• Sonuç bulunamadı

Soğuk Savaş Sonrası Dönem Bulgaristan Dış Politikası

6. Bulgaristan’ın Asimilasyon Politikalarının Arka Planı

1.2. Soğuk Savaş Sonrası Dönem Bulgaristan Dış Politikası

Soğuk Savaş sonrası dönemde Bulgaristan dış politikasına bakıldığında, köklü bir dış politika değişiminin yaşandığı görülmektedir. Önce Jivkov Rejiminin son ermesi, ardından

275 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik - Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 37. Baskı, Küre Yayınları, İstanbul, 2009, ss. 316-322.

276 Davutoğlu, a.g.e., a.y.

277 Örneğin, Bulgaristan’da siyasal partileri seçmenlerin gözünde birbirlerinden farklılaştıran unsurlardan birisi de partilerin savundukları farklı “Türkiye politikaları”dır. Ancak Türkiye açısından böyle bir durum söz konusu değildir. Bunda Türkiye’nin kendi kapasitesi ile Bulgaristan’daki Türk azınlığın etkisi büyüktür. Yeni dönemde Bulgaristan, Türkiye ile ilişkilerine ayrı bir önem verirken; Türkiye ise, Bulgaristan’ın gösterdiği hassasiyet ölçüsünde ilgi göstermemiştir. Hatta bir Bulgar diplomatın “Türkiye’nin ilgisini çekebilmek için etnik kriz mi gerekiyor?” sorusu konuyu özetleyici niteliktedir. Bkz. Şule Kut, Balkanlar’da Kimlik ve Egemenlik, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2005, ss.202-203.

278 Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Jelyu Jelev tarafından Türkiye, Balkanlar açısından “bölgesel bir süper güç”

olarak tanımlanmaktadır. Bulgaristan Eski Cumhurbaşkanı Jelyu Jelev ile Röportaj, Sofya, 29 Ocak 2010.

kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği’nin dağılması Sofya yönetimini yeni arayışlara itmiş ve bu kapsamda Bulgaristan dış politikası kapsamlı bir değişime uğramıştır.

Tarihsel süreç içerisinde Bulgaristan dış politikası bağımsız bir çizgiden uzak olmuştur. İki dünya savaşına da Almanya’nın yanında katılan Bulgaristan, Soğuk Savaş dönemini de Varşova Paktı’nın güvenlik şemsiyesi altında Moskova ekseninde geçirmiştir. Ne var ki, yeni dönemde uydusu olabileceği bir güç ortada kalmamış ve dış politik arenada sıkıntılı bir sürece girmiştir. Bununla birlikte, 1980’li yıllarda Türk azınlığa karşı izlediği asimilasyon politikaları Sofya yönetiminin uluslararası platformda prestijini büyük ölçüde sarsmıştır. Bu dönemde Bulgaristan için dış politika, küresel, içsel ve Türkiye ile yaşadığı sorunlar nedeniyle üzerinde radikal düzenlemeler yapılması gereken bir konu başlığı olmuştur.

1989 sonrası dönem Bulgaristan dış politikası, Sofya yönetimi açısından sorunlu bir konu olmakla birlikte, aynı zamanda yeni fırsatların da başlangıcı olmuştur. Hatta demokratik dönemde Bulgaristan’ın ilk cumhurbaşkanı Jelyu Jelev’in de ifade ettiği gibi, Bulgaristan ilk defa bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında güvenliğini ve ulusal bağımsızlığını garanti altına alma şansına sahip olmuştur.279 Dolayısıyla Bulgaristan yeni dönemde bağımsız bir şekilde ve kendi çıkarlarını göz önünde bulundurarak hareket etme yoluna gitmiştir. Diğer bir deyişle, uzun bir aradan sonra ilk kez Sofya merkezli bir dış politika anlayışı benimsenmiştir.

Yeni dönemde Bulgaristan dış politikasına bakıldığında, esas çekim merkezinin Batı dünyası olduğu görülmektedir. Bu dönemde, Moskova ile olan ilişkilerde mesafeli bir tutum benimsenirken; Türkiye ile ilişkilerini geliştirme yoluna gidilmiştir.

