• Sonuç bulunamadı

1.2. Sanatı ve Etkilendiği Doktrinler

1.2.1. Destekledikleri

Nâzım Hikmet, düĢünen ve araĢtıran bir Ģair olmuĢtur. Eserleri hayatın içinden yakalanan anlar, kiĢiler ve olaylar üzerinden bilinçli bir düĢünce ürünü olarak kurgulanmıĢtır. Gezdiği coğrafyalar, tanıĢtığı insanlar ve kültürleri inceleyerek edindiği birikimleri eserlerine yansıtmaya çalıĢmıĢtır. Belirli dönemleri belirli doktrinlerin etkisi altında geçirmesinden ve sık sık etki alanlarının değiĢmesinden dolayı, etkilendiği doktrinlerin sayısı fazla olmuĢtur. ġair, olumlu gördüğü her

39

görüĢten bir kazanım elde etme anlayıĢında olmuĢtur. Lirizmi, yani duygu ve hisleri terk etmemek, temel gayreti olmuĢtur. Aklını merkeze alsa da kalbini hiçbir zaman terk etmemiĢtir. Yeri geldiğinde, düĢünce akımlarını lirizme yakınlığına göre ön plana almaya çabalamıĢtır. Etkilendiği akımlar, Batı menĢeili olduğu için bunları, Türkçe‟ye ve Türk insanının beklentilerine uydurma faaliyetini paralel mahiyette sürdürmüĢtür. Hem filozof hem de edebiyatçı kimliği kullanmıĢtır. ġiire yeniliği getirirken tema ve içerik unsurlarını kısıtlı tutmamıĢtır. ġeklen de benzer bir form yakalama yolunda, gayret göstermiĢtir. ÇağdaĢı çoğu ismin önünde bir yenilikçi karakter olmuĢtur. Teknik ve tematik anlamda, Batı uyarlaması yapmasına rağmen, Anadolu insanını, iĢçiyi, köylüyü uyarlama ya da idealleĢtirme çabalarına giriĢmemiĢtir. Ġnsanları doğal hâlleriyle sunmak ve anlamak onun düsturları arasında olmuĢtur. Manzarayı Ģekillendiren değil, sunan olmayı istemiĢtir. Anlama ve anlamlandırmanın gerçekliğe uygun olması, bu yüzdendir. Edindiği birikim ve kültür düzeyine rağmen, oryantalist yahut tepeden inme aydın tavırlarına girmemesinde, yüksek bilinçliliği ve farkındalığının rolü vardır. Kronolojik bir takip uygulandığında, zihin dünyasının manevi çizgiden, maddesel çizgiye yöneldiği görülmüĢtür. Hatta maddeleĢmeyi arzu edilen konumuna yerleĢtirerek, ideali ifade etmiĢtir. MakinalaĢmanın mükemmelleĢme olduğunu düĢünmüĢtür. Ancak Ģair olmanın kalple olan bağını yeniden fark ederek duygusal yönünü kuvvetlendirmiĢtir. Özellikle siyasi hadiselerin ve yaftalamaların sonucunda düĢtüğü hapisanelerde ve ardından gelen gurbet yıllarında, düĢüncesinin yanına özlemi sinmiĢtir. Nâzım Hikmet‟in insanlar hakkındaki telakkisini anlamak için, etkilendiği doktrinler ve duyguları anlamak mühimdir. Etkilendiği akımlar arasında tarafımızca incelenenler: Milliyetçilik, Materyalizm, Konstrüktivizm, Marksizm, Komünizm, Fütürizm ve Sosyalizmdir.

