• Sonuç bulunamadı

Memleket Hapishanelerinde Geçen Uzun Yıllar

1.1. Hayatı

1.1.2. Memleket Hapishanelerinde Geçen Uzun Yıllar

1932 yılında hakkında örgüt üyeliği suçlamasıyla yapılan yargılamalarda altı yıllık cezanın bir buçuk yılını yattıktan sonra 29 Ekim 1923‟te Cumhuriyet‟in onuncu yılı dolayısıyla çıkarılan af ile 4 Ağustos 1934 tarihinde tahliye edilmiĢtir. Tahliye sürecinin ardından “Resimli Ay” dergisinin kapatılmıĢ olmasından ve diğer yayın organlarının kendisini ismiyle istememesi sebebiyle ekonomik zorluklar yaĢamıĢtır. Bu sıkıntıdan kurtulmanın yolunu “Orhan Selim” müstearıyla yazmada bulmuĢtur. Siyasi hadiselerden uzak durmayı tercih etmiĢtir. Ancak geçmiĢ hadiselerden dolayı farklı siyasi çevrelerin tepkisi ile karĢılaĢmıĢtır. Kendisi bu ithamlara Orhan Selim “teknik yazıcıdır” diyerek cevap vermeyi tercih etmiĢtir. Tüm bu sakinleĢme ve teknik alanda kalma çabalarına rağmen, metinlerinin toplum üzerinde uyandırdığı etki ve geniĢ etkileĢim alanı, hakkındaki yıldırma kampanyalarının kesilmesine izin vermemiĢtir. Nâzım Hikmet, bu kervanın farkında olduğu için meramını denemelerden ziyade Ģiirle anlatmayı uygun görmüĢtür. 10

31 Vera Tulyakova, Nâzım‟la Söyleşi (Çev.Ataol Behramoğlu), Cem Yayınevi, Ġstanbul, 1989 ,s.197.‟den aktaran:

Ekim 1935 tarihinde “Orhan Selim” için bir Ģiir kaleme almıĢtır. Muhtelif zümrelere cevap vermenin yanında kendisini eleĢtirmekten de geri durmamıĢtır.

Sosyalizm ve komünizm hakkında ön yargının yüksek olduğu yıllarda, memlekette iki kavram da anıldığı zaman akla ilk olarak Nâzım Hikmet Ran gelmiĢtir. Farklı siyasi çevrelerde rahatsızlık yaratan bu tablo, ikiliklere zemin vermiĢtir. Bir yanda Ģairi öncü kabul edip, idealleĢtirenler; diğer yanda onu tehlikeli komünist hatta ajan kabul edip düĢman görenler vardır. Hemen hemen toplumun tüm kollarında görülen ayrım, Kara Harp Okulunda da hissedilmiĢtir. Kendilerini Marksist ve Komünist zümreye yakın hisseden gurubun temsilcisi olarak Ömer Deniz adlı harp okulu öğrencisi, Nâzım Hikmet Ran‟ı ziyaret etmek için Ġpek Filme gelmiĢtir. Kerim Korcan, ziyaretin detaylarını Ģu Ģekilde anlatmıĢtır: “Ömer Deniz 1937 yılı sıla dönüĢü Ġstanbul‟da, Ġpek sinemasına uğrayarak Nâzım Hikmet‟le tanıĢtı ve kendisini tanıttı. Sonra okullarındaki komünizan hareket ve uyanıĢtan söz etti, olaya dikkatini çekmek istiyordu Ģairin? Bir de sıkıntıları vardı belli ki, açıkça Rusya‟ya kaçmaktan bile söz açtı. Nâzım huylanmıĢtı kendisinden, ya da böyle bir açıklama yolunu seçmiĢti. BaĢtan savma kabilinden, cumhuriyet esaslarından ayrılmamayı öğütlemiĢti üstüne basa basa ziyaretçisine...”32

Nâzım Hikmet olaydan ciddi Ģüphe duyarak ve kendisine tuzak kurulduğuna inanmıĢtır. Duyduğu öfkenin de tesiri ile Emniyet Birinci ġubeyi arayarak “Salih Tanyeri”ne sitemlerini iletmiĢtir. Ancak emniyetin durum ile alâkası olmadığı için yaptığı arama dikkatleri çekmiĢtir.

