• Sonuç bulunamadı

SARDANAPAL EFSANESİ

Belgede Modern Türk tiyatrosunda mitoloji (sayfa 128-136)

Sardanapal, başkenti Ninova olan Asur devletini zirveye taşıyan hükümdar Asurbanipal’dir. Onun hayatı etrafında oluşan efsane Asur mitolojisini de görüş alanına sokar.

Kamûsu’l-A’lâm’da verilen bilgi, Sardanapal hakkında zevk ve sefahate düşkün olduğu şeklinde olumsuz bir hava oluşturularak isyan çıkarıldığı, ilk savaşı kazanan Sardanapal’in ikincisinde yenilerek Ninova şehrine kapandığı, iki sene muhasara altında kaldıktan sonra Dicle’nin taşarak düşmana yol vermesi sonucunda Sardanapal’in kendisiyle birlikte eşlerini ve mallarını yakarak teslim olmadığı yönündedir. Asur devletinin ortadan kalkmasıyla yerine kurulan Med, Babil ve Ninova devletlerinden Ninova’nın başına, İkinci Sardanapal adıyla oğlu Behlül’ün geçtiği de eklenmiştir. (Şemsettin Sami, 1996: 2477)

SARDANAPAL

Abdülhak Hâmit Tarhan’ın Sardanapal’inde Yunan kaynaklı efsaneden yola çıkılarak Asur’un zalim ve baskıcı hükümdarı Sardanapal’i devirmek üzere başlatılan isyan sonucunda Sardanapal’in kurtulma ümidi kalmayınca kendisi, ailesi ve diğer saray mensuplarıyla birlikte sarayını ateşe vermesi, bu arada imkânsız bir aşk üçgeni içinde kalan ve vatan ile aşkları arasında bir seçim yapmak zorunda kalan kahramanların, hayatlarına son vermeleriyle noktalanan açmazları, kararsızlıkları ve felaketleridir. (Tarhan, 2000)

Özet

Ülkeyi kötü yönettiği gerekçesiyle Sardanapal’e karşı Babil valisi Bilis, Medya valisi Arbakes önderliğinde darbe planı yapılır. Bilis’in oğlu Akın Darakes de birtakım çekinceleri olmasına rağmen onlara katılır. Bu arada askerî gücü bulunan Abdülbaal’in de desteği sağlanır. Öte yandan Akın Darakes, Sardanapal’in kızı Yudes’e âşıktır. Ayrıca darbe planında

116 kişisel çıkarların da gündeme gelmesi onu rahatsız etmiş, kâhinlerin ve sihirbazların etkisinde olan Sardanapal’in doğrudan hedef seçilmesi ve girişimlerinin ülkede kaosa ve gerilemeye yol açma ihtimali de onu kararsızlığa sevk etmiştir. Aşkıyla vatana karşı vazifesi arasında bocalayan Akın Darakes gibi isyan girişiminden haberli olan Yudes de tam bir çıkmaza girer. Akın Darakes’e birlikte kaçmayı önerir. Fakat vatanı aşka önceleyen Akın Darakes, bunu reddeder.

Bundan sonra Akın’la ancak düşman olabilecekleri sonucuna varan Yudes, aşkını da içinden atamadığı için Akın’dan kendisini öldürmesini ister. Öte yandan darbeciler arasına katılan Abdülbaal de Yudes’e âşıktır ve kendisini kabul etmesi durumunda onun ve ailesinin yanında yer almayı taahhüt eder. Fakat Yudes, onu ve teklifini kesin bir dille reddeder. Abdülbaal Yudes’e, zafer günü kendi ayaklarıyla geleceğini söyleyerek ayrılır.

İsyanı haber alan Sardanapal, telaş ve öfkeyle adamlarından hesap sorar. İlk olarak baş kâhin Şaşan’la aralarında yaşanan restleşme sonucu Şaşan’ın, içine rahipleri gizlediği putları ve heykelleri Sardanapal’in üzerine yürütmesiyle dehşete düşen Sardanapal geri adım atarak, hilekâr Şaşan’ın ayaklarına kapanır, af dilemek, üstüne yüklü miktarda bahşiş vermek zorunda kalır. İlerleyen günlerde de isyanı durduramayan Sardanapal, gazabını adamlarına yöneltir. Bu arada doğru sözlülüğü ve cesaretiyle tanınan topal Siruz’un, durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve kendisini eleştiren sözlerine tahammül edemeyerek onu da öldürtür. Fakat ona duyduğu saygıyı, elmaslı harmanisini üzerine örterek ve hürmetle defnedilmesini emrederek ölümünden sonra da gösterir.