Milliyetçilik, Nâzım Hikmet‟in hayatında yer edinmiĢ ilk doktirin‟dir. Çocukluk yıllarından itibaren ülkesindeki savaĢ ve iĢgal tabloları, içindeki millet ve ulus sevgisini arttırmıĢtır. Sürekli olarak, düĢmanla yani emperyalizm ile karĢı karĢıya kalma durumu, zihninde milli değerleri kıymetli kılmıĢtır Nâzım Hikmet‟in gençlik dönemindeki milliyetçilik anlayıĢını saf bir Türkçülük olarak değerlendirmek hatalı olacaktır. Gençlik ateĢinin getirdiği hissi yoğunluk, söylem olarak böyle bir izlenim uyandırmaktadır. Ancak kaleme aldığı otobiyografik ve sanatsal metinlerde,

ulusunun yabancı güçlerce uğratıldığı tahribata kayıtsız kalamayan, vatanperver bir gencin sitemi görülmektedir. Bu uğurda gerekli karĢılığın verilmesi ve intikamın alınmasını da mübah kabul etmektedir. Nâzım Hikmet‟in o döneme ait Türkçülük doktrini incelediğinde de temel gaye, milletin varlığını korumak ve payidar kılmaktır. Ancak milliyetçiliğin ülke içinde uç unsurlarca savunulması ve ileri mahiyetlere taĢınması, anlayıĢı farklı bir çizginin içine çekmiĢtir. Hasan Ferit Cansever‟in Türkçülük tanımına bakıldığında, Nâzım‟ın milliyetçi kimliğine değinecek belli hususlar görülmektedir: “Türkçülük münhasıran Türk milleti için faydalı olmak ve onun için yaĢamaktır. Fakat, bu mesâide esas Türklük sevgisi ve aĢkıdır. BaĢka milletlere karĢı kin ve garaz Türk milliyetperverliği için bir mebde ve gaye değildir. Fakat, Türkü düĢmandan korumak için düĢmanla mücadele de farzdır.”40

Nâzım Hikmet‟in edebî atıĢmalarında, kendisini Türkçü olarak ifade eden isimlerle karĢı karĢıya gelmesi ve materyalist telakkkiye keskin geçiĢi sebebiyle, milliyetçi kimliği gözardı edilmiĢtir. Ancak onun “Ben Bir Türk ġairi Nâzım Hikmet” diyecek derecede milli bir kimlik taĢıdığı da görülmelidir. Kutupsal yerleĢtirmelerle keskin ayrımlarla isimleri değerlendirmek, bütüncül bir değerlendirmenin noksan kalmasına neden olmaktadır. Tarafgir tutumlara girilmeden, net veriler ıĢığında incelemek ise daha isabetli tutum olacaktır.

Nâzım Hikmet, Ģiirinin ilk örneklerinden son örneklerine kadar milliyetçi kimliği tam olarak terk etmemiĢtir. Materyalist, Konstrüktivist veya Sosyalist çizgi de bir tutum sergilerken bile milleti ve değerlerini, saygı ile sunabilmiĢtir. Türk köylüsüne saygısını, duygu yönü güçlü mısralarla perçinlemiĢtir. Özellikle sosyalizmin milliyetçiliğe uzak yapısı içinde, bu değer skalasını korumasındaki sırrı, Mümtaz Er Türköne Ģu tespitiyle açıklamıĢtır: “Milliyetçilik, Marksizm‟in enternasyonalist karakteri ile çeliĢir. Ancak, tarihin garip bir cilvesi olarak Marksizm, iĢçi sınıfın geliĢtiği ülkerlerde değil, köylülüğün hâkim olduğu Rusya ve Çin gibi ülkelerde hâkim ideoloji haline gelebilmiĢtir. Bu durum, anti-sömürgeci milliyetçilik ile Marksist düĢünce arasında sağlıklı olmayan bağlar kurulmasına yol açmıĢ ve sosyalizm iktidara geldiği tarihten itibaren “millet” sorununu kucağında bulmuĢtur. Anti-sömürgeci ortak payda, sosyalizmin milliyetçi formlarının

40

geliĢtirilmesine yol açmıĢtır.”41

Kapitalist düzene karĢı tavrını belirlemek, ülkesine sevgi duymak hissi, Ģairin aidiyetini korumuĢtur. Milliyetçilik Nâzım Hikmet‟te bütünsel bir tesir göstermese de yüzeysel olarak var olmuĢtur.

