• Sonuç bulunamadı

5. Bulgaristan’ın AB Üyelik Süreci ve Bulgaristan Türklerinin Güncel Sorunları

5.2. AB Üyelik Sürecinin Türk Azınlığa Etkileri ve Mevcut Sorunlar

5.2.6. Etnik Ayrıştırma Faaliyetleri

Bulgaristan’da son yıllarda aratarak devam eden etnik ayrıştırma faaliyetleri, azınlık gruplarını farklılaştırmak için etkili bir şekilde sürdürülmektedir. Söz konusu ayrıştırma işlemi, sadece azınlıkları çoğunluktan ayırmamakta; aynı zamanda azınlıkları da kendi aralarında ayırmaktadır. 472

Bulgaristan’daki Türklere yönelik etnik ayrıştırma faaliyetleri daha ziyade siyasal ve sosyolojik noktalarda yoğunlaşmaktadır. Bilindiği üzere, Bulgaristan’da 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren ülkedeki Türk azınlığa yönelik geniş kapsamlı bir asimilasyon politikası izlenmişti. Etnik kazanı andıran Balkan coğrafyasında Soğuk Savaş sonrası dönemin hemen başında bölgesel istikrarı etkileyen, yerel ve etnik/dinsel kaynaklı çatışmalar yaşanmıştır. Bu noktada, Yugoslavya’nın dağılması sürecinde Bosna krizi ve 1999 Kosova olayları örnek olarak gösterilebilir. 1984-1989 yılları arasında Bulgaristan’da etnik barış tehlike altına girmesine ve Yugoslavya’daki çatışmaları tetikleyen nedenlerden daha ağır sayılabilecek nitelikteki gerekçeler Bulgaristan’da da olmasına rağmen, bu süreçte Türk azınlık tarafından şiddete hiçbir şekilde başvurulmamış ve yapılan haksızlıklar ancak kitlesel gösterilerle protesto edilmiştir. 1989’un sonunda Jivkov devrilirken; Bulgaristan demokratik süreçle tanışmış ve Türkler partileşme yoluna giderek, Bulgaristan siyasetinde yer almışlardır.

Bulgaristan Türklerinin etnik sorunlarını silahla değil; demokrasi ile çözme girişimi uluslararası ilişkiler literatürüne, daha önce de anlatıldığı üzere, “Bulgaristan Modeli”

kavramının girmesine neden olmuştur.

2000’li yıllarla birlikte, Bulgaristan’da milliyetçi eğilimler siyasal sistemde kendisini göstermiş ve Türklere yönelik ağır ithamlarda bulunan, etnik barışı tehdit edebilecek nitelikteki siyasi partiler türemiştir. Bu noktada, aşırı milliyetçi sağ parti olan ATAKA örnek

472 Peter-Emil Mitev, “Ethnic Relations in Bulgaria: Legal Norms and Social Practice”, Prospects of Multiculturality in Western Balkan States,

http://www.fes.org.mk/pdf/PETER%20-%20EMIL%20MITEV%20-%20ETHNIC%20RELATIONS%20IN%20BULGARIA%20-.pdf, s. 91, 24 Nisan 2010.

olarak gösterilebilir. Türk azınlık ise, kendisini hedef alan açıklamalarla gündemde kalan aşırı milliyetçi çevrelere, politikalarından pek memnun olmamasına rağmen üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu HÖH’e destek olarak cevap vermiştir. HÖH’ün kötü performansına rağmen 2000’li yıllarda oylarını artırmasında bu durum birincil derecede etkilidir.

