• Sonuç bulunamadı

Aile toplumun çekirdeğini oluĢturmaktadır. Nâzım Hikmet, ömrünün ilk 20 yılını ailesinin değerlerinde Ģekillenen bir ömür sürdürmüĢtür. Bu nedenle Nâzım Hikmet‟in insan birikimi irdelenirken kendi varlığının ardından, birinci derecede bağı bulunan isimlerin Ģiirlerindeki varlığının incelenmesi önemli görülmüĢtür. Aile üyeleri ve arkadaĢları Ģiirlerindeki kullanım sıklığı ve tematik ağırlık göz önünde tutularak oluĢturulan sıralama ile incelenmiĢtir. Bu anlamda ilk sırada hayatının Ģekillenmesinde kilit rol oynayan, eĢleri ve sevgilileri incelenecektir. AĢk ve güzellik Ģiirin önemli temaları arasında yer almaktadır. Nâzım Hikmet hayatındaki ictimai dalgalanmaların tesirini, tüm yoğunluğuyla hissetmiĢtir. Normal Ģartlar altında

55

bakıldığında, daha realist ve katı bir çizgiye temayül etmesi beklenmektedir. Ancak Ģairi dengeleyen unsur aĢk ve kadın güzelliği olmuĢtur. YaĢadığı aĢklar ve evliliklerin kendisinde meydana getirdiği romantik meyillenmeler, Ģiirinde lirik ve pastoral esintileri meydana getirmiĢtir. Annesi AyĢe Celile Hanım ve kız kardeĢi Samiye Hanım ile baĢlayan lirik hisleri, ilk aĢkları ile Ģiirlere konu olmuĢtur. Vali kızı Sabiha Hanım ve doktor baldızı Azize için kaleme aldığı klasik dönem taklidi Ģiirler, ilk Ģiirleri arasında belirgin Ģekilde ayrılmaktadır. Teknik anlamda kuvveti zayıf olan Ģiirler arasındaki ayrım, tamamen tematik düzeydedir. ġairin üzerine Ģiir yazdığı yahut Ģiirlerine etki edecek düzeyde iliĢkisi bulunan kadınların sayısı, on beĢ civarındadır.

Nâzım Hikmet, kadın karakterleri anlatırken fiziki unsurları ön plana çıkarmıĢtır. Saçlar, gözler ve eller Ģairin en sık kullandığı fiziki unsurlardır. Memleketimden Ġnsan Manzaralarında Mahkȗm Halil‟in eĢi AyĢe ile mektuplarındaki dil, tam olarak bu fiziki yöntemin ıĢığında meydana gelmiĢtir. Bu dil Nâzım Hikmet‟in hapishane yıllarında eĢi Piraye Hanım ile mektuplaĢmalarında kullandığı dilden teĢekkül etmiĢtir. Annesi AyĢe Celile Hanım baĢta olmak üzere hayatında hiçbir kadının sürekli olarak kalmayıĢı hislerinin sık dalgalanmasına, imgelerinin ve metaforlarının belirli periyotlarda değiĢmesine yol açmıĢtır. Yeri geldiğinde terk edilmiĢ, yeri geldiğinde ise terk eden olmuĢtur. Dolayısıyla ilk sevgilileri ve eĢlerinde göz ön plana çıkarken, son eĢi Vera Tulyakova‟yı saçlarından benimsemiĢ ve metaforlarını bu yönde seçmiĢtir. Devrin ünlü doktorlarından birinin kızı Azize için kaleme aldığı “Azize” Ģiiri, ilklerden olması sebebiyle önemli örnekler taĢımaktadır:

“Rüyaya daldıran Ģarabını sun, Önünde gönlümle gelirken dize. ġu yanan alnıma bir kere dokun, Azize! Gözleri nurdan Azize!...”56

ġairin sevgilisini anlatıĢı ve duygu tonlaması, klasik edebiyatın devamı niteliğinde bir performans ile ortaya konmuĢtur. Henüz lise çağlarının sonunda olan bir Ģair adayına ait bu sözler, Ģairin yaĢı ve tecrübesi göz ardı edilmeden değerlendirilmelidir. Ayrıca ikilinin arasındaki münasebet, kısa süreli olmuĢ ve iliĢki

56

boyutuna ulaĢamamıĢtır. ġairin yaĢı ve iliĢkinin durumu dikkate alındığında sözlerinin, tecrübeden ziyade mevcut sanatsal birikime uygun hareket etme (taklit etme) temayülü ile meydana geldiği görülmektedir. ġairin gençlik yıllarındaki ortamı ve eğitimine etki eden isimlere bakıldığında, tesirin kaynağını bulmak zor olmamaktadır. AĢka bakıĢı genel anlamda gençlik ateĢi ve edinilen birikimleri/duyumları kullanmak üzerinden ĢekillenmiĢtir.

