• Sonuç bulunamadı

Bulgaristan’daki Türk Sivil Toplum Örgütleri ve Bunların Etkileri

7. Bulgaristan Türklerinin Kurdukları Sivil Toplum Örgütleri ve Bunların

7.1. Bulgaristan’daki Türk Sivil Toplum Örgütleri ve Bunların Etkileri

Tarihsel süreç içerisinde Bulgaristan Türkleri, kendi haklarını koruyup gözetecek bazı örgütlenmeler içerisine girmişlerse de, söz konusu girişimleri günümüz sivil toplum yaklaşımı içerisinde değerlendirmek pek mümkün gözükmemektedir. Atatürk dönemi Türk-Bulgar ilişkileri bölümünde, Türk azınlığın Türk Öğretmenler Birliği ve Turan Gençlik Birliği gibi azınlık faaliyetlerini örgütsel anlamda yönlendirebilecek teşkilatların varlığına değinmiştik.

Bulgaristan’da 1930’lu yıllarda siyasî anlamda cereyan eden faşist eğilimler, azınlığın bu gibi örgütlenmelerinin ortadan kalkmasına neden olmuştu.

Soğuk Savaş dönemi esnasında ise, katı komünist ilkelerin neden olduğu diktatoryal yönetim tarzı, ülke içerisinde Türk azınlığın örgütlü bir biçimde hareket etmesini engellemiştir. Zira sivil toplum örgütlerinin demokrasi ile idare edilen toplumlarda var olabileceği göz önünde bulundurulduğunda, komünist dönem Bulgaristan’ında Türk azınlığın açıktan örgütlenememesi doğaldır. Bulgaristan Türklerinin komünist dönemde örgütlenme ihtiyacına yönelik olarak değerlendirilebilecek bazı girişimlerinin olduğu görülmektedir. Milli ve dinî kimliğinin bilincinde olan ve bağlı bulunduğu ülke içerisinde azınlık olarak varlığını sürdüren bir topluluğun, kendisine yönelik bir takım baskılar sonucu kitlesel bir tepki ortaya koyması için örgütlenme süreci içerisine kaçınılmaz olarak girdiği değerlendirilmelidir.

Bu kapsamda, komünist dönemin baskılarına rağmen ve Türk azınlığa yönelik izlenen politikalara tepki olarak, azınlık mensuplarınca bazı gizli örgütlerin kurulduğu anlaşılmaktadır. 1957 yılında kurulan “Yeraltı Atatürkçüler Örgütü” komünist dönemde ilk kurulan örgütlerden biridir. Kırcaali’deki bir grup aydın tarafından kurulan teşkilat, Bulgaristan Türkleri arasında Atatürkçü düşüncenin yayılması için faaliyet göstermiştir.

Başlangıçta 28 üyenin faaliyette bulunduğu anlaşılan bu oluşum, Kırcaali’nin Nalbantlar Köyünde ortaya çıkmış ve daha sonra, Adaköy ve Çorbacılar Köyünde de faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Teşkilat yöneticileri, Türk azınlığa Atatürkçü düşünceyi ve amaçlarını anlatan elle yazılı bazı bildiriler dağıtmış, gizlilik ilkesi çerçevesinde niyetlerini ifade eden mektuplar kaleme alınmıştır. Ancak, teşkilat içinden komünist makamlara bilgi sızdırılması sonucu, 18 üye tutuklanarak Kırcaali Mahkemesi’nde yargılanmıştır.507

Komünist dönemde Bulgaristan Türklerinin bir diğer örgütlü hareketi ise, “Bulgaristan Türk Gençlik Teşkilatları Birliği” (BTGTB) olmuştur. 19 Mayıs 1960 tarihinde Varna’da kurulan teşkilatın ilham kaynağının, geçmişte kurulan “Turan Gençlik Birliği” (1926-1934)

507 “Yeraltı Atatürkçülük Örgütü” hakkında bkz. Şerefli, a.g.e., ss.139-141.

olduğu anlaşılmaktadır. Bulgaristan’da 1959-1960 eğitim-öğretim yılında Türk okullarının kapatılmasından sonra, bu örgüt, Jivkov Rejiminin Türkçeyi ve Türk kültürünü yasaklamaya yönelik izlediği politikalara karşı Türk gençlerinin ve Türk aydınlarının direnişinin organize edilmesi ve Türk varlığının ayakta tutulması için 1960-1966 yılları arasında faaliyet göstermiştir. 1966 yılında teşkilatın lideri Ahmet Cebeci’nin Türkiye’ye iltica etmesi sonucu faaliyetleri aksayan teşkilatın, etkinliğinin 1972 yılına kadar sürdüğü anlaşılmaktadır. Daha ziyade, Kuzeydoğu Bulgaristan Türklerinin yoğun olarak yaşadığı yerlerde faaliyet gösteren BTGTB, çeşitli köy, kasaba ve şehirlerde 1964 yılına kadar 171 teşkilat oluşturmuştur.508 Gizlilik ilkesi nedeniyle, bünyelerinde yazılı hiçbir belgeye yer vermeyen oluşumda, üyelere

“10 Altın İlke”509 başlığı altında amaç ve çalışma prensipleri ezberletilmiştir.