20.yüzyıl maddenin ve maddeciliğin ön plana çıktığı bir dönemdir. Mistik dünyanın tesiri altındaki insanın, makina ile yeni bir mânâ anlayıĢına yöneldiği görülmüĢtür. Ġngiltere üzerinden baĢlayan akım, kıta Avrupasına dalga dalga yayılmıĢtır. Manevi telakkilerde aradığını bulamayanların, teknik geliĢmelere bel bağlaması ile her Ģeyin temeli maddedir, söylemi bir anda öenm kazanmıĢtır. Somut olarak ispat ve maddesel karĢılık, temel kriterya hâlini almıĢtır. Görünmeyene yönelik, “dogmatik inanç” Ģiddetle eleĢtirilmiĢtir. Materyalizm, özellikle sosyalist tabanda bulduğu karĢılık ile popülaritesini arttırmıĢtır. Mehmet Akgün Materyalizm kavramını Ģu Ģekilde açıklamıĢtır: “Materyalizm, varlık veya gerçeklik hakkında bir görüĢtür. Bu görüĢe göre var olan veya gerçek olan sadece maddedir. Madde evrenin aslî veya temel kurucu unsurudur. Sadece duyumlarla algılanabilen varlıklar, süreçler veya muhtevalar vardırlar ve gerçektirler. Evren; zekâ, gaye ve nihaî sebepler tarafından yönetilmez veya yönlendirilmez.”42

Nâzım Hikmet, Komünizm ile tanıĢtığı andan itibaren maddi unsurları öne alan sanat bir sanat anlayıĢına yönelmiĢtir. Rusya‟da en hızlı dönemlerini yaĢayan Materyalist sanatkârların, eserleri ve maddeye bakıĢları Nâzım Hikmet‟i etkilemiĢtir. Maddesel anlamda insanı anlatmak onun için zor olmamıĢtır. ĠdealleĢtirdiği insanları, mekanik terimlerle ifade ederek, soyutluktan ve mecazlardan uzak durmuĢtur. Kendince çizdiği ideal yaĢamı, bu terimlerle ifade etmiĢtir. Maddesel kullamımlarında geneli anlatırken, devasa boyuttaki yapıtları, spesifik olarak bir ismi anlatırken ise minimal yapıları seçmiĢtir. Elektrik ve buharın açtığı yolu öncü olarak kabul etmiĢ, bu icatlar üzerinden türeyen yapıları nisbi derecelerde, Ģiirine dağıtmıĢtır. Nâzım Hikmet‟in, maddesel yönü kuvvetli doktrinlerle iliĢkisi, genellikle kısa süreli olmuĢtur. Çünkü duygusal yaĢamındaki yoğunluk ve hislerinin Ģiirlerinin yazımındaki rolü, kendisini bu derece somut doktrinlerin içerisinde uzun süre tutmamıĢtır. Bu nedenle Materyalizm, Nâzım‟ın Ģiirinde belli bir dönem dıĢında

41

Mümtaz Er Türköne, Milletler ve Milliyetçilikler, EtkileĢim Yayınları, Ġstanbul, 2012, s.38.

42

popülarite arz etmemiĢtir ve kurmaca karakterlerine bakıldığında da benzer bir tablo görülmektedir. Materyalizmi bir düĢünce sistematiği olarak yaĢayan karakteri neredeyse yoktur. Ancak Ģiirlerdeki karakter tasvirinde, materyalizmi temsil eden kavramlar belirgin sıklıkta kullanılmıĢtır. Burada zıt gibi gözüken durum özetlenecek olursa, Ģairin dilindeki sekülerlik karakterlerinin mizacına yoğunlukla iĢlenmemiĢtir. Buradan da anlaĢılacağı üzere, kurduğu bağ yüzeyseldir.

