• Sonuç bulunamadı

Siyasi AnlayıĢlar ve Toplumsal Sınıflar

Nâzım Hikmet, düĢünen ve harekete geçen insan modelini idealleĢtirmiĢtir. Bu nedenle farklı sınıflardan, farklı düĢünce ve ideolojilerden çok sayıda bireyi, karakter kadrosuna dahil ederek okurlarına sunmuĢtur. ġair, sosyolojik çeĢitlilik hususunda, gerçeğe benzer bir modelleme yapmıĢtır. Ancak ideolojik yönelimlerinin neticesinde, belirli sınıf ve görüĢe sahip bireylerin sayıca fazla olduğu görülmüĢtür. ġairin Ģiirlerinde kullandığı kavramların, kökenlerine bakıldığında Batı Avrupa ve Rus terminolojisinin hâkimiyeti göze çarpmaktadır. Kapsamlı bir analiz yapma yolunda ideolojiler ve toplumsal sınıfların temsilcileri, terminolojik adlandırmalar üzerinden incelenmelidir. ÇalıĢmanın dikkati, bu baĢlık üzerinde yoğunlaĢtığı için,

183

geniĢ bir havuz ortaya çıkmıĢtır. Ġçerik olarak anlatımı önemli görülen baĢlıklar, dipnotlarla açıklanmıĢtır. Ancak bazı kavramlar sadece söylemsel boyutta kaldığı için, ek bir açıklama yapılmamıĢtır. ġairin Ģiirleri üzerinde yürütülen kapsamlı inceleme sonucunda toplamda yirmi iki ideolojik gurup ve toplumsal sınıfa ulaĢılmıĢtır. Bunlardan dört tanesi detayları ile incelenmiĢtir. Ġdeoloji ve toplumsal sınıfların birleĢik ele alınması fikri, tarafımızca belirlenen bilinçli bir tercih olmuĢtur. Çünkü içeriksel olarak iki mesele birbiri ile alakalı ve benzerliğe sahiptir. Dolayısıyla ideoloji ve sınıfları iç içe anlatmak, sınıf-düĢünce paradigmasının rahat gözlenebilmesi sağlanmıĢtır.

ÇalıĢma içerisinde detaylı incelenecek kavramlarda, Türk Dil Kurumu‟nun Büyük Türkçe Sözlüğünde verilen tanım, bilinçli olarak eklenmiĢtir. Aynı zamanda “Siyasal Sözlük” ve Politika Terimleri Sözlüğü”nde yer alan tanımlarda eklenerek, kavramların anlamsal olarak iyi anlaĢılması amaçlanmıĢtır. Tanımsal karĢılığı verilen kavramın, Ģair tarafından kullanımı ele alınmıĢ, sonrasında tarafımızca elde edilen çıkarımlar sunulmuĢtur. Metnin bütünlüğünü ve anlaĢılırlığını korumak adına yer yer metne ait tespitler yapılmıĢtır. Buradaki gaye, disiplinlerarası kavramların metnin edebî akıĢını kesmemesi olmuĢtur. Nâzım Hikmet, ideolojiyi yaĢayan ve yaĢatan bir Ģair olmuĢtur. Bu nedenle onun sunduğu manzarayı görebilmek, yeri geldiğinde onun gözünden bakabilmeyi ve görebilmeyi gerektirmiĢtir. Çabamız bu kavramları, Ģairin kurguladığı genel/özel karakterler üzerinden çözümleyebilmektir. Bu gayretle üzerinde ek yoğunlaĢma gösterilen anlayıĢ ve toplumsal sınıflar: AnarĢist, Burjuva, Komünist ve Proleteryadır.

AnarĢizm184, TDK sözlüğünde “kargaĢacılık” olarak tanımlanmıĢtır. Aynı

doğrultuda anarĢist de “kargaĢacı”olarak anlamlandırılmıĢtır. KargaĢa kavramının sistematik bir düĢünce olarak, insanlara sunacağı faydalar, merak uyandırmıĢtır. Öncelikle bu düĢünceye sahip bireylerin hedefinde, hiyerarĢik bir düzene sahip devlet otoritesi vardır. Adaletsizlik üzerinde kümelenen eleĢtirilerinin merkezine, devlet otoritesini alma ve eleĢtirme gayreti olmuĢtur. Dolayısıyla anarĢizm/anarĢist

