• Sonuç bulunamadı

Nâzım Hikmet, ömrü sanat ve düĢünceler üzerine kurulu bir isimdir. ĠĢitsel ve görsel sanatlarda edindiği birikim ile uzmanlık neticesine ulaĢtığı kollar olmuĢtur. Biyografisi incelendiğinde baĢta Ģiir olmak üzere roman, hikâye, tiyatro, resim, sinema ve müzik gibi sanatsal uğraĢların bizzat içinde yer aldığı görülmüĢtür. Bu sanatsal alanlarda teknik ve düĢünsel boyutta pek çok mesele ve tartıĢmanın içerisinde yer almıĢtır. Dönemsel Ģartlara göre kiĢilere yönelik tavrı, olumlu ve olumsuz olarak ĢekillenmiĢtir. DüĢünce yazıları üzerinden tavrının da yönlendirmesi ile metinler kaleme almıĢtır. Ancak Ģairin bu metinlerle de yetinmediği ve meseleyi Ģiir sahasına da taĢıdığı görülmüĢtür. ġair hakkında olumlu görüĢe sahip olduğu sanatçıları, pozitif bir dil kullanarak anlatmıĢtır. Haklarında olumsuz görüĢe sahip olduğu sanatçıları ise, eleĢtirinin sınırlarını zorlayarak hicvetmiĢtir. Gerçek karakterler için oluĢturduğu dil kurgusunu kurmaca karaktelerin inĢasında da kullanmıĢtır.

Sanat dalları arasında edebiyat, okurla yani hedef kitle ile kurduğu etkileĢimin yüksek olması sebebiyle ayrılmaktadır. Okurların metin ile karĢılaĢtığında yer yer kendi düĢüncelerini üretmesi, Ģair ya da yazarın kurgusunu kendilerince idealize etme çabaları gibi unsurlar, eserin bağlayıcılığını arttırmaktadır. Nâzım Hikmet, edebiyatçı kimliğinin yanında, okur kimliğiyle de öne çıkmaktadır. Okuduğu metinler üzerinden yaptığı düĢünsel çıkarımları eserlerine taĢıyabilmiĢtir. Yani bir isimle ilgili olumlu/olumsuz her tavır, belirli bir çaba ile elde edilen bilginin üzerinden gerçekleĢmektedir. ġair, Türk ve Dünya edebiyatının pek çok ismi ile ilgili okumalar yaparak, bunlar üzerine düĢünce yazıları yazmıĢtır. DüĢünce yazılarındaki kritik nüansları ise, Ģiirinde belirginleĢtirme yoluna gitmiĢtir. Edebiyat âlemi ile alâkalı bu denli fazla okumalara sahip olduğu için, sanatçı karakterler arasında

edebiyatçılar çoğunluğu kapsamaktadır. Haklarında sahip olduğu detaylı bilgileri de yanına alarak, belirgin bir tip yaratımına gitmiĢtir. Sanatçıların olumlu/olumsuz yönlerini bir yana ayırarak, öncelikle kendisindeki karĢılığına göre baskın hususu belirlemiĢtir. Ardından belirlenen kriterlerin (kusur, noksanlık, yetersizlik, fiziki deformasyon, güzellik, baĢarı, yetenek, farklılık) üzerinden, tipi yaratmak için önce uygun tasvir ve metaforları üretmiĢtir. ġüphesiz burada sistematik bir yapının olduğu iddiası güdülmemektedir. Tespit edilen ortak hususların belirgin anlatılması açısından, sistematik bir düzen üzerinde verilmeye çalıĢılmıĢtır. Gerçek karakterler arasında sanatçılar çoğunluğu teĢkil etmektedir. Kurmaca karakterlerin incelendiği bölümlerde de sanatçıların, önemli bir oran oluĢturduğu görülmektedir. ġair, zaman içerisinde tanıĢtığı farklı sosyal gurupları, karakter kadrosu için malzeme olarak kullanırken, gerçek çevresinden de yararlanmayı ihmal etmemiĢtir. Kullandığı insan sayısının fazlalığı ve metodolojik sınırlamalar sebebiyle, madde baĢlıklarında tüm örnekleri vermekten ziyade, özel ve belirgin hususlarla ayrılan isimlerin anlatımına öncelik verilmiĢtir. Bu baĢlık altında detaylarıyla incelenecek sanatçılar: Edebiyatçılar, Ressamlar, Müzisyenler, Tiyatrocular ve Mimarlar Ģeklinde sıralanmıĢtır.

