• Sonuç bulunamadı

2.2. 1973 GENEL SEÇİMLERİ

5) Tüm vergi ve sigorta primi ceza ve zamları, asıllarının 8 ay zarfında ödenmesi şartıyla sınırsız olarak affedilmiştir.”297

2.4. I. MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETİ

2.4.2. DGM ve Profilo Direnişleri

1976 yılına gelindiğinde sol muhalefet kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Özellikle de işçiler harekete geçmişlerdi. İşçi eylemleri ve grevleri her geçen gün daha da artıyordu. Bunları teşkilatlandıran ise DİSK yani Devrimci İşçi Sendikalarıydı.

Anayasa Mahkemesi DGM’leri düzenleyen yasanın bazı maddelerini 11 Ekim 1975 tarihinde iptal etmişti. MC hükümeti ise bunu bir yıl içinde yasallaştırmak istiyordu. Bunda ordunun da etkisi vardı. Çünkü artan anarşi ve terör olaylarını bastırabilmek için devletten yeni bir mekanizma kurmasını istiyordu. İstediği bu mekanizma da Devlet Güvenlik Mahkemesi’ydi. Fakat askerin bu isteğine DİSK engeli

      

373 Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, s.198.

çıktı.375 Bu engel ciddi bir engeldi. Çünkü DİSK’in üye sayısı ve etkinliği çok fazlaydı. DİSK 16 Eylül 1976’da DGM yasasını önlemek için genel yas ilan etti ve bu kararını “İlerici, halktan yana bir hükümet kuruluncaya kadar, genel yas ilan edilmiştir”376 cümlesi ile kamuoyuna bildirmişti. Bu kararın ardından DİSK’in bulunduğu merkezlerde her gün araçlarla sessiz matem yürüyüşleri ve mitingler düzenlenmişti.377 CHP ve DİSK bu konuda işbirliği yapmışlardı. Yani CHP’nin parlamentoda ve siyasi arenada yaptığı muhalefeti DİSK sokaklara taşımıştı.378 Bu yolda DİSK’in destekçisi sadece CHP değildi. TİP’liler de DİSK’i bu konuda desteklediklerini, ancak genel yasın süresinin belirli olmamasını pek doğru bulmadıklarını belirtiyorlardı. DİSK’in çabaları sonuç vermiş ve DGM yasası engellenmişti. Bu başarı sonucunda “DGM’yi ezdik, yaşasın işçilerin birliği!” cümlesi bir slogan haline geliyordu.

Bu dönemin bir başka gelişmesi de Profilo işçilerinin direnişleriydi. Profilo fabrikasından DİSK’i destekleyen 18 işçi işten çıkarılınca fabrikanın diğer işçileri arkadaşlarını desteklediler. Bu olay giderek büyüdü. 22 Eylül 1976’da işçiler grevi işgale dönüştürdüler. Olaya güvenlik güçleri müdahale etti ve çıkan çatışmada bir işçi öldü. Bu gelişmeler üzerine DİSK, “DGM’yi ezdik, sıra MESS (Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası)’de” sloganı ile uzun süreli bir greve girişti.379

İşçiler artık iyice hareketlenmişlerdi. Uzun süreli grevler, işgaller ve çatışmalar baş göstermişti. 1 Mayıs onların kendilerini ifade etme günleriydi. Bundan sonra 1 Mayıs alanlarında isteklerini ve özlemlerini haykıracaklardı.

1976 yılı sadece işçilerin hareketlendikleri bir yıl değildi. Aynı zamanda şiddet ve terörün liselere hatta ortaokullara kadar indiği bir yıldı. Ülkenin doğusundaki eğitim kurumlarında sağ-sol çatışmaları Türk-Kürt şeklinde ırk ve Alevi-Sünni şeklinde mezhep ayrılıklarına dönüşmeye başlamıştı.380 Bu durum toplumsal hayattaki ayrımcılığın ne kadar uç boyutlara ulaştığının bir göstergesi oluyordu. Henüz liseye giden öğrenciler eğitim görmeye yani okula giderken ceplerinde silahlarını da götürmeyi ihmal etmiyorlardı. Onları eğitecek olan öğretmenlerde farklı hareket

      

375 Birand-Bilâ-Akar, 12 Eylül Türkiye’nin Miladı, s.46.

376 Otuz Yıldır 12 Eylül Yaşayanlar Anlatıyor, s.46.

377 Seçkin Kazak-Şafak Altan, “1 Mayıs: Yüz Binlerin Çiçek Bayramı”, 12 Eylül’e Rağmen, Siyah Beyaz Kitap, İstanbul 2007, s.45.

