hikmet‟in Türkiye‟den kaçıĢı hakkında, zaman içerisinde çok sayıda farklı yorum gelmiĢtir. Askerlikten kaçmıĢ olması sebebiyle yoğun eleĢtirilere mâruz kalmıĢtır. Kendisine düĢman olan kesimin iĢlerini kolaylaĢtıran bu hamle, Nâzım‟ın çekindiği olayları bertaraf etmeye yetse bile, hakkındaki linç kampanyasını yenmeye yetmemiĢtir. Nâzım aradan zaman geçtikten sonra konu hakkında kaleme aldığı bir yazısında, derdini Türk halkına Ģu cümlelerle anlatmak istemiĢtir: “Türkiye‟deki okuyucularıma ve beni sevenlere, yurttaĢlarıma, gerçek Türk yurtseverlerine bir hakîkati açıklamak istiyorum: Ben eğer Türkiye‟mden çıkmasaydım öldürülmüĢ olacaktım, gayet basit. Biliyorsunuz, birbiri ardınca on üç sene hapis yattım. Bu on

üç sene hapis doğrudan doğruya iĢlediğim bir suçun karĢılığı değil. UydurulmuĢ bir suçun, omzuma yüklenen bir suçun cezasıydı. Bu yetmiyormuĢ gibi, hapisten çıktıktan sonra elli yaĢıma basmama ancak bir yıl varken ve yüreğim dehĢetli hastayken beni askere almak istediler, yani kırk dokuz yaĢında ve on üç yıl hapiste yatmıĢ bir insanı askere almak istediler! Ben askerden kaçan adam değilim. Ama o yüreğimle askere gitmek, tâlim meydanına çıkmak, basit bir nefer olarak talim meydanına çıkmak, elbette ki basit bir neferliğin büyük Ģerefi var, fakat bu Ģerefi hayatımla ödemem demekti.”36

Haziran ayı geldiğinde Moskova‟da Romanya‟dakine benzer bir ilgi ile karĢılanmıĢtır. Kendisine ev ayrılacak kadar özel ilgi gösterilmiĢ bunun yanında Dünya BarıĢ Konseyine de üye olarak seçilmiĢtir. Görevi gereği dünyanın farklı bölgelerine seyahat etmesi gerekmiĢtir. Pasaport ve vatandaĢlık hususunda baĢvurduğu Rusya‟dan, gerekli desteği görememesi nedeniyle Polonya‟ya baĢvurmuĢtur. Polonya Nâzım Hikmet‟e hem pasaport verir hem de onur yurttaĢı olarak ilan eder. Bu güçle yerine getirdiği görevi aracılığı ile gittiği ülkeler: Almanya, Polonya, Bulgaristan, Macaristan, Ġsviçre, Fransa, Ġtalya, Finlandiya, Çekoslavakya, Ġsveç, Mısır, Tanganika, Kongo, Küba, Çin vb.‟dir. Gezdiği coğrafyalar kendisinde farklı tesirler bırakmıĢtır. Gezdiği süreç boyunca eĢi, çocuğu ve memleketine yönelik hasreti tüm sıcaklığı ile kalmıĢtır.

25 Temmuz 1951 tarihi, Nâzım Hikmet için dönüm noktalarından biri olmuĢtur. Hükümet yurtdıĢına kaçıĢı hakkında yasak uyguladığı Nâzım Hikmet‟in kaçıĢını öfke ile karĢılamıĢtır. Öfkenin bir ucunu Nâzım Hikmet‟e, diğer ucunu ise onun beraat etmesi için destek olup imza toplayan aydınlara yöneltmiĢtir. Öncelik olarak, bu aydınların takibe alınması süreci baĢlatılmıĢtır. Ardından ise Nâzım Hikmet‟e ağır bir ceza vermek üzere bakanlar kurulu tarafından alınan karar Ģu Ģekildedir: “...Nâzım Hikmet yurttaĢlıktan çıkarılır. Kararda, pasaportsuz yurt dıĢına çıkan Nâzım Hikmet‟in “komünizmi yaymak maksadını güden neĢriyatıyla Sovyet hükümetinin verdiği hizmeti ifa etmekte” olduğu, “bu hizmeti terk etmesi hususunda yapılacak tebligatın bir fayda vermeyeceği mülahaza edildiğinden 1312 sayılı

36

Kanunun 10. Maddesine göre vatandaĢlıktan çıkarıldığı” belirtilir.”37

Karar Nâzım Hikmet‟te derin bir üzüntü yaratmıĢtır. Karar hakkında konuĢurken kendisini Türklükten ve Türk halkından ayıramayacağını ifade etmiĢtir. Millete ölümsüz bir bağlılığı olduğunu da söylemiĢtir.