184

W.J. Fisman, “Siyasal Sözlük” adlı eserin, “anarĢizm” baĢlıklı maddesinde, kavramı Ģu Ģekilde tanımlamıĢtır: AnarĢizm, egemenliğin merkezileĢtirilmiĢ bütün Ģekillerini reddeden ideoloji anlamına geir. Egemen bir devlet yerine, özgür kiĢiler arasındaki serbest iĢbirliği sistemini kabul eder. AnarĢist davranıĢlar, bütün toplumsal – siyasal düzenlerde rastlanan haksızlıklara karĢı tarhite giriĢilen protesto hareketlerinin en aĢırılarını teĢkil etmiĢtir.

toplum nezdinde anlaĢılması ve anlamlandırılması, güç bir kavram olmuĢtur. Hayal ettiği hiyerarĢinin ve otoritenin bulunmadığı bir yapıda, sistemin iĢleyiĢi hakkında muğlaklıklara sahiptir. Nâzım Hikmet, düĢünce olarak, sosyalist ve materyalist telakkilerin etkisinde bir isimdir. Bu nedenle, anarĢizme karĢı soğuk bir tavır göstermiĢtir. EĢitlik ve adaletin, devlet düzeni içerisinde doğru ideolojiler benimsendiği zaman sağlanabileceğini ifade etmiĢtir. AnarĢistliği ise ataletleri yüzünden, hayat içerisinde hedeflerinden uzak kalan bireylerin bahanesi olarak değerlendirmiĢtir. “Memleketimden Ġnsan Manzaraları” adlı Ģiirinin, hedeflerinden uzak kalmıĢ, salt eleĢtiri odaklı aydını Hasan ġevket, Komünist ġuara tarafından burjuva anarĢisti olarak nitelendirilmiĢtir:

“Mülkiyet hırsızlıktır demiĢ Prüdon. Sen bir küçük burjuva anarĢistsin, dedi bana bizim komünist Ģuaradan biri.

Neden?

Hiç de anarĢist degilim. Para?

Para müstekreh Ģeydir.”185

Hasan ġevket, çevresinde güç elde etmiĢ aydın ve sanatçıları, maddi çıkarları üzerinden hareket etmekle eleĢtirmiĢtir. Vicdanın temsili olarak kurgulanmıĢ “BaĢ Parmak Boyundaki Adam” ile konuĢmasında, görüĢlerini temellendirerek tek tek anlatmıĢtır. Hasan ġevket, karĢılıklı konuĢmalar sırasında, kalemini para karĢılığı kiraya verme hususundaki soruya yönelik cevabını, mebla yükseldikçe değiĢtirmiĢtir. BaĢ parmak boyundaki adam onun bu tavrını eleĢtirmiĢtir. BaĢ parmak boyundaki adamın Hasan ġevket‟in vicdanı olduğu düĢünüldüğü zaman, karakterin bir iç muhasebe yaptığı görülmektedir. Nuri Cemil, Tahsin ve Ressam Mahmut gibi isimler hırs ve çalıĢmayla baĢarı yakalayabilmiĢtir. Dolayısıyla sistem baĢarısızlığı Hasan ġevket‟in tembel tavrına bağlamıĢtır. Komünist Ģuara, bunun burjuva anarĢistliği olduğunu ifade ederek, benzer çok sayıda durumunda tespitini yapmıĢtır. Nâzım Hikmet, sanatçının çalıĢkan ve dinamik olmasını savunmuĢtur. Bu nedenle Hasan ġevket gibi mağdur kimliğinde toplumdan uzaklaĢan isimleri de, Nuri Cemil ile benzer kıstaslarda değerlendirmiĢtir. AnarĢizmi bu tarz bir karakter yapısı ile özdeĢleĢtirerek, karĢı çıkmıĢtır. Ġdeal sistemin mevcut yapı içerisinde düĢünsel devrimlerle gerçekleĢtirileceğine inanmıĢtır.