378 Kılıç, Özel Harp Dairesi….., s.183.

379 Kazak-Altan, “1 Mayıs Yüz Binlerin Çiçek Bayramı”….., s.45.

etmiyorlar silahlarını yanlarından ayırmıyorlardı. Çünkü karşıt görüşler arasında bir çatışma meydana gelirse bu silahlar tereddüt edilmeden çekilebiliyordu. Anne babalar ise çocuklarını okula gönderirken akşam sağ olarak dönüp dönmeyeceklerinden endişe eder olmuşlardı. Ülke bir iç savaşın eşiğine doru sürüklenmeye başlamıştı ve kimse nehrin akışına karşı koymayı göze alamıyordu ya da almak istemiyordu.

2.4.3. 1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı

Türkiye’de işçi sınıfının siyasal yaşama damgasını vurmaya başlaması 1960’lı yıllarda başlamıştır. İşçilerin siyasetle buluşmaları 1970’li yıllarda iyice yoğunluk kazanmıştır. Sermaye-emek çatışmaları yoğunlaşmış, hak ettiklerini alamadıklarını düşünen işçiler sosyalist düşüncelere yakınlaşmaya başlamışlardır.381 Bu yakınlaşmada dernek ve sendikaların rolü büyük olmuştur.

1 Mayıs’ın İşçi Bayramı olarak kutlanması 1970’li yıllara damgasını vuran bir olay olmuştur. 1 Mayıs, işçilerin kendilerini ifade etmeleri ve haklarını savunmalarının sembolü olarak görülmüştür. Meydanları dolduran işçiler haklarını haykırmışlardır. 1 Mayıs Türkiye’de 1976 yılından itibaren İşçi Bayramı olarak kutlanmaya başlamış ve 1977 yılındaki kutlamalar kanlı olaylara sahne olmuştur.

1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak kutlanması kararı 1976 yılında alınmıştır. DİSK Yürütme Kurulu 2 Nisan 1976 yılında konuyu görüşmek üzere bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda 1 Mayıs’ın İşçi Bayramı olarak kutlanmasına karar verilmiş ve toplantıda alınan kararlar kaydedilmiştir. Yürütme Kurulu karar defterinin 135. Sayfasına 2 Nisan 1976 tarih ve 199 sayılı kararının1. Maddesi “1 Mayıs’ın bütün dünyada işçi bayramı olarak kutlanması nedeniyle, Türkiye’de de 1976'dan itibaren İşçi Bayramı olarak kutlanması ve bu yıl için uygulanacak program ve bu programlarla ilgili organizasyon DİSK Başkanlar Konseyinin 31 Mart ve l Nisan tarihlerinde yapılan toplantısında görüşülmüş, DİSK yürütme kuruluna önerilen Başkanlar Konsey’i görüşleri de Yürütme Kurulunca görüşülerek, 1976'dan itibaren 1 Mayıs ‘İşçi Dayanışma Günü’ olarak

      

381 Çiler Dursun, “Türkiye’de İşçi Sınıfı Kimliğinin Medyada Temsili: 1970-1977”, Toplum ve Bilim, Sayı: 78, Güz 1998, s.223-224.

kutlanmasına...”382 şeklindedir ve 1 Mayıs’ın Türkiye’de de İşçi Bayramı olarak kutlanmasını sağlamıştır.

Toplantı tutanağında 1 Mayıs’ın nasıl kutlanacağına, hangi komitelerin kurulacağına ve yapılacak hazırlıklara dair kararlar da yer almıştır. Toplantıda alınan bir diğer karar da “Bundan böyle 1 Mayıs'ın her yıl İşçi Bayramı olarak kutlanabilmesi amacı ile üye sendikalarımızın yapacağı toplu sözleşmelere aşağıdaki maddenin konulmasına.