Nâzım Hikmet, ilk evliliğini Nüzhet Hanım ile gerçekleĢtirmiĢtir. Fiziki olarak aralarında meydana gelen çekimin eĢliğinde oluĢan bir evlilik olmuĢtur. Nâzım Hikmet, Nüzhet Hanım için yazdığı en dikkat çekici Ģiiri terk ediliĢinin arkasından kaleme almıĢtır. “Mavi Gözlü Dev” adlı Ģiirinde terk ediliĢini “rahat acıktı kadın” sözleriyle anlatmıĢtır. Nüzhet Hanımı “minnacık kadın” kendisini “mavi gözlü dev” olarak anlatırken, Nüzhet Hanım‟ın fiziksel özelliklerini tasvirler üzerinden anlatmıĢtır. Nüzhet Hanımı anlatmaktan ziyade, hayaldeki evi anlatmayı tercih etmiĢtir. Tercihinin sebeplerinden birisi terk edilmiĢ olmanın yaratttığı hayal kırıklığıdır. ġiirin son bölümlerinde “anlamıĢtı dev” ifadesi ile, hem hayal kırıklığını hem de olayı kabullenmeyi bir arada anlatmıĢtır. Bu iliĢkinin ardından ikinci evliliğini, dayısının kızı Münevver Berk ile gerçekleĢtirmiĢtir. Bu evlilik Nâzım Hikmet‟in ideoloji ağırlıklıklı Ģiirlerini yazdığı yetkinlik dönemine denk gelmiĢtir. Hatta bu hareketliliğin onu cezaevine taĢıması bile onu, eĢine Ģiir yazmaktan alıkoymamıĢtır. Bursa Cezaevinde iken eĢinin ziyaretine gelmesi sonrasında kaleme aldığı “HoĢ Geldin” adlı Ģiirde kadınını mucizelere ve güzelliklere sebep olan olarak göstermiĢtir:

“HoĢgeldin, kadınım benim, hoĢgeldin! Ayağını bastın odama

kırk yıllık beton çayır çimen Ģimdi. Güldün,

güller açıldı penceremin demirlerinde. Ağladın,

avuçlarıma döküldü inciler; gönlüm gibi zengin

hürriyet gibi aydınlık oldu odam. HoĢgeldin kadınım benim, hoĢgeldin.”57

57

Nâzım Hikmet, “Benim kadınım” ifadesinin ardından sıraladığı nitelikler ile bir “ideal kadın” örneği oluĢturmuĢtur. EĢinin özelliklerini anlatırken perspektifini bu ideal kadın örneğine ulaĢtırmıĢtır. “Benim kadınım” saçı, elbisesi, ayakkabısı, duruĢu, konuĢması, bakıĢı ve düĢünceleri ile bir bütünlük göstermektedir. Vera Tulyakova, Ģairin son hayat arkadaĢı olmuĢtur. YaĢ ve edebî tecrübe açısından olgunluk döneminde baĢlayan bu iliĢki sürecinde hislerinin gücü ve kaleminin kuvvetinin artmasından ötürü, lirik yönü güçlü Ģiirler kaleme almıĢtır. Vera Tulyakova‟yı anlatırken “saman sarısı” saçlarını kendisine öncelikli metafor olarak seçmiĢtir. Doğrudan ve dolaylı olarak çok sayıda Ģiirini onun için yazmıĢtır. Uykusundan uyanması, araba kullanması vb. günlük ritüelleri olmak üzere onunla ilgili çoğu hadise, kaleminde Ģiire dönüĢmüĢtür. ġairin eĢlerine yönelik ilgisi, ömrü boyunca yoğun olmuĢtur. Anlatımda ve tasvirde mahir olması, belirli bir edebî ve duygusal birikime eriĢmesi ile gerçekleĢmiĢtir. Hayatına giren hemen hemen her kadın için, en azından bir Ģiir kaleme almıĢtır. Kullanım sıklılığı ise birlikte geçirdikleri yılların sayısı ile orantılı olmuĢtur.