185

Fransız devriminden itibaren adı sık duyulan kavramlardan birisi burjuva186

olmuĢtur. Büyük Türkçe Sözlük‟te kavramın açıklanması adına iki tanım yapılmıĢtır. Bunlardan birincisi“ġehirde yaĢayıp özel imtiyazlardan yararlanandır.” Ģeklinde verilirken; ikincisi ise “Orta sınıftan olan, kent soyludur.” ġeklinde verilmiĢtir. Temel manada burjuva, toplumda orta sınıf olarak ifade edilmektedir. Mülkiyet yahut alınan eğitimle alt sınıftan ayrılıp, soylu sınıfın altına yerleĢen zümredir. Bu sınıf genellikle olağanüstü dönemlerde, daha hızlı ortaya çıkmaktadır. Burjuva kesime yöneltilen eleĢtirilerin en baĢında içinden çıktıkları alt sınıfa, soylu sınıftan daha sert ve baskıcı tutum takınmalarıdır. Ayrıca kendilerini ayırdıkları bu yeni sınıf modeli ile toplumsal katmanlaĢmayı arttırmalarıdır. Emperyalizmin faaliyetleri ile oluĢan ortamda, Kapitalist düĢüncenin ürünleri olarak teĢekkül etmiĢtir. Nâzım Hikmet, burjuva kesime karĢı mesafeli ve eleĢtirel bir tutum takınmıĢtır. Bu zümrenin temsilcilerini anlatırken öncelikle, hakkında eleĢtiri yapacağı hususları sıralamıĢ, ardından bireyi tanıtarak doğrudan/dolaylı eleĢtirisini yapmıĢtır. “Memleketimden Ġnsan Manzaraları” adlı eserinde Balcı Remzi Efendi, ĠĢçi Kerim‟e Türk milletinin çekirdeği olarak gördüğü alt sınıfın, yönetici ve burjuva kesim için korku unsuru olduğunu anlatmıĢtır:

“Balcı Remzi Efendi belki ömründe ilk defa

bir suçluyu itham eder gibi konuĢtu: Korkuyorlar, Kerim,

Türk milletinden korkuyorlar. Bugün kapitalist rejimde, baĢtakiler, burjuvazi,

her yerde kendi milletinden korkuyor.”187

ġair, burjuvaları toplumun içerisinden türeyen bir tehlike olarak değerlendirmiĢtir. “Piyer Loti”, “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?” ve “Simavne Kadısı Oğlu ġeyh Bedreddin Destanı” adlı Ģiirlerinde burjuvayı, toplumun nifak unsuru olarak anlatmıĢtır. Eserlerinde alenen burjuva olduğunu söylemeden, özellikleri ile

186Burjuvazi, “Politika Terimleri Sözlüğü” adlı eserde Ģu Ģekilde anlatılmıĢtır: Kapitalist toplumlarda, üretim

araçlarına (fabrikalar, madenler, iletiĢim araçları, toprak, toprakaltı vb.) sahip olan ve üretim araçlarına sahip olmadığı için kapitalistlere iĢ gücünü satmak zorunda kalan emekçi sınıfın emeğini sömürerek yaĢayan ve zenginleĢen egemen sınıf. Burjuvazi en gerici, sömürücü, parazit sınıf olarak emekçilerin, sosyalizm ve komünizmin can düĢmanıdır.

187

burjuvazi esintileri taĢıyan karakterleri, benzer Ģekilde anlatmıĢ ve çoğunlukla eser içerisinde yaĢattığı hadiseler ile cezalandırmıĢtır.

Ġktisadi unsurların ortak kullanımına dayanan ve toplumsal ayrımları reddeden komünizm188, dünya üzerinde karĢılık bulan siyasi ideolojilerden birisi

olmuĢtur. Bu düĢüncenin taraftarı olan bireyler ise “komünist” olarak ifade edilmiĢtir. Sermaye ve mülkiyet unsurları arasında eĢitlik ve adalet ilkesinin gözetilmesi ile toplumsal sınıfların kaldırılması, alt sınıf açısından yararlı iken, burjuva ve soylu sınıf için zararlı görülmüĢtür. Elde edilen ayrıcalıklı statünün kaybı ve sıradanlaĢma korkusu komünizme karĢı Ģiddetin baĢlıca sebeplerinden birisi olmuĢtur. Öte yandan bireyler arasındaki çalıĢma farklılıklarının, maaĢ anlamında fark yaratmaması eleĢtirilmiĢtir. Kapitalizmin karĢısında güçlenen bu anlayıĢ, hâkim olduğu ülkelerde zaman içerisinde yeni hiyerarĢiler doğurduğu için, süreklilik sıkıntısı yaĢamıĢtır. Bu nedenle komünizme karĢı bireylerin baĢında, sermaye sahipleri gelmiĢtir. Sermaye sahipleri, iĢçiler üzerinde kurdukları otorite ve gelir düzeninin kırılmasına sebep olabilecek tüm hareketleri, komünizm ile bağdaĢtırmıĢtır. “Memleketimden Ġnsan Manzaraları” adlı eserinde Hikmet Alpersoy‟un fabrikasında çalıĢan ĠĢçi Selim, ağır çalıĢma Ģartları hakkında ettiği tek bir söz üzerinden, komünist olarak nitelendirilmiĢtir:

“Selim - komünist.