Madde- a) 1 Mayıs genel tatil günü, diğer bütün dünya ülkelerinde de olduğu gibi İŞÇİ BAYRAMI olarak kutlanabilmesi amacı ile işyeri tatil yapılır ve herhangi bir nedenle işçi çalıştırılamaz.

b) 1 Mayıs'ın arifesi olan 30 Nisan günü saat 12,00’den sonra işyerinde ücretli tatil yapılır. Bugüne ait işçi ücretleri herhangi bir nedenle kesilemez.

c) 1 Mayıs İşçi Bayramı için, Nisan ayının ikinci yarısı içinde işçiye 500 TL. (1.000 - TL.) tutarında bayram ödeneği verilir” şeklindeydi.

Burada da işçilerin tümünün bu bayrama dâhil olmaları için birtakım kararlar alınmıştır. Bayram nedeni ile işyerlerinin tatil edilmeleri ve bu tatil için de işçilerden herhangi bir ücret kesintisi yapılmaması sağlanarak işçi haklarının korunmaya çalışıldığı görülmektedir. Toplantı tutanağının altına DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Genel Başkan Vekili Rıza Güven, Yürütme Kurulu üyeleri Mehmet Karaca ve Celal Küçük imzalarını atmışlardır.383

İlk defa 1976 yılında yapılan kutlamalar büyük bir coşku ile geçmiştir. Kutlamalar 1 Mayıs ile adeta bütünleşecek olan Taksim Meydanı’nda yapılmıştır. İşçiler, aydınlar ve gençler çeşitli yönlerden kol kola, omuz omuza Taksim’e gelmişlerdir. Kutlamalara 400.000 kişi katılmıştır. İlk 1 Mayıs kutlamalarında atılan sloganları 2 Mayıs tarihli Hürriyet Gazetesi “Faşistlere ölüm”, “Sömürü düzenine paydos”, “Kürt halklarına özgürlük”, “Katil MC iktidarı”, “İşçi aydın elele”, “Tüm işçiler birleşin” şeklinde aktarmıştır. En çok kullanılan slogan ise “Sosyalist Türkiye” sloganıdır. Cumhuriyet gazetesi ise kullanılan sloganların yetersiz olduğunu fakat pankartların ise oldukça fazla

      

382 Nail Güreli, 1 Mayıs 1977 Türkiye Devrimcileri’nin “İki 1 Mayıs” Belgeseli, Ozan Yay., İstanbul 2006, s.22.

olduğunu belirtmiştir. Sloganlardan “İşçiler birleşin, yerden yükselin”, “İşçiyiz güçlüyüz, devrimde öncüyüz”, “Bağımsız Türkiye”, “İş, ekmek, hürriyet - sömürüye nihayet”, “Faşizme geçit yok” sloganları, pankartlardan ise “Savaşa karşı barış, zulme karşı özgürlük”, “Giyinsek aç, yesek çıplak kalıyoruz”, “Topraklarımızı ABD'ye değil yoksul köylüye verin”, “Bugün milyonlarca işçi tek bir ses, tek bir yürek”, “Analar doğurur faşistler öldürür.” ifadeleri dikkat çekmiştir.384 Halil Berktay kullanılan bu sloganları uluslar arası komünist hareketin karakteristik sloganları olarak nitelendirmektedir.385

Bu ilk kutlamalar oldukça coşkulu ve renkli geçmiştir. Kutlamalara bazı sanatçı ve aydınlar da katılmışlardır. DİSK Başkanı Kemal Türkler yaptığı konuşmada işçilere grev ve toplu sözleşmeler ile ilgili haklar verilmesi gereğinden bahsetmiştir. Kutlamalar gece de devam etmiş, kutlama gecesi yapılmış, çeşitli gösteriler, korolar ve danslar sergilenmiştir.

1976 yılının 1 Mayıs’ı insanlarda yeni başlangıçlar için bir ümit vaat etmiş, işçiler bundan sonra haklarını daha iyi arayacaklarına inanmışlardır. Fakat 1977 yılındaki kutlamaları hala daha çözülemeyen esrarengiz olaylar karartmış ve birçok kişinin ölmesine ve yaralanmasına neden olmuştur.