Rusya menĢeili konstrüktivizm, 1910‟lu yılların ilk yarısında ortaya çıkmıĢtır. Konstrüktivizm akımında, teknolojik ilerlemelerin, sanatla bağdaĢıklığı benimsenmiĢ ve geleneksel anlatının sıradanlığı kırılmak istenmiĢtir. Fabrikasyon ve endüstrinin hayata kattığı kavramları kullanarak, farklı kelime eĢleĢmeleriyle yeni bir yapı inĢa etme gayreti gösterilmiĢtir. Makinaya benzer yapıları, edebiyatta meydana getirme amacı güdülmüĢtür. Resim ve mimari alanında daha etkin bir kullanıma sahip olmuĢtur. Konstrüktivizm kavramı Büyük Türkçe Sözlük‟te Ģu Ģekilde ifade edilmiĢtir: “Kurmacılık, resim ve heykelde, eseri geometrik ögeleri ile kurmayı temel alan anlayıĢtır.”43

Türk Edebiyatında karĢılık bulması zorlu olan bu anlayıĢ, muhtelif sanat anlayıĢları ile beraber ilerleme kaydetmiĢtir. Nâzım Hikmet, konstrüktivist Ģiirlerinin insanlar üzerinde uyandırdığı tesirin farkına varmıĢ ve benzer minvalde planladığı Ģiirlerini daha sık kaleme almıĢtır. Türk Edebiyat çevresinin çoğu, bu teknik reformu memnuniyetle karĢılamıĢ hatta taklit etme yoluna gitmiĢlerdir.

Marksizm, toplumsal geliĢim kaidelerini, ekonomik temeller üzerinden açıklayan, bir bilimsel doktrindir. Toplumsal sınıfların, çatıĢmaları üzerinden kurulacak düzeni ve proleteryanın konumunun iyileĢmesini önemsemektedir. Karl Marx, Fredrich Engels gibi isimlerin rehberliğinde, eklektik olarak derinleĢmiĢtir. 19.yüzyılda Avrupa‟da baskı ile karĢılaĢan öğretinin en rahat ilerlediği yer 20.yüzyıl Sovyet Rusya‟sı olmuĢtur. Vladimir Lenin, gerçekleĢtirdiği devrimin ardından, yeni toplumsal düzeni oluĢtururken, Marksizmin esaslarına öncelik vermiĢtir. Teknik olarak incelendiğinde Emile Burns, Marksizmi Ģu bilgilerle tanımlamıĢtır: “Marksizm, toplumların geliĢimini bilimsel olarak açıklayan genel bir dünya görüĢüdür. Adını, 1818-1883 yılları arasında yaĢamıĢ olan Karl Marx‟tan almıĢtır. Marx, bu dünya görüĢünü, 19. Yüzyılın ikinci yarısında arkadaĢı Friedrich Engels ile

43 Büyük Türkçe Sözlük, (Haz: ġükrü Halûk Akalın, ve baĢk.), Türk Dil Kurumu Yayınları, Amkara, 2011,

birlikte oluĢturmuĢtur. Toplumların bulundukları duruma nasıl geldiklerini, niçin sürekli değiĢimlere uğradıklarını ve geleceğin bu toplumlara neler getirebileceğini araĢtıran Marx ile Engels, sonunda Ģu sonuca varmıĢlardır: Toplumlardaki değiĢimlerin hiçbiri rasgele olmamıĢtır. Bu değiĢimler de, tıpkı doğadaki değiĢimler gibi, belirli yasalarla düzenlenmiĢtir.”44

