• Sonuç bulunamadı

2.2. 1973 GENEL SEÇİMLERİ

2.2.4. Koalisyon Arayışları

Seçimlerin sonuçlanmasından sonra yeni bir kriz dönemine girilmişti. Bu kriz hükümet kurma kriziydi. Çünkü hiçbir parti tek başına iktidar olabilmesi için gerekli olan oyu alamadığından ülkenin koalisyon arayışlarına gireceği belli oluyordu.

1973-80 arası dönem meclisin iki büyük partisinin tek başlarına ya da birbirleri ile koalisyon yapamadıkları, küçük partilere ihtiyaç duydukları bir dönemdi.274 Yeni

      

270 Milliyet, 17 Ekim 1973.

271 Suavi Aydın, “Milli Demokratik Devrim”den “Ulusal Sol”a Türk Solunda Özgücü Eğilim, Toplum ve

Bilim, Sayı: 78, Güz 1998, s.80.

272 Yeşilada, Breakdownnof Democracy….., p.56.

273 Özbudun, Çağdaş Türk Politikası..., s.9.

meclis 24 Ekim’de toplandı275 ve Cumhurbaşkanı Korutürk hükümeti kurma görevini seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP’nin lideri Ecevit’e verdi. Aslında ülkede koalisyon konusundaki genel mutabakat bir CHP-AP koalisyonuydu. Özellikle büyük sermaye kesimleri ve Ordu bunu istiyorlardı. Çünkü bu koalisyon gerçekleşirse iki büyük parti bir araya gelmiş olacaklar, her türlü sorun çözülmüş ve sağ ile sol arasındaki kamplaşmada azalmış olacaktı. Fakat iki lider arasında böylesi bir koalisyonun gerçekleşme olasılığı imkânsız olarak görülüyordu. Çünkü iki lider seçim kampanyalarını bu doğrultuda gerçekleştirmiş, stratejilerini birbirleri ile rekabet üzerine oluşturmuşlardı.276 Zaten Süleyman Demirel de seçimlerden hemen sonra yaptığı açıklamada “Halk bana muhalefet görevi verdi” diyerek herhangi bir koalisyona dahil olmayacağının sinyallerini vermişti. Koalisyona dahil olmazken partisinin nasıl bir muhalefet yapacağını da dosta düşmana göstereceğini söylüyordu.277 Hatta şu ifadeler her iki liderin de bu konuya olumlu yaklaşmadıklarının göstergesidir:

Bülent Ecevit:

“AP bizimle asla yan yana gelmek istemiyordu. Hatta bazı vesilelerle Sayın Demirel, biz ancak savaşta bir araya gelebiliriz, diyordu.”

Süleyman Demirel:

“Bizim CHP ile bir araya gelmemiz o gün kimsenin aklından geçmezdi. Yapamazdık da zaten. Ne meclis kadrolarımız, ne halk kadroları ona hazır değildi. Zaten hem CHP, hem biz kadrolarımızı birbirine karşı hazırlamıştık. O manevrayı yapamazdık.”278

Feroz Ahmad ise Demirel’in bu yaklaşımını hesabı yapılmış bir davranış olarak değerlendirmektedir. Yani Ahmad’a göre Demirel’in sorunların devam ettiği, ara dönemden yeni çıkıldığı ve ekonominin bozuk gittiği bir dönemde hükümette yer alıp gelişecek olumsuzlukların sorumluluğunu almak istemediğini, bunu bir seçim propagandası yapmayı tercih ettiğini belirtmektedir.279

      

275 Erdoğan, Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, s.119.

276 Dursun, 12 Eylül Darbesi….., s.28.

277 Demirel, Adalet Partisi….., s.65.

278 Birand-Bilâ-Akar,12 Eylül Türkiye’nin Miladı, s.26-27.

Birinci denemesinde başarısız olan Ecevit görevi Cumhurbaşkanı Korutürk’e iade etti. Korutürk hükümeti kurma görevini seçimlerden ikinci çıkan Demirel’e verdi. Fakat Demirel’in de çabaları olumlu bir sonuç vermedi. Hükümet kurma konusu artık bir kriz haline dönüşüyordu. Öyle ki cumhurbaşkanı bu ortamda hükümeti kurma görevini bir de Naim Talu’ya verdi. Naim Talu o dönemde kontenjan senatörü idi. Partilerin hiçbiri bu fikre sıcak bakmadılar. Bu davranış demokratik açıdan da çok hoş olmayan bir durumdu.280 Çünkü seçimler yeni yapılmış, askerin etkin olduğu ara dönemden henüz çıkılmıştı. Hem halkın hem de siyasilerin demokrasiye olan inançlarının sarsılmaması için yapılması gereken prosedürler uygulanmalıydı.