1977 yılının 1 Mayıs’ı geldiğinde bir önceki yılda alınan karar gereğince yine İşçi Bayramının kutlanması için hazırlıklar başlamıştır. Sendikalar ve bu sendikalara bağlı öğrenciler heyecanlı ve hummalı bir çalışma içerisindedirler. Toplantılar yapılıyor, kutlamaların nasıl başlayacağı, nasıl gelişeceği gibi konular tartışılıyordu. 1977 yılındaki kutlamaların bir önceki yıldan farkı işçi sınıfının isteklerinin yanında sisteme yönelik toplumsal ve siyasal isteklerin de dile getirilecek olmasıydı.386 Bu çalışmalar 9 Mart tarihinde başlamıştı. 10 Mart tarihinde ise İstanbul Valiliği’ne 1 Mayıs kutlamalarının yapılabilmesi için dilekçe verilmişti. Bu dilekçede 1 Mayıs’ın demokratik bir bayram olduğu ve tüm dünyada kutlandığı, Türkiye’de de kutlanmak istendiği söylendikten sonra kutlamalar için 1 Mayıs 1977 Pazar günü saat 10.00’da Beşiktaş’ta toplanılacağı, kutlamalara katılanların yürüyüş korteji ile Beşiktaş caddesi, Dolmabahçe caddesi, Stadyum önü ve Gümüşsuyu güzergâhı önünden Taksim

      

384 Güreli, 1 Mayıs 1977….., s.24.

385 Berktay, Yaşadığımız Şu Korkunç….., s.14.

386 Şükrü Aslan, 1 Mayıs Mahallesi 1980 Öncesi Toplumsal Mücadeleler ve Kent, İletişim Yay., İstanbul 2008, s.125.

meydanına ulaşacakları bildiriliyordu. Yine bu dilekçede saat 14.00’da Taksim’de başlayacak etkinliklerin konuşmalar, yürüyüş ve gösterilerden sonra saat 16.00’da sona ereceği belirtiliyordu. Bu birinci dilekçeden sonra 19 Nisan 1977’de valiliğe ikinci dilekçe veriliyordu. Bu ikinci dilekçe saatler ile ilgili yapılan değişiklikleri içeriyordu. Buna göre Beşiktaş’ta toplanma saatinin 12.00-14.00, yürüyüşe başlama saatinin 14.00 ve toplantının sona erme saatinin 18.00 olarak değiştirildiğini bildiriyordu.387

Hazırlıklar o kadar sistemli yürütülüyordu ki kutlamalar sırasında kullanılacak olan sloganlar, sözler ve afişler önceden belirlenmişti. Kullanılacak olan slogan, söz ve afişler 19 Nisan’da açıklanmıştı. Bunlar, İşçiyiz Güçlüyüz, Devrimlerde Öncüyüz, Bağımsız Türkiye, Barış-Birlik-Dayanışma, 1 Mayıs Emeğin Bayramı, Faşizme Geçit Yok, NATO'ya, CENTO'ya Hayır gibi sloganlardı.388

1 Mayıs’a bu kadar özenerek hazırlanan DİSK sık sık toplantılar yapıyor ve ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen şube ve temsilcilerinin de görüşlerini almayı ihmal etmiyordu. DİSK Ajansı 22 Nisan tarihinde 1 Mayıs kutlamalarına katılacak olan dernek ve örgütleri açıklıyordu. Bu dernek ve örgütler, Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER), İş Müfettişleri Derneği (İM-DER), Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), KÖY-KOOP, İlerici Kadınlar Derneği (İKD), Tüm Sağlık Personeli Derneği (TÜS-DER), Tüm Memurlar Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÜM-DER), Tüm Teknik Eleman ve Teknikerler Derneği, Tüm Teknik Elemanlar Derneği (TÜTED), Çağdaş Hukukçular Derneği, Barış Derneği, Giyim İşçileri Derneği (GİB-DER), İlerici Gençler Derneği (İGD), Pahalılık ve İşsizlikle Mücadele Derneği (PİM), Devrimci Halk Kültür Derneği, DEVGENÇ, Devrimci Demokratik Kültür Derneği’nden ibaretti.

