• Sonuç bulunamadı

CHP-MSP KOALİSYON HÜKÜMETİ DÖNEMİ FAALİYETLERİ

2.2. 1973 GENEL SEÇİMLERİ

2.3. CHP-MSP KOALİSYON HÜKÜMETİ DÖNEMİ FAALİYETLERİ

İki partinin yani CHP ve MSP’nin liderleri 12 Ocak 1974 tarihinde uzun bir görüşme yaptılar. Bu görüşme sonucunda anlaşmaya vardıklarını açıklamaları üzerine Korutürk hükümeti kurma görevini tekrar Ecevit’e verdi. Ecevit 24 Ocak’ta bakanlar kurulu listesini cumhurbaşkanına sundu ve 25 Ocak’ta CHP-MSP koalisyonu kuruldu. 7 Şubat 1974 tarihinde de meclisten güvenoyu aldı. Böylece yaklaşık olarak dört aydır devam etmekte olan hükümet kurma krizi bir süreliğine sona eriyordu. MSP, Cumhuriyet döneminde İslami programa sahip olup hükümette yer alan ilk parti oldu.287 Bu koalisyonda Ecevit başbakan, Erbakan ise başbakan yardımcısı oldu. Geriye kalan 23 bakanlıktan 17’si CHP’nin, 6’sı ise MSP’nin oldu. Bu koalisyon Türk siyasi hayatında birçok eleştiriye maruz kalacaktı. Ordu bu ittifaktan son derece rahatsız oldu. Fakat çok kısa süre önce müdahalede bulunmuş olduğu için şimdilik seyirci kalmıştı. Bu hükümetin çıkaracağı af yasasını ise affedilemeyecek bir hata olarak nitelendirecekti.288

Temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan demokrasiye, karma ekonomiye ve adalete inanmaları her iki partinin ortak özellikleriydi. Bunun yanında küçük işletmelerin korunmasını, yeraltı zenginlik kaynaklarının devletin yönetiminde olmasını savunuyorlar ve büyük sermayenin toplum üzerinde giderek artan hegemonyasına karşı çıkıyorlardı.289 Bunların yanı sıra her iki partinin de seçmen niteliği birbirine benziyordu. Bu benzeme fikir olarak değil de ekonomi ve yaşam standartları bağlamında bir benzerlikti. Bu benzerlik “Pazar ekonomisi ile bütünleşmenin gerçekleştiği kırsal alanlardaki hızlı değişme süreci içinde yaşayanlar ile işçi ve gecekondu kesiminden destek alan CHP ile ekonomik yoksulluklarını ve ezilmişliklerini

      

285 M. Hüseyin Mertcan, “1964-1984 Arası Türkiye ve ABD’nin Basra Körfezi’ne Yönelik Güvenlik Politikaları”, İlem Yıllık, Yıl 3, Sayı: 3, 2008, s.147.

286 Demir, “1960-1980 Dönemi Türk-Arap Ekonomik İlişkileri”, s.214-216.

287 Çağla Kubilay, “İslamcı Söylemde Kamusal Alan Tasavvuru: Devletle Tanımlanan Kamusal Alanın Millete Tahvili ve Kamusal Alanın Reddi”, Alternatif Politika, 1 (3), Aralık 2009, s.339.

288 Mehmet Ali Birand, 12 Eylül: Saat 04.00, Karacan Yay., İstanbul 1984, s.43.

dine sığınarak gidermeye çalışanların partisi MSP”si290 şeklinde ifade edilmekteydi. Bu ortak özelliklerin yanında iki partinin en çok eleştiri aldıkları nokta laikliğin temsilcisi haline gelmiş bir partinin İslamcı politikayı ilke edinen bir parti ile ittifak yapmasıydı. Bazı kesimlere göre bu koalisyon tarihi bir yanılgıydı.

İki partinin hazırladıkları 14 sayfalık protokolün başlıca maddeleri şöyleydi:  Medeni haklarından yoksun bırakılan eski DP'lilerle birlikte, düşünce 

suçlarını ve orman suçlarını da kapsayan bir genel af çıkarmak;  Lise öğrencileri hariç seçmen yaşını 18'e indirmek;

 Kamu görevlilerini, sadece görevi kötüye kullanma durumunda değil  görevi ihmal durumunda da kovuşturmaya tabi hale getirmek;

 Daha eşit bir vergi sistemi kurmak;  Bürokraside israfı önlemek;

 1973 sonundan önce inşa edilen gecekonduların tapularını vermek;

 Orta dereceli okullarda teknik eğitimi hızlandırmak ve üniversite giriş  sınavlarını kaldırmak;

 Kırsal alanlarda kooperatif hareketini desteklemek ve Köy İşleri Ba-kanlığı ve kooperatifler tarafından denetlenen bir kooperatifler bankası kurmak;