Edebiyat, malzemesini hayattan alan ve hayata sık malzeme veren bir sanat dalıdır. Muhtelif görüĢlerden çok sayıda sanatçının eser verdiği bu alanda, her eser yeni eserlere malzeme olma potansiyeli taĢımaktadır. Nâzım Hikmet, meslektaĢı olan edebiyatçıları, eserleri ve fikirleri üzerinden kendisine konu seçmiĢ, Ģiirleri içerisinde gerçekliği temsil eden karakterler inĢa etmiĢtir. ġiirlerinde konuk ettiği 70 sanatçıdan 54 tanesinin edebiyatçı olması, uğraĢının ne denli derinleĢtiğini göstermektedir. Bu isimler arasında yerli/yabancı, modern/geleneksel gibi ayrımlara da gidilebilecek geniĢ bir perspektif içinde kullanım yapmıĢtır. Örnek ve isim seçiminde de zorlayıcı bir faktör olan bu durum, gözlem yapmak açısından ise avantaj olarak kabul edilebilir.. Anlatılan 54 isim arasından 9 ismin örnek olarak değerlendirilmesi tercih edilmiĢtir. Bu isimler: Ahmet HaĢim, Kemal Tahir, Mayakovski, Maxim Gorki, Peyami Safa, Piyer Loti, Ömer Hayyam, Yahya Kemal Beyatlı ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu‟dur. ġüphesiz bu isimler ve örnekler arttırılabilir. Yahut farklı örneklerle değiĢiklikler yapılabilir. Burada elde edilen

belirli donelerin ispatlanabilmesi ve metin akıĢının dengeli ilerlemesi öncelik olarak kabul edilmiĢtir.

Nâzım Hikmet, 835 Satır adlı Ģiir kitabı ile edebiyat çevrelerinde sansasyonel bir etki yaratmıĢtır. Gerek eleĢtirileri, gerek hedef aldığı isimler, gerekse modern tekniklere hızlı adaptasyonu ile dikkat çekmesi zor olmamıĢtır. Yeni olmasından ötürü, en baĢta gelenekçilerle karĢı karĢıya gelmiĢtir. Gençlik çağında verdiği eserler, konu sınırlılığından ötürü problem çıkarmamıĢtır. Ancak baĢta sosyalizm ve Sovyet Rusya iliĢkileri, sanatsal yaĢamında ters yönlü bir seyre sebep olmuĢtur. 835 Satır adlı kitabı ise, bu dönüĢüm döneminin ve teknik denemelerin ilk örneklerini taĢıdığı için, alıĢkanlıklarla bizzat karĢı karĢıya kalmıĢtır. Kendisinin tavrına bakıldığında ise, durumdan memnun bile olduğu söylenebilmektedir. Özellikle mevcut düzenin sembol isimleri ile çatıĢma hâlinde olması, fikirleri ve eserlerinin üzerine daha büyük inceleme ve tartıĢmalarının aralanmasına sebep olmakta ve daha fazla insana ulaĢabilmesine vesile olmaktadır. Edebî alanda kendisine yer edinmesi için ya mevcut düzende bağlılık gösterecekti ya da düzenin karĢısında yer alarak, doğal boĢluğu kendisine yer seçecekti. Onun tercihi ise, düzenin karĢısındaki boĢlukta yeni düzen kurmak olmuĢtur. Nâzım Hikmet‟in atak tavrı karĢısında gelenekçiler tepki göstermiĢlerdir. Ahmet HaĢim ise çoğu çağdaĢının aksine, baĢlangıçta iyimser bir tutum sergilemiĢtir. Ancak Nâzım Hikmet Ģiirlerinde HaĢim‟i anarken serseri, sarhoĢ, dilenci, uĢak, Ģaklaban ve ayvaz gibi kelimelerin çağrıĢımları ile bir hovarda âleminin havasını yaratmıĢtır. Ardından geleneği bu ortamın hazırlayıcısı olarak göstermiĢtir. HaĢim ve muhitini, bu tarz bir zümrenin parçaları olarak yansıtmıĢtır. Nâzım Hikmet, gerçek karakterlerin eleĢtirisinde sistematik bir döngü oluĢturmuĢtur. Bu döngü: olumsuz bir gurubun oluĢturulması ile baĢlar, ardından eleĢtireceği karakterin bu kötü ortama ait olarak gösterilmesiyle geliĢir ve son olarak kötü ortamın parçası olarak gösterdiği karakteri, hedef aldığı konu üzerinden eleĢtirmesi ile tamamlanır. Nâzım Hikmet eleĢtiri döngüsünde kavramları, ciddiyetten uzak sıfatlardan seçerek, muhattabını okurun gözünde de bilinçli olarak, ikinci sınıfa itmiĢtir. Memleketimden Ġnsan Manzaraları‟nın ikinci kitabındaki elitist tabakanın anlatımı ve dolaylı eleĢtirisini de, bu tarz bir üslȗpsal düzen içerisinde vermeyi tercih etmiĢtir. Ahmet HaĢim ve ortamını eleĢtirdiği “Cevap No:2” adlı Ģiirinde, mısralar içerisinde kurduğu düzen tam anlamıyla bu tarz bir Ģekillenmenin ürünüdür:

