• Sonuç bulunamadı

Sınırlar ve Komşu Emirlikler

G. Nâsırüddevle Mansur b Nizâmüddîn Dönemi (472-478/1080-85) ve

1.9. Değerlendirme

2.1.1. Sınırlar ve Komşu Emirlikler

Mervânîlerin yaşadığı coğrafyanın büyük bölümü el-Cezîre, kalanı da Ermeniye’ye dâhildir. Arap coğrafyacılar, Yunanlıların Mezopotamya dedikleri Dicle ve Fırat arasındaki bölgenin güneyine Irak veya Sevad,699 kuzeyine ise Arapça’da ada

anlamına gelen el-Cezîre demişlerdir.700 Daha Hz. Osman devrinden (23-35/644-656)

itibaren burayı yurt edinen Arap kabilelerine nispeten Diyar-ı Mudâr, Diyar-ı Rebiâ ve Diyâr-ı Bekr adlarıyla üç kısım olarak anılmıştır.701 Büyüklük sıralamasında en büyük

alan Diyâr-ı Rebia, en küçük alan ise Diyâr-ı Bekr’dir.

Büyük bir Arap kabilesi olan Ma’adî Benu Bekr, Yemâme ve Bahreyn civarından Hz. Ömer zamanında el-Cezîre’nin kuzey kısımlarına göç etmiştir.702 IX.

yüzyılda Bekr b. Vail Araplarının çoğunluğunu oluşturan Şeyban kabilesinin reisi Ebu Musa İsa b. Şeyh, Abbasî halifesine isyan edip Diyar-ı Bekr bölgesindeki Âmid şehri merkez olmak üzere otuz yıl süren (256-286/869-899) bir emirlik kurmuştur. Bu tarihten X. asrın ilk çeyreğine kadar buradaki Rebia kabilesinin ağırlığından dolayı, coğrafya eserlerinde Diyar-ı Rebia olarak gösterilen Âmid, Meyyâfârikîn ve Erzen Bekrîlerin burayı almalarından sonra703 Diyâr-ı Bekr olarak isimlendirilmiştir.704 XI-

XIII. yüzyıllar arasında Diyâr-ı Bekr, el-Cezîre'yi oluşturan üç mıntıkanın en küçüğü

699 Sevad, iki kısımdır: bir kısmı Belkâ’ yakınını diğer kısmı ise Irak’ı ifade etmektedir. El-Katiî,

Merâsidü’l-İttilâ’..., c.2, s.750

700 Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.44; Ayrıca bkz. Tufantoz, Ortaçağda

Diyarbekir..., s.41-42; El-İstahrî, Kitab-ı el-Mesâlik el-Memâlik, Beril Matbaası, Liden 1870, s.71; El-Karşî, Harîdetü’l-Acâib ve Ferîdetü’l-Garâib, Enver Muhammed Zenâtî (Tah.), Mektebetü’s-Sekafeti’l-İslamiye, Kahire 2008, s.112; El-Kazvinî, Âsarü’l-Bilâd ve Ahbârü’l- İbâd, s.351; El-Katiî, Merâsidü’l-İttilâ’..., c.1, s.152; Ebu Ubeyd Abdullah El-Bekrî, El-Mesâlik ve’l-Memâlik, Darü’l-Garbi’l-İslamî, Byy. 1992, c.1, s.497; İbnü’l-Esîr, El-Lübâb fi Tehzîbi’l- Ensâb, c.1, s.277; İbn Havkal, Kitabü’l-Mesâlik ve’l-Memâlik, Darü’s-Sadr, Beyrut 1938, s.138

701 Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.5-6 702 Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.43

703 Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.64-65

704 El-Hâzimî, El-Emâkin ev ma İttefaka Lafzuhu ve İftaraka Müsemmahu mine’l-Emkine, Hamd

b. Muhammed El-Câser (Tah.), Darü’l-Yemâme li’l-Bahs ve’t-Tercüme ve’n-Neşr, Byy. H.1415, c.1, s.739

137

olup, bölgenin kuzey kesimine yani Yukarı Dicle yöresine tekabül etmektedir.705 İslam

coğrafyacıları değişik dönemlerde kabilelerin yer değiştirmelerinin etkisiyle de Diyâr- ı Bekr, Diyâr-ı Mudar ve Diyâr-ı Rebia’yı farklı olarak tanımlamışlardır.706

Diyar-ı Rebia'dan sonra el-Cezire'nin ikinci büyük kısmı, Diyâr-ı Mudâr olup burada Mudar kabilesi yoğun olarak yaşamıştır.707 İbn Şeddâd, Diyâr-ı Mudar’ın

sınırları içerisindeki şehirleri Harran, Ruha, Rakka ve Suruç708 olarak saymıştır.

