• Sonuç bulunamadı

MİTOLOJİNİN KAYNAKLAR

Mitoloji kaybolmuş zamanların edebiyatıdır. Binlerce yıl önceye aittir. Fakat kaybolmamıştır. Tarih öncesi çağlardan gelen bu birikimi bugüne taşıyan kaynaklar çeşitlidir. Bunların başında ise edebiyat verimleri gelmektedir.

Mitler; destanlarda, kutsal (sayılan) kitaplarda, derlemelerde, kabartma ve yazıtlar olmak üzere arkeolojik kalıntılarda bazen belirgin ve kemikleşmiş olarak, bazen örtülü ve belirsiz bir hat olarak, bazen dönüşmüş olarak, bazen bir motif, örnek, tasvir, imge olarak edebiyata eklemlenir, bir sistem, sorgulama biçimi ve ideal olarak bu kaynaklarda yer alırlar.

Mitlerle ilgili kaynakların çoğu tapınak arşivlerinden edinilmiştir. Mitler yazıdan önce kaya ve duvar resmi, heykel gibi sanat ürünlerinde ifadesini bulmuştur.

Sözlü kültürde yaşamaya devam eden mitler, zamanın kalın örtüsünü üzerlerinden atmış olarak, çoğunlukla birbirinden kopuk, dağınık bir yığın halinde derlenmektedir. Bunları en iyi değerlendirenlerin başında Strauss gelir. Yazılı edebiyatta ise, parçaların birleşmesiyle bütünlüklü, sistemli bir yapı oluşturulur. Antik edebiyat zaman içinde kaybolduğundan, mitler derleme eserlerden çıkarılmıştır.

Yazıya geçirilmeden önce yüzlerce yıllık sözlü gelenek içinde hayat bulan mitler üzerine çalışmalar çok erken tarihlerde başlamıştır. Nitekim Yunan mitleri Homeros’tan çok önce derlenmiştir.

Mitoloji birikimi, her sitenin yerli mitler, koruyucu tanrıları üstüne bölgesel efsaneler üretmeleri veya efsaneleri kendi amaçları doğrultusunda değiştirmeleri sonucunda karmaşık bir hal almıştır. Bir mitin çok sayıda versiyonu bulunması da bu karmaşıklığı pekiştirmiştir.

18 Bir efsanenin en tam şeklini tek bir yerde bulmak da zordur. Yapay ve göreceli bir birliği öngören kanonik derlemeler yanında, büyük sentezlerin dışında kalmış çok sayıda yerel efsane vardır.

Mitolojiler temelde yerel/millî niteliklidir. Kökeni bir olsa da her toplumun kendi kültürel biçimini alırlar. Mitolojik kaynaklar bu yüzden her toplumun sosyal ve kültürel yapısına göre farklılık gösterir. Sözgelimi Sümer mitolojisi için tabletler/arkeolojik veriler birincil malzeme iken, Mısır mitolojisi için piramit yazıtları, Hint, İran, Yunan mitolojileri için yazılı destanlar temel kaynaktır. Fakat bunun anlamı, mitoloji kaynaklarının bunlarla sınırlı olduğu değildir. Mitoloji, mevcut bilgileri sık sık güncellemeyi gerektiren hareketli bir alandır. Nitekim Sümer ve Ugarit gibi köklü mitolojilerin keşfi uzun zaman önceye gitmez.

Mitolojik evrimi ve mitler toplamının bilimsel bir anlayışla sistemli hale gelmesi sürecini izlememizde en iyi verileri Yunan mitolojisi sağlar. Bunda, mitlerin, kutsal kitabı olmayan Yunan dininin kutsal metinleri olma işlevi yüklenmesinin etkisi büyüktür. Son zamanlarda ise mitoloji araştırmalarında gözler Yunan’dan, daha marjinal ve özgün, mitin canlılığını koruduğu kültürlere çevrilmiştir. Bunda da, Yunan mitolojisinin donmuş/ölmüş haliyle yeni yorumlara elverişliliğini yitirmesi etken olabilir. Fakat farklı amaçlar da her zaman söz konusudur.

Mitlerin toplandığı eserlerin dönemini tespit etmek mümkünse de, mitleri tarihlendirmek mümkün değildir. Söz gelimi, Hint kutsal metinlerinde tarihsel olaylara gönderme yapılmaz. Eski ve sonraki versiyonları karşılaştırmak da kesin sonuç vermez; destanlar ve Puranalar binlerce yıl boyunca değişime uğramıştır. Bu bakımdan, “Mitosların tarihi olmaz.” (O’Flaherty, 1996: 15) Efsanenin orijinalinin en eski kaynakta bulunacağı düşüncesi de yanıltıcıdır. Nitekim 13. yy’a ait Excidium Troiae, efsaneler açısından İlyada’dan daha sağlamdır. (Graves, 2004: 15)

Hint destanları Mahabarata ve Ramayana mitler açısından zengindir.