Sardanapal, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmez. Ülkenin içinde bulunduğu durumu ve gerilemeyi şartların olumsuzluğuna bağlar. Kadınlara meyilli olmasının ise yönetimle ilgili olmadığı görüşündedir. Olanlardan Yudes’i sorumlu tutar. Onu, Abdülbaal’i reddederek ailesinin mahvına yol açmakla suçlar. Öte yandan Yudes, ailesini veya sevgilisini kaybetmek gibi iki acı verici durum arasında kalmıştır. Ailesinin kurtuluşu sevgilisinin, sevgilisinin kurtuluşu ailesinin mahvı anlamına gelmektedir. Onun için en doğrusu, halkının yanında yer almaksa da Akın’la birleşmesinin imkânı olmadığı sonucuna varır.

Sardanapal, ihanetinden şüphe ettiği bütün devlet adamlarını yanından uzaklaştırır. Yudes’e de isyanı durdurmak elinde olduğu halde Abdülbaal’i reddettiği için kızgındır. Fakat yanında ondan başka güveneceği kimse de kalmamıştır. Bu sırada mabede gitmekte olan halkın Sardanapal’e intizarı duyulur. Sardanapal, bunun nedenini anlayamaz. Yudes de Sardanapal’e, yaptığı zulümleri sayar. Bunlar içinde veliahtı, tahtında gözü olduğu gerekçesiyle sürmesi, önce rütbe verdiklerini sonra kıskanıp yok etmesi, kadın düşkünü olması da vardır. Duyduklarına öfkelenen Sardanapal’e, kendisini de bir gece rahatsız ettiğini

117 hatırlatması üzerine sabrı taşan Sardanapal kızını hançerleyerek yaralar, arkasından, ondan af diler.

Kontrolünü iyice kaybetmiş görünen Sardanapal’i, sürgündeyken ölen veliaht Senbüt’ün zincirlere bağlı hayali de rahat bırakmaz. “Cihân batsa hep sönse seyyâreler, / Kapanmaz senin açtığın yâreler!..” (Tarhan, 2000: 216) diyerek Sardanapal’in yaptıklarını yüzüne vuran Senbüt, isyanı bir yağma olarak niteleyerek, Sardanapal’in, Siruz’u öldürmekle ülkenin son ümidini de söndürdüğünü ifade eder, ona lanet okur.

Üç sene süren kuşatmanın ardından sonuca yaklaşıldığı sırada Sardanapal’in ölmeden şehri teslim etmeyeceğinden emin olan Akın, o karışıklıkta Yudes’e bir zarar gelmesinden endişelidir. Tuttuğu yolun doğru olması, insanların kurtuluşa ermesi veya kendisinin yerle bir olması için Allah’a niyazda bulunur.

Sardanapal’in gücü tükendiği gibi isyancılar da şehre -Ninova- girmişlerdir. Bütün saray halkını bir odaya toplayan Sardanapal, en büyük Asur tanrısı olan Baal’i simgeleyen güneşe, kendisi göçerken onun da batmasını söyleyerek yangın kararını açıklar, bundan Yudes’i sorumlu tutar. Dehşete düşen insanlar için kaçacak hiçbir yer yoktur. Kuşatma altındaki sarayında kaçınılmaz sonu bekleyen Sardanapal, Akın’ın tahmin ettiği gibi, teslim olmaz. Bütün değerli eşyaları ve saray halkını bir odaya toplayarak ve bütün çıkışları kapatarak sarayı ateşe verir. Olanlardan yine Yudes’i sorumlu tutar. Bu sırada Akın gelerek Yudes’i kurtarır.