DİSK çalışmalarını oldukça heyecanlı bir şekilde devam ettirirken basında da 1 Mayıs kutlamaları ile ilgili tartışmalar başlıyordu. Özellikle sağ tandanslı basın ülkedeki durumdan bahsederek 1 Mayıs kutlamalarında olaylar çıkabileceğine işaret ediyordu. Ülkede yaşanılan siyasal süreç, seçimlerin yaklaşması ve kutuplaşmaların giderek artması nedeni ile olayların çıkma ihtimalinin çok yüksek olduğu söyleniyordu. Şartlar “patlamaya hazır bir bomba” olarak değerlendiriliyordu.

      

387 Güreli, 1 Mayıs 1977 ….., s.36.

Engil İdil 30 Nisan tarihli Politika gazetesinde “1 Mayıs'a gölge düşürmek isteyenler olacak mı?” sorusu üzerinde duruyor, “… Bu tarihsel anda, bu dönemeçte, işçi sınıfının doğru devrimci yolundan sapanlar ve aralarında bol olan tahrikçi ajanların, emperyalizmin uşaklarının, yerli yabancı gizli servislerin düzenlemeleri ve tahrikleriyle 1 Mayısa gölge düşürmek isteyenler olacak mı?

Bu soruyu sorma gereğini duymamızın nedeni, son günlerde gelişen olaylar ve son dönemlerde bazı kitlesel gösterilere, sözde sol ve hatta sözde işçi sınıfı adına hareket eden, özde faşistlerden en küçük bir ayrılıkları artık kalmamış olan grupçukların saldırılarıdır…” satırlarını kaleme alıyordu.

Basında çıkan yazılara bakıldığında toplumda bir tedirginliğin olduğu dikkatten kaçmamaktadır. 1 Mayıs’ın 1976’daki gibi sakin bir şekilde geçemeyeceği düşünülüyordu. Bunda o dönemde yaşananların etkisi vardı. Seçim kampanyalarına çıkan Bülent Ecevit ve ekibi sık sık saldırılara uğrar olmuştu. Ülkenin sağ ve sol kesimleri arasındaki çatışmalar daha da şiddetlenmişti. Ölü ve yaralı sayısı her yıl biraz daha artıyordu. Dolayısıyla bu tür tahminler yapmak çok da güç değildi.

Nihayet beklenen gün gelmişti. Günlerden 1 Mayıs 1977 Pazardı. Aylardır süren hazırlıklar nihayetlendirilmişti. Taksim konuklarını bekliyordu. Bu yılki kutlamaların geçen yılkinden daha görkemli geçeceği düşünülüyordu. Fakat hiç kimse o günün ikiye bölüneceğinin farkında değildi. 1 Mayıs 1977 tarihi iki şekilde geçmişti. Bunlardan birincisi kutlamaların yapıldığı, Bayram olan 1 Mayıs’tı. İkincisi ise akşam saatlerinde yaşanılan ve tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçecek olan 1 Mayıs’tı.

Taksime doğru yürüyecek olan topluluk sabah saatlerinde Beşiktaş’ta toplanmaya başladı. Ardından Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Kutlamalara katılan insan sayısı o kadar fazlaydı ki ilk kortejin önündekiler Taksim’e ulaştıklarında arka taraftakiler hala Beşiktaş’taydılar. Son yürüyüş kolları ancak akşam saat 19.00’da Taksim’e ulaşabilmişlerdi.389 Hakan Yılmaz 1 Mayıs’taki Taksim’i şu cümleler ile özetlemekteydi:

      

“Taksim, adeta tüm sol fraksiyonların pankart ve bayraklarıyla panayır yerine dönmüştü. Atılan sloganlar, kızıl bayraklar Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkelerinde görülen devrim kutlamalarını andırır nitelikleydi.”390