MÖ 2000’lere tarihlenen Sümer mitolojisini Kramer; İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi, Philedelphia Üniversite Müzesi, British Museum, Louvre, Berlin Müzesi ve Aşmoleon Müzesi’ne dağılmış durumdaki Sümer tabletlerinden yola çıkarak bütünlemiştir. (Kramer, 2001: 58, 59 vd.)

Sümerlerin Gılgamış Destanı’nın eldeki en tam şekline, Asurbanipal’in, yazı tanrısı Nebo (Nabu)’ya adadığı kütüphanesinde bulunan Asur-Babil tabletlerinden ulaşılmıştır.

19 Şehname, İran mitolojisinin temel kitabıdır. Zerdüşt’ün kurduğu Mazdeizmin kutsal kitabı Avesta da önemlidir.

Eski Mısır dini, mitolojisi, kültürü, sanatı, edebiyatı, mimarisi binlerce yıllık bir zaman dilimine yayılan oldukça zengin bir birikime sahiptir, fakat bunları sistemli bir şekilde ele alan, temel kaynak niteliğindeki bir başyapıttan yoksundur.

Piramit metinleri, tabut metinleri ve papirüsler Mısır mitolojisi için birincil öneme sahiptir. Bütün bunlar dinî amaçla oluşturulmuştur. Ehramlar Kitabı, Sandukalar Kitabı, Ölüler Kitabı başta gelir.

Papirüslerde çok önemli mitolojik veriler, Ra’ya, Osiris’e ilahiler vb. de bulunur. Zaten Eski Mısır’da mitoloji, hayattan bağımsız bir olgu değil, hayatı yönlendiren temel bir aktivitedir. Papirüslerdeki resimler de çok şey anlatmaktadır. Örneğin Sekhet-Aaru (Sazlık Alan) ya da Elysia Tarlaları başlıklı papirüste, tarım ve sulamanın önemli bir yer tuttuğu Mısır’da, cennetle özdeşleştirilen tarla ve civarında yapılan işlemler dinî bir tören havasında betimlenir. (Budge, 2001: 148-163)

Plutark’ın İsis ve Osiris adlı eseri Mısır mitolojisi için önemli bir kaynaktır. Orijinal metinlerde efsaneler bilen kişilere (Mısırlılara) seslendiği için uzun uzun anlatılmayıp olaylara kısaca değinilirken, Plutark, bunları bilmeyen kişilere (Yunanlılara) aktarma düşüncesiyle daha açık seçik anlatmış, olayları tutarlı bir anlatımla gün ışığına çıkararak, ayrıntıdaki kusurlara karşın elyazmalarında ve papirüslerdeki binlerce dağınık bilgiye genel bir anlam kazandırmıştır. (Plutark, 2006: 12-17)

Apuleius da (MS 2. yy) Mısır düşüncesinden derin surette etkilenmiştir. Onun Başkalaşımlar (Altın Eşek) adlı eserinin son bölümü “Tanrıça İsis’in Gizemleri ve Lucius’un Kurtuluşu” başlığını taşır. Bu kısım kitabın temelini teşkil eder. Bir eşeğe dönüşerek değersizleşen Lucius, sahilde uyurken İsis görünür ve kendi dinine girmesi şartıyla onu tekrar insana dönüştürmeye söz verir. Bunu kabul eden Lucius İsis rahibi olur. Böylece hayatına anlam katar, saygınlık ve değer kazanır. (Apuleius, 2006: 23-24)

Yunan mitolojisi için Homeros ve Hesiodos adları en başta gelir.

Herodotos, tanrıların soyağaçlarını, doğumlarını, güçlerini, işlevlerini, maceralarını, aile ilişkilerini, insanlar üzerindeki tasarruflarını anlatan “kemikleşmiş” bir yapıyı ortaya koyanın Homeros ile Hesiodos olduğunu yazar. (Erhat, 1984: 9)

Homeros’un (MÖ 8. yy?) İlyada (on beş bini aşkın dizeden oluşur) ve Odysseia (on iki bini aşkın dizeden oluşur) adlı manzum destanları bütün Batı edebiyatının temel kaynaklarındandır.

20 Hesiodos’un (MÖ 7. yy? ) evrenin ve tanrıların yaratılışına ilişkin Theogonia ve efsaneler ışığında günlük yaşamı sergilediği İşler ve Günler adlı eserleri vardır.