Nâzım Hikmet‟in farkında olmadan yaptığı ihbar mahiyetindeki görüĢme, kendisini olaylar silsilesinin içine atmıĢtır. Ömer Deniz‟in kendisini ikinci kez üniforma ile evinde ziyarete gelmesi sıkıntıları büyütmüĢtür. Ersin Özarslan, tutuklanmaya varan olayların geliĢimini Ģu Ģekilde anlatmıĢtır: “Harp Okulu‟nda bir gizli komünist hücre Ģüphesi araĢtırmalar yapılır ve Ömer Deniz ve arkadaĢlarının gizli faaliyetleri tesbit edilir. Ömer Deniz‟in, askerî kıyafetle Nâzım Hikmet‟in evini ziyareti Harbiye‟deki gizli faaliyetle Nâzım Hikmet arasında bağ kurulur ve 5 Ocak 1938‟de açılan bir soruĢturma ile yirmi bir öğrenci gözaltına alınır. Ömer Deniz, ifadesinde Nâzım Hikmet‟le münasebetini anlatır ve Ģair bunun üzerine tevkif

32 Kerim Korcan, Harbiye Kazanı, E Yayınları, Ġstanbul, 1989, s.133.‟den aktaran: Ersin Özarslan, Nâzım Hikmet

edilir.”33

GeçmiĢ dönemlerde sivil mahkemelerde yargısal boĢluklar, delil yetersizliği, af vb. nedenlerle beraat edebilen Nâzım Hikmet için askeri mahkeme süreci problemli ve tıkanık ilerlemiĢtir.

15 Mart 1938‟de Harp Okulları Komutanlık Askeri mahkemesinde dava görülmeye baĢlanmıĢtır. Nâzım Hikmet, mahkemede kendini savunmak için tüm gayretini göstermiĢtir. Ömer Deniz de ilk ifadesini baskı altında verdiğini ifade ederek, söylediklerini destekler yönde ifade vermiĢtir. Askeri mahkeme, 29 Mart 1938‟de verdiği kararla, Nâzım Hikmet‟i on beĢ yıl hapis cezası ve kamu sektöründen ömür boyu men ile cezalandırmıĢtır. Nâzım Hikmet‟in ceza gerekçesi askeri, üstüne karĢı kıĢkırtmaktır. Temyiz sürecinde karar bozulmamıĢtır ve Ģair için cezayı çekme süreci baĢlamıĢtır. Kararın ağırlığında Ģairin FaĢist yönetimlere yönelik eserlerinin ciddi rolü vardır. Almanya‟yı “Alman Irkçılığı ve FaĢizmi”, Ġtalya‟yı ise “Taranta-Babu‟ya Mektuplar” adlı eserleri ile eleĢtirmiĢtir. ġairin siyasi ve insani temayüller ıĢığında edindiği bu tutum, ülke içerisindeki iktidar guruplarınca Almanya ve Ġtalya ile kurulan askeri antlaĢmaları engelleme tehlikesi taĢıdığı için, tepki görmüĢtür.

