• Sonuç bulunamadı

FÜRS-İ KADÎMDE BİR FACİA YAHUT SİYAVUŞ

İran hükümdarı Keykavus’un karısı Sûdâbe’nin, üvey oğlu Siyavuş’a âşık olması, fakat onun tarafından reddedilmesi üzerine intikam hırsıyla hareket ederek ona iftira etmesi, bu iftiranın ortaya çıkmasıyla zindana atılması, ölümden Siyavuş’un etkisiyle kurtulmasına

74 rağmen hilelerine son vermeyerek, Keykavus’u, Turan üzerine sefere giden ve Turan hükümdarı Efrasiyab’la memleketin yararına bir anlaşma imzalayan Siyavuş hakkında kışkırtarak evlatlıktan reddettirmesi, ardından, galip geldiği ve annesinin memleketi olan Turan ülkesine giden Siyavuş’un, İran ve Turan ülkelerini birleştirme gayretindeki Efrasiyab tarafından veliaht ilan edilmesinin, bizzat kendi dedesi olan ve taht beklentisi içinde bulunan Gerşiyuz’un da kötülük duygularını harekete geçirerek, Siyavuş hakkında tertiplediği hilelerle, Efrasiyab’ın onun boynunu vurdurtmasına sebep olması, Siyavuş’un, en zor şartlar altında bile dürüstlüğünden taviz vermeyerek, kahramanlığıyla olduğu kadar yüksek karakteriyle de dünyada şanlı bir ad bırakan kahramanlar arasına girmesi anlatılır. (Ahmet Mithat Efendi, 1998: 249-301)

Özet

Birinci perdede, üvey oğlu Siyavuş’un aşkıyla yanan, fakat her defasında ondan red cevabı alan Sûdâbe, onu, babası Keykavus’un çağırttığı yalanıyla yanına getirtip, ondan son kez aşkına karşılık vermesini ister. Fakat Siyavuş bunu kesin bir dille reddedince, aralarında çatışma yaşanır. Siyavuş’un hilekârlıkla suçladığı Sûdâbe de onu mahvetmekle tehdit eder. Siyavuş, alçaklıkla var olmaktansa namusuyla yok olmayı tercih ettiğini bildirir. Sûdâbe, tehdit ettiği üzere, Siyavuş hakkında Keykavus’a iftira eder.

Siyavuş’a çok güvenen ve yakın zamanda gerçekleşecek Turan seferine komutan tayin etmeyi düşünen Keykavus bu haberle sarsılır. Gerçeği tetkik etmek üzere Siyavuş’u çağırtır. Fakat Siyavuş’un, bunun yine Sûdâbe’nin bir oyunu olduğunu sanıp gelmekten kaçınması üzerine Keykavus’un, oğlu hakkındaki şüphe ve öfkesi artar.

Siyavuş, beklenmedik şekilde, yapılan suçlamalara susmak şeklinde cevap verir. Bir kadının hatasını yüzüne vurmayı kendisine yakıştıramaz. Bir kurban lazımsa, kendisini feda edeceğini, fakat suçlu olmadığını bildirir. Keykavus, kendi sulbünden olan, Zaloğlu Rüstem’in terbiyesinde büyüyen oğlundan böyle bir “cinayet” beklemez.

Durumu kâhin ve müneccimden sorar. Onları “Ey Yezdan ve Ehrimen’in esrar-ı hafîsine vukufu olan hakîmler” (Ahmet Midhat, 1998: 260) diye karşılar. Kâhin, Siyavuş ile Sûdâbe arasında geçen konuşmaları perilerin kendisine ulaştırdığını, müneccim de yıldızında Sûdâbe’nin aşk ızdırabı çektiğinin görüldüğünü, fakat aralarında kuvvadan fiile çıkmış bir durum olmadığını beyan ederler.

Siyavuş’un masumiyeti ortaya çıkar. Fakat Sûdâbe’yi suçlayacak kesin delil olması için ikisi de ateşten geçirilecektir. Masum olanı ateş yakmayacaktır. Siyavuş’un bundan sonraki süreçte de Sûdâbe’ye leke gelmemesi yönündeki çabası sürer. Ateşe girince yandığını bile iddia eder. Fakat bütün bu çabaları, gerçeğin ortaya çıkmasına engel olmaz.