Nâzım Hikmet‟in biri öz ikisi üvey olmak üzere üç çocuğu vardır. Nâzım, ikinci eĢi Piraye Hanım‟a duyduğu aĢkı evlilikle neticelendirirken, oğlu Memet Fuat‟a ve kızı Suzan‟a üvey babalık etmiĢtir. Nâzım Hikmet, evliliklerinin uzun bir süresini, tutuklu olarak geçirmiĢtir. Piraye Hanım hem eĢinin hem de çocuklarının takibini yapmıĢtır. Çocuklarının eğitimlerini en iyi okullarda yapmak için, özel bir gayret göstermiĢtir. Nâzım Hikmet, çocuklarından uzun bir süre ayrı kalsa da, üzerlerinde derin izler bırakmıĢtır. Memet Fuat, üvey babasının da tesiri ile edebiyatçı kimlik kazanmıĢtır. Nâzım Hikmet hakkında bilgiler taĢıyan önemli kitaplar kaleme almıĢtır. Kitapların adları Ģu Ģekildedir: “Nâzım Hikmet Üstüne Yazılar, Nâzım Hikmet, Nâzım Hikmet Şiirler, Nâzım Hikmet/Portreler, A‟dan Z‟ye Nâzım Hikmet, Nâzım ile Piraye- Mektup, Cezaevin‟den Memet Fuat‟a Mektuplar, Piraye‟ye Mektuplar‟dır.”

ġairin üçüncü çocuğu ise üçüncü eĢi Münevver Andaç‟dan olan öz oğlu Memed Nâzım‟dır. ġair, Ģiirlerinde Memed Nâzım‟a sıklıkla seslenmiĢtir. Memed Nâzım, genellikle üvey kardeĢi Memet Fuat ile karıĢtırılmıĢtır. Nâzım Hikmet, oğlunu yaklaĢık üç aylık iken terk etmek zorunda kalarak, ömrünün son dönemini

yurtdıĢında geçirmiĢtir.Nâzım Hikmet- Münevver Berk çiftinin ayrılıĢı sonrası Memed Nâzım annesi ile birlikte Fransa‟ya gitmiĢtir. Uzun bir süre yurtdıĢında kaldıktan sonra Türkiye‟ye dönmüĢ ve Büyük Ada‟ya yerleĢmiĢtir. Babası hakkında konuĢmaktan ve arĢiv tutmaktan uzak bir görüntü sergilemiĢ, ikili arasındaki iliĢkinin somut delili olarak da Ģairin Ģiirleri ve mektupları kalmıĢtır. “Varna‟dan Memed‟e Mektup” adlı Ģiirinde Ģair oğluna Ģu mısralarla seslenmiĢtir:

“KarĢı yaka memleket, sesleniyorum Varna'dan, iĢitiyor musun?

Memet! Memet!

Karadeniz akıyor durmadan, deli hasret, deli hasret, sözüm, sana sesleniyorum, iĢitiyor musun?

Memet! Memet!”58

Nâzım Hikmet, çocukluğundan itibaren dostluklarını hayatının merkezinde yaĢamıĢtır. Okul yıllarında ve ailesinin sık sık Ģehir değiĢtirmesi, kurduğu dostlukların süresini etkilemiĢtir. Milli mücadele döneminde dostları Vâlâ Nureddin, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Yusuf Ziya Ortaç ile birlikte karar alarak Anadolu‟ya geçmiĢtir. Ankara yönetimi Yusuf Ziya ve Faruk Nafiz Çamlıbel‟i Ġstanbul‟a geri gönderdiği için Nâzım Hikmet mücadelesini yakın arkadaĢı Vâ-Nȗ ile birlikte sürdürmüĢtür. Nâzım Hikmet ve Vâ-Nȗ Anadolu‟da karĢılaĢtıkları Mehmet Eti‟nin tesiri ile sosyalist düĢünceyi benimsemiĢtir. Ġkili ortak Ģiirler kaleme almıĢ ve görüĢlerine sadık, dava bilinci yüksek gibi vasıflara sahip, idealize karakteri anlatmıĢlardır.