Halbuki komünist değildi Selim.

DüĢünmemiĢti komünizmin ne olduğunu bile. O sadece on sekiz yaĢındaydı

ve yirmi beĢ kuruĢ yerine elli kuruĢ istiyordu ve on dört saat yerine on saat.”189

Ġdeolojik ve siyasi eğilimlerin ötesinde bir hak arayıĢı, düzene tehdit oluĢturduğu için komünizm ile eĢleĢtirilmiĢtir. ġair, burada komünizmin hâkim olmadığı ülkelerde yaĢayan bireylerin, komünistlere bakıĢına dair güzel bir örnek sunmuĢtur. Çıkar odaklı kurulan siyasi, sosyal, ekonomik ve dini bir sisteme zarar verebilecek tüm

188

Maurice Cranston, “Siyasal Sözlük”te, “komünizm” kavramını Ģu Ģekilde açıklamıĢtır: Komünizm, yirminci yüzyıldaki en yaygın kullanılıĢ biçimiyle, dünya komünist partilerinin ideolojisini ifâde etmektedir. Bununla beraber, Moskova ve Pekin arasındaki ayrılık, komünizmin bu sınırlı anlamına bile örtülü bir unsur getirmiĢtir. On dokuzuncu yüzyılda, komünizm kelimesi en genel Ģekilde, ortak mülkiyet doktrinini ifade için kullanılıyordu. Ġlk defa 1840‟larda, Ġngiltere‟de Robert Owen taraftarı yazarlar tarafından halka indirildi. Owen taraftarları için bu deyim, eski köy biriminin Fransızca karĢılığı olan “le commune” kelimesinden gelen Fransızca “communisme” sözüyle eĢ anlamlıydı.

189

bireyler, kötü kavramı ile eĢ değer tutularak “komünist” Ģeklinde adlandırılmıĢtır. ġairin gerçek anlamda komünist olarak nitelendirdiği kurmaca karakter, oldukça azdır. ġiirlerinde genellikle kendisini kurguya dahil ederek, eksikliği kapatmıĢtır. Nâzım Hikmet‟in komünist düĢünceyi temsil etmek üzere kurguladığı karakterler: Partizan Kız Zoe, Mahkȗm Halil ve Kolockof‟dur. Halil, anlatı süresince bu konuda ufak ipuçları sunsa da asıl bilgi, ĠĢçi Kerim ile Balcı Remzi Efendi‟nin soruları üzerinde kurduğu muhabbette verilmiĢtir. Zoe ise en baĢtan “Partizan Kız” olarak ifade edilmiĢ ve komünist düĢüncelerinden ötürü asılmıĢtır. Kolockof, bu isimler arasında, hakkında en az detay verilen karakter olmuĢtur. Alman-Sovyet cephesinde asker olarak görev yaparken, komünist kimliği anlatının bir unsuru olarak verilmiĢtir.

Proleterya190, ilk ortaya çıktığı dönemde, ekonomik olarak toplumun alt sınıfında yer alan gurupları bünyesinde barındırmıĢtır. Ancak Karl Marx‟ın öğretileri ve sanayileĢen toplumda, iĢçi ve emekçi sınıfı kast eden bir kavram hâlini almıĢtır. Toplum içerisinde birey olarak istedikleri etkinliği gösteremeyen alt sınıf, çareyi kollektif faaliyetlerde bulmuĢtur. Proleterya olarak adlandırılan bu gurup, üst sınıf karĢısında emek ve sömürü düzenine karĢı, hak savunma gayretinde olmuĢtur. Özellikle Avrupa ve Rus toplumunda belirgin hissedilen alt-üst ayrımları toplum içerisindeki arayıĢ süreçlerinin daha sancılı ve debdebeli geçmesine sebep olmuĢtur. Analitik olarak bakıldığı zaman, bu ulusların siyasi tarihlerinde sınıflar arası kavgalar önemli bir yer tutmuĢtur. Nâzım Hikmet, komünist telakki ile tanıĢtıktan sonra, proleterya kavramını daha belirgin kavramıĢ ve savunmuĢtur. ġairin, Ģiirlerinde sık sık bahsettiği Ekim Devriminin mimari Lenin, Rus toplumunun yaĢadığı bir diğer önemli halk olayı olan, “1905 ĠĢçi Olayları”191nda proleteryanın rolünü Ģu cümlelerle

anlatmıĢtır: “Rus iĢçi sınıfın çarlık otokrasisine ilk büyük darbeyi indirdiği Ekim 1905‟den bu yana beĢ yıl geçti. O büyük günlerde proleterya ezenlere karĢı mücadelede milyonlarca emekçiyi ayağa kaldırmıĢtı. O yılın birkaç ayı içinde,