“Ġki serseri var: ikinci serseri Ben:

atlas yakalı sarhoĢ sofralarında Bağdatlı bir dilencinin çaldığı sazdır. Fransız emperyalizminin

idare meclisinde ayvazdır...”64

Hapishaneler toplumun geride kalan atıl prototipleridir. Herhangi bir Ģekilde suçun içerisinde yer almıĢ yahut bir Ģekilde suçlanmıĢ bireylerin, bekleme alanları gibidir. Farklı yaĢlardan, görüĢlerden ve sınıflardan çok sayıda bireyin bir arada cezalandırmaları da burada gerçekleĢir. DüĢünce suçundan yahut eserleri üzerinden yargılanan yazar ve Ģairler de, diğer mahkȗmlarla aynı koğuĢlarda ceza çekmiĢtir. Nâzım Hikmet, Kemal Tahir v.b. toplumcu Ģairlerin belli bir kısmı, toplumla tanıĢıklığını hapishane sürecinde tamamlamıĢtır. Kemal Tahir, sosyalist görüĢler ve toplumcu çizgisi ile bilinen isimlerdendir. Donanma davasında Nâzım Hikmet‟le birlikte, hapis cezası alanlar arasındadır. Hapishanede ilk yıllar beraber kalan ikilinin yolu, zaman içerisinde ayrılmıĢtır ve aralarındaki iliĢki karĢılıklı yazılan mektuplar üzerinden ilerlemiĢtir. Nâzım, yazdığı mektuplarla birlikte Ģiirlerinde de Kemal Tahir‟e yer vermiĢtir. Ġnsan olarak Kemal Tahir‟i kendisiyle bağdaĢık bir tarzda anlatmıĢtır. Kahramanlık olgusuyla bağdaĢtırmak üzere, kendilerini arslana benzetmektedir. Kendine yakın bulduğu bir karakteri anlatırken, karĢılıklı konuĢma ve samimiyetin arttırması Ģiiri zenginleĢtirmiĢtir. Kemal Tahir‟i dostu olarak elbette olumlu bir üslȗpla anlatmıĢtır. Ama dikkat çeken ayrıntı, diğer Ģiirlerinde idealize ettiği belli kurmaca karakterleri de sahiplenici seviyede olumlu anlatmasıdır. Ġnsan olarak Kemal Tahir‟i anlatırken, hapishane ve hapishanelik hayatını onunla eĢleĢtirmektedir. KiĢileri olay ve durumlarla bir sayma yahut eĢleĢtirme anlayıĢı edebiyat geleneğinde pek çok farklı isimde kendisini hissettirmektedir. Bilinçli bir birleĢim olmayan durumun, yaĢanılan koĢullardan ötürü çıkması gayet doğal kabul edilebilmektedir. Hapishane yıllarında yazdığı “Kemal Tahir‟e Mektup” adlı Ģiirde Ģair Kemal Tahir ile kendisini bağdaĢtırırken, Ģu mısraları vücuda getirmiĢtir:

“Haklısın Kemal Tahir, emin ol ben de öyle, muhakkak ki arslanız, Ģaka etmiyorum

64

hatta daha dehĢetli bir Ģey : insanız...