Bulgaristan’daki aşırı milliyetçi parti ATAKA’nın 5 Temmuz 2009 seçimlerinde ülke genelinde oyların % 9’unu aldığını belirtmek gerekir. Bulgaristan siyasetinde diğer Avrupa ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi sağa yönelim artmaktayken; son seçimler bunun kanıtı olmuştur. ATAKA partisinin milliyetçi ve ırkçı çevrelerin odak noktası haline gelmesi, zamanla bu çevrelerin azınlığa yönelik tahrik edici eylemlerini tetiklemiştir.473 Bu kapsamda, 2005 sonrası dönemde Bulgaristan Türklerine yönelik çeşitli provokatif saldırıların yapıldığı görülmektedir. Osmanlı’dan kalma kültürel eserlere zarar verilmesi, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kırcaali’deki merkez belediyenin önünde Türk bayrağını indirme girişimleri,474 seçim döneminde oy kullanmak için Türkiye’den Bulgaristan’a giden Türk seçmenlere yönelik saldırılar, ağır tahrik içeren milliyetçi siyasal söylemlerin Türk azınlık üzerinde yoğunlaşması gibi bir dizi eylem bu noktada örnek olarak gösterilebilir. Söz konusu gelişmeler Bulgaristan’daki etnik barışın tehdit altına girmesine neden olurken; “Bulgaristan modeli” için de tehlike sinyalleri vermektedir. Konuyla ilgili son olarak, 30 Nisan 2010 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) alınan kararda,475 Bulgaristan’da meydana gelen provokatif eylemlere, azınlık mensuplarına karşı sözlü ve fiziksel saldırılara yer verilmiş ve Sofya Yönetimi, azınlık haklarına saygı göstermediği için eleştirilmiştir. Bulgaristan’da son dönemde Türk azınlığa karşı artarak devam eden etnik ayrımcılık politikalarının ve provokatif saldırıların Avrupa Konseyi nezdinde tescil edilmesi, Bulgaristan’ın bu konuda uluslararası alanda prestijini sarsması açısından önemli olmuştur.

Ancak söz konusu provokatif eylemlerin Türk azınlık nezdinde pek fazla dikkate alınmadığı

473 Bkz. Neval Konuk, “Bulgaristan’daki Osmanlı Eserleri Irkçı Saldırıların Hedefi”, Stratejik Analiz, Sayı:77, Eylül 2006, ss.8-9.

474 Kırcaali Haber, 13 Şubat 2009.

475 AKPM’de kabul edilen “Bulgaristan’da İzleme Sonrası Diyalog” başlıklı raporda Türklerin ve Romanların ayrımcılığa tabi tutuldukları belirtilirken; son dönemdeki provokatif saldırılarla ilgili olarak, Bulgar hükümetinden suçluları yargı önüne çıkarması istendi. Öte yandan, söz konusu rapor kapsamında, Bulgaristan’ın Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’nı imzalamasını da istemiştir. Bkz. “Post-monitoring dialogue with Bulgaria”, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Resmi İnternet Sitesi, http://assembly.coe.int/Mainf.asp?link=/Documents/AdoptedText/ta10/ERES1730.htm#P15_90, 03 Mayıs 2010.

görülmektedir. Sağduyu, hoşgörü ve aklı selîm sahibi olan çoğunluk, Türkler ve Bulgarlar arasında derin nefret duygularının oluşmasını önlemektedir.476

İki halk arasında nefret duyguları oluşmasa da, sosyolojik anlamda Türkler ile Bulgarlar arasında kaynaşmanın fazla olmadığı görülmektedir. Güncel anlamda, geçmişte olduğu gibi Türk-Bulgar evliliklerine halk tarafından olumsuz bakılmakta ve pek fazla rağbet görmemektedir. Bu noktada, her iki grubun birbirlerine geleneksel olarak yaklaştıkları ortaya çıkmaktadır. Ancak, seyrek de olsa Türk-Bulgar evlilikleri yaşanmaktadır. Türk gençleri arasında Bulgarlarla evliliğe olumsuz bakış açısı pek fazla görülmese de; özellikle orta yaş ve üzeri kesim Bulgarlarla yapılacak evliliğe olumsuz bakmaktadır. Bu durum, komünist dönemi yaşamış insanların geçmişte yaşananların etkisiyle kendi kimliklerini korumaya yönelik doğal bir savunma refleksi olarak da algılanabilir.

Zhelyazkova’nın Bulgarların Türklere yönelik bakış açısına ilişkin yapılan bir saha çalışmasının sonuçlarına ilişkin yaptığı yorumlar ilginçtir. Türklere yönelik Bulgarların beslediği olumsuz duyguların dini olarak değil; daha ziyade etnik içerikli olduğu sonucu çıkan çalışmada, Türklerle ilgili Bulgarların zihninde oluşan 10 temel önyargıdan 8 tanesi olumlu yönde iken; 2 tanesi ise negatif eğilimdedir. Zhelyazkova pozitif yargıların sevindirici olduğunu belirtirken; bunların genel olarak “Türkler çalışkandır, iyi komşudurlar, yardımseverlerdir, dürüstlerdir” gibi ifadeler üzerinde yoğunlaştığını dile getirmektedir.

Negatif yönlü yargılar ise, endişe verici niteliktedir. Bunlardan biri, “Türkler Bulgarları yüzyıllarca yönetti” önyargısından kaynaklanan tarihsel bir saplantıdır. Türklerin olumlu özelliklerine rağmen, Bulgarların bu kompleksten kurtulamadıkları anlaşılmaktadır.

Zhelyazkova ikinci hususu, dinsel fanatizm olarak ifade etmektedir. 11 Eylül 2001’de ve sonrasında yaşanan gelişmelerin Bulgarlar arasında İslam’a yönelik olumsuz bakış açısını artırdığına değinen Zhelyazkova, Bulgarların Türkleri dinine düşkün insanlar olarak bildiklerini ve bu şekilde bir dine yönelişin Bulgarları kaygılandırdığını dile getirmektedir.

Ancak, Bulgarların romantik duygularla yaklaştığı Pomaklar, Türklerden daha fazla dindar olmalarına karşın, Bulgar çoğunluk tarafından yadırganmamaktadır. Söz konusu durum, din merkezli bir bakış açısı olsa da, bütün Bulgaristan Müslümanlarını değil; etnik anlamda Türkleri hedef almaktadır. Özetle, toplumsal yaşamdaki insanî ilişkiler söz konusu olunca,

476 İbrahim Şafak, “Bulgar Milliyetçileri Yine Sahnede”, Birlik Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, s.16.

Türk azınlığa yönelik olumlu bir bakış açısı Bulgarlar arasında yaygın iken; din ve tarih gibi konular ön plana çıkınca, Türklere yönelik olumsuz önyargıların arttığı gözlenmektedir.477

Etnik ayrıştırma faaliyetlerinde dikkati çeken bir diğer husus ise, Bulgaristan’da ilk ve ortaöğrenimdeki ders kitaplarında Türklere yönelik önyargılı ve olumsuz hususların okutulmasıdır. Bu durum Bulgarların daha çocukluk döneminden itibaren, Türklere karşı bakış açılarının olumsuz bir çizgide şekillenmesine neden olmaktadır. Bulgar yetkililer, tarih ders kitaplarında yer alan taraflı, önyargılı ve olumsuz yaklaşımlarla tesis ettiği ‘Türk karşıtlığını’ Bulgar ulusunun birliğini sağlayan dışsal bir etken olarak kullanmaktadır. Zira objektif bir tarih anlayışı, Bulgarların Türklerle daha fazla entegre olmasını tetikleyecek ve Bulgar ulusunun kimlik krizi içine girmesine neden olacaktır.478 Ancak, konuyla ilgili Bulgaristan Türkleri açısından olumsuz olan husus, azınlık mensubu çocukların da söz konusu ders kitaplarıyla eğitim almalarıdır. Okullarda Türk öğrencilere ‘Türk düşmanlığı’

öğretilirken; bu durum, özellikle Türklerin sayıca az olduğu bölgelerde daha çocuk yaşta olan Türk öğrenciler üzerinde olumsuz bir etki bırakmaktadır.