190

Ernesto Landi, “Siyasal Sözlük”te, “proleterya” kavramını ve detaylarını Ģu Ģekilde açıklamıĢtır: Proletarii sınıfı, en aĢağı olmasa da, aĢağı sınıflardan biriydi. Rousseau‟nun “Toplumsal AndlaĢma” adlı kitabında belirttiği üzere, Roma‟da proleterler ile “Capite Censi” denilen en aĢağı sınıf arasında ayrım yapılmıĢtı; tüm olarak hiçliğe indirilmemiĢ olan proleterler hiç olmazsa devlete vatandaĢ ve hattâ bazen ihtiyaç zamanında asker sağlıyorlardı; “Capite Censi” sınıfı ise mutlak olarak önemsiz kabul ediliyordu.

191 1905 yılında sosyal hakları yetersiz kalan iĢçilerden yaklaĢık 140.000 tanesi Papaz Gapon önderliğinde 22

Ocak Pazar günü, Çar II. Nikola‟nın KıĢlık Sarayı‟na isteklerini belirten mektup vermek için yürüyüĢe geçmiĢtir. Çar II.Nikola‟nın adamı olan Papaz Gapon iĢçi olaylarını bastırma amacıyla görevelendirilmiĢ bir ajandır. YürüyüĢü rejim karĢıtı bir eylem olarak değerlendiren, Çar‟ın askerleri açtıkları ateĢ ile yaklaĢık 1.000 iĢçinin hayatına kaybetmesine sebep olmuĢtur. Pazar günü gerçekleĢen bu hadise “Kanlı Pazar” olarak adlandırılmıĢtır. 1917 Devrimine kadar geçen süreçte Rusya‟da iĢçi olayları artarak devam etmiĢtir.

proleterya, emekçilerin “kurdret sahipleri”nden yıllardır boĢuna beklemiĢ olduğu yeni haklar kazandı. Proleterya, kısa bir süre için bile olsa, bütün Rus halkı için Rusya‟nın daha önce hiçbir zaman bilmediği bazı Ģeyler kazanmıĢtı...”192

Lenin, proleteryanın Çarlık rejiminden gördüğü muamele ve hak kayıplarını düzeltme vaadiyle giriĢtiği devrimini, yine proleteryanın desteği ile nihayete ulaĢtırmıĢtır. Nâzım Hikmet, o yıllarda bu hadiseleri bizzat gözlemleme imkânı bulmuĢtur. Bu gayret üzerinden, Türk proleteryası‟nın problemlerini anlamak ve anlamlandırmak gayretine giriĢmiĢtir. Özellikle Memleketimden Ġnsan Manzaralarında, alt sınıfın genelini ifade edebilecek çeĢitlilikte karakterler kullanmıĢtır. ġair, bu karakterler ile bireysel bir tip yaratmaktan ziyade, bütününün manzarasını kavratma gayreti göstermiĢtir. Kurmaca karakterlerinin yarısından fazlası, geniĢ kapsamlı bir proleteryanın üyesi olmuĢtur. Ancak onun karakterleri, kollektif bir hareket ve kalkıĢma içinde değil, sıradan hayat akıĢının içerisinde uğraĢları ile verilmiĢtir. Bunun yanında çeĢitli ulusların iĢçilerini de anlatmaktan geri durmamıĢtır. “BeĢ Dakika” adlı Ģiirinde proleter sınıfın temsilcisi olarak öne çıkan Hans, kendisini Ģu söylemler ile ifade etmiĢtir:

“Ellerimin soyu meĢhurdur. Babaları 17‟de muzaffer oldu. Bavyera‟da kurĢuna dizildi kardeĢleri ve teyze çocukları

dövüĢtü iki yıl Ġspanya‟da.

Tarihin en meĢhur ailesindendi ellerim. Ben Hans.

Ben Prusyalı proleterim...”193

Hans, Prusyalı bir proleter olarak kendisini, bütünün bir parçası olarak anlatmıĢtır. Dünyanın muhtelif yerlerinde benzer gayelerle mücadele eden iĢçilerle kendisinin kader birliğini, vurgulamıĢtır. ġair, proleteryanın geneline sevgi beslemiĢtir ve bu sevgisini evrensel boyutta her ülkede sürdürmüĢtür.