75 Sûdâbe hastalık bahanesiyle Keykavus’un çağrısına uymaz, zorla getirilince de ateşe girmeyi reddeder, ateşin söndürülmesini emreder. Fakat Keykavus’tan sert karşılık bulması üzerine Siyavuş’u sevdiğini itiraf eder, cüretkârca kendini savunur. Cellada giderken bile Siyavuş’a, onun için çekeceği işkencelerin kendisi için bir safa olduğunu söyler.

Siyavuş babasını, onu öldürmemek konusunda ikna eder. Kâhin de onu onaylar. Fakat Sûdâbe’nin yıldızında onun daha yaşayacağını, kötülükler yapacağını gören müneccim, bundan duyduğu endişeyi dile getirir. Bununla birlikte, göklerin hükmü altında olan bir şeyi tedbirle değiştirmenin mümkün olmadığını bilecek kadar tecrübelidir. Keykavus, onu öldürmeyeceğini Sûdâbe’ye kendisi söyler. Sûdâbe ise ölmeyi tercih ettiğini, kendisini öldüreceğini bildirir. Keykavus bunun için önlem aldırır.

İkinci perdede mekân Efrasiyab’ın sarayıdır. Efrasiyab’la kardeşi Gerşiyuz, birinci perdenin sonunda kendi ülkelerine karşı sefer hazırlığında olan Siyavuş’u beklemektedir. Bu bekleyiş sırasındaki konuşmalarla, olaylar özetlenir, Siyavuş hakkındaki iyi düşünceleri açığa çıkar. Kendilerini yenen bir düşman olmasına rağmen onun kahramanlığından ve karakterinden etkilenmişler, onun olumlu tutumu yüzünden ağır şartlarla barış imzalamışlardır. Buna rağmen Keykavus, karısı Sûdâbe’nin etkisiyle oğlunu ülkesinden kovmuş, Zaloğlu Rüstem’i de gücendirip Zabilistan’a çekilmesine sebep olmuştur. Siyavuş ise Turan’a gelmektedir.

Efrasiyab, Siyavuş’un Turan’a gelişini tarihî bir olay olarak görür. Babası onu ülkesinden attığı için, düşman bir ülkeye gelmesini garip karşılamazlar. Üstelik Turan, Siyavuş’un annesinin memleketidir. Efrasiyab amcası, Gerşiyuz da dedesidir. Siyavuş’u babasına karşı kışkırtmayı düşünürler. Bu arada vezir Piran, Efrasiyab’a, kızı Firengis Banu’yu Siyavuş’a verip veliaht ilan etmesi, bu yolla İran ve Turan mülkünü birleştirmeyi önerir. Bu fikri Efrasiyab çok beğenir ve kızının fikrini alır. Firengis Banu avluda çevgan oynayan Siyavuş’u zaten görmüş ve çok beğenmiştir. Bu fikre taraftar olmayan bir kişi vardır. O da, taht beklentisi içindeki Gerşiyuz. Gerşiyuz, bu evliliği kendisinin de daha önce düşünerek müneccimlere danıştığını, fakat olumlu cevap almadığını ileri sürer. Piran kendisinin de bir dönem kâhinlik yaptığını hatırlatarak, bunların uydurma olduğunu, ehemmiyet verilmemesi gerektiğini söyler. Fakat Gerşiyuz Firengis Banu’yu, bu evliliğin uğur getirmeyeceği konusunda etkilemeyi başarır. Piran bunun da çaresini bularak, Siyavuş’u önce kendi kızıyla evlendirip, muhtemel bir belanın önüne geçmeyi önerir. Siyavuş’la Firengis Banu nişanlanırlar.

Siyavuş, Efrasiyab’ın babasına karşı birlik oluşturma beklentisini boşa çıkarır. Efrasiyab, onun karaketini bir kez daha takdir eder. Siyavuş şark bölgesine gider.

76 Üçüncü perdede yine Siyavuş beklenmektedir. Fakat bu defa der-zincir edip zindana atılmak üzere. Gerşiyuz’un monoloğu, bunun gerekçesini açıklar. Onun tertiplediği düzenlerle, doğu sınırında büyük fetihler gerçekleştirmesine rağmen Efrasiyab Siyavuş’un kendisine karşı ihanet içinde olduğuna inanmaya başlamıştır.