Nâzım, sosyalizm ile ilk tanıĢmasından itibaren, istikrarlı Ģekilde görüĢlerini ve bilgilerini geliĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Fikirlerini ve olayları bir dava olarak değerlendirmiĢ ve ceza aldığında dahi bu düĢüncelerinden vazgeçmemiĢtir. GörüĢlerine aykırı durumlar geldiğinde, sert ve iğneleyici bir dil kullanması, düĢmanlarının sayısını arttırmıĢtır. Dost olduklarını ne denli idealize ediyorsa, düĢman olduklarına da o denli hicveder. Fikri ayrılıklara düĢtüğü eski dostlarını anlatırken de, aynı sertlikte bir anlatımı rahatlıkla kullanabilmektedir. Dostlarının çoğunda görülen belirgin saf değiĢikliği, bir süre sonra üzerinde yürütülen ikna

58

turlarına yerini bırakmıĢtır. DüĢüncelerini değiĢtirerek ekonomik güç elde eden dostları, Nâzım Hikmet için de benzer bir fikri dönüĢüm beklentisinde olmuĢlardır. ġairin hayatı hakkında kapsamlı araĢtırmalar yapan Kemal Sülker, durumu Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir: “Önce Nâzım‟ın saf değiĢtirmesi için ona etki yapmak gerekti. ĠĢte, Kızıl Rusya‟ya birlikte geçtiği arkadaĢı Vâlâ Nurettin ne güzel çalıĢıyor, kazanıyor, ilgi görüyor, bilgisinden yararlanılıyor, yazıları yayınlanıyordu. DuruĢma sonunda “yolumuz arkadaĢlarla ayrıldı.” gibi bir açıklama yapan, Moskova‟da yetiĢen ġevket Süreyya da; parti arkadaĢlarını ihbar edip, siyasal yaĢamından uzaklaĢan Vedat Nedim de, kendine göre itibar görerek güzel yaĢıyordu. Ġsmail Hüsrev de öyleydi. Rusya‟daki Edebiyat Kongresine katılan Yakup Kadri Bey de, Almanya‟da yüksek mimarlık eğitimini gördükten sonra, Ankara‟ya dönünce yeni bir doktrinin temellerini atmaya çalıĢan Kadro hareketine katılan (1932) Burhan Asaf da, iĢte sosyalist düĢüncelerden nasıl da sıyrılmayı baĢarmıĢlardı. Nâzım da bu saflara dönmeliydi.”59

Dostlarının beklediği dönüĢümü yapmadığı için hapis cezasıyla karĢılaĢmıĢtır. Hapisane yılları, Nâzım Hikmet‟in yollarının Orhan Kemal ve Ġbrahim Balaban‟la kesiĢtiği dönemdir. Sanatsal mânâda günümüzdeki itibarlarının çok uzağında oldukları yıllarda, Bursa Cezaevinde, Nâzım ile tanıĢmaları onları bambaĢka boyutlara taĢımıĢtır. Nâzım hem Ģair hem de ressam olarak, çok boyutlu sanatkârlığını konuĢturmuĢtur. Ġkilinin Ģahısları ve eserleri üzerinden kaleme aldığı Ģiirler, çok renkli ve detay metaforlardan oluĢmuĢtur.

Dayısı Mehmet Ali ÇavuĢ, Nâzım‟a vatan sevgisini ilk aĢılayan isim olmuĢtur. Mehmet Ali ÇavuĢ, aynı zamanda bir Ģairdir. Dolayısıyla Nâzım his dünyasına kolay inebilmiĢ kalıcı izler bırakabilmiĢtir. Ġlk dönem Ģiirlerinde bizzat dayısının Ģahsına yazılmıĢ örnekler mevcuttur. Aile bireylerinin arasında, hakkında en fazla Ģiir yazdığı isim olmuĢtur. Dayısını anlattığı Ģiirlerin genellikle gençlik döneminde yazılması, tasvirî anlamda zayıf örnekler sunmuĢtur. ġair, bu dönemlerde yazdığı Ģiirlerde, bireylerin fiziksel yapılarını anlatmada daha çekimser bir tutum sergilemiĢtir. Belki gözlemlerinin yetersiz kalıĢı, belki de önceliklerinin baĢka olmasından ötürü meydan gelen bu hadise kademeli takipte, Ģairin yıllar içerisinde değiĢen anlatım tonunu da ortaya çıkarmaktadır. Dayısını anlattığı Ģiirlerde, genellikle iĢgal altındaki vatan tablosu içinde, güçlü karakteri ve imanı ile öne çıkan

59

kahraman güzellemesi yaptığı görülebilir. “Mehmet ÇavuĢa” adlı Ģiirinde dayısının ne denli duygular eĢliğinde anıldığı Ģu mısralar üzerinden görülebilmektedir:

“Vatan için ey kahraman Hayatına hor baktın Arslan gibi saldırarak Namertleri hep yaktın