Harp Okulu davasının karara bağlanmasından kısa bir süre sonra, Nâzım Hikmet‟in yeni bir davanın sanığı olmuĢtur. Dolaylı olarak bağlantısı bulunan bu mahkemede olay, Hikmet Kıvılcımlı‟nın Nâzım Hikmet‟in kitaplarını, arkadaĢı Kerim Korcan‟a vermesi ile baĢlamaktadır. Kerim Korcan‟da bu kitapları Yavuz zırhlısında askerlik yapan abisi Haydar‟a vermiĢtir. Olayın bir örgütlenme olduğu düĢünülmüĢtür. Yavuz zırhlısında yapılan aramalar sonucunda Nâzım Hikmet‟in davaya müdahil oluĢunu Abdullah Köktürk Ģu Ģekilde anlatmıĢtır: “Nâzım Hikmet„in Donanma Davası‟na dahil edilmesi, Nâzım‟ın Rusya günlerinden tanıdığı Hamdi ġamilof (Alev) ve eĢi Emine Alev‟in Pendik Pavli‟de çalıĢtırdıkları gazinoya gelip giden bahriyeliler sebebiyledir. Hamdi Alev de, Nâzım gibi komünisttir ve gazinoya gelen bahriyeliler ile yakınlaĢmaları donanma içinde bir propaganda yapma aracı olarak düĢünmüĢ olması büyük olasılıktır.”34

Bu sefer donanmayı isyana teĢvik

33

Ersin Özarslan, Nâzım Hikmet - Hayatı ve Şiiri -, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2003, Tez No. 132761, s.322.

34 Abdullah Köktürk, “Donanma Davası ve Nâzım Hikmet”,Devrimci Marksizm Dergisi, Ġstanbul, S.20, 2014,

ile suçlanmaktadır. Ayrıca mahkeme heyetinin önceki mahkeme heyeti ile benzer isimlerden kurulu olması Ģairi endiĢelendirmiĢtir. Kendince bir çare olarak Mustafa Kemal Atatürk‟e bir mektup yazmıĢtır. Mektubu Atatürk‟e ulaĢtırması için mahkeme baĢkanı Haluk ġehsuvaroğlu‟na vermiĢtir. Bir sadakat ve destek isteği taĢıyan mektup Ģu Ģekildedir: “Cumhurreisi Atatürk‟ün yüksek katına, Türk ordusunu “isyana teĢvik” ettiğim iddiasıyla on beĢ yıl ağır hapis cezası giydim. ġimdi de, Türk donanmasını “isyana teĢvik etmekle” töhmetlendiriliyorum. Türk inkılâbına ve senin adına and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teĢvik etmedim. Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamlesini anlayabilen bir kafam, yurdumu seven bir yüreğim var. Askeri isyana teĢvik etmedim. Yurdumun ve inkılâpçı senin karĢında alnım açıktır.”35

Atatürk, o dönemde ağır hasta olduğu için mektup kendisine ulaĢtırılamamıĢtır. Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemsi‟nin yargılmasında, Adalet Bakanlığı‟nın kitapların masum olduğu ifadesine rağmen, cezalandırılmadan vazgeçilmemiĢtir. Nâzım Hikmet 20, Hikmet Kıvılcımlı 16, Kemal Tahir 15 ve Kerim Korcan 15 yıl hapis cezasına çarptırılmıĢtır.

1946 yılı Nâzım Hikmet‟in tahliye olma umutlarını, taze tuttuğu bir yıl olmuĢtur. T.B.M.M.‟ye af için dilekçe yollamıĢtır. Üzerinden geçen iki yılda herhangi bir cevap verilmemesi, Ģair için iĢlerin daha kötü gitmesine sebep olmuĢtur. Özellike ekonomik sıkıntıların artması da iĢleri zorlaĢtırmıĢtır. 1949 yılında, olayların akıĢı değiĢmiĢtir. Ahmet Emin Yalman, Bursa‟da kendisi ile iki defa görüĢmüĢ ve durumu baĢ yazarı olduğu “Vatan” gazetesinde anlatmıĢtır. Aydın kesimden sürecin gözden geçirilmesi ve tahliye kararı için sesler yükselmiĢtir. Ek olarak uluslararası örgütlerden de gelen telgrafların karĢılıksız bırakılması tepkileri arttırmıĢtır. Nâzım Hikmet, 8 Nisan 1950‟de açlık grevine baĢlamaya karar vermiĢtir. On üç yıldır değiĢtiremediği sürece yeni bir, dikkat çekmek istemiĢtir.