Hem de hangi tarihte, hangi sınıftan malûm...

Lakin demir kafesle kavanoz bahsinde iĢ degiĢmiyor, ikisi de bir,

hele bu günlerde...”65

Mayakovski, Nâzım Hikmet‟in sanatsal kimliğinin evrenselleĢmesi hususunda sembol isimlerden birisidir. Mayakovski, Sovyetler Birliği‟nin kuruluĢundaki önemli rolü ve Lenin‟e yakınlığı ile Nâzım Hikmet‟i önce düĢünce boyutunda etkilemiĢtir. Mayakovski‟nin Ģiirlerindeki duygusallık ve Ģairaneliğin kitleler üzerindeki etkisi politize olmasını kolaylaĢtırmıĢtır. Yani politik derinliğe girmeden politik sembol olan bir Ģairdir. Materyalist tonda devrimi öncülleyen edebiyat anlayıĢı ile Nâzım Hikmet ve paydaĢı çok sayıda ismin takdirini kazanmıĢtır. Nâzım, takdir yönünden verilen beyanatları ile destekleyici konuĢurken, özellikle Ģiirde Mayakovski taklidi yapması iddiasına karĢı çıkmaktadır. Mayakovski‟yi anlattığı Ģiirlerinde, onun sembolik değer taĢıma özelliğine vurgu yapmıĢtır. “Otuz Yıl Sonra” adlı Ģiirinde Mayakovski‟yi anlatırken aĢırı politize olmayan eserlerle, politik bir düĢüncenin sembolü olmasını övmüĢtür:

“Bu yoldan otuz yıl önce de geçtim. Vagonda komsomolcu bir kız vardı, kırmızı baĢörtülü, meĢin ceketli, ve nasırlı ellerinde kitabı Mayakovski‟nin.

Yine komsomolcu bir kız vagonda, naylon bluzlu,

ve Kazakistan'da ekin biçmekten dönüyor, ve nasırlı ellerinde kitabı

Mayakovski'nin.”66

Maxim Gorki, Rus edebiyatının evrensel değerlerinden birisidir. Edebî baĢarısı ve düĢünsel gücü dünya üzerinde takip edilirliğini arttırmıĢtır. Nâzım Hikmet, eserleri ve röportajlarında Maxim Gorki‟nin kendi sanat anlayıĢındaki rolünü sık sık vurgulamıĢtır. Ölüm haberinin ardından kaleme aldığı bir yazısında yazarla ilgili Ģu cümleleri kaleme almıĢtır: “Bu ölüm telgrafını okuduğum vakit gözümün önüne bir resim geldi. Uzun boylu, zayıf ve paltosunun içinde dimdik

65 Nâzım Hikmet Ran, Kuvâyi Milliye Destanı, Adam Yayınları, Ġstanbul, Nisan 1992, s.187. 66

duran bir adam. Adam bir bastona dayanmıĢ. Yüzü ıĢıklar ve gölgelerle dolu. Elmacık kemikleri fırlak, burun yuvarlak. Bu kabartma bir dünya haritasına benzeyen yüzde iki göz var. Ġki ıĢıklı ve tarifi imkânsız göz.”67

Genel anlamda Ģiirleri ve yazılarına bakıldığında, neredeyse hiçbir edebiyatçının bu denli belirgin anlatılmadığı görülecektir. Hakkında detay verdiği isimlerin, hayatında kapladığı yerler göz önüne alınacak olursa, Gorki‟nin de edebî merkezlerden birisi olduğunu söylemek yanlıĢ olmayacaktır. Nâzım Hikmet için Gorki, aydınlık olanın temsilcisidir. Rus edebiyatında Dostoyevski ile Gorki arasında karĢılaĢtırma yaparken düĢüncesini Ģu ifadelerle somutlaĢtırmıĢtır: “Derler ki, Dostoyevski ile Gorki on dokuzuncu asır sonları ve yirminci asır baĢlangıcı Rus edebiyatının iki kutbudur. Dostoyevski maziyi, karanlığı, hatayı, bezginliği, insanın “zavallılığını” temsil eder. Gorki istikbali, aydınlığı, sıhhati, kavgayı ve insanın kudretini abideleĢtirir.”68

Klasik olanla kavgasının temelinde, geleceğe yönelik ümidin yeterince olmaması vardır. Bu bakıĢ sadece Gorki–Dostoyevski mukayesesi için değil, Ģairin genel insan mukayesesi için geçerlidir.