Nâzım Hikmet‟in Marksizme olan bağlılığı, ömrünün sonuna kadar sürmüĢtür. Hapis istemiyle yargılandığı duruĢmalarda dahi, Marksizme olan bağlılığını inkâr etmemiĢtir. Marksizmin özellikle sınıflar üzerinden oluĢturduğu çözümlemeler, Nâzım‟ın karakter inĢasında, ciddi mânâda iĢine yaramıĢtır. Aleni bir propagandadan ziyade, ifade içinde noktasal dokunuĢları olmuĢtur. Nâzım‟ın Marksizm ve Komünizm bağları, milliyetçi cephenin sert tepkileriyle karĢılaĢmıĢtır. Milli değerlerden uzaklık vb. söylemlerle eleĢtirilmiĢtir. Ancak Nâzım, kapitalizm ve emperyalizmi hedef aldığı tüm eserlerinin çoğunda milli çizgiyle paralel hareket etmiĢtir. Belli Ģiirlerinde, tarafgir bir kimliğe büründüğü de görülmüĢtür. Marksizm içindeki miliiyetçilik meselesini, dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt Ģu Ģekilde anlatmıĢtır: “Ben, yer için, gök için, ağaç, su, taĢ, toprak için milliyetçi değilim. Bence, modern milliyetçilik Marksizm‟den faydalanmak zaruretindedir. Ve benim dilimi konuĢanların, benimle aynı tarihe bağlı olanların, milli acıları ve sevinçleri benimle paylaĢanların maddi ve manevi refaha kavuĢabilmeleri için, bundan baĢka çare yoktur.”45

Komünizm ekonomi temelli filizlenen doktrinler arasındadır. Büyük Türkçe Sözlük‟te Komünizm Ģu Ģekilde tanımlanmıĢtır: “Bütün malların ortaklaĢa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum düzeni, komünistlik. Böyle bir düzenin kurulmasını amaçlayan siyasi, ekonomik ve toplumsal öğreti.” Toplumsal sınıflar arasındaki farklılıkları yok etme hususunda, radikal çözümlemeler üretmiĢtir. Ġnsanların temel ihtiyaç kaygılarından kurtarılması yolunda, bireysel geliĢim yerine, toplumsal geliĢimi esas almıĢtır. Ġnsanların maddi hırslarla toplumsal katmanlaĢmaya zemin hazırlanmasının, önüne geçilmek istenmiĢtir. KiĢisel mülkiyetin önlenmesi hususunda, ciddi rahatsızlıklar baĢ göstermiĢtir. Türkiye tarihine bakıldığında

44 Emile Burns, Marksizm Nedir?(Çeviren: Mehmet Dikmen), Yordam Kitap, Ġstanbul, 2012, s.9. 45

Komünizm, nüfusun ciddi bir kesimi tarafından tehdit olarak algılanmıĢtır. ĠĢin ironik boyutu ise, bu tehdit algılayıĢının üst ekonomi gurubundan çok alt ekonomi gurubunda görülmesidir. Özellikle manevi hususlarla yaĢanan çeliĢkiler ve çatıĢmalar, toplumda rahatsızlık uyandırmıĢtır. Ancak dünya üzerine bakıldığında zaman içerisinde belirli ülkelerin bu yönde bir eğilim gösterdikleri görülmüĢtür. Komünizmin en büyük limanları ise, Sovyet Rusya ve Çin olmuĢtur. Nâzım Hikmet, komünizmi bizzat Sovyet Rusya‟da tanımıĢtır. Türkiye için bu modelin uygulanması yolunda beklentiye sahiptir. Ancak bu tutumu ile ülke içerisinde sistem karĢıtı eylemlerin odağı olarak kabul edilmiĢtir. Mahkemelerde ve gerçekleĢtirilen adlî faaliyetlerde, sıklıkla bu durumu açıklama çabasına giriĢmiĢtir. Nâzım, döneminde kendisiyle benzer hassasiyetlere sahip çok sayıda Ģaire öncü olmuĢtur. Toplumcu gerçekçi söylemini, komünist manifestodan edindiği birikim ile inĢa etmiĢtir.

