• Sonuç bulunamadı

2.2. 1973 GENEL SEÇİMLERİ

5) Tüm vergi ve sigorta primi ceza ve zamları, asıllarının 8 ay zarfında ödenmesi şartıyla sınırsız olarak affedilmiştir.”297

2.4. I. MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETİ

2.6.3. Sivas Olayları

3 Eylül günü Sivas’ta benzer olaylar başlıyordu. Sahneye yine Alevi-Sünni çatışması çıkarılıyordu. Sivas’taki olaylar şu şeklide aktarılmaktadır:470

“Sivas’taki olaylar aniden başlamadı. Ramazan ayı boyunca mezhep ayrılıklarına dayanan propagandalar, camilerde, evlerde ve gazetelerde yaygınlaştırıldı. Duvarlara ‘Alevi öldüren Cennete gider’ vb. sloganlar yazıldı. Bildiriler dağıtıldı. ‘Camilere saldırılıyor, oruç tutturulmuyor. Aleviler ayaklanacak’ şeklinde söylentiler çıkartılıyordu.

      

466 Devrimci Yol Savunması, s.221.

467 Sunay, Türk Siyasetinde Sivil-Asker İlişkileri….., s.208.

468 Mustafa Balbay, 12 Eylül Sol-Kırımı-78’liler, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul 2008, s.69.

469 Fotoğraflarla 12 Eylül Kitabı, s.12.

Sivas’a diğer illerden ve köylerden getirilen militanlar, Ülkü Ocakları yatakhanelerine yerleştirildiler. Toplu şekilde çarşıda, mahallede gezerek, gövde gösterisi yaptılar.

Nihayet, 3 Eylül günü önceden tertiplenen olaylar patlak verdi. Şehrin her yerinde taksilerden megafonlarla, ‘Aleviler camiye bomba attılar,471 Aleviler camileri yakıyorlar, Müslümanları kesecekler, Müslümanlar birleşin’ çağırıları yapıldı. ‘Dinsizleri öldürürsek, tarlaları, dükkanları bize kalacak, hükümet bize bir şey yapmayacak’ aldatmacalarıyla, cahil insanlar kandırıldı.

Bu yalanlarla aldatılan ve 13-15 yaşındaki çocukların çoğunlukta olduğu, gerici kitle harekete geçti. 5-6 yerden birden 80-100 kişilik gruplar halinde, önceden tespit etlikleri mahallelere, evlere ve dükkanlara yöneldiler. Alibaba Mahallesini uzun menzilli silahlarla yaylım ateşine tuttular. Alevi olmayan, ama CHP’lilerin yoğun olduğu Yüceyurt, Çavuşbaşı gibi semtlere yapılan saldırılar da, halkın karşı koymasıyla sonuçsuz kaldı.

Saldırganlar bu kez çarşıda Belediye binasını ve dükkanları yıkıp yaktılar ve sadece Alevilerin değil, CHP’lilerin ve Ülkü Ocaklarına haraç vermeyen AP'lilerin, MSP'lilerin de dükkanlarını yağmaladılar, talan ettiler; önceden işaret koydukları, kendi yandaşlarının, MHP’lilerin dükkanlarına dokunmadılar.

Bu arada Yüceyurt Mahallesinde ‘komünistlerin cami derneği’ diyerek bir cami derneğini tahrip ettiler.

‘3-4 Eylül tarihlerinde ilimizde vukubulan çok üzücü olaylar sonrası, bazı meçhul kaynaklarca ilimizde bazı camilerin bombalandığı veya yakıldığı şeklinde söylentiler çıkartılarak, vatandaşlarımız tahrik edilmek istenmektedir. Olay günü ve sonrası hiçbir camiye belirtildiği şekilde tecavüz vaki olmamıştır.’ 

Aynı günlerde, ‘Yüceyurt Mahallesi Cami Onarım ve Güzelleştirme Derneği’ adına, Başkan Hacı Kaya Kaneş ve üyelerce yapılan imzalı ve mühürlü basın açıklamasında: ‘Bir grup faşist saldırgan, mahallemize gelerek birçok ev ve işyerlerinin yanı sıra, derneğimizi de tahrip ederek yağmalamışlardır. ‘Yüceyurt Mahallesi Cami Onarım ve Güzelleştirme Derneği’ yöneticileri olarak bu çirkin olayı

      

şiddetle kınıyoruz’ denildi.” Bu aktarımda olaylardan Ülkücülerin sorumlu tutuldukları görülmektedir. Fakat burada da değişmeyen gerçek, olayların Alevi-Sünni çatışması üzerinden yürütülmüş olmasıdır.