Nâzım Hikmet, olumlu olarak değerlendirdiği gerçek karakterlerin, ilkelerindeki tutarlılığı ve istikrarı önemsemiĢtir. Çünkü karaktelerin “iyi” olarak ifade edilmesine dayanak gösterilen düĢüncelerden uzaklaĢtıkları görülebilmektedir. Dolayısıyla Ģair de bu tarz bireylere bakıĢında değiĢiklikler gösterebilmiĢtir.Maxim Gorki, temsil ettiği görüĢ ve değerler açısından Ģairin öncü kabul ettiği isimlerden birisidir. Ancak Gorki; BolĢevik devrimi, Vladimir Ġlyiç Lenin‟in değeri ve önceliği konularında düĢünce değiĢiklikleri göstermiĢtir. Bu durumu yakından takip eden Nâzım Hikmet, Gorki‟ye yönelik olumlu tavrını tersine çevirmiĢtir. Lenin‟e olan sevgisi, Gorki‟ye olan sevgisinden büyük olan Nâzım, “Mektup” adlı Ģiirinde bu değiĢimi eleĢtirmiĢtir:

“Hayır,

Maksim Gorki hayır... Hayır ihtiyar usta,

bu hususta hemfikir değiliz... Lenin senin 67 Ran, 2016, a.g.e., s.177. 68 A.g.e., s.177.

gözlerinde :

ruhu keskin azabın çarmıhına gerilen zaman zaman dirilen

ak gömleği kanlı bir ölü.”69

Eski dosttan düĢman olmaz sözü kağıt üzerindeki karĢılığını, gerçek hayatta bulamamıĢtır. Yıllarca benzer yollarda yürüyen, benzer düĢünen neredeyse tekleĢen bireylerin, geliĢen hadiselerle yol ayrımına geldikleri görülmektedir. ġairin Peyami Safa ile iliĢkisi, bu denli samimi olmasa bile birbirlerine ve eserlerine farklı yayın organlarından methiyeli ifadeler kullandıkları bilinmektedir. Yapıcı ve destekleyici anlayıĢ, ikilinin ilerleyiĢine katkı sağlarken, gelenekselcilerin edebî sataĢmalarının da daha rahat savuĢturulmasını sağlamıĢtır.O dönem yeni olarak adlandırılıp aĢağılayıcı ifadelere maruz kalmaları, benzer Ģekilde direnme tavırları doğal bir yakınlaĢtırıcı olmuĢtur. Peyami Safa, Nâzım‟ı dönemin üstat Ģairlerinden saymıĢtır. Selçuk Çıkla, Peyami Safa‟nın yazısını Ģu Ģekilde anlatmıĢtır: “Peyami Safa Resimli Ay‟ın Aralık 1929 tarihli sayısında yayınlanan “Edebiyatta Bir Tasfiye: Kim Kimin Gölgesinde” baĢlıklı yazısında “Üstatlar” ve “Talebeler” sütunlarında Nâzım Hikmet‟i üstat, “Yeni ġâirler”i de talebeler olarak gösterir. Bu listede bütünüyle her bir üstat için, bir veya birkaç Ģair veya yazar adı verilmiĢ, ancak sadece Necip Fazıl‟ın karĢısında talebeler olarak “Yedi MeĢ‟ale”; Nâzım Hikmet‟in karĢısında ise talebeler olarak “Yeni ġâirler” gibi çoğul/genel birer ifade kullanılmıĢtır.”70

Bu olumlu tablo, Nâzım Hikmet‟in gazete yazılarında Peyami Safa‟nın “Dokuzuncu Hariciye KoğuĢu” adlı romanını, övmesiyle pekiĢmiĢtir. Saygı içerisinde ilerleyen karĢılıklı iyi niyet süreci, zaman içerisinde ideolojik farklılıklar nedeniyle zedelenmiĢtir. Birbirine övgüler dizen ikili, gazete köĢelerinde birbirlerini Ģiddetle eleĢtirmeye baĢlamıĢtır. Hatta olay ilerleyip, Ģiir yazımına kadar götürülmüĢtür. Nâzım Hikmet, “Bir Provakatör Üzerine Hiciv Denemeleri” adlı Ģiirinde Peyami Safa‟yı eleĢtirirken aralarındaki problemin sebebi olarak Peyami Safa‟nın çevresindeki isimleri göstermiĢtir:

“Sen çıkmadın

çıkardılar karĢıma seni!