Demirel’in koalisyona sıcak bakmaması üzerine Ecevit’in karşısında iki seçenek kalıyordu. Ya MSP ile ya da DP ile anlaşacaktı. DP ise koalisyona dahil olmayı göze alamıyordu. Çünkü DP, AP’den ayrılan milletvekillerinin kurdukları bir partiydi. Şayet bu koalisyonda yer alırsa AP’nin şiddetli eleştirilerine maruz kalabileceğini tahmin ediyordu. Bunun yanında Celal Bayar’ın 1973 seçimlerinde DP’yi desteklemiş olması da bu koalisyonun gerçekleşmesi için bir engel teşkil ediyordu. Geçmişte CHP ile şiddetli tartışmalar yaşamış ve 27 Mayıs sayesinde görevinden uzaklaşmış olan Bayar’ın bu koalisyona olumlu bakmayacağı tahmin edilmekteydi. Geriye tek seçenek kalıyordu: MSP

MSP koalisyon açısından kilit bir role sahipti. Milliyet gazetesinde iki büyük partinin liderlerinin şahsi çıkarları nedeni ile Erbakan’ın MSP’sine “Anahtar Parti” görüntüsü verdikleri ve Erbakan’ın da bu durumdan yararlandığı bir Ecevit’e, bir Demirel’e göz kırptığı yer almaktadır.281

1973 yılı hem genel seçimlerin hem de yerel seçimlerin yapıldığı bir yıldı. Hükümet kurma bunalımı yaşanılırken bir taraftan da yerel seçimler gerçekleştirildi. Yerel seçimlerde de yine birinci olan parti CHP’ydi. Yerel seçimlerde de tıpkı genel seçimlerde olduğu gibi büyük şehirlerdeki seçmenler tercihlerini CHP’den yana kullanmışlardı. 67 ilden 32’sini CHP kazanmıştı. Bu sonuçlar Ecevit’in prestijini daha da artırmış, MSP koalisyon fikrine daha da sıcak bakmaya başlamıştı. Aslında her iki partinin de bu koalisyon için gerekçeleri vardı. CHP seçimden birinci çıkan partiydi. 1950’den sonra ilk kez böyle bir başarı yakalamıştı. Ecevit ise liderliğinin ilk sınavını

      

280 Tutar, Türk Siyasetinde Sancılı Yıllar, s.229.

başarı ile geçmişti. Yani hem parti olarak hem de lider olarak iktidara ihtiyaç duyuluyordu. MSP ise 1971 yılında kapatılan MNP’nin devamı niteliğindeydi. Partinin kapatılış gerekçesi anayasaya aykırı davranmak ve devlet düzenine zarar vermek olarak belirtilmişti. Bu partiye zarar verebilecek bir gerekçeydi. İşte yeni partiyi bu olumsuz intibadan kurtarmak ve meşruiyet sağlamak için MSP’nin de bu koalisyona ihtiyacı vardı. Aslında CHP ve MSP uyumlu oldukları için değil, çok istedikleri için koalisyonu düşünüyorlardı.282

Ecevit’in koalisyon ortağı olarak Erbakan’ı seçmesinin bir diğer nedeni de 1973 yılında dünya çapında yaşanılan petrol krizi ya da ekonomik krizdi. Bu dönemde Ortadoğu’da devam eden Arap-İsrail Savaşı’nda Batılı devletlerin büyükleri Arap aleyhtarı bir tutum sergilemişlerdi. Bunun üzerine bölgenin petrol üreticisi olan ülkeler de petrol krizi meydana getirerek İsrail yanlısı tutum sergileyen devletleri cezalandırma yoluna gitti. Petrolü bir silah olarak kullandı.283 OPEC’in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) 1973 yılının sonunda petrol fiyatlarını dört katına çıkarınca I. Petrol Krizi patlak verdi. Bu kriz sonucunda enflasyon arttı. Petrol ihracatçısı ülkelerde şiddetli bir durgunluk yaşandı.284 İşte bu gelişmeler karşısında Bülent Ecevit, Arap dünyası ile ilişkileri iyi olan Erbakan’ı koalisyona dahil ederek bu krizin dışında kalmayı amaçlıyordu. Ecevit’in Erbakan’ı tercih etmesinin bir nedeni de bu idi.

1973 petrol krizi üzerine Türkiye 1702 sayılı Petrol Reformu Kanunu’nu uygulamaya soktu. Buna göre yabancı sermayeyi engelleyen petrol aramalarının devlet tarafından yapılması ilkesine ağrılık veriliyordu. Petrol krizi üzerine dünya çapında petrol tüketimi azaltılmaya çalışılmıştır. Türkiye bağlamında ise ülkenin Arap ülkelerine olan ihracatı arttı. Yine inşaat sektöründe de Arap ülkeleri ile ilişkiler başlamıştı. Türk inşaat şirketleri Libya, Suudi Arabistan ve Irak’ta faaliyetlerini büyüttüler. Petrol krizi sonucunda yabancı ülkelerde çalışan işçiler de tehlikeye girdiler. Türkiye ile Arap dünyası arasında gelişen ilişkiler üzerine Almanya, Türk işçileri gönderme tehdidini kullanmaya başladı. Arapları ikna edin petrol versinler diyordu. Nitekim Körfez ülkelerinin isteği doğrultusunda OPEC, Türkiye’yi petrol kısıtlamasının

      

282 Karavelioğlu, Bir Devrim İki Darbe….., s.260.

283 Yeşim Demir, “1960-1980 Dönemi Türk-Arap Ekonomik İlişkileri”, Dokuz Eylül Üniversitesi AİİTE

Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, VII (18-19), Yıl: 2009/Bahar-Güz, İzmir 2010, s.212. 284 Gülten Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler(1929-2001)-“Ekonomi Politik” Açısından Bir

dışında tutmuştu.285 Saddam Hüseyin ise Türkiye’nin dost ülkeler arasında olduğunu vurgulayarak “… Ne kadar petrol ihtiyacı varsa o kadarını alabilir” diyordu. İran ve Irak komşu ülke olan Türkiye’nin dostluğunu kazanmak istiyorlardı.286