Makdisî, Diyar-ı Mudâr’ın Rakka, Muhtarika, Râfika, Hanûka, Harîş, Tell-u Mahrâ, Bacervân, Hısnu Mesleme, Ter’ûz, Harrân, Rûhâ, Surûc, Keferzâb ve Kefersirîn’den oluştuğunu belirtmiştir.709 Yakût el-Hamevî ve el-Katiî, Diyar-ı Mudâr’ın Fırat’ın

doğusuna yakın olan ovanın ismi olduğunu, Harran, Suruç, Rakka, Şamşat ve Tel Mevzûn’un bu bölge içerisinde bulunduğunu kaydetmişlerdir.710

Diyar-ı Rebia ise büyük Rebia kabilesinden özellikle Tağlib'e bağlı aşiret guruplarının yurdu olup el-Cezire'nin en büyük ve en verimli kesimini oluşturur. Dicle boyunca Ceziretu İbn Ömer'in yukarısındaki bölgeden başlayıp Tikrit'e kadar uzanır.711 Mardin, Nusaybin, Musul, Sincar, Düneyser şehirleri bu bölgeye dâhildir.

İslam coğrafyacılarının bazı eserlerinde Diyâr-ı Rebia’nın Diyâr-ı Bekr’i de kapsadığı görülmektedir.712

Mervânî ülkesi topraklarının büyük kısmı Diyâr-ı Bekr bölgesi oluşturmakla birlikte Diyâr-ı Rebia ve Diyâr-ı Mudar’dan bazı şehirler de belli sürelerde Mervânî hâkimiyetine girmiştir.

705 Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.63

706 El-Hamevî, El-Hazel ve’d-Dâl Beyne’d-Devri ve’d-Dârati ve’d-Dîre, Yahya Zekeriya Abare &

Muhammed Edip Cumrân(Tah.), Menşûrât-ı Vezâreti’s-Sakafe, Dimeşk 1998, c.1, s.11; El-Katiî, Merâsidü’l-İttilâ’..., c.1, s.457; Katip Çelebî, Süllemü’l-Vüsûl ila Tabakâti’l-Fühûl, c.5, s.35; En-Nüveyrî, Nihayetü’l-Ereb fi Fünûni’l-Edeb, c.27, s.265; İbn Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre…, c.3/1, s.249; El-Kazvinî, Âsarü’l-Bilâd ve Ahbârü’l-İbâd, s.368; El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t- Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, Beril Matbaası, Liden 1877, s. 137-138

707 Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.59 708 İbn Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre…, c.3/1, s.5-6

709 El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t-Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s.137

710 El-Hamevî, El-Hazel ve’d-Dâl Beyne’d-Devri ve’d-Dârati ve’d-Dîre, c.1, s.11; El-Katiî,

Merâsidü’l-İttilâ’..., c.2, s.548

711 Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.44-45

712 Abdüsselam Efendi, Mardin Tarihi, Hüseyin Haşimi Güneş (Haz.), İmak Ofset, İstanbul 2007, s.4;

İbn Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre..., c.3/1l, s.246; İbn Hurdâzbih , El-Mesâlîk ve’l-Memâlîk, Beril Matbaası, Leiden 1889, s.95; El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t-Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s.139; İbnü’l-Fakîh; Muhtasarı Kitâbü’l-Büldân, Beril Matbaası, Liden H.1302, s.133; El-Hamevî, El- Hazel ve’d-Dâl Beyne’d-Devri ve’d-Dârati ve’d-Dîre, c.1, s.11