Oyunun finalinde Akın’ın yangından kurtararak bir mağaraya getirdiği Yudes, bütün ailesini felaketin ortasında bırakmanın acısıyla sağduyusunu kaybetmiştir. Olanların sorumluluğunu Akın’a yükleyerek zebaniyi, ifriti bile ona tercih edeceğini bildirir. Nitekim oraya gelen Abdülbaal’in ayaklarına kapanarak kendisini kabul etmesi için yalvarır. Abdülbaal, Yudes tarafından reddedildiğinde ona söylediği gibi kendi ayaklarıyla kendisine gelen Yudes’i aşağılayarak reddeder. Görev bilinciyle hareket etmesinin karşılığında sevgilisinin mahvına yol açan Akın, bu sahneyi donmuş bir halde ve büyük bir azap içinde izler. Fakat vatan için yaptıklarından pişmanlık duymaz. Yudes ise ortada vatan kalmadığına dikkat çeker. Ardından, kendinden geçmiş bir halde Akın’ın adını sayıklayarak ortadan kaybolur. Bu sırada alevler mağaraya da ulaşmış, çıkışı kapatmıştır. Bu noktada kaderleri birleşen Akkın’la Abdülbaal arasındaki düşmanlık da anlamını yitirmiştir. Kendini uçurumdan atan Yudes’in naaşının getirilmesi üzerine Akın Yudes’e sarılarak alevlere teslim olur. Abdülbaal de kendini hançerler.

118 Kişiler

Kalabalık bir kişi kadrosu bulunan Sardanapal’de Sardanapal, Yudes, Akın Darakes, Abdülbaal adlı kahramanlar öne çıkar. Şaşan, Siruz, Senbüt, Bilis ve Arbakes oyunun gelişiminde işlev yüklenen kişilerdir.

Oyun kahramanları kişisel özellikleriyle betimlenmemiş, oyun gelişimindeki etkinliklerine uygun olarak çizilmişlerdir. Nitekim oyun, Sardanapal’i eksene aldığı izlenimi verecek şekilde isimlendirilmesine rağmen Sardanapal kişiliği oyunda bu denli yoğunlukta ve derinlikte işlenmemiştir.

SARDANAPAL: Diğer kahramanlar gibi Sardanapal’in de fiziksel özelliklerine değinilmez. Kâhinlerin etkisindeki Sardanapal’in dengesiz kişiliği, kötü yönetimi, kadınlara düşkünlüğü ve sorumluluğu üstlenmemesi vurgulanır. Onun kötülüğünü kızı Yudes’in, Siruz’un ve Senbüt’ün ağzından da duyarız. Halka ve ailesine yaptığı zulümler, ehil olmayanları iş başına getirmesi, sonra da onları öldürtmesi, ayrıca kızı Yudes’e de sarkıntılık etmesi, onun kişiliğinin ayrıntılarını verir. Önce övdüğünü aniden yermesi, önce yücelttiğini birden devirmesi, ayrıca hayalet görmesi, çevresindekiler üzerinde çıldırdığı izlenimine yol açar. Doğru düşünme yetisinden yoksundur. Şaşan’ın oyununa gelir. Ama onun bir hilekâr olduğunu anlar. Adamlarından kuşkulanarak onları düşünmeden öldürtür. Eleştiriye açık değildir. Bu yüzden ülkenin tek ümidi olan Siruz’u öldürtür, sonra da hürmetle defnedilmesi emrini verir. Bir gece gizlice odasına girdiği sırrını açığa vuran Yudes’e de saldırır, onu yaralar. Olanlardan Yudes’i sorumlu tutar. Fakat onun en önemli özelliği olarak, yok olsa da teslim olmaması, düşmana hiçbir can ve mal bırakmaksızın etkili bir şekilde intihar etmesidir. Yudes, oyunda kişi olarak asıl üzerinde durulan unsur değilse de, oyunun odağında yer alan kişidir. Olaylar onun bulunduğu noktaya göre şekillenir. Ama o da bir kişi olarak işlenmez oyunda; konumuyla öne çıkar. Her yönden olumlu çizgiler taşır. Tanrıça Istarta’ya benzetilir, temiz kalpli olması yönünden. Çaresizliğinin arasında, babasından hesap sorması, pasif konumda olmadığını gösterir.