Bulgaristan Türklerinin bir diğer teşkilatı ise, Jivkov Rejiminin Bulgaristan Türklerini asimile etmek amacıyla izlediği politikalara tepki olarak 1985 yılında Dobriç’te kurulan ve şimdiki Hak ve Özgürlükler Hareketi lideri Ahmed Doğan’ın da yer aldığı Bulgaristan Türk Milli Kurtuluş Hareketi (BTMKH) olmuştur.510 BTMKH üyeleri 1985 sonu ve 1986 yılı başlarında tutuklanırken; örgütün çalışmaları sekteye uğramış; ancak, bundan sonra da gelişimine devam etmiştir.

Başlangıçta önemsiz bir örgüt gibi görülen BTMKH, daha sonra Bulgaristan Türklerinin en önemli teşkilatı haline gelmiş ve HÖH oluşumuna doğru gidilen süreci başlatmıştır. 1985 yılı Aralık ayında Varna’da hareketin taraftarları ilk toplu görüşmelerini yapmışlar, “silahsız savaş” metodunu benimseyen bir program bildirisi kabul etmişler ve 1986 yılı seçimlerini boykot çağrısı yapmışlardır. Temmuz 1986’da Ahmed Doğan, hareketin başkanlığına seçilirken; bildiri dağıtmaktan dolayı, hareketin birçok üyesi tutuklanmış ve ağır cezalara çarptırılmışlardır. Bu tutuklamalarda, Ahmed Doğan 10 yıl hapse mahkûm edilmiştir.511 Daha sonraları, hareketin lideri Ahmed Doğan ile yapılan bir röportajda, Doğan BTMKH’nin ortaya çıkma gerekçesini şu sözlerle ifade etmiştir: “…Hareket, Bulgaristan Türk ve Müslümanları’nın hareketi idi… 1960’larda, 1972-73’lerde Batı Rodoplar’da ve 84-85 yıllarında bütün Bulgaristan’da yaygınlaşan zorla isimleri değiştirme kampanyası böyle bir örgüt için zemin oluşturmuştur…”512 Bulgaristan’da Türklerin yaşadığı her bölgede teşkilatlanan hareket, temel olarak Rumeli (Kırcaali, Hasköy, Filibe, Burgas, İslimiye),

508 Bulgaristan Türk Gençlik Teşkilatları Birliği (BTGTB) hakkında bkz. Şerefli, a.g.e., ss.147-179.

509 Şerefli, a.g.e., ss. 151-152.

510 BTMKH’yı kuran 4 kişilik ekibin içinde yer alan Zahit Öztürk ile yapılan söyleşi için bkz. Ses Gazetesi, Eylül 2009, s.3.

511 Ömer E. Lütem, Türk-Bulgar İlişkileri 1983-1989, Cilt II, 1986-1987, ASAM Yayınları, Ankara, 2005, ss.287-288.

512 Özgür, a.g.e., s.77.

Deliorman (Razgrat, Şumnu, Eskicuma, Rusçuk) ve Dobruca (Varna, Silistre, Hacıoğlupazarcığı) bölgelerinden oluşmaktaydı.513 Jivkov’un 10 Kasım 1989’da yönetimden uzaklaşmak zorunda kalmasının ardından Ahmed Doğan’ın da aralarında bulunduğu BTMKH üyeleri, 22 Aralık 1989’dan itibaren serbest bırakılmaya başlandılar.514 Hareket daha sonra, Hak ve Özgürlük Hareketi adıyla örgütlenmesine yasal zeminde devam etmiş ve günümüz HÖH’ünün temelini oluşturmuştur.

BTMKH’ne paralel olarak, Türk azınlık arasında Jivkov’un asimilasyon politikalarına tepki niteliğinde iki dernek daha oluşturulmuştur. 1988 yılı sonlarında İnsan Haklarının Savunulması Demokratik Birliği (İHSDB) adı altında bir dernek kurulurken, kurucuları Bulgaristan içlerine sürgüne gönderilmiştir.515 1989 yılında ise, Hasköy’de Avni Veliyev’in başkanlığında 1989 Viyana Destek Derneği (VDD) adında bir teşkilat daha kurulmuştur.