Jelev’e göre, Bulgaristan’ın yeni dönemde dış politikası aşağıda belirtilen amaç ve öncelikler üzerinde toplanmıştır:280

- Bulgaristan’ın ulusal egemenliğini, bağımsızlığını ve ulusal güvenliğini yeniden tesis etmek ve güçlendirmek,

- Bulgar halkını dünyada ve Avrupa’nın ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel haritasında layık olduğu yere taşımak,

- Uluslararası hukuk ilkelerine ve uluslararası örgütlerden kaynaklanan yükümlülüklere bağlı olarak, ulusal çıkarları korumak,

279 Bulgaristan Eski Cumhurbaşkanı Jelyu Jelev ile Röportaj, Sofya, 29 Ocak 2010.

280 Zhelyu Zhelev, In At The Deep End, Trud Publishing House, Sofya, 2008, s. 73.

- Avrupa’nın siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel yapılarına entegre olarak, ulusal çıkarlarını elde etmek,

- İyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde bölgesel bir Balkan politikası izlemek ve komşu ülkelerle işbirliği içinde bulunmak,

- Balkan sorunlarına çözüm bulmak için uzun vadeli politik stratejilerle Bulgaristan’ın bölgesel gelişmelere aktif ilgisini ve katılımını sağlamak.

Bulgaristan’ın Soğuk Savaş sonrası dönemde dış politikası belirtilen parametreler etrafında şekillenirken; bu dönemde dış politik perspektifinde şu konu başlıkları ortaya çıkmıştır:

1.2.1. Sovyetler Birliği ile İlişkiler

Jivkov sonrası dönemde Bulgaristan dış politikasında yeni bir konjonktür kendisini göstermiş ve Soğuk Savaş döneminde Sofya Yönetiminin sıkı bir müttefiklik ilişkisi içinde bulunduğu Sovyetler Birliği, yeni dönemde de önemli bir konu başlığı olmuştur. Bulgaristan Jivkov sonrası dönemde Moskova ile dış politika alanında yakın bir işbirliği içinde olmak istemiştir.

Sovyet Birliği de 1989 sonrasında Sofya Yönetimi ile işbirliğini geliştirmek istemiştir.

Bu kapsamda, 1967 yılında Jivkov ile Brejnev arasında imzalanan antlaşmanın yerine geçmesi öngörülen yeni bir antlaşmanın imzalanması Moskova Yönetimince gündeme getirilmiştir.281 Ancak, Sofya Yönetimi antlaşma teklifine sıcak bakmamış ve Sovyetler Birliği ile eski antlaşmanın canlandırılamayacağını, bunun yerine ikili bir dostluk antlaşmasının yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Askeri konularda Sovyetler Birliği ile işbirliği yapmaktan kaçınan Sofya Yönetimi, Moskova’ya artık Sovyetler Birliği’nin bir parçası olmadığı mesajını vermek istemiştir. 1991 yılında SSCB’nin dağılması ve Bulgaristan’da Batı yanlısı bir hükümetin iktidara gelmesi Bulgaristan’ı Moskova ekseninden iyice uzaklaştırmıştır.

Bulgaristan 1990’lı yıllarda, Avro-Atlantik kurumlara üyeliği dış politikasının merkezine alırken; Moskova ile ilişkileri de tamamen koparmamış ve enerji başta olmak üzere, çeşitli alanlarda işbirliğine devam etmiştir.

281 Coşkun, a.g.e., ss.42-43.

1.2.2. Tarafsızlık

Bulgaristan’ın Jivkov sonrası dönemde dış politikasında tarafsızlık politikasını benimsemesi de gündeme gelmiştir. Ancak, Balkanlar gibi stratejik ve krizlere açık bir coğrafyada yer alan Bulgaristan için tarafsız bir dış politika izlemek mümkün olmamıştır.