Kıllı, kara elleriyle tutup enseni gövdeni yerden bir karıĢ kaldırdılar, sonra birdenbire

69 Ran, 1992c, a.g.e., s.202. 70

bırakıp yere

seni pantolonumun paçasına saldırdılar. Bir düĢün oğlum,

bir düĢün ey yetimi Safa...”71

Oryantalizm ve Emperyalizm Nâzım Hikmet‟in sık mücadele ettiği kavramlardır. Batı insanlığının Ģark coğrafyasını bir kaynak olarak görmesi, sömürmesi ve kendisine benzetme çabası, bu mücadelenin sebeplerini oluĢturmaktadır. Oryantalist aydınlar, bakıĢ açıları ve tavırları ile iyileĢtirme olarak değerlendirdikleri hareketlerinin, değerlere saygısızlık barındırdığını kabul etmekten uzak bir tavır sergilemektedir. Unutulmamalıdır ki bu zihniyet, Ģarkın içerisinde yabancılaĢma yaĢayan aydınlarda da mevcuttur. Etrafına iyilik meleği tarzında tavırlarda bulunan, ancak toplumun tüm kesimleri ile kucaklaĢmaktan uzak bu bakıĢ, birleĢtiricilikten ziyade dağıtıcı etkiye sahiptir. Fransız Piyer Loti‟de Ġstanbul‟da yaĢadıkları ve yaptıkları ile tanınırlığı yüksek isimlerdendir. Nâzım Hikmet açısından önemli olan husus ise, düĢünce yapısı ve insanlara yönelik bakıĢıdır. ġair Piyer Loti‟yi Batı teĢhirciliği yapması, insanlar arasında değer kaybına yol açabilecek düĢüncelerinden ötürü sık sık eleĢtirmiĢtir. Onun için Ģarlatan, burjuva ve domuz gibi hakaret barındıran ifadeleri kullanmaktan çekinmemiĢtir. ġair için, hainleri nasıl anlatmak gerekirse, Piyer Loti‟yi de aynı sertlikte anlatmak gerekmektedir. “Piyer Loti” adlı Ģiirinde öfkesi mısralara Ģu Ģekilde yansımıĢtır:

“Sen bir Ģarlatandan baĢka bir Ģey değilsin! ġarlatan!

Çürük Fransız kumaĢlarını

yüzde beĢ yüz ihtikarla Ģarka satan : Piyer Loti!

Ne domuz bir burjuvaymıĢsın meğer!”72

Nâzım Hikmet, kendisi ile benzer görüĢlere sahip isimleri, hem fikir hem dert ortağı gibi görmüĢtür. Ömer Hayyam‟ı söylemi ile Fars‟ın ilk BolĢeviği kabul ederken, ortak noktalara yönelik atıflarda bulunmayı ihmal etmemiĢtir. Ömer Hayyam, rubai türünde kaleme aldığı eserleri ile tüm dünyada kabul edilen bir isim olmuĢtur. Hayata ve insana bakıĢındaki realist tutumuna, felsefi bir derinlik ekleyerek, insana bakıĢta yeni bir boyut kazandırmıĢtır. Nâzım Hikmet, bu yenilikçi ve öncü tavrı, BolĢevik olmakla eĢleĢtirmiĢtir. Ömer Hayyam‟ı anlatırken, Kemal

71 Ran, 1992a, a.g.e., s.150. 72

Tahir v.b. isimlerde olduğu gibi samimiyet ve sohbet havası barındıran bir dil kullanmıĢtır. ġair, kendisi de rubai türünde eserler ortaya koymuĢtur. Nâzım Hikmet, hapishane yıllarında rubailerinin sayısını arttırmayı istese de, muvaffak olamamıĢtır. Ancak Hayyam‟dan etkilenmiĢ ve onu zihnindeki olumlu listeye dâhil etmiĢtir. “Lâhuti‟nin Kremlin‟ine Mukaddime” adlı Ģiirinde Hayyam ile ilgili Ģu mısraları kaleme almıĢtır:

“Ey, “Kremlin”i yazan adam Ey komünist “Hayyam”, ĠĢte sen Farisinin ilk

bolĢevik Ģairisin!