Müzakerelerinin neticesinde ya bir şehzadenin kanını haksız yere akıtacaklarını, bu mazlumiyete zeminin ve asumanın ağlayacağını, ya da bir haini yaşatacaklarını, bu durumda da kendilerinin haline zeminin ve asumanın ağlayacağını dile getirir. Fakat Gerşiyuz’un elinde, Sûdâbe sayesinde edindiği bir mektup vardır. Mektupta Keykavus, Siyavuş’a hitaben, gizli planlarından söz etmektedir. Efrasiyab mektubu okuyunca kesin kararını verir.

Efrasiyab, kızı Firengis Banu’nun Siyavuş hakkındaki telkinlerine de kapalıdır. Onun ihanetine inanmıştır.

Efrasiyab’ın karşısına getirilen Siyavuş, saygısından ve asaletinden ödün vermeyerek Efrasiyab’ın suçlamalarına cevap verir. Efrasiyab’ın çağrısına uymamasını, onun bendegânlarından biri tarafından bu yönde tavsiyede bulunulmasıyla izah eder. Fakat felaketine kimseyi ortak edemeyeceğini söyleyerek isim vermekten kaçınır. Mektubu gösteren Efrasiyab’a, yazının babasına ait olduğunu bildirir. Fakat babası hakkında da olumsuz bir cümle söylemez. Kendini savunmaz. Efrasiyab, hakkında ölüm fermanını verir. Siyavuş’un ölmesiyle Gerşiyuz kendini kaybetmişçesine, yaptıklarını itiraf eder. Efrasiyab yaptığı hataya ah eder. Gerşiyuz’u öldürtmesine Piran engel olur; onun, hak ettiği cezayı bulduğunu söyler. Piran gözyaşı döken Firengis Banu’ya da, onun büyük bir şan kazandığını söyler.

Kişiler

SİYAVUŞ: Sûdâbe Siyavuş’u suretçe meleklerden güzel, bâkirlerden nazik, pûlâd-ı dil diye tarif eder. Rüstem’in terbiyesinde büyüdüğüne vurgu yapılır. Yazar Siyavuş’u kahramanlığı ve kişiliğiyla ideal kahraman olarak çizer. Firengis Banu onu “ressamların tasvirini tersîmde âciz kalacakları kadar güzel! Suhrab’ları, Rüstem’leri âciz bırakacak akdar cündî! Cengâver!” (Ahmet Midhat, 1998: 275) diye anlatır. Kahramanlar bireysel özellikleriyle değil, işlevleri doğrultusunda çizilmiştir. Yazar Siyavuş’a hiçbir olumsuz özellik vermezken, karşıt figürleri de alabildiğince kötü göstermiştir. İran’ı ve Turan’ı birleştirecek tek kahraman olarak Efrasiyab’ın bile çok saygı gösterdiği bir kahraman olmasına karşın onu hiçbir iktidar hırsı taşımayan karakterde çizmiştir. Tek eksi yönü, Sûdâbe’ye karşı sağlam bir irade ortaya koymasına karşın Firengis Banu’yu ve ardından Cerire’yi ilk görüşte çok güzel olduklarını düşünmesidir, denebilir.

77 SÛDÂBE: Hırsının esiri bir kadındır. İran şahı Keykavus’un karısıdır. Babası Suriye kralı iken, Keykavus’a yenilmesi üzerine kızını Keykavus’a vermiştir. Sûdâbe son derece hırslı bir kişilik sergilemesine karşın yazar onun da ruhsal portresini çizmez.

KEYKAVUS: Siyavuş’un babasıdır. Oğlunu iyi yetiştirmiş olmasına karşın Sûdâbe’nin fitnelerine alet olmaktan kurtulamaz. İç çatışmaya çok elverişli olan kişiliği tam olarak sergilenmemiştir.

EFRASİYAB: Turan hükümdarıdır. Yazar onu da ideal kahraman çizgisine yaklaştırır. Düştüğü hatayı, etrafında oynanan oyunlara bağlar. Onun ülkenin kendinden sonraki durumunu düşünerek Siyavuş’u veliaht tayin etmesi, kendisini mağlup eden kahramana aşırı ta’zimde bulunması oyunun gerçekliğini zedeleyer.

GERŞİYUZ: Oyun kişileri arasında geliştirilmeye en elverişli yapıda olan fifürdür. Çünkü başlangıçta ülkeye gelen Siyavuş’a karşı iyi duygular içindedir. Zaten Siyavuş kendi torunudur. Fakat iktidar hırsı, onu hiçbir geçiş dönemi yaşamadan doğrudan Sûdâbe gibi, karşıt noktaya çeker.