Kalabalıkta büyük bir coşku vardı. Kutlamalara katılan insanların büyük bir bölümü ailesiyle birlikte gelmişlerdi. Bütün gün boyunca çocuklarıyla ve eşleriyle davul zurna eşliğinde akşama kadar oynamış, gülüp eğlenmişlerdi.391 Her şey gayet normaldi ta ki akşam saatlerine kadar. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Bu sırada bazı sol fraksiyonlar, TKP (Türkiye Komünist Partisi) karşıtı olan gruplar alana girmek istediler ve taraflar arasında tartışmalar başladı. Kemal Türkler konuşmasını bitirmek üzereydi. İşte ne olduysa o anlarda oldu. Taksim Meydanı’nda üç el silah sesi duyuldu. Alandaki insanların üzerine Intercontinental Oteli’nden ateş açıldı. Yaşanılan panik ortamında Sular İdaresi’nin üzerinden de ateş açılmaya başladı. İnsanlar neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Taksim’de silah ve bomba sesleri yankılanıyor, paniğe kapılan insanlar sağa sola koşmaya başlıyorlardı. Bu kaçış esnasında sıkışanlar, harekete geçen panzerlerin altında kalanlar oluyordu. Kalabalıktakiler birbirini ezerek Kazancı Yokuşu’na doğru yönelmişlerdi fakat yol beyaz bir Renault tarafından kapatılmıştı ve bu arabadan da kurşunlar yağdırılmaya başlamıştı.

Olaylar sona erdiğinde Taksim Meydanı savaştan çıkmış gibiydi. Bu kanlı olayın bilançosu 34 ölü ve yüzlerce yaralı olmuştu. 2 Mayıs tarihli gazetelerin manşetleri “Kanlı 1 Mayıs”ı anlatıyorlardı.392

Gazete haberleri tetkik edildiğinde olayların nasıl gerçekleştiği ile ilgili iki kanaatin olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi; miting alanına girmek isteyen Maocular ile yaşanılan çatışma sonucunda meydana geldiği kanaatidir. Saldırı alana girmelerine izin verilmeyen karşı sol tarafından gerçekleştirilmiştir. İkinci görüş ise olayın gizli güçler tarafından gerçekleştirildiği doğrultusundadır. Anlatılanlara göre o

      

390 Yılmaz, Tarih Boyunca….., s.378.

391 Fotoğraflarla 12 Eylül Kitabı….., s.7.

392 Hürriyet: “MAYIS KATLİAMI, Milliyet: “TAKSİM'DE KANLI MİTİNG: 34 ÖLÜ, YÜZLERCE YARALI”, Cumhuriyet: “1 Mayıs KANLI BİTTİ: 33 ÖLÜ”, Tercüman: “Mao'cular, DİSK'in İstanbul'da yaptığı mitingi bastılar – 34 ÖLÜ VAR” - Günaydın: “MAOCU VATAN HAİNLERİ İŞÇİ BAYRAMI'NI KANA BULADI: 39 ÖLÜ VAR!- Lübnan'daki iç savaşta bile böylesine vahşet görülmemişti.”, Sabah: “TAKSİM'DE 35 ÖLÜ, YÜZLERCE YARALI VAR” manşetlerini kullanmışlardı.

gün kimliği belirsiz, şüpheli şahıslar görülmüştü. Bunlar otelin ve Sular İdaresi’nin çatılarına çıkarak pusu kurmuşlar ve uygun zaman gelince harekete geçmişlerdi. Hatta bu şüpheli kişilerin yurtdışından geldikleri söylentileri de vardı. Bu görüşü savunanlara göre ise 1 Mayıs katliamı CIA, MİT ve Kontrgerilla tarafından tertip edilen bir olaydı. 1 Mayıs olaylarından sonra ülkedeki sosyalist güçler bu olayı protesto etmiş, gösteriler düzenlemiş ve sorumluların bulunmasını istemişlerdi.393 Üzerinden 34 yıl geçmiş olmasına rağmen olayın karanlık noktaları hala daha aydınlatılamamıştır. Olayın bazılarının iddia ettiği gibi solcuların solcuları kırması mı yoksa gizli güçler tarafından mı gerçekleştirildiği hala bilinememektedir. Şunu söylemek lazım ki ister birinci seçenek doğru olsun, ister ikinci seçenek olsun önemli olan yaşanılan talihsizliktir. Bu olayda 34 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştır. Dahası 1 Mayıs İşçi Bayramı intibasının zedelenmesine neden olmuş, 1 Mayıs denilince akla hep o gün yaşanılanlar gelmiştir. Bu intiba ilerleyen yıllardaki kutlamaların engellere takılmasına, yasaklarla yüzleşmesine neden olmuştur.