KurĢun bitip tüfeğin de kırılınca DüĢmanına taĢ attın

Bu besalet karĢısında hangi kale düĢmez ki

Bu Ģecaat karĢısında hangi düĢman kaçmaz ki...”60

ġairin Ģiirlerinde iĢlediği gerçek karakterlerden biri de Mehmed Nâzım PaĢa‟dır. Mehmed Nâzım PaĢa, devrinin saygın bürokratları arasındadır. Hizmetleri ve çalıĢmaları sebebiyle, sık sık yeni görevler ve terfiler almıĢtır. Osmanlı coğrafyasında farklı bölgeleri bizzat görerek, toplumsal dokuyu yakından tanımıĢtır. Edindiği birikimi ailesi ile paylaĢmaktan da geri durmamıĢtır. Oğlu Hikmet Bey‟den olan torunu Nâzım Hikmet‟in eğitiminde aldığı rol, söylemin en somut örneği olmuĢtur. Hikmet Bey‟in ticari iĢlerindeki sıkıntılardan ötürü ailesini babasının yanına taĢıması ve paĢanın olgunluk döneminde ailesine daha sık vakit ayıracak imkân bulması da, durumu destekleyen olumlu faktörler olmuĢtur. Nâzım Hikmet‟in ilk dönem Ģiirlerinde bulunan aruza benzer söylemi, dedesinin okumalarından edindiği izlenimlere dayanmaktadır. Nâzım Hikmet, Mehmed Nâzım PaĢayı somut bir karakter olarak kullanmamıĢtır. Detayların takibi ve bağdaĢtırma yaptığı örneklerden yola çıkılarak bakıldığında, mütedeyyin bir kimliği iĢaret etmiĢtir. Memleketimden Ġnsan Manzaralarında anlattığı Müftü Ömer Efendi karakterinin detaylandırılmasında, dedesinden edindiği izlenimlerin tesiri olduğu görülmüĢtür. Yine islâmi motiflerin bulunduğu mısralarda, benzer bir dil kullanımı görülmektedir. Dedesinin çizdiği sofu kimliği üzerine, izlenimler yaptığı muhakkaktır.

Nâzım Hikmet, entellektüel bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiĢtir. Annesi ve babasının sanatsal ve akademik yöndeki bilgi birikimi, onun kariyerine de yön vermiĢtir. Küçük yaĢlardan itibaren sanatsal faaliyetlerin içerisinde bulunması, çok yönlü sanatsal kimliğine katkı yapmıĢtır. Babası Hikmet Bey, yoğunluklarına

60

rağmen çocuklarının kültürel zenginliğine destek olmuĢtur. Hikmet Bey‟in çocukları ile arasında, güçlü bir sevgi ve saygı bağı bulunmaktadır. Nâzım babasını anlatırken yahut babası ile ilgili bir eser kaleme aldığında, önce sevginin getirdiği içsellikle kahramanlaĢtırma, ardından ise saygının getirdiği özenli ifadeleri, babası için kullanır. 1932 yılında babası için yazdığı bir Ģiirde kendisini “babam, ağabeyim, kardeĢim, arkadaĢım...” ifadesi ile anarak, hayatında ne denli bir alana hitap ettiğini ortaya koymuĢtur. Ayrıca kendisinin elini öpmek için eğilmeyi de hayatındaki tek eğilme olarak ifade ederek, “saygı ile gururunu harmanlamıĢtır”. Nâzım Hikmet‟in “Baba” adlı Ģiiri bu his yoğunluğundan teĢekkül etmiĢtir:

“Baba! her yılbaĢında sana söyleyecek bir tek

sözüm var:

Seni ne kadar çok seversem o kadar

çok olsun ömründen geçen yıllar...”61

Nâzım Hikmet‟in babasını anlattığı Ģiirlerin genelinde, pozitif/optimist bir havanın hâkimiyeti görülmektedir. Milli mücadeleye katılma sürecindeki ayrılığa rağmen, ikili arasındaki iliĢkinin, sıcaklık bozulmamıĢtır. ġairin babası hakkında hüzün içeren tek Ģiiri ise “Hiciv Vadisinde Bir Tecrübe-i Kalemiye”dir. Babasının ölüm günü iĢ yeri patronu Murat PaĢa‟nın tavrına yönelik öfkesinden hasıl olmuĢ bir Ģiirdir. Babasının fiziksel yapısı ile ilgili detaylar barındırması açısından da farklıklara sahiptir. Hikmet Bey‟in Ģiirlerde insan olarak anlatımı, daha çok baba-oğul iliĢkisinin sınırlarından doğmuĢtur.