 Döviz rezervlerini ülkenin kalkınması için olası en iyi şekilde kul-lanmak ve kooperatifleri ve "halk teşebbüsleri"ni banka kredisi kullanmaya teşvik etmek;

 Aracı ve tefecilerden kurtarmak için köylülere tarım kredileri sağlayacak önlemler almak;

 Tarım ürünlerine taban fiyat saptamak ve üreticinin ürününü çok düşük fiyattan satmamasını sağlamak için taban fiyatlarını olabildiğince erken ilan etmek;

 Tarım ürünleri piyasasında kooperatiflerin etkinliğini güvenceye almak

      

290 Sezer Ayan, “Siyasi Yapılanma Sürecinde 1961 ve 1982 Anayasası”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi

ve sunni fiyat artışlarını önlemek;

 Haşhaş üreticilerinin sorununa bir çözüm bulmak ve adil olmayan muameleye son vermek;

 Tarım Bakanlığının adını Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak değiştirmek;

 Çalışanların yönetime katılmasını ve kârdan pay almasını sağlayarak kamu teşebbüslerinin işleyişini daha demokratikleştirmek;

 Ağır sanayiyi –özellikle sermaye malları sanayini- geliştirmek için bir sanayi politikası formüle etmek ve bir milli silah sanayi kurmak;

 Coğrafi denge ve sosyal adalete uygun dengeli bir bölgesel sana-yileşmeyi geliştirmek;

 Yabancı yatırımcıların kâr transferlerini makul bir miktarla sınırlamak;  Elektrik enerjisi üretimini su ve kömüre dayandırmak;

 Boraks da dâhil, yer altı maden kaynaklarının işletilmesini devletin denetimine almak ve Petrol Kanunu'nu yeniden gözden geçirip ulusal çıkarlara aykırı maddelerini değiştirmek;

 Yetersiz olması nedeniyle fiyatları hızla artan malları devlet girişimleri ve kooperatifler aracılığıyla ithal etmek;

 İşsizlik sigortası uygulamasına geçmek ve bakıma muhtaç yaşlılara öncelik vermek;

Ortak güvenlik sistemi ve mevcut ittifaklar içinde kalmak, fakat aynı zamanda Türkiye'nin kendi savunma kapasitesini arttırmak ve Amerikan üs ve tesislerini devlet denetimine almak.291

Böylece görünürdeki iki zıt parti hükümetlerini kurmuşlardı. Aslında her iki partiden de bu koalisyona muhalefet edenler vardı. Bazı CHP’liler laikliğin düşmanı olarak gördükleri MSP ile işbirliği yapmayı hazmedemezken, MSP içinde ise komünist olarak nitelendirdikleri CHP ile koalisyona karşı ciddi muhalefet hareketleri vardı.292 Erbakan bu parti içi muhalefete bir süreliğine engel olsa da MSP Bursa milletvekili Emin Acar

      

291 Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), s.323-324.

292 Elizabeth Özdalga, “Necmettin Erbakan”, Türkiye’de Liderler ve Demokrasi, (Ed.: Metin Heper-Sabri Sayarı), (Çev.: Zuhal Bilgin), Kedi Kitap Yayınevi, İstanbul 2008, s.147-148.

hükümetin güven oylamasına ret oyu veriyordu.293 Bu muhalefete rağmen liderler olaya pragmatik bir şekilde yaklaşmışlar ve anlaştıklarını ilan etmişlerdi. Koalisyon programına bakıldığında çeşitli çevrelerin tepkisini çekmeyecek ılımlı bir program olduğu görülmektedir. CHP-MSP hükümetinin eyleme geçirdiği iki önemli konu vardı. Bunlardan birisi genel af kanununun çıkarılması diğeri ise haşhaş ekimi yasağının kaldırılmasıydı.

2.3.1. Haşhaş Ekimi Yasağının Kaldırılması

Ecevit hükümetinin programında verdiği sözlerden birisi haşhaş ekimi ile ilgili problemi çözeceğine dairdi. Haşhaş ekimi neden problem haline gelmişti?

ABD 12 Mart’tan önce Demirel iktidarda iken sağlığa zararlı olduğu ve uyuşturucu yapımında kullanıldığı gerekçesi ile haşhaş ekiminin yasaklanmasını istemişti. Fakat Demirel hükümeti ABD’nin bu talebini reddetmiş, halkın tepki göstereceğini düşünmüştü. ABD isteğinden vazgeçmemiş, 12 Mart Müdahalesi’nden sonra bu isteğini Nihat Erim vasıtası ile gerçekleştirmişti. ABD bu uygulamayı ülkesinde yaygınlaşan uyuşturucu kullanımına engel olmak amacıyla yaptığını bildirmişti. Erim ise haşhaş bitkisinden afyon üretimini ve bitkinin yasa dışı kullanımını göz önünde bulundurarak ABD’nin bu isteğini geri çevirmemişti. Haşhaş yasağı bu bitkiyi yetiştiren köylüler için maddi bir kayıp anlamına geliyordu. ABD bu kayba karşılık olarak 30 milyon dolarlık bir yardım vaadinde bulunmasına rağmen bu miktarın ancak üçte birini ödemişti.