1958 yılında Afrika-Asya yazarlar birliğinin toplantısına katılmıĢtır. Ardından 1959 yılına gelindiğinde ise hedefinde Menderes Hükümeti ve ülkede yolunda görmediği meseleler vardır. Yazı ve Ģiirlerini bu tarz hadiseler meĢgul etmiĢtir. Aynı yıl Münevver Hanım‟dan gelen ihanet haberi ile boĢanma kararı almıĢtır. Ardından 1959 yılı içerisinde Vera Tulyakova ile evlenmiĢtir. Aralarında yaklaĢık otuz yaĢ fark vardır. Ayrıca Vera‟nın baĢından daha önce bir evlilik geçmiĢ ve bu evlilikten bir kızı vardır. EĢi Vera Tulyakova için “Vera‟ya”, “Ruhun”, “Sabah Karanlığı”, “Güney Dağlarının Hatırasında Kalan” Ģiirlerini kaleme almıĢtır. Nâzım Hikmet‟in Ģiirleri o yıllarda baĢta Fransızca olmak üzere pek çok farklı dile çevrilmiĢtir. Dünyanın dört bir yanında ilgi ile okunmuĢtur. Kendisi tercüme edilen eserlerine önsöz yetiĢtirmek için ayrı bir mesai harcamıĢtır. Mutluluk ve hüzünü bir arada yaĢamıĢtır. Dünya geneline yayılan ve farklı kitlelerde saygı ve sevgi ile okunan Ģiirlerinin kendi ülkesinde okunamamasının üzüntüsünü Zekeriya Sertel‟e Ģu Ģekilde aktarmıĢtır: “Yalnız Ģiirlerim kendi memleketimde basılmadı, yalnız halkımın beni iĢitmesine izin verilmedi. Bu benim yaramdır. Bir Ģair için bundan acı bir Ģey olamaz. Ben bu Ģiirleri her Ģeyden önce kendi halkım için yazdım.”38

1962 yılında Kahire‟de Asya-Afrika Yazarlar Birliği kurultayına katılmıĢtır. Özellikle Çinli delegeler tarafından, Türkiye vatandaĢlığından çıkarıldığı için sıkıĢtırılmıĢtır. Üyelikten çıkarılması adına gösterdikleri çabaları karĢılıksız kalmıĢtır. Hatta yönetici konuma getirildiği için, Çin tarafından eserlerine boykot uygulanmıĢtır. Zamanında Çin‟in bağımsızlığı için yazılar yazmıĢ, Jokond ve Si-Ya- U gibi eserler kaleme almıĢken, bu tepkiyi görmek onu üzmüĢtür. Bu dönemde kendisi tarafından üzüntü ile karĢılanacak bir diğer hadise de Sovyetler Birliği Komünist Partisi‟nin on ikinci kurultayına çağrılmamıĢ olmasıdır. 1962 yılında Sovyetler Birliği vatandaĢlığına geçtiğinde bu mevzunun tekrar gündeme gelmesini

37

A.g.e., s.70.

38 Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1977, s.186.‟dan aktaran: Asım Bezirci, Nâzım

engelleyen unsur, eski dostu Ġsmail Bilen‟in tavrı olmuĢtur. Ġsmail Bilen, Nâzım Hikmet‟i bilinçli bir Ģekilde parti yönetiminden uzak tutmak istemiĢtir. Tavrının arkasında kendisinin Stalin‟e yoğun sevgi beslemesi buna karĢın Nâzım Hikmet‟in onu ağır bir dille eleĢtirmesidir. Ġsmail Bilen‟in Stalin‟e düĢman olanın Sovyetlere düĢmandır, ifadesine varan söylemi bu tavrı daha rahat açıklamıĢtır. Ayrıca Lenin ödülünün Nâzım Hikmet‟e verilmesinin önüne geçmeye çalıĢmıĢtır. Nâzım olayların ardından “Son Otobüs” Ģiirini yazmıĢtır.

YaĢlılık ve acizlik psikolojisi, son dönemde direncini arttırmıĢtır. YaĢlanmaya alıĢmaya çalıĢsa da yaĢama sevgisi eksilmemiĢtir. Olayı kendi cenaze merasimini tasarlamaya kadar vardırmıĢtır. “Cenaze Merasimim” adlı Ģiiri bu düĢüncelerle yazmıĢtır. Ülkesine olan özlemi hiçbir zaman azalmamıĢtır. Vasiyetinde bir Anadolu köyüne gömülmeyi arzu etmiĢtir. 2 Haziran 1963‟te eĢi Vera‟yı çağırarak hayatının önemli olaylarını ona anlatmıĢtır. Gün boyu eĢiyle dolaĢarak bol bol sohbet etmiĢtir. 3 Haziran 1963 günü vefat etmiĢtir: “3 Haziran 1963 sabahı gülen mavi gözleri bir daha açılmamacasına kapanmıĢtı büyük Usta‟nın. „„Nâzım Hikmet Ran Moskova‟da öldü.” On iki yıl önce Türkiye‟den Rusya‟ya kaçan Ģairin kalp sektesinden öldüğünü Tass Ajansı açıkladı.”39

Türkiye‟de kısa bir biyografisi okunarak, ajanslarda söylenmiĢtir. Kalp krizi geçirmiĢ ve ilacını zamanında alamadığı için vefat etmiĢtir. Cenazesi vasiyetinde istediği Ģartlar mümkün olmadığı için Moskova‟ya Novo Deviçye (Kızlar Manastırı) mezarlığına gömülmüĢtür. Mezar taĢına kendisine ait bir figür konulmuĢtur.