2.5. 5 HAZİRAN 1977 GENEL SEÇİMLERİNDEN 24 OCAK KARARLARINA 2.5.1. 5 Haziran 1977 Genel Seçimleri

1977 yılına gelindiğinde ülkedeki gidişat daha da kötüleşmişti. 1 Mayıs tarihinde yaşanılan olaylar ülkedeki hassas durumu daha da hassaslaştırmış, terazinin kefeleri iyice hareketlenmişti. 1 Mayıs olayı ve diğer şiddet olayları MC hükümetinin halk nazarındaki itibarını sarsmış, koalisyonun kendi içerisinde de huzursuzluklar baş göstermişti. Koalisyonda Demirel’in ortağı olan Erbakan her fırsatta Demirel aleyhinde konuşmaktan kaçınmıyordu. Demirel’in yeğeninin yolsuzluk yaptığını ifade ederken, Demirel ile ilgili olarak ortaya atılan Mason iddialarını da doğrular nitelikte söylemlerde bulunuyordu.394 Bir koalisyon ortağının diğeri hakkında bu şekilde konuşması gayet ilginç bir olaydı. İlginç olan taraf Erbakan’ın Demirel hakkında bu söylemlerde bulunmasına rağmen hala koalisyondaki mevcudiyetini devam ettirmesiydi. Bu da o dönemdeki siyasilerin ve siyasetçilerin tutumlarının ne kadar çelişkili olduğunun bir göstergesiydi. Dönemin siyasilerinin ve partilerinin başlıca

      

393 Aslan, 1 Mayıs Mahallesi….., s.125.

amaçları iktidarda olmak ve devlet kurumlarına kendi elemanlarını yerleştirerek kadrolaşmaktı. Süleyman Demirel de 1976 yılında artık kendisini bu koalisyon boyunduruğundan kurtarmak istiyordu. Seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı ümit ediyordu. Bunlara ilaveten 1977 yılının Şubat-Mart döneminde bütün döviz rezervlerinin tükenmesi ve yapılan ikinci devalüasyonun da işe yaramaması ile artan ekonomik sıkıntılar da Demirel’in erken seçim kararı almasında etkili olmuştu.395 Bu nedenlerle Demirel 1977 yılının Ekiminde yapılacak olan seçimleri koalisyon ortaklarının bütün itirazlarına rağmen öne almış ve 5 Haziran’da erken seçime gidilmesini sağlamıştı.

Bu dönemlerde Bülent Ecevit’e bakıldığında ise onun halk nazarındaki popülaritesinin hala devam ettiği görülmektedir. Çünkü Ecevit 12 Mart’ın kendisine karşı yapıldığını söyleyerek sert eleştirilerde bulunmuş, müdahaleye karşı çıkmıştı. Ayrıca CHP 1975’ten sonra işçi ve köylülerin sınıfsal çıkarlarına hitap ediyor ve bu yolla onları kazanmaya çalışıyordu.396 Böyle bir girişim diğer partilerde yoktu. Ecevit’in popüler olmasının bir diğer nedeni ise halkın Kıbrıs Barış Harekâtı’nı hala unutamamış olmasıydı. Harekât sırasında başbakan olan Ecevit olaya milli bir boyut kazandırmıştı.397 Karaoğlan artık Kıbrıs Fatihi Karaoğlan olmuştu. Ecevit’in halkçı yaklaşımına bunlarda eklenince 1977 seçimlerinde de Demirel’in karşısına güçlü bir rakip olarak çıkıyordu. Halkta Ecevit’e karşı öyle bir güven oluşmuştu ki MC hükümeti döneminde Demirel ve Erbakan’da olmayan her şeyin Ecevit’te olduğuna inanılıyordu.398 Fakat 1977 yılında artan şiddet olaylarından Ecevit’te nasibini almıştı. Seçim kampanyalarını yürüttüğü sırada sık sık saldırılara uğruyordu. Mayıs ayı içerisinde İzmir Çiğli Havaalanı’ndayken bir polisin silahından çıkan kurşun Ecevit’in