Teknolojik geliĢmeler, insanlara sağladığı avantajlarla, hayatın vazgeçilmezleri hâlini almaktadır. Günden güne kaydedilen nitelikli ilerlemelerle, insanların faaliyetlerdeki mekanik gücü azalmaktadır. GeliĢtirilen makineler baĢardıkları iĢlevler oranında, insanlarda hayranlık uyandırmaktadır. Ġnsanlar mekanik unsurlara, sanat eseri gibi bakma eğilimi göstermiĢtir. Geleceğe yönelik beklenti ve istekler bu mekanik dalgadan etkilenerek, ütopik seviyelere ulaĢmıĢtır. Emel Kefeli maddeselliğin bir baĢka formu olarak Fütürizmi, Ģu Ģekilde anlatmıĢtır: “Fütürizm makineyi, teknolojiyi ve sürati sanat dünyasına hâkim kılmak isteyen bir anlayıĢ üzerine kuruludur. Gelenekleri, eski formülleri, ahlâkı yadsır. Modern hayatın hareketliliğini, tehlike tutkusunu, saldırganlık ve Ģiddeti yüceltir. Kübizme dâhil olarak da ele alınabilir. Akıma bağlanan ressamlar kübizmden esinlenerek geometrik biçimleri benimserler.”46

Nâzım Hikmet, Fütürizm akımı ile Rusya‟da tanıĢmıĢtır. Maddeci diğer telakkilerle birlikte, hayatında yer almıĢtır. Akımın hayatındaki yeri, deneme süreci ile baĢlamıĢtır. Fütürizmin biçimsel detaylarını yeterince edinmeden eserlerinde kullanma gayreti göstermiĢtir. Gençlik çağlarında, Türk Ģiirinde gördüğü kısıtlı akımların aksine, Rusya‟da çok sayıda yeni düĢüncenin karĢısına çıkması, sanatsal yenilik arayıĢına karĢılık olmuĢtur.

46

Kapitalizmin yarattığı bireysel ekonomi, haksız rekabet ve benzeri olumsuzluklar meydana getirmiĢtir. Bireylerin arasında kontrolsüz ve orantısız miktarda temin edilen gelir, dengesiz bir toplumsal dağılıma sebep olmaktadır. Sağlanamayan adalet ise toplumsal infiallere sebep olabilmektedir. Ġnsanların temel ihtiyaçları üzerinden doğan gelir elde etme çabası, zaman içerisinde birikim hırsına dönüĢerek, karĢısındakini yok etme isteğine varmaktadır. Yaratılan tablonun bir ileri aĢaması, emperyalizmi doğurmaktadır. Devletlerin bu denli ihtiraslı hareket etmeleri, dünya üzerinde krizlere ve savaĢlara sebep olmuĢtur. Sosyalizm, tüm bu doktrinlerin karĢısında, kendisine zıt bir konum edinmiĢtir. Bu akım TDK Büyük Türkçe Sözlükte: “Toplumculuk” olarak belirtilmiĢtir. AnlayıĢ olarak Ģahsi odakların yerine, kitlelerin inĢa ettiği toplumu değerli bulmuĢtur. Mülkiyetin toplumda olması ile krizlerin önüne geçilebileceğine inanmıĢtır. Nâzım Hikmet, özellikle iĢçi hakları üzerinden sosyalizmi savunma çabasında giriĢmiĢtir. Emperyalizm çarkları altında baĢlayan hayatında, sosyalizme yöneliĢi erken yaĢlarda baĢlamıĢtır. Ġdeal çözüm olarak gördüğü sosyalizmi överken gösterdiği baĢarı ile toplumun farklı kesimlerinden, farklı miktarlarda destek bulmuĢtur. Ekseriyetle bakıldığında Nâzım için milli doktrinlerden sonra, ekonomi temelli maddesel doktrinler hâkimiyet göstermiĢtir. Akıl eksenli olarak kabul edilen bu teoriler, genel olarak düĢünce yazılarında çizdiği minvalin üzerinde inĢa edilmiĢtir.