Nâzım Hikmet‟in annesi AyĢe Celile Hanım, resim sanatında mahir bir isimdir. Oğlu ile iliĢkisinde sıkı bir bağa sahip olsa bile, aradaki negatif etmenler nedeniyle, anne-oğul iliĢkilerinde kopmalar yaĢanmıĢtır. Nâzım‟ın sanatsal yöneliĢ ve eğilimlerinde en önemli pay annesine aittir. Oğlunun iyi bir eğitim almasında, tercihlerinin belirleyiciliği olmuĢtur. Oğlunun duygusal beklentilerine cevap verme hususunda ise yer yer zorlandığı görülmüĢtür. Nâzım‟ın annesi ile olan iliĢkisi, babasına kıyasla daha dalgalı olmuĢtur. Yahya Kemal Beyatlı‟nın AyĢe Celile Hanım‟a duyduğu ilgi Ģairi annesinden uzaklaĢtırmıĢtır. Nâzım Hikmet, annesini

61

anlatırken fiziksel özelliklerini daha fazla kullanmıĢtır. Annesi için yazdığı Ģiirlerinde terk edilmiĢliğin getirdiği özlem duygusu hakimdir. Annesini anlatırken kullandığı anlatı dili, ayrıldığı eĢlerinin ardından yazdığı Ģiirlerde de varlığını göstermiĢtir. Yusuf Ziya‟ya yazdığı “Ġki Dert” adlı Ģiirinde durumu Ģu Ģekilde anlatmıĢtır:

“Annem gençliğini içten yad eder, O eski günlerim ne günlermiĢ der, Tam sekiz yıl evvel can veren babam, Gözümün önüne gelir her akĢam! KardeĢim: Kafesten geceye dalar, Kim bilir onun da ne elemi var? Ben, beni terkeden, beni aldatan, Bir sonu gelmeyen kabusa atan”62

Babasının ölümünden sonra, annesinin yokluğu Ģairi ciddi anlamda sarsmıĢtır. Hayattayken bırakması ise, iĢin içerisine öfke gibi duyguları da katmıĢtır. ġair Ģiirlerinde anne kavramını 83 kez kullanırken, baba kavramını 233 kez kullanmıĢtır. Aradaki farkı somut bir ölçü olarak görmek, elbette hatalı olur. Ancak aile kavramında en çok yer verdiği üyenin baba olması da sıradan bir bilgi olmayacaktır.

Nâzım Hikmet, kızkardeĢi Samiye Hanım ile oldukça yakın bir bağ kurmuĢtur. Ebeveynlerinin erken yaĢlarda hayatlarından ayrılması sebebiyle, ikilinin irtibatı kuvvetlenmiĢtir. Nâzım, Yahya Kemal‟e sunduğu ilk Ģiirini bile Samiye‟nin kedisi için yazmıĢtır. ġair‟in Ģiirlerinde aile kavramları arasında en çok kullandığı ikinci kavram, “kardeĢ” kavramı olmuĢtur. KardeĢini anlatırken, fiziksel bir tablo çizmeyi tercih etmiĢtir. Özellikle hüzünlü hallerini odağa alabilecek kavramları kullanmaya gayret göstermiĢtir. Annelerinin ayrılıĢının ardından yazdığı, “Acılarımdan” adlı Ģiirinde kardeĢinin durumunu Ģu ifadelerle anlatmıĢtır:

“Ġri damlalarla dolu gözleri Her gece sofrada kardeĢim neden? Sarıyor koluyla boĢ kalan yeri Hep onun yüzünü biz düĢünürken.”63

Ailesini ilk dönem Ģiirlerinde sık olarak anan Ģair, ilerleyen dönemde eĢleri ve çocukları dıĢında ailesi ile alâkalı Ģiirler yazmamıĢtır. KardeĢinin hayatında önem arz

62 Ran, 1991, a.g.e., s.91. 63

etmesine sebep olan bir husus ise, ikinci eĢi Piraye Hanım ile sahip olduğu arkadaĢlık bağıdır. KardeĢinin anlatımında, belirgin detaylar kullanmamıĢtır. Ayrıca kurmaca karakterleri ile belirgin bir bağ tarafımızca tespit edilememiĢtir. KardeĢinin Ģiirlerindeki varlığını hayatının ilk yarısındaki ortak paydaların fazlalığı (babayı erken yaĢta kaybetme, annenin terk etmesi, ailesel etmenlerle sık sık göç etme vb.) üzerinden kurmuĢtur.