138

Mervânîlerin başkenti Meyyâfârikîn’dir. Nasrüddevle ayrıca Nasriyye şehrini kurmuş ve burayı adeta ikinci başkent olarak tercih etmiştir. Bunların dışında Âmid, Ceziretü İbn Ömer, Ahlat, Bitlis, Mardin, Düneyser/Kızıltepe, Kefertûsâ, Dârâ, Erzen, Hısn-ı Keyfâ, Tanza, Hetah, İs’ird, Eğil, Anbar ve Haseniye şehir ve kasabaları Nasrüddevle’nin hükümdarlığı boyunca Mervânîlerin kontrolünde olduğu anlaşılmaktadır. Güneyde Nusaybin şehri, Mervânî-Ukaylî sınır anlaşmazlıklarının temel nedenini oluşturuyor ve el değiştiriyordu. Batıda Rûhâ ve Âmid ile arasındaki topraklar el değiştiren yerlerdi. Doğu sınırında ise Van Gölü’nün güneydoğusu ile Hakkâri bölgesi arasında kalan toprakların sahibi tam olarak belli değildi. Aynı şekilde kuzeydoğudaki Ahlat’ın yukarısındaki bölgenin kesin sınırı tam olarak belli değildir.

Mervânî Devleti’nin batıdaki komşusu Bizans İmparatorluğu idi. Doğu sınırında Bagratuni Ermeni Prensliği, kuzeyinde ise Senasine Ermeni Krallığı vardı. Bizans İmparatorluğu Nasrüddevle döneminde, önceden Ermenilerin kontrolünde olan Mervânîlerin kuzeyindeki bölgeye egemen olmuştu. Senâsine Krallığı Bizans’a tabi olup kendi iktidarını devam ettiriyordu. Bagratuni Krallığı kurulduğu 885 yılından sonra güç kaybedip parçalanmış ve son olarak Kars Bagratunî Krallığı 1064 yılında Alparslan tarafından ortadan kaldırılmıştır.713 Van Gölü’nün güneyi ile etrafına

hükmeden Vaspurakan Krallığı ise Nasrüddevle’nin ilk dönemlerine kadar ayakta kalmıştır. 1021 yılında Selçuklular Vaspurakan’a girince, Bizanslılar topraklarına el koymuşlardır.714 Böylece batı tarafından Mervânîlere komşu olan Bizans, kuzeydeki

Ermeni hâkimiyet alanlarını peyderpey alarak Mervânîleri bir hilal şeklinde kuşatmıştır.

Nasrüddevle döneminde Hakkâri bölgesinin Mervânîlerin kontrolünde olup olmadığı konusu muğlaktır. Kaynaklar, Türkmenlerin 1041 yılında bu bölgeye akınlar yaptıklarında burada Hakkarî Kürtlerinin olduğunu kaydetmektedirler.715 Buradaki

Kürtlerin bağımsız mı yoksa Mervânîlerin kontrolünde mi oldukları konusunda yeterli bilgi mevcut değildir. Muhtemelen burada yaşayan Kürt aşiretleri Mervânîlerin kontrolündeydiler veya beraber hareket ediyorlardı.716

713 Keleş, Şeddâdîler Devleti Tarihi (951-1199), s.39-42

714 Güner Sağır, “Bizans İmparatorluğu Döneminde Anadoluda Ermeni Yerleşimleri”, Tarihte Türkler

ve Ermeniler İlkçağ ve Ortaçağ, (Sayfa Aralığı:183-205), TTK, Ankara 2014, c.1, s.200

715 Yılmaz, Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türkmenlerin Etkisi, s.9

716 Yaz, “Mervânî Emiri Nasrü’d-devle Ahmed b. Mervân Dönemi Devlet Sınırları”, DÜİFD, Sayı 1,

139

Mervânîler, ülkenin güneydoğusunda ise Ukaylîler ile komşu idi. Nasrüddevle’nin hükümdarlığından kısa süre önce (990) Musul merkezli olarak kurulan Ukaylî Devleti, Mervânîler ile Nusaybin’in kontrolü için iki defa savaşmıştır.717 Ukaylîler, bazen Mervânîler ile ittifak kurmuşlarsa da Mervânîlere ait

toprakları, özellikle Nusaybin’i ele geçirmek için her fırsatı değerlendirmişlerdir. Mervânî Devleti’nin güneybatı komşuları olan Nümeyrîler, Urfa, Harran ve güneyindeki bölgeye hâkimdiler. Vessâb b. Sâbık en-Nümeyrî, (390/990-91) yılında Hamdanîlerden bağımsızlığını ilan etmiştir.718 Nümeyrîler, Nusaybin’in batısından

Rûhâ/Urfa’ya kadar olan bölgeye egemendiler. Nümeyrî-Mervânî arasındaki sınırı; Harran, Ceylanpınar, Re’sü’l-Ayn, Düneyser/Kızıltepe hattı belirliyordu.