Olayların nasıl çıktığı ile ilgili birkaç söylem vardır. Kitle Örgütleri Raporu’na göre:

“Alibaba Mahallesi'nin üst kesiminde bulunan Çukurtarla semtinde patlayıcı bir madde atılmış ve yoldan geçen yurttaşlara saldırılmıştır. Önceden hazırlanan plan gereğince aynı anda faşist bir grup da Alibaba Pazaryeri'nde halka silahla saldırarak, ‘Ey Müslümanlar, ne duruyorsunuz, Aleviler, komünistler namazdan çıkan Müslümanlara saldırdı’ diyerek halkı tahrik etmişlerdir.”472

Vali Fikret Kozak ise şu açıklamayı yapıyordu:

“Olaylar, Sünni ve Alevi yurttaşların oturdukları Alibaba Mahallesi'nde çocuk kavgasından çıkmıştır. Yaşlı bir kişi çocukları ayırmaya gitmiş, ancak henüz bilinmeyen bir nedenle sağ eğilimli kişiler bu yaşlı adamın çevresini sarmış, kısa bir sürede sağcılarla solcular arasında silahlı çatışma şeklini almıştır. Buradaki çatışmada iki kişi ölünce olaylar bu kez tüm kentte yayılmıştır... Olaylar sırasında sağcıların şehirde terör yarattıkları ve Alibaba Mahallesi'nde bazı evlere benzin dökerek ateşe verdikleri görülmüştür. ‘Kanımız aksa da zafer İslam'ın!’ diye bağıran ve yüzlerine mendiller bağlayan sağcı gruplar, demir çubuk ve sopalarla çarşı içinde ve bazı caddelerde bulunan dükkanların tümünü, Bankalar Caddesi, Posta ve Kepenek Caddesi'ndeki dükkanların büyük bir bölümünü tahrip etmiştir.”473

Anadolu Ajansı ise haberi geçerken bazı sağ çevrelerin halkı bir süredir tahrik ettiklerini ve dünkü olayda da Aleviler camilere saldırıyor şeklinde bir söylentinin etkili olduğunu söylemiştir. Bazı kişilerde halkı tahrik etmek için mahalle mahalle dolaşarak bu söylentiyi yaymışlardır.474

Olayların hangi şekilde çıktığından ziyade sonuçları önemli olmuştur. Olaylara mezhep kavgası temel teşkil etmiştir. Çatışmalar 7 Eylül’e kadar devam etmiştir. Tıpkı Malatya’da Hamido olayında olduğu gibi Sivas olaylarında da çevredeki yerleşim

      

472 Ruscuklu, Demokrat Partiden 12 Eylül’e, s.228-229.

473 Ruscuklu, Demokrat Partiden 12 Eylül’e, s.229.

yerlerinden Sivas’a gelenler olmuştur. Bu durum çatışmaların ne kadar ciddi boyutlara ulaştığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Olayı soruşturan Cumhuriyet Savcısı raporunda şunlara yer vermişti:

“ ‘Kanımız aksa da zafer İslam’ın, Milliyetçi Türkiye, Müslüman Türkiye, Komünistlere ölüm, Sivas kafirlere mezar olacak,’ gibi sloganların kullanıldığı. Olay günü çevre illerden çok sayıda aracın Sivas’a geldiği…

Sünni-sağcı topluluk içinde yüzleri maskeli kişilerin de bulunduğu... Olayların genel karakterinin mezhep ve siyasal görüş ayrılığı nedeniyle hasım tarafın can ve malını hedef alan, Sünni-sağcıların daha baskın oldukları bir ‘imha hareketi’ olduğu...”475

Ülkücüler ise olayın kendilerini hedef alan bir provokasyon olduğunu iddia etmektedirler. Yalan bir haber ile Alevilerin yoğun olduğu bölgelerde faşistlerin mahallerini basıp, evlerini yakacakları söylentilerinin yayıldığını ve bunun Ülkücüleri hedef alan bir provokasyon olduğunu söylemektedirler.

Olaylar sonucunda 9 kişi ölmüş, 92 kişi yaralanmıştı. Hükümet Türkiye’nin çeşitli yerlerinde meydana gelen benzer olayları önlemek istiyordu. Fakat gerekli tedbirleri almıyordu. Hükümetin kendi içerisinde de sıkıntıları vardı. Bazı bakanların yolsuzluğa karıştıkları söylentileri çıkmıştı. Askerler ise bu ve benzeri olayların önlenebilmesi için sıkıyönetimin ilan edilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Aksi takdirde ellerinin kollarının bağlı olduğunu ve bu yüzden bir şey yapamadıklarını belirtiyorlardı.

1978 yılının Eylül ve Ekim ayları içersinde şu olaylar da meydana geliyordu: 6 Eylül’de Elazığ, Gaziantep ve Adana’da iki gün üst üste cinayetler işleniyor ve bu cinayetler sonucunda 12 kişi öldürülüyordu.

15 Eylül’de Van’da aşiret kavgası çıkıyordu. Bu kavgada 15 kişi öldürülürken, olaylar İstanbul ve Ankara’ya da sıçrıyordu. Aşiretin bu şehirdeki üyeleri de buralarda olay çıkarıyorlardı.

      

3 Ekim’de MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlıoğlu evinden çıkarken yaylım ateşine tutuluyordu. Olay sırasında yanında bulunan oğlu ile birlikte hayatlarını kaybediyorlardı.476