Behey, Uhuti yoldaĢ! Tek kalma,

çoklaĢ!...”73

Sanat, ilham ve yetenek gibi unsurların devreye girmesinden ötürü, zanaata göre daha karmaĢık bir yapıya sahiptir. Bireyin sonradan zanaatçı olması mümkün iken sanatçı olması oldukça zordur. Ġki alan arasında ortak iĢleyen bir prosedür vardır. Bu prosedür, iki alanda da uzmanlaĢmak için usta-çırak iliĢkisi içerisinde ilerlemek oldukça önemlidir. Özellikle edebiyat için sık karĢılaĢılan bu iliĢki zinciri, devamlılık ve ortak hafıza yaratma yönünden, fayda sağlayabilmektedir. Yahya Kemal Beyatlı ile Nâzım Hikmet iliĢkisi de baĢlangıcı açısından böyle bir senaryoya sahiptir. Yahya Kemal öğretmeni olduğu Nâzım Hikmet‟in edebî çalıĢmalarında rehberi olmuĢtur. Nâzım Hikmet‟e ait “Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar Mı?” adlı Ģiirin Yahya Kemal‟in düzenlemeleri ile dergide yayınlanması, durumun somut örneği olmuĢtur. Ġlerleyen yıllarda Nâzım Hikmet‟in sosyalist çizgiye evrilen sanat anlayıĢı, ikili arasındaki iliĢkiyi rekabet düzeyinde taĢımıĢtır. ġair, Yahya Kemal‟in sanatsal baĢarısına saygı göstermiĢtir. Fiziki özelliklerini alay unsuru olarak kullanmak yerine, göz önünde canlandırılmasını sağlamak amacıyla kullanmıĢtır. “Mukayese” adlı Ģiirinde Yahya Kemal hakkındaki tavrını Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir:

“Osmanlıların en usta Ģairi Yahya Kemal gelir aklıma bir camekânda ĢiĢman ve mustarip görürüm onu. Ve her nedense birdenbire hatırlarım:

Yunan dağlarında ölen topal Bayron‟u.”74

73

Gençlik, hareket ve dinamizmin yoğun olduğu bir dönemdir. Varlığını bir an önce ispatlama gayreti, bireyi yıkıcı bir kimliğe büründürmektedir. Edebiyatta yeni- eski çatıĢmalarının temelinde de, bu yıkıcılığa karĢı geleneğin verdiği tepkiler yatmaktadır.. Nâzım Hikmet, Rusya‟da edindiği birikimi, Türk edebiyatına kazandırma gayreti içerisinde, oldukça sert çıkıĢlar yapan bir isim olmuĢtur. Gelenekçilerin belirli bir kısmı, itidalli Ģekilde eleĢtiriler sunarken, Yakup Kadri Karaosmanoğlu‟nun baĢında olduğu sert kesim, ağır eleĢtirilerle yenileri âdeta küçümsemeyi tercih etmiĢtir. Yakup Kadri, özellikle devlet içerisindeki konumu ile otorite isimlerden olmuĢtur. Genç kuĢağı baĢarısızlık ve acizliğe varan ifadelerle alaya alması, karĢı guruptan da aynı sertlikte seslerin yükselmesine sebep olmuĢtur.. ġiirlerinde Yakup Kadri‟yi anlatırken ifadeleri seçiĢi, sanki kavga ediyormuĢ havasındaki ses tonu ile öfkesini hızla belli etmiĢtir. Nâzım Hikmet, Yakup Kadriyi Ģiirlerinde adından ziyade “Karamaça” lakabıyla anmıĢtır. Vücudundaki her detayı, onu eleĢtirecek bir unsura benzeterek, metne Ģeklini vermiĢtir. Yakup Kadri‟nin asilleĢme tutumu ve kopuk hayatının, sınıfsallığa sebep olmasından yakınmıĢtır. Nâzım Hikmet, “Cevap” adlı Ģiir serisinin birincisini Yakup Kadri