Eski Yunan şiiri ve özellikle trajedileri mitoloji için kaynak oluşturur. Trajedi mitoloji için vazgeçilmez önemdedir. Aiskhylos, Euripides ve Sophokles trajedide önde gelen isimlerdir. Latin trajedi şairi Seneca (MÖ 4-MS 65) da bu isimlere eklenmelidir. Aiskhylos’un doksan, Euripides’in doksan iki, Sophokles’in yüz yirmi üç oyunu bulunmasına rağmen bugüne ancak Aiskhylos ve Euripides’in yedişer, Sophokles’in on dokuz oyunu kalmıştır. Aristophanes’in on bir, Seneca’nın ise on oyunu vardır. (Latacz, 2006)

Sonraki çağlarda mitolojiye eğilen Shakespeare, Corneille, Racine gibi tiyatro yazarlarının eserleri de mitolojinin kaynakları arasında sayılmalıdır.

Vergilius (MÖ 70-19), Roma’nın millî destanı olan Aeneis’ta bir Latin mitolojisi oluşturmaya çalışır. Homeros’u örnek aldığı eserinin ilk bölümü Odysseia’yı, ikinci bölümü İlyada’yı çağrıştırır. Ovidius (MÖ 43–MS 17) Dönüşümler’inde ve Takvim Hikâyeleri’nde yaklaşık üç yüz efsaneyi sanatlı bir şekilde birbirine bağlar. Lucretius (MÖ 98–55) ve Horatius (MÖ 65–8) da mitolojiye eğilen Latin şairleridir. (Necatigil, 1973: 14)

MÖ 3. yy’da “İskenderiyeli şairler” diye anılan Theokritos, Bion, Moskhos ve Rodoslu Apollonios mitolojiye ilgi duymuşlardır. (Hamilton, 2008: 10)

Türk mitolojisinin kaynakları; Türkçe eserlerin yanı sıra resmî Çin tarihleri, Moğolların Gizli Tarihi, Cengizname, İbn-i Fadlan ve Rubrouck’un seyahatnameleri, anonim bir İran kroniği olan Hudûd el-Âlâm, İranlı tarihçi Cüveynî’nin Tarih-i Cihan-güşâ’sı, İlhanlı veziri Reşideddin’in Câmiu’t-Tevârîh’i gibi dolaylı kaynaklarla çeşitlilik gösterir. Bundan başka, özellikle 19. yüzyılın sonuyla 20. yüzyılın başında Verbitskiy, Radloff, Ignaz Kunos, Anohin, Potapov, Karl Reichl gibi Türkologların yaptığı derlemeler Türk mitolojisini aydınlatmada ve zenginleştirmede önemli veriler sunar. Arkeolojik çalışmalar ve etnografik araştırmalar ise bu alanın henüz tam bir dökümünün çıkarılmadığını gösterir.

Orhon Abideleri ve yazıtlar, bir kısmı W. Bang ve A. Von Gbain tarafından Turkische Turfan Texte adıyla yayımlanan Uygurca tabletler, Huastuanift, Irk Bitig (10. yy sonu) Altın Yaruk, Kuanşi im Pusar (Ses İşiten İlah), Prens Kaynamkara ve Papamkara (İyi ve Kötü Prens) gibi Uygurca eserler, Uygurca Oğuz Kağan Destanı, Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig, Kitab-ı Dede Korkut ile bazı tarih kitapları (Dürerü’t-Ticân ve Gureru Tevârîhi’l- Ezman, Câmiu’t-Tevârîh, Tarih-i Cihan-güşâ, Şecere-i Terâkime, Şecere-i Türkî, Tevârih-i Âl-i Selçuk, Tevârih-i Âl-i Osman, Hannâme) olarak sıralanabilir. Bu eserlere Türk paganizmi belli oranlarda yansımıştır.

21 Yenisey ve Orhon ırmaklarının yakınında bulunan Orohon Yazıtları (Kül Tigin: 732, Bilge Kağan: 735, Tonyukuk: 725?), Türk dinî düşüncesinin temeli olan Tanrı, ıduk, Umay, yer-su, yug gibi kavramları içerir. Şine Usu, Tariyat, Hoytu Tamir, Kara-Balgasun, Ongin, Uyug Arhan, İhe Huşotu, Suji, Begre, Ulan Bator, Ihe Aşete, Altın Köl, Uyak Turan, Elegeş, Keçili Çobu, Ubgat, Barik III, diğer önemli yazıtlardır.

Köroğlu kol destanları, Saltukname, Velayetname (Hacı Bektaş Veli) ve Kitab-ı Dede Korkut’ta Türk paganizminin izleri belirgindir. (Roux, 1998: 32, 33)