1974 yılında CHP-MSP hükümeti haşhaş ekimi yasağını kaldırmak için çalışmalara başladı ve ABD’ye 2 Temmuz 1974 tarihli şu mesajı gönderdi:

“Çizilmemiş haşhaş kapsülü üretim metoduna dönülecektir. Haşhaş ekimi kontrollü olarak altı ilde ve Konya'nın bir bölümünde yeniden başlayacaktır.” Aslında bu mesajdan dört ay önce ABD Ankara Büyükelçisi bu gelişmeyi ABD’ye bildirmişti. ABD ise böylesi bir durumda Türkiye’ye yaptığı yardımı keseceğini söylemişti.294

Ecevit haşhaş yasağı konusunda kendilerine de baskı yapıldığını belirterek yasağı kaldırma kararını ve ABD’nin tepkisini şu sözlerle anlatıyor:

      

293 Sunay, Türk Siyasetinde Sivil-Asker İlişkileri, s.186.

“… Sonra 1974’te MSP ile birlikte hükümet kurunca biz (12 Mart yönetiminin koyduğu) haşhaş ekimi yasağını kaldırma kararımızı açıkladık. Ancak, haşhaş ekimi yasağını kaldırırken Türkiye’de yetiştirilecek haşhaşın insanlığa zarar verecek şekilde kullanılmasını önlemek üzere her önlemi alacağımızı da belirttik. Bizim bu açıklamalarımızdan sonraki aylar boyunca ABD bize çok ağır baskılar uyguladı, bizi tehdit etti…

Pek çok kimse ambargo kararının Kıbrıs Barış Harekâtı üzerine çıktığını zanneder. Oysa bizim Kıbrıs Barış Harekâtımızdan 20 gün kadar önce ABD Senatosundan bu karar çıkmıştır. Ancak, buna sonradan Kıbrıs bahanesi de katılmıştır bir kılıf olarak, yoksa asıl nedeni haşhaştır.”295

Ecevit, ABD’nin Türkiye’de haşhaş ekimini yasaklarken Hindistan ve başka ülkelerde desteklediğini, ekimin artırılması için çalıştığını ve hatta kendi ülkesinde de bitkinin ekilmesi için karar aldığını söylemekteydi.296

Görüldüğü üzere ABD’nin bütün baskı ve tehditlerine rağmen haşhaş ekimi yasağı kaldırılmıştır. Bu hareket artık ülkedeki ABD hegemonyasına bir son verilmek isteği olarak yorumlanabilir. Ecevit’in ABD’ye karşı bu meydan okuması prestijinin ve halk nazarındaki saygınlığının artmasına neden olmuştur. Bu saygınlık Kıbrıs Barış Harekâtı ile daha de perçinlenecektir. Fakat ABD’nin Türkiye’ye karşı olumsuz tutumu daha da belirgin hale gelecektir.

2.3.2. Genel Af Yasasının Kabul Edilmesi

Ecevit seçim çalışmaları sırasında yaptığı mitinglerde iktidar olursa genel af için çalışacağı sözünü vermişti. 1974 yılı içerisinde genel af yasası tartışılmaya başlandı. Bu tartışmalarda bazı maddeler üzerinde görüş birliğine varılamadı. CHP genel af çıkarmak istiyordu. Ancak muhalefetteki sağ partiler ve bazı MSP’liler 141. ve 142. maddelere ret oyu vermeyi tercih ediyorlardı. TCK 162’den mahkum olanların affı için el kaldıran MSP’liler düşünce ve siyasi suçlar ile ilgili olan 141 ve 142. maddeleri reddediyorlardı. Olumsuz yönde oy kullanan MSP’lilerin sayısı 22’ydi. Bu durum iktidar ortaklarının arasında soğuk rüzgarlar esmesine neden olacaktı.

      

295 Yetkin, Türkiye’de Askeri Darbeler ve….., s.139-140.

Genel Af Yasası TBMM’de 15 Mayıs 1974 tarihinde ana hatları aşağıda verildiği şekli ile kabul edildi:

“1) Sınırsız Genel Af: Yasa, Yüksek Adalet Divanı tarafından (Yassıada duruşmaları) mahkûm edilenler, on beş yaşını doldurmuş veya suçu işlediği sırada şuurlarını kaybetmiş yahutta akıl hastaları hakkında, suçun niteliği veya ceza turları ne olursa olsun sınırsız genel af ilkesi benimsenmiştir.

2) Sınırsız Özel Af: Yasanın ilgili maddeleri, suçun niteliği ne olursa olsun tüm