YUDES: Yudes, karşılaştıkları açmazı, başta kaçarak çözmeyi dener. Ama Akın’ın buna olumsuz cevap vermesi, onun da bilinçlenmesine yol açar. Akın’ın, kadınların yükselmesi için okullar açması yönündeki teşvikiyle, halkının yanında yer alma azmi içindedir. Babasına sert eleştiriler yöneltir bu bağlamda. Ama yine de Akın’la birleşmesinin artık imkânsız olduğunu bilir. Yerlerin göklerin kendisine lanet okuyacağını söyler. Oyunun sonunda şuurunu kaybeder. Babasının, felaketin onun yüzünden başlarına geldiği yönündeki ısrarlı söylemlerinin etkisiyle, kendini tanrılara kurban edercesine, önce tanrı Baal’in adını

119 taşıyan Abdülbaal’e koşar, ardından intihar ederek, bir nevi kurbanın esirgenmesiyle başa gelen felaketin kurbanını öder. (Enginün, 1999: 92, 99)

AKIN DARAKES: Oyunda kişilik bakımından en dikkate değer isim Akın’dır. Çelişkiler yumağı olan Akın, vatanı aşka üstün tutar. Ama içinde bulunduğu oluşum hakkında bitmez tükenmez tereddütleri vardır; sağduyu sahibidir. Aşkını da düşmana bırakmayacak kadar açık yüreklidir. Kararlılığını ne pahasına olursa olsun sürdürür. Yudes’in Abdülbaal’e koştuğunu gördüğünde bile tercihinden pişmanlık duymaz. Binlerce Yudes için kendi Yudes’ini feda etmiştir. Fakat görevini yerine getirdikten sonra sevgilisinin ardından ölümü seçecek kadar aşkına bağlıdır.

Abdülbaal oyunda, Akın’ın rakibi ve ihtilalin askerî lideri konumundadır. Akın gibi gerçek ihtilalci değildir; çıkarları için gruba girer. Nitekim Yudes’i elde etme yolunda, ihanet edebilecek yapıdadır. Akın’ın karşıtı olarak yer alır. Ama oyunun sonunda, Yudes ve Akın gibi o da intihar eder.

ŞAŞAN: Oyunda öne çıkan kişilerden birisi de, Sardanapal’in baş kâhini Şaşan’dır. İsyanı önceden haber vermediği gerekçesiyle Sardanapal’in hışmına uğrayan Şaşan, içine rahipleri yerleştirdiği putların ve heykellerin hareket etmesiyle dehşete düşürdüğü Sardanapal üzerindeki etkisini pekiştirir. Şaşan’ın sahneye getirdiği peri kızlarıyla tamamladığı bu gerçek üstü sahneye gerçeklik kazandırmak üzere Hâmit, heykellerin içinde insan bulunduğu açıklamasını yapmıştır.

SİRUZ: Sardanapal’in yanında yer alan devlet ileri gelenleri içinde topal Siruz görüşlerini cesaretle ortaya koyması ve kralın yanında yer almasının onun şahsına duyduğu yakınlıktan değil, ülkenin ayakta kalması ülküsünden, hükümdara duyduğu bağlılıktan kaynaklandığını ifade eder. Bu duruma onun yanlış idaresinin sebep olduğunu ifade ederek Sardanapal’i sert bir şekilde eleştirir. Sardanapal doğru olduğunu bildiği halde bu sözleri kaldıramayarak Siruz’u hançerler, sonra da onun hürmetle defnedilmesini emreder, elmaslı harmanisini çıkarıp üstüne örter.

Şaşan’la Siruz, doğrudan çatışma içinde olmasalar da birbirleriyle tam bir karşıtlık oluştururlar. Şaşan baş kâhindir. Çıkarı için ihtilalcilere katılır. Sardanapal’e oyun oynayarak servetini çoğaltır. Onun üzerinde büyük etkisi vardır. Siruz ise gerçek bir devlet adamıdır. Sardanapal’i eleştirmesine rağmen ülkenin selameti için onun yanında yer almaya devam eder. Söylediği acı gerçekler hoşuna gitmeyen Sardanapal tarafından öldürülür. Senbüt, Sardanapal’e serzenişinde, onun, ülkenin tek kurtuluş ümidi olan Siruz’u öldürtmesinin hesabını sorar.

120 Bunlar dışında, oyunda kalabalık bir kişi kadrosu yer alır.

Olaylar Dizisi

Oyun on iki manzardan oluşmaktadır.

SERİM: Durumun ortaya konulduğu, oyunun ana hatlarının verildiği birinci manzar serim niteliğindedir.