Bulgaristan’ın dış dünyanın siyasi ve ekonomik desteğine ihtiyaç duyduğu bir dönemde ve 1990’lı yıllarda Yugoslavya coğrafyasında meydana gelen krizler nedeniyle, tarafsızlık politikası Sofya Yönetimince dikkate değer bir alternatif olarak benimsenmemiştir.282

1.2.3. Batı’yla İlişkiler

Yeni dönemde Bulgaristan dış politikasında Batı’yla ilişkiler en önemli konu başlığı olarak ön plana çıkmıştır. Bu bağlamda, Avro-Atlantik kurumlara (NATO ve AB) üyelik hedefi Soğuk Savaş sonrası Bulgaristan dış politikasının merkezinde yer almıştır.

Varşova Paktı’nın dağılmasıyla birlikte, Bulgaristan güvenlik anlamında büyük bir boşluğun içine sürüklenmiş ve kendisini yalnız hissetmiştir. Ayrıca, yanı başında Türkiye gibi bölgesel bir gücün varlığı ve 1980’li yılların ikinci yarısında Türk azınlık nedeniyle iki ülke arasında yaşanan kriz dönemi, Bulgaristan açısından yeni güvenlik oluşumlarının içerisinde bulunma ihtiyacını artırmıştır. Bu anlamda Bulgaristan, Batı Avrupa ülkelerinn yer aldığı örgütlere yönelmiştir.283

Haziran 1991’de NATO Genel Sekreteri Manfred Wörner’in Bulgaristan’a gerçekleştirdiği resmi ziyarette, “NATO’nun Bulgaristan’ı siyasal ve kültürel olarak Avrupa’nın bir parçası olarak gördüğünü ve sınırlarının ihlal edilemeyeceğini”284 ifade etmesi, Bulgaristan açısından NATO üyeliği için cesaretlendirici olmuştur. Yugoslavya’da 1992 yılında başlayan kanlı dağılma süreci, bölgesel anlamda istikrarsızlık unsuru olurken;

Bulgaristan’ın güvenlik kaygıları artmış ve NATO üyeliğinin önemi iyice ortaya çıkmıştır.

1994 yılı Bulgaristan’ın NATO üyelik perspektifi için başlangıç noktası olmuştur.

Ocak 1994’te NATO’nun Brüksel’deki toplantısında İttifak’ın hâlihazırdaki üyeleri ile gelecekte NATO üyesi olması kuvvetle muhtemel olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında güvenlik ve işbirliğini artırmak bağlamında, Barış İçin Ortaklık (BİO) adı altında bir girişim başlatılmıştır. Girişimin amacı, katılan ülkelerin demokratik bir topluma uygun düşen

282 Coşkun, a.g.e., s. 44.

283 Kamuran Reçber, “Avrupa Savunma ve Güvenlik Perspektifinde Türkiye-Bulgaristan İlişkileri”, Balkanlar’daki Türk Kültürü’nün Dünü-Bugünü-Yarını, 26-28 Ekim 2001, yay. haz. Hasan Basri Öcalan, Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Bursa, 2002, s. 239.

284 Nuray, a.g.tz. s.131.

görevlerini yerine getirmelerine ve NATO’nun barışı korumak adına yönettiği operasyonlara katılımlarını sağlamak için silahlı güçlerini yeniden yapılandırmalarına yardımcı olmak285 şeklinde belirlenmiştir. Bu kapsamda, NATO’nun 21. yüzyılda değişen misyonu ile örgütün Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerine yönelik genişleme süreci içerisine girmesi, Sofya Yönetimi açısından NATO üyelik perspektifini belirginleştirmiştir. Ancak, Aralık 1994’te Bulgaristan Sosyalist Partisi’nin (BSP) iktidara gelmesi, NATO üyelik perspektifinin göz ardı edilmesine yol açarken; Rusya ile ilişkiler yeniden ön plana çıkarılmıştır. Bu dönemde, Sofya-Moskova ilişkilerinin pozitif bir ivme kazandığı görülmektedir.286 Öte yandan, 1997 yılında Demokratik Güçler Birliği’nin (DGB) iktidara gelmesiyle, Sofya Yönetimi Batı yanlısı bir politika izlemiş ve NATO üyeliği konusunda daha ısrarcı olmuştur.

Bulgaristan’ın Batı’ya yönelişinde ABD ve AB iki önemli aktör olarak yer almıştır.