PİRAN: Vezir olarak sağduyulu ve ileri görüşlü bir kişiliğe sahiptir. Fakat Gerşiyuz’un düzenleriyle başa çıkacak karakter özelliği göstermez.

FİRENGİS BANU: Efrasiyab’ın kızı, Siyavuş’un eşidir. Siyavuş’la evlenerek iki ülkeyi birleştirme, Siyavuş’un kahramanlığına tanıklık etme işlevi görür.

Olaylar Dizisi

Oyun üç perde 24 (10+7+7) meclisten oluşur. Birinci perdede Sûdâbe’nin, aşkına karşılık vermeyen üvey oğlu Siyavuş’a iftira atışı, fakat bunun ortaya çıkmasıyla zindana atılması anlatılır. İkinci perdede Efrasiyab’ın, kendisine galip gelen, fakat babasının Sûdâbe’nin kışkırtmalarıyla ülkesinden kovduğu kahraman Siyavuş’u büyük bir hürmetle karşılaması, İran–Turan birliğini sağlama düşüncesiyle kızını onunla nişanlayıp ardından onu kendine veliaht ilan etmesi sergilenir. Son perdede, Siyavuş’un dedesi olduğu halde, tahta kendisi yerine onun geçmesini önlemek üzere hazırladığı hilelerin sonunda Siyavuş’un öldürülmesi anlatılır.

SERİM: Üç perdeden oluşan oyunda olaylar arasındaki bütünlük tam sağlanabilmiş değildir. Özellikle ilk perde kendi başına bir oyun olabilecek kapsamda olaylar içerir. Birinci perdenin başında Sûdâbe’nin monoloğu olayların ana hatlarını çizer. Sûdâbe Siyavuş’a karşı önüne geçemediği bir duygu içindedir. Onun kendini reddetmesi tutkusunu dizginleyemez. Bu haliyle kendini acınacak bir kadın olarak görür. Fakat son kez teklifini reddederse, onu mahvetmek için harekete geçeceğini duyurur.

78 DÜĞÜM: Sûdâbe’nin, kendisini reddeden Siyavuş’a iftira atması ilk asal düşüm noktasıdır. İkinci perdede de Efrasiyab’ın Siyavuş’u veliaht ilan etmesi Gerşiyuz’u aksiyonun merkezine çeker.

ÇATIŞMA: Oyunda ilk çatışma Siyavuş’la Sûdâbe arasındadır. Siyavuş, kendisini iffetsizlik bataklığına sürüklemek isteyen Sûdâbe’ye önce aralarındaki ana–oğul ilişkisini hatırlatarak karşı çıkar. Kendisini tehdit etmesi üzerine, onun tahkir eder. Onun Suriye kralının kızı olduğunu, babası gibi hilekâr olduğunu söyler. Kendi temiz ahlakını, annesine bağlar. Annesinin Turan şahı Efrasiyab’ın yeğeni olduğunu, Turan ülkesinde amcayla yeğenin evlenebildiğini, Efrasiyab’ın da annesini istediğini, fakat onun, memleketini terk etmek pahasına böyle bir zillete katlanmadığını, nihayet İran ülkesinde İran şahı Keykavus’a eş olduğunu dile getirir. Sûdâbe’nin tehditlerine, alçakça yaşamaktansa ölümü tercih edeceğini söyleyerek karşılık verir.

Sûdâbe’nin iftirasına uğrayan Siyavuş’un kendisine hesap soran babası ile konuşması çatışma düzeyine çıkmaz. Onun sorularına suçsuz olduğunu söyleyerek cevap verir; ikrar edecek bir cürmü olmadığı gibi, inkâr edecek bir şey de olmadığını, fakat bir kurban lazımsa, onun kendisi olmasını, ölmeye hazır olduğunu söyler.

Keykavus’un iç çatışması yeterince geliştirilmemişse de, birinci perdede önem arzeder. Ne kendi sulbünden olan, Rüstem’in terbiyesinde büyüyen kahraman oğluna ihaneti yakıştırabilmekte ne de eşinin sadakatinden şüphelenmektedir. Fakat Siyavuş’un suskunluğu onu çıkmaza sokmaktadır. Ateş denemesinden geçirtmek için çağırdığı Sûdâbe’yle çatışır. Sûdâbe melike olduğunu hatırlatarak ateşi söndürmelerini emreder.