DÜĞÜM: Sardanapal’in kızı Yudes’e âşık olan Akın’ın, Sardanapal’e karşı kurulan ittifakın içinde yer alması ilk; sarayı kuşatma altındaki Sardanapal’in teslim olmaması ikinci asal düğüm noktasıdır.

ÇATIŞMA: Oyunda çatışma unsuruna çok işlev yüklenmiştir. Çatışma, birbirlerine güçlü bağlarla bağlı kişiler arasında yaşanınca, oyunun gerilimi kadar hissî tarafı da ağır basar. En önemli çatışma, Akın’la Yudes arasındadır. Akın, vatana karşı görev bilinciyle sevgilisi arasında bir tercih yapmak zorunda kalır. Yudes de benzer şekilde ailesiyle sevgilisi arasında kalır. Yudes aynı zamanda babasıyla da çatışma içindedir. Akın’la Abdülbaal arasındaki çatışma da, aynı ülküye sahip olmalarına rağmen aynı kızı sevmelerinden dolayı karşı karşıya gelmeleri şeklinde ortaya çıkmıştır. Akın’ın kendi iç çatışması da oyunun önemli noktalarından birini oluşturur.

Akın, ülkeyi kötü yöneten Sardanapal’e karşı oluşumun içinde yer alır. Öte yandan onun kızı Yudes’e âşıktır. Yudes de Akın’ı sevmesine ve babasına karşı olmasına rağmen tüm ailesinin mahvına yol açacak girişimde yer alan Akın’la karşı karşıya gelir. Kaçarak kadere karşı koymaları mümkünse de Akın’ın çok bağlı olduğu ülküsüne aykırı hareket etmesi söz konusu değildir. Akın, ülkeyi içine düştüğü durumdan çıkarmak istiyorsa da, sorumluluğun yalnızca Sardanapal’de olmadığını, bilgin, din adamı, kâhin grubunun asıl rolü oynadığını düşünmekte, ayrıca darbecilerin de kişisel çıkarlarını düşündüklerini görmek, nasıl hareket edeceği konusunda onda bir çatışmaya yol açmaktadır.

Oyunda basamaklı ve önceden belirtilen çatışma örnekleri bulunur.

ATEŞLEYİCİ SEBEP: Yudes’in, içine düştükleri çıkmazdan kurtularak mutlu olmak için kaçma önerisini Akın’ın reddetmesi, ayrılıklarını kesinleştiren noktadır ve ateşleyici sebebi oluşturur.

DORUK NOKTA: Oyun, Akın’ın kurtardığı Yudes’in, onu reddederek Abdülbaal’e yönelmesi, fakat onun tarafından aşağılanarak reddedilmesiyle doruk noktaya ulaşır.

ÇÖZÜM: Bir dönüşümün yaşandığı bu noktadan sonra hiçbir dayanağı kalmayan Yudes’in intiharı ve onu izleyen iki intihar da oyunun çözümünü verir.

121 Zaman – Mekân

Oyun, romantik akımın etkisini taşır. Tragedyanın üç birlik kuralına uymaz. Olayların hangi zaman diliminde, ne kadar sürede geçtiği belli değildir. İhtilal planıyla başlar, Ninova’nın düşüşüyle sona erer. Zaman atlamasıyla, üç yıl sonrasına gidilerek sonuca gelinir. Bu arada, Akın’la Yudes’in sevgili olmalarının beşinci yıldönümü olduğu da ifade edilir. Mehtaplı gece, seher gibi zaman belirlemeleri varsa da zamana belirgin atıflar söz konusu değildir.

Sardanapal’in mekân düzenlemesinde sahne imkânları gözetilmemiştir. Her manzarda değişen mekân, en geniş planda Babil ve Ninova şehirleridir. İhtilal planının yapıldığı Babil hükümet dairesine ve Babil’e, birinci manzardan sonra dönülmez. Olayların merkezi Ninova’dır. Genellikle her manzarın başında mekân belirtilir.

Olay gelişimine koşut olarak mekân da dağınıklık gösterir. Sardanapal’in yer aldığı sahneler sarayda, ihtilalcilerin yer aldığı sahneler ise dışarıda geçer. Yudes, konumu gereği hem saray içinde hem saray dışında görülür. Sardanapal’e odaklanan sahneler, sarayın çeşitli odalarında ve Şaşan’ın dairesinde geçer. Sade döşenmiş odalar yanında Sardanapal’in yatak odası da betimlenmez. Odaların uzun ve dar olduğu, o dönemde pencere olmadığı için tavandan ışık aldığı vurgulanır. Şaşan’ın dairesi ve Sardanapal’in heyeti topladığı oda ayrıntılı olarak betimlenmiştir.

Dördüncü manzarın geçtiği Şaşan’ın dairesi şöyle betimlenir: “Ninova. Re’isü’l- kehene, Şaşân’ın daire-i deyrinde tûlânî ve cesîm bir divan. Hârâdan duvarlar. Bu duvarların üzerinde taş ve altından oyma olarak Asuryalılarca en büyük mabud olan Baal’in münferiden ve Milidar nâm mabudenin bir arslana râkiben ve Sokartarta ve Rusdâsda ve Nesron nâmındaki alihlerin kartal başı ve kartal gagasıyla kanatlı insan şeklindeki heykelleri müctemi’en ve hayvanât-ı perestîdeden insan başlı boğa ve kanatlı boğa ve at ve insan başlı ve insan göğüslü balık tasvirat-ı mücessemesi ve Istarta nâm ilahe-i hüsnün tasviri ve divanın cihât-ı erbaasında ansâm ve evsân heyâkili müteferrikan manzûr olduğu gibi fildişinden masnû ve musanna iki muazzam serîrin birisinde perniyanı zerrîn ile mütelebbis ve elinde elmaslı asâ ile mütehakkim re’sü’l-kehene Şaşân’ın ve diğerinde belinde elmaslı kemer ve hançer ve sırtında bir hil’at-i surh ile Sardanapal’in oturduğu ve bir tarafta sardanapal’in maîyetindeki kalkanlı ve baltalı mübârizlerle diğer tarafta Şaşân maîyetine memur deynekli ve topuzlu müneccim ve kâhinlerin saf-beste durdukları görülür. Divanhâneye ziya sakaftan akseder ki o zamanın meskenlerinde bugün olduğu gibi pencere mevcut olmadığından olsa gerektir.” (Tarhan, 2000: 176 – 177)

122 Beşinci manzarın başında saray odası da şöyle betimlenir: “Ninova’da Sardanapal’in sarayında gayet uzun ve fakat ensiz bir oda. Yaldızlı duvarda hükümdar resimleri ve şikâr ve alay ve geçit resmi tasvirleri, sakf-ı müzehheb. Sinn-i fil ve yine kıymettar bir ağaç ile satrançlanmış kapılar, sedirler, kürsüler, bir de avize büyüklüğünde şamdanlar. Sardanapal bir sedirde, sanâdîd-i develt kürsülerde, reesâ-yı askeriyye sath-ı zeminde ve hademe-i saray ise ayakta ve odanın cihât-ı müteferrikasında saf-beste ve nişeste. Sardanapal’da tehevvür ve hiddet vesâir huzzarda havf u haşyet. Sardanapal bazen feveran ile serîrinde kıyam ettikçe hâzırun dahi birlikte kıyam ve oturunca yine hepsi birlikte kuud ederler. Mükâlemât-ı âtiye bu tarifâta tevfikan vâki olur.” (Tarhan, 2000: 185)

Akın’la Abdülbaal’in ve kısmen Yudes’in sahneleri ise mehtaplı gece; çölle, tarihî kalıntılarla, kabirlerle çevrilmiş hurma ağaçlığı, kuşatma sırasında da surların dışı ve mağara olarak düzenlenmiştir.

Sardanapal’in sarayı ateşe verdiği on birinci manzarın başında dekor şöyle verilir: “Ninova’da Sardanapal’in sarayı. Tûlânî bir oda. Sakfındaki pencerelerden şimşekler akseder. Yağmur mahsûs, ra’d mesmû, esvât-ı muhtelife münakis. Ortada gayet mürtefi ve cesîm süllemli bir serîr. Sardanapal, Yudes, Müstefreşeler ve daha küçük kerimeler. Ve sonra bütün saray halkı.” (Tarhan, 2000: 248)

123 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK TİYATROSUNDA

Belgede Modern Türk tiyatrosunda mitoloji (sayfa 128-136)