Güvenlik alanında NATO şemsiye altında ABD ile olumlu ilişkiler benimsenmiş; ekonomik kalkınma ve sosyo-siyasal dönüşüm süreci içinse AB ön plana çıkmıştır. Balkan ülkeleri, AB’yi refah seviyelerini yükseltme bağlamında ‘ekonomik bir dev’ olarak görürlerken;

güvenlik bağlamında tercihlerini NATO’dan yana belirlemişlerdir.287 Söz konusu durum Bulgaristan açısından da geçerli olmuştur.

NATO’nun 21 Kasım 2002 Prag Zirvesi’nde, aralarında Bulgaristan’ın da yer aldığı yedi ülke NATO üyeliği için görüşmelere davet edilirken; uluslararası konjonktür Bulgaristan’a üyelik için gerekli ortamı hazırlamıştır. 1999 Kosova Krizi’nde Sofya yönetimi hava sahasını NATO uçaklarına açmıştır. 11 Eylül saldırılarının ardından, ABD’nin dünyayı yeniden dizayn etme girişimlerinin ilk basamağı olan Afganistan operasyonu esnasında, Sofya yönetimi NATO ilişkileri kapsamında hem ülke topraklarını hem de hava koridorunu ABD’nin istifadesine sunmuştur.288 Son olarak, ABD’nin 2003 Irak işgalinde Bulgaristan ABD kuvvetlerine hem topraklarını kullanma iznini vermiş, hem de ABD liderliğindeki koalisyona katılarak 500 kişilik bir kuvvetle Kerbela’da görev almıştır.289 Bulgaristan’ın bu politikalarının doğal sonucu olarak ise, ülke 29 Mart 2004 tarihinde NATO’ya tam üye olarak kabul edilmiştir.

285 “Yirmi Birinci Yüzyılda NATO”, s.12. http://www.nato.int/docu/21-cent/21st_tur.pdf, 4 Mart 2010.

286 Hristo Georgiev, “Alternative Security Models of Republic of Bulgaria and The Change in The Concept for Defense Sufficiency”, NATO “Democratic Institutions Fellowships” Programme 1996-1998, Sofia, June 1998, ss. 28-29, http://www.nato.int/acad/fellow/96-98/georgiev.pdf, 4 Mart 2010.

287 Erhan Türbedar, ,“Doğu Blok’undan AB ile Bütünleşmeye Doğru Bulgaristan ve Romanya”, Avrasya Dosyası, Cilt:10, Sayı:2, Ankara, ASAM Yayınları, 2004, s.332.

288 Türbedar a.g.m. s.330.

289 Crampton, a.g.e., s. 237.

Özetle, Soğuk Savaş sonrası dönemde Bulgaristan dış politikası Batı yanlısı bir çizgide kendini gösterirken; NATO ve AB üyelikleri temel dış politika hedefi olarak benimsenmiştir.

Sofya Yönetimi bu hedeflerini 2004’te NATO’ya; 2007’de ise AB’ye tam üye olarak gerçekleştirmiştir.

Bütün bu gerçeklerden hareketle, Bulgaristan’ın yeni dönemdeki dış politikası dört temel ayak üzerinde toplanmıştır:290

- Dış politikada ideolojik yaklaşımlara yer vermemek,

- Avrupa oryantasyonunu (örneğin uluslararası sorunlarda Avrupa’nın izlediği politikaları benimsemek) sürdürmek,

- Konsensüs ve şeffaflık yoluyla dış politikada karar alma mekanizmalarının demokratikleşmesini sağlamak,

- Karar alma sürecinde rasyonel hareket ve pragmatik yaklaşımı benimsemek.

Bunlarla birlikte, Bulgaristan’ın 1990’lı yıllarda Balkanlar’da yaşanan krizleri göz önünde bulundurarak, bölgesel anlamda izlediği tutumla ilgili olarak iki unsur daha ilave edilebilir:291

- Çok taraflılık (bölgesel bir güçle ittifak ilişkisi içine girmemek), - Eşit uzaklık (bölgesel çatışmalarda taraf olmamak).