Keykavus, kendisinin olduğu yerde onun sözünün geçmeyeceğini hatırlatır. Ateşten geçmemesini suçuna delil saydığı Sûdâbe, Siyavuş’a aşkını dile getirir. Bunun suç değil saadet olduğunu, asıl onu sevmemenin suç olacağını söyler. Hem onu sevip hem mahvını istemesini; kendisinin olmayan bir cevheri başkasında görmeye tahammül edemeyeceğini söyleyerek, kıskançlık ve intikam duygusuyla açıklar. Siyavuş’u mahva çalışırken kendi mahvına sebep olduğunu söyleyen Keykavus’a, onun yolunda kurban olmayı iftiharla kabul edeceğini belirtir.

Oyunda çatışma unsuru yüzeye çıkmamıştır. Çünkü çatışmanın bir ucunu genellikle hükümdarlar oluşturmaktadır. Aksiyon diyaloglardan çok monologlarla gelişir. Siyavuş, Gerşiyuz’un hilesine karşı kendisini sorgulayan Efrasiyab karşısında da aynı tutumu sergiler. Çatışma, kişilerden çok anlayışlar düzeyinde ve genel planda iyilikle kötülük arasındadır.

Piran Siyavuş’a oynanan oyunun Gerşiyuz’un eseri olduğunu bilmekte, fakat Efrasiyab üzerinde etkili olamamaktadır. Gerşiyuz’un, İran’ın Zal’leri, Rüstem’leri, Tus’ları

79 varken Turan’da şahlık yapabileceğini düşünmesinin tuhaflığını dile getirir. Onlarla Efrasiyab’ın bile başa çıkamadığını düşünür. Gerşiyuz’la aralarında, Siyavuş konusunda diplomatik bir çatışma yaşanır.

ATEŞLEYİCİ SEBEP: Siyavuş’un, Sûdâbe’yi bir kez daha reddetmesi ve aşağılaması, söylediği gibi, Sûdâbe’nin intikam almak için harekete geçmesine yol açar.

DORUK NOKTA: Oyunu sonuca götüren nokta, Efrasiyab’ın, Keykavus’un mektubunu okumasıdır. Bu, Siyavuş hakkındaki kararının kesinleştiği noktadır. Gerşiyuz’un, Sûdâbe’nin yardımıyla Siyavuş’u ortadan kaldırma planı gerçekleşerek, Efrasiyab Siyavuş’u cellada verir.

ÇÖZÜM: Çözümde Siyavuş’un cansız bedeni karşısında şuursuz hareketler yapan Gerşiyuz, suçunu itiraf etmiş olur. Bu, Siyavuş’un suçsuzluğuna inanan Piran ve Firengis üzerinde yıkıcı bir etki yapmaz. Efrasiyab, tutulduğu hile tuzağı yüzünden pişman olur. Gerşiyuz’un da boynunu vurdurmak istemesi, Piran’ın, ona en iyi cezanın hayatta bırakmak olduğunu söylemesiyle engellenir.

Zaman – Mekân

Oyunda zamanı belirleyen ifadeler yer almaz. Sahne üzerinde sergilenen olaylar bir güne sığacak kısalıktadır. Fakat perdeler arasında zaman sıçramaları vardır. Siyavuş’la Sûdâbe meselesinin açıklığa kavuştuğu birinci perdenin ardından ikinci perde, Efrasiyab’ın, makamına gelmekte olan Siyavuş hakkındaki düşüncelerinin ortaya konulmasıyla başlar. Siyavuş, Turan’a galip gelmiş, ülkesi için büyük kazanımlar elde ettiği bir anlaşma imzalamış, fakat Sûdâbe’nin, babasını etkilemesiyle babasının hışmına uğramış olarak Turan ülkesine gelmektedir. Bu da, aradan belli bir zaman geçmesini gerektirir. Üçüncü perde de, Turan’a bir yıl sonraki ikinci gelişiyle başlar ve infaz edilmesiyle son bulur.

Mekân birinci perdede İran şahı Keykavus’un, ikinci ve üçüncü perdelerde Turan hükümdarı Efrasiyab’ın sarayıdır. Mekâna ilişkin ayrıntı verilmez. Turan’ın başkentinin Kenkezer olduğu, Siyavuş’un, eşi Firengis’le doğu sınırında bulunduğu, Çin ve Hint’e seferler ettiği, Zal oğlu Rüstem’in Cabilistan’da bulunduğu belirtilir, Isthar kentinden söz edilir.