Daha önce 1985 yılında Kırcaali’de devlet karşıtı faaliyetlerde bulunmak suçundan hapis cezasına çarptırılan Veliyev, serbest bırakıldıktan sonra derneği kurma çalışmalarına girişmiştir. Dernek, BBC, Deutsche Welle ve Radio Free Europe (RFE) gibi yabancı radyolarda yapılan yayınlara katılarak Bulgaristan Türklerinin durumunu uluslararası kamuoyuna duyurma imkânına kavuşmuştur.516

Öte yandan, komünist dönemde şekil açısından kitlesel nitelikte değerlendirmek mümkün değilse de, içerik olarak örgütlü bir mücadelenin gösterebileceği etkiyi sağlamış olan bireysel mücadelelere de rastlanmaktadır. Bu noktada, Osman Kılıç’ın verdiği mücadele, emsal olarak gösterilebilir. 1948 yılında Türkiye lehine casusluk yapmak suçundan hapse atılan Osman Kılıç, ilk önce idam cezasına çarptırılmış; daha sonra cezası müebbet hapse dönüştürülmüştür. Osman Kılıç, 1964 yılında Ankara Yönetiminin girişimleriyle Türkiye’ye getirilmiştir.517 Bulgaristan Türkleri arasında “Osman Kılıç Davası” olarak da bilinen Kılıç’ın mücadelesi azınlık üzerinde oldukça etkili olmuştur.

Bulgaristan’da komünist rejim sona ererken; ülke içinde demokrasiye yumuşak bir geçiş süreci yaşanmış ve Sofya yönetimi rotasını Moskova’dan Brüksel-Washington hattına

513 Şerefli, a.g.e., ss.188-189.

514 Şimşir, Bulgaristan Türkleri, s.423.

515 Şimşir, Bulgaristan Türkleri, s.427.

516 Şimşir, Bulgaristan Türkleri, ss.427-428.

517 Osman Kılıç’ın Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili idama mahkûm olduğu günden itibaren Ankara yönetimi harekete geçmişse de, istenilen sonucu kısa süre içerisinde alamamıştır. İstanbul’da Galata Köprüsü üzerinde suçüstü yakalanan ve ardından hapse atılan Bulgaristan Konsolos Muavini Çolakov’u Ankara koz olarak kullanmış ve Çolakov’a karşılık 11 tane Bulgaristan Türkünü takas etmiştir. Osman Kılıç da bunların içindedir. Bkz. Şerefli, a.g.e., s.98; Osman Kılıç’ın zindandaki günlerini kaleme aldığı kitabı, kendisinin mücadelesine ilişkin ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Bkz. Osman Kılıç, Kader Kurbanı, Balkan Göçmenleri İktisadi Araştırma ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı (BİSAV) Yayınları, Ankara, 2002.

çevirmiştir. Batı yanlısı bir dış politikaya paralel olarak ortaya çıkan NATO ve AB üyelik hedefleri, Bulgaristan’ın demokratik bir devlet haline gelmesinde önemli etkenler olmuştur.

Siyasal anlamda Bulgaristan Türkleri partileşme sürecini tamamlayarak Hak ve Özgürlükler Hareketi adı altında bir parti kurmuşlar ve ülkenin en büyük üçüncü siyasî partisi konumuna gelmişlerdir. Dolayısıyla HÖH, zamanla ülkenin siyasî dengelerinin belirlenmesindeki en stratejik aktörlerden biri olmuştur, denilebilir. Ne var ki, Bulgaristan Türkleri demokratik haklarını kazanmalarının doğal bir sonucu olarak, siyasî anlamda partileşme konusunda gösterdikleri başarıyı, sivil toplum anlamında gösterememişlerdir.

Komünist dönem ve öncesinde demokratik bir yönetim tarzından bahsedilemeyeceği için, ancak kendilerine yönelik izlenen asimilasyon politikalarına tepki olarak gizlice örgütlenme yoluna gitmişlerdir. Ne var ki, demokratik anlamda örgütlü bir biçimde hareket etmelerinin önündeki hukukî sınırlamalar kalkmasına rağmen, bu kez de azınlığın teşkilatlanma konusunda zafiyeti ortaya çıkmıştır.

Söz konusu zafiyetin ortaya çıkmasında çeşitli nedenler dikkat çekmektedir. Bunlar;

- Halkın ekonomik kaygı ve sıkıntıları,

- Komünist dönemden kalma, ‘her şeyi devletten bekleme’ anlayışı,

- Sivil toplum örgütlenmesiyle ilgili faaliyetleri yapabilecek nitelikli insan sayısının az olması ve bu işlerle ilgilenen kişilerin Türkiye’ye göç etmesi,

- HÖH’ün, Türk azınlığın kendi tekelinden çıkmasını istememesi ve olası bir muhalefetten çekinmesi,

- Bulgar devletinin Türkleri örgütlü bir yapıda görme kaygısı, vs. şeklinde belirtilebilir.

Hâlihazırda Bulgaristan Türkleri adına faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin sayısı çok azdır. Bu dernekler şunlardır:

* Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneği;

* Şumnu Nazım Hikmet Türk Kültür Evi;

* Burgas Recep Küpçü Türk Kültür Merkezi;

* Rusçuk Türkiye ile İlişkiler Derneği – GÜNEŞ;

* Rodop Kültür Etnik Teatisi Derneği